Paylaş
Asabiydiler, yakıp yıktılar, çünkü nedenleri vardı...
Öfkelendiler, gözleri dönmüştü, taşla kafa ezdiler, arabayla ezdiler, yoldan geçen sakallıyı IŞİD’çi diye kesip biçtiler, biz yine anlayışla karşıladık, vardı kendilerince bir nedeni...
Kobani’de kadınlar tecavüze ha uğradı ha uğrayacak, çocuklar kaçırılıp köle pazarlarında ha satıldı ha satılacak diye diye delirttiler... Hükümet seyrediyor, çözüm süreci yavaş ilerliyor diye diye çılgına çevirdiler sokağa dökülenleri...
O yüzden karşılarına ne çıksa vurup kırdılar, arada müzeler de yağmalandı ama kötü provokatörler işe karıştığı için hep...
Kitlenin nasıl ajite edildiğini, sokağın nasıl galeyana getirildiğini o kadar çok analiz ettik ki ‘iyi niyetli ajitatör’e de, ‘temiz kalpli provokatör’e de acıyacak bir anlayış geliştirdik diyelim.
Dolduruşa geleni de dolduruşa getireni de mazur gördük, empatiyle karşıladık, sempatiyle sarıp sarmaladık...
Fakat bununla kalmıyor ki...
* * *
Gülay Göktürk Akşam gazetesinde yazmasa haberim olmayacaktı. Kandil’in savaş şefleri bizden son bir anlayış daha bekliyormuş.
15 Ekim’de ikinci bir ‘demokratik başkaldırı’ emri çıkarmışlar. Şöyle:
“AKP hükümetinin kararıyla Türk devletinin yapacağı tutuklamalara karşı konulmalıdır. Hiçbir tutuklamaya izin verilmemelidir. Her tutuklamaya serhıldanla (başkaldırıyla) cevap verilmelidir. Hiçbir kimsenin polis ve asker tarafından gözaltına alınmasına izin verilmemelidir. Tek bir insan bile evinden, işyerinden ve sokaktan alınamamalıdır...”
Her türlü cezai sorumluluktan muaf olacaklar. Biz de bunu, bundan öncekiler gibi anlaya anlaya sineye çekeceğiz.
Anlayış kumkumaları şimdiden egzersize başlasa iyi olacak. Acaba bu sefer ne mazeretleri var ki HDP’nin ‘demokratik sokak eylemi’ni çalarak raydan çıkarmakla suçladıkları o ‘kötü provokatörler’i tutuklatmamak gibi bir çağrıya mecbur kaldılar.
Hah şöyle Bülent Bey!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, “Yanlışınız olmasın Kemal Bey” başlıklı dünkü hicvime alınıp bir nazire karalamış. Ciddi memnun oldum.
Gerçi ‘Maskeyle molotofun kanunda cezası yok’ denmiyor kimseye. Asgari ceza hadleri ve yoruma bağlı suç tanımlarının tutuklama gibi caydırıcı tedbirlere yetmediği, yakıp yıkanların çoğu kez mahkemelerden salıverilmesi gibi pratik sorunlara bir çözüm arandığı söyleniyor.
Fakat olsun, CHP’nin nihayet tartışmaya esastan girebilmesi yine de sevindirici. Buradan yürürlerse doğru yere çıkma ihtimali var.
Söz Bülent Bey’de. Buyursunlar:
“Yanlışınız olmasın
Akif Bey!
Yazınızda, Genel Başkanımızın ‘Maskeli adamlar Molotofkokteyli ile belediye otobüsü yaktıysa yakala çıkar hâkimin karşısına. Eldeki kanunları uygula yeter. Maske takmak da suç, ateşe verip otobüs yakmak da...’ sözünü alıp, müstehzi bir üslupla sorular sormuşsunuz.
‘Eldeki kanunları uygula yeter’ sözünün yeterli müeyyide olduğu ifadesini içereceğini kuşkusuz anlayabilecek durumdasınız. Ancak merakınızı gidermek için yine de açıklayalım.
Bir kimsenin belediye otobüsü yakmasının cezası Türk Ceza Kanunu’nun 152/1-a; 152/2-a maddeleri uyarınca 2 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu suç terör amacıyla işlenmişse Terörle Mücadele Kanunu’nun 4/I-a ve 5. maddeleri uyarınca ceza üç yıldan on iki yıla kadar artırılır.
Yüze maske takarak terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde bulunmanın cezası da Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/II-a maddesi uyarınca bir yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. Bu suç dernek, vakıf, parti, sendika binası veya eklerinde, okul ya da yurtlarda vs. işlenirse ceza iki yıldan on yıla kadar artırılır.(m.7/III)
Bir kimse iki suçu birlikte işlerse alacağı cezalar toplanır.
Hadi sizin için biraz daha açalım. İşin aslı şöyle Akif Bey: ‘Mevcut yasalarımıza göre yüze maske takmanın ve molotofkokteyli atarak otobüs yakmanın toplam cezası dört yıldan on yedi yıla kadar hapis cezasıdır. Baktığınız yere göre bu cezayı az bulup ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ demek de pekâlâ mümkündür. Ne diyorsunuz Akif Bey?”
Paylaş