MUHALEFETTE moraller yüksek. 13 yıldır ilk kez AK Parti’ye karşı başarabileceklerine inanıyorlar. Ki inanmak başarmanın yarısıdır, bilirsiniz. Ama beklenen gün yaklaştıkça morallerle birlikte gölgeler de uzayıp yükseliyor. Sandığa, seçimin güvenilirliğine düşecek şaibenin gölgeleri.
* * *
Mutat olduğu üzere, tekmili birden seçim şaibelerimiz dolaşıma girdi. Sandıkların üstüne üstüne uçuruluyor, seçime hile karıştırılacağına dair şayia balonları...
Halbuki zaferine inanan, yenilgisine kılıf hazırlar mı? Hazır kesim mazeret şablonlarını peşin peşin satın alır mı?
Zaferinden, göründüğü kadar da emin değil demek muhalefet. Şüphe, inancın zayıflığına delalettir, bilirsiniz.
SIRRI hâlâ çözülemeyen olaylardandır AGB operasyonu.
Reyting ölçümleme sistemine polis ve savcı marifetiyle müdahale edilmişti. Hanefi Avcı’nın son kitabında, arka planıyla ilgili önceden duyulmamış bazı ayrıntılar yer alıyor.
TV dünyasının rant dağıtım düzeni, hem de hiç üstüne vazife değilken, polis eliyle değiştirildi. Orada nasıl bir katakulli döndü? Sistem kimin lehine yeniden dizayn edildi? Kime ne çıkar sağlandı? TV’lerin izlenme sıralamasıyla reklam pastasının paylaşımı bundan nasıl etkilendi? Reyting rantının kaymağını o gün bugündür Cemaat medyası mı yiyor? Hâlâ muammadır...
* * *
Düzmece suçlamalarla, kanuni hilelerle, sahte isim altında telefonu dinlenmiş... Yasadışı ses kaydı, trol hoparlörlerinden bangır bangır yayınlanmış... Yasadışı dinlemeler soruşturmasında müşteki olarak ifadesine başvurulmuş ve rolü olan herkesten bilaistisna şikâyetçi olmuş bir Paralel Yapı mağduruyum.
NE düşündüğümü biliyorsunuz; her gazeteye ve gazeteciye anasının ak sütü gibi helaldir yandaşlık. İster iktidara yandaş olsun, isterse muhalefete. Yeter ki aleni olsun; gizli, tesettürlü yandaşlık yapmasın, okuru tarafsızlık maskesiyle aldatmasın.
Fakat yandaşlık ucuza da sanılmasın; şartı şurtu, erkanı, adabı var.
Yandaşlığın kitabı der ki:
Olgun demokrasilerde, İngiltere’de, Amerika’da örneklerini gördüğümüz açık, şeffaf, dürüst yandaşlardan ol.
Maddi gerçeğe sadakatten şaşma, tahrifata, çarpıtmaya, yalana tevessül etme.
Ölçülü ol, ilkeli ol, değerlerin olsun; kişilerin peşine düşüp yanlış istikametlere sapma, fikirlerin ve ilkelerin peşinden git.
Yandaşlığın bir doğrultuya bağlı olsun, kişilere ve menfaate endeksli değil. Uğruna haysiyetinden, değerlerinden ve doğrularından fedakârlık yapma...
SEÇİM beyannamelerinde Diyanet’i kaldırmayı vaat ettiler.
Tepkiler geldi. Fikir değiştirdiler.
Artık Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kaldırıp yerine ‘İnanç İşleri Başkanlığı’ kuracaklarını söylüyorlar. Hatta belki de ‘eşbaşkanlığı’...
Bundan ne anlamalıyız?
Bütün sorun ‘diyanet’ sözcüğünde miydi yani? Onun için mi lağvedeceklerdi Diyanet’i? İçlerinden biri ‘diyanet’ yerine ‘inanç’ sözcüğünü bulunca mı sorun çözüldü de kapatılmaktan kurtuldu kurum? O zaman mı karar verdiler ortadan kaldırmayalım da adını değiştirelim diye? Öz Türkçe bir isim bulmak için miydi yani hepsi?
* * *
AK Parti’nin yüzde 35’lere paraşütsüz düştüğü, CHP’ninse roket taksan en kabadayı yüzde 35’lere çıktığı bir senaryo düşünün. Ben daha kötüsünü düşünemiyorum. En kötü durum senaryosu...
Ve hazır olun, şu sıralar kulağıma en çok bu senaryo çalınıyor.
Birileri korku ve panik yayarak AK Parti oylarını konsolide etmek istiyor diyeceğim. Çünkü bu senaryoda hiçbir parti tek başına iktidar olamıyor. Yani istikrar elden gidiyor.
Ama aynı yönde spekülasyonlar CHP çevresinden, bizzat Kılıçdaroğlu’nun ağzından da dolaşıma sokulunca duruyorum.
Bartın ve Zonguldak mitinglerine katılan Abdülkadir Selvi ile Kanat Atkaya’nın yazdıklarını ayrı ayrı okudum.
Konuşma notlarını birleştirdiğinizde ortaya çıkan tablo açık. Kılıçdaroğlu’nun en iyi senaryosu, AK Parti’nin de CHP’nin de iktidar çoğunluğunu yakalayamadığı senaryo.
Gevşeklik sinyalleri veren seçmeni bir telaş sandığa koşturacak, gönülsüz de olsa tıpış tıpış AK Parti’ye oy verdirecek sihirli formül ne olabilir derseniz, o da işte budur derim.
O ‘Al’ var ya siz onu bilmezsiniz. O ‘Al’ ki dayanılmaz bir cazibesi vardır. Önyargıların, tadına doyum olmaz lezzeti saklıdır o cazibede.
Ben anlatacak değilim size ‘Al’ın allığını...
Şimdi size nakledeceğim ‘Al’ hikâyesinin anlattığı kadar, hiçbir şey anlatamaz önyargıların hafifliğini. ‘Al’ı da hiç kimse, akli melekeleri körelmiş bir budala kadar iyi taşıyamaz üstünde.
Bu kafada bir senatör yaşıyor ABD’de. Adı, Lindsey Graham. Geçen hafta yaptığı bir konuşmayla Arap medyasının diline düştü.
* * *
CHP’li Gürsel Tekin’in ‘metafor’ yapası gelmese devlet erkanı nasıl şakalaşır öğrenemeyecektik.
Metafor yapayım derken gözünü çıkardı gerçi. Ama biz de bu sayede devlet denen zatın müstehzi yüzünü gördük. Gürsel Tekin’in alay konusu edildiği anlardı bunlar.
Birinci olayı, The Uçak da dediğim First Uçak’taki meslektaşlarımız nakletti. Onlar da Belçika dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan duymuş. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’le aralarında cereyan eden bir diyalogdan rivayetle. Espriyi patlatan Necdet Özel Paşa’ymış.
İkincisine ise ben bizzat şahidim, şu kulaklarımla duydum. Elazığ mitinginden Ankara’ya dönerken Başbakan Davutoğlu dayanamadı, koyuverdi makaraları, ANA uçağının ön bölümünü bir kopardı pir kopardı.
Yalnız bu gülüşmeler aramızda kalsın istedi Başbakanlık. Yazılmamak kaydıyla dendiği için de Davutoğlu’nun güleç cevabını yazmadık, kendimizde tuttuk o zaman.
Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı’yla aralarında geçen konuşmayı açık edince iş değişti. Anekdotu dünkü gazetelerde okur okumaz şansımı denemek istedim. Başbakanlığı arayıp sordum, iyi ki de denemişim, ambargoyu kaldırdılar. O gün aktaramadığımız şamatayı artık aktarabilirim size.
CUMHURBAŞKANI Erdoğan normal şartlar altında ne ister; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Kürtçe mealli Kuran açılımıyla mı anılsın? Lüks Mercedes alımıyla mı?
Ben, gözü kapalı ilkini tercih edeceğinden eminim. Mehmet Görmez Hoca da bu nedenle Mercedes’i iade etti. Diyanet gibi uhrevi ve ruhani değerleri temsil eden bir kurum, dünyevi ve maddi değerlere düşkünlükle, lüks ve şatafat merakıyla belleklere kazınmasın diye... Hoca’nın satış kararı için “İbret-i Âlem olsun” demesi, doğrudan buna göndermeydi.
Öyleyse Erdoğan, iade kararından neden memnun olmadı?
* * *
Hoşnutsuzluğunu dışavurmak için iki kere konuştu Cumhurbaşkanı.