Akif Beki

Türkiye 4’ten büyüktür

2 Haziran 2015

İKTİDAR karşıtıysanız, ilk bakışta şöyle okuyacağınız bir ilan çıktı gazetelerde: Muhafazakâr işadamları örgütü MÜSİAD, istikrardan bahisle AK Parti’ye destek attı, böylece istikrarı da mevcut iktidarın devamına endeksledi...
Şayet iktidar yanlısıysanız, o zaman da ilk bakışta size şöyle gelecek bir ilandı: Hem de seçime bir hafta kala, bütün partilerin vaatlerini aynı kefeye koyarak AK Parti’yi diğerleriyle bir tuttu, eşit mesafede durdu...
İki okuma da yanlış değil. MÜSİAD’ın pazar günü gazetelere verdiği seçim ilanıyla ilgili her iki yaklaşımın da haklılık payı var.
Ve bu, çok ama çok iyi bir şey...
Çünkü MÜSİAD’ın seçim bildirisi, iş dünyasının seçime giren aktörlerden beklentilerine ve önceliklerine odaklı.
Çünkü particilik yapmayı, siyasi partilere bırakıyor. Kendini iktidarın da muhalefetin de yerine koymuyor, hiçbiriyle özdeşlik kurmuyor.
Çünkü ideolojik ve tarafgir değil, rasyonel bir bakış açısına sahip.

Yazının Devamını Oku

Hâlâ geç değil CHP iktidarına

30 Mayıs 2015
KİM kazanırsa kazansın tek başına gelsin. İster AK Parti, ister diğerleri; CHP, MHP ya da HDP, hangisi olursa olsun, bir ‘geçimsizler koalisyonu’ afeti daha yaşayacağımıza tek parti iktidarı olsun.

Gönlümden geçen budur. CHP de tek başına iktidarı önüne hedef koymak için henüz geç kalmış sayılmaz.

Ben bunu yazdıkça koalisyon seçeneğini öcüleştirmekle suçladılar. Asıl öcü, tek parti iktidarıydı. Cici olansa koalisyon...

Ben koalisyonlardan illallah edip yasayla imkânsızlaştıran İtalyanları örnek gösterdim. Karşıma, ‘grand koalisyon’ modeliyle gül gibi geçinip giden Almanya örneğiyle çıktılar...

Ben geçmiş koalisyon deneyimlerimizin hep istikrarsızlaşmaya bağlı acı çöküşlerle bittiğini hatırlattım. ‘Vesayetçiler koalisyon sever, çünkü zayıftırlar’ dedim. ‘Demokrasi uzlaşma kültürüdür, bizim de buna ihtiyacımız var arkadaş’ argümanına sarıldılar...

Ve CHP lideri nihayet benimle aynı noktaya geldi. Tatlı bir manevrayla koalisyon muhipleri safını terk etti.

***

NTV yayınında şunu açıkça deklare etti Kılıçdaroğlu:

Yazının Devamını Oku

Allah aşkına çökün sandığa

29 Mayıs 2015
TARHAN Erdem çok değer verdiğim, tutarlı, mantıklı, akil ve soğukkanlı bir analizcidir. Araştırma şirketi KONDA gibi saygın bir markanın da kurucusudur.

O bile Amerika’nın Sesi’ne konuşup tahminini açıklamış, ‘özel tedbir alınmaması durumunda’ HDP’nin yüzde 11.4’le barajı geçeceğini öngörüyormuş. ‘O bile’ vurgusu şunun için; ‘HDP barajı geçemezse bilin ki özel tedbir alınmıştır’ demeye getiriyor.

Başka türlüsü olamazmış...

Tutarlılığa bakın ki, özel bir tedbir alınıp alınmadığını da bilmediğini söylüyor bu arada.

Sorsanız; anket sonuçlarına dayalı tahmin, beklenti, öngörü ve analizlerini paylaşıyor. Kurduğu ise kesin hüküm cümlesi. Aksi çıkarsa sandığı yanlış, kendi anketini doğru kabul edecek. Peşinen ilan ediyor sonucu.

E onca teşkale, meşakkat ve masrafa girip pusula bastırmaya, 50 bin noktada 17 bin küsur sandık kurup 50 milyondan fazla seçmeni oraya taşımaya, sandıkların başına görevliler dikmeye, müşahitler bulmaya filan hiç hacet yok o zaman.

Tarhan Bey 4 yılda bir anket yapsın, direkt sandık sonucu yerine geçsin. Hem böylelikle özel tedbir alınması riskini de kimselere bırakmamış olur.

***

Kılıçdaroğlu

Yazının Devamını Oku

Paralellerin ‘son kale’si TSK mı?

28 Mayıs 2015
AKLIM, mantığım ve genel malumatım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haklı olduğunu söylüyor.

Paralellerin TSK’ya sızmamış olmasına imkân ve ihtimal yok.
Polis ve yargıdan çok önce orduyu gözlerine kestirdikleri açık. Uzun yıllardır üzerinde çalıştıkları da herkesçe malum bir sır. Ama üstündeki giz örtüsü hâlâ duruyor. Kaç kişiler, hangi kuvvette hangi rütbelere kadar yükseldiler, bilen yok...
Özel istihbari bilgilere sahip olduğu halde, Cumhurbaşkanı da bilmiyor. NTV yayınında şu ifadeleri kullandı: “Sayıların verilmesini doğru bulmuyorum ama ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yoktur tezi’nin doğru olduğuna da inanmıyorum. Çünkü bunların sızmadığı yer yok. Bütün kurumlara sızdılar. Kendilerini kamufle etmesini gayet iyi biliyorlar...”
Sayıları ve rütbeleri bilinmeyince operasyon kabiliyetleri, neye güç yetirip neye yetiremeyecekleri de kestirilemiyor. Kapasiteleri, adanmışlıkları, ellerinin kollarının nerelere kadar uzanabileceği hakkında bize fikir veren tek şey, MİT TIR’ları olayına adı karışan jandarma subaylarının kıdemleriyle gözü karartmışlıklarıdır.


* * *


Yazının Devamını Oku

Dağılın, AK Parti gitmiyor

27 Mayıs 2015
‘BU ne perhiz, bu ne lahana turşusu’ dedirten çatışık durumlardan biri. CHP, aynı anda hem tek başına iktidar olmaya talip hem de şimdiden paçaları sıvamış harıl harıl koalisyona hazırlık yapıyor.

Halk TV’de Uğur Dündar soruyor, ‘Neden tek başına iktidarı hedeflemek yerine çıtayı yüzde 35’e koyuyorsunuz’ diye...
CHP Lideri Kılıçdaroğlu cevap veriyor: ‘AK Parti de 2002’de yüzde 34 ile tek başına iktidar olmadı mı!...
Ve ekliyor:
“Biz gerçekten gerçekçi bir tahmin yaptık, yüzde 35 ve üstü tahmin yaptık.. 35’i yakalarsak bizim için başarıdır dedik. Aşarsak tabii çok daha güzel olur. Bugün yaşadığımız süreç, bize iktidar yolunu açan bir süreç...” * * *
Kılıçdaroğlu, ana hedeflerinin tek başına iktidar olduğunu söylüyor. Fakat bazı CHP ileri gelenleri buna pek inanmış değil ki koalisyon umuduna göz kırpıp duruyorlar.
Deniz Baykal, bir koalisyon hükümetinde tarım bakanlığının muhakkak CHP’de kalması gerektiğini düşünüyor. Seçmenle konuştuklarına bakılırsa koalisyonu çoktan kurmuş, koltukları paylaştırma aşamasına bile geçmiş Deniz Bey.
Kemal Derviş ise Alman tipi ‘grand koalisyon’ senaryosunu pazarlamakla meşgul. CHP’nin yüzde 35 oy hedefiyle tek başına iktidarı yakalayamayacağını dürüstçe itiraf ediyor. Ham hayal satmıyor, tek başına iktidarı ‘gerçekçi’ bulmadığını saklama derdi yok.

Yazının Devamını Oku

Davutoğlu’nun liderlik referandumu

26 Mayıs 2015
AK Parti, kararsızların ibresini tekrar sandığa çevirecek bir rüzgâr arıyor.

Kafası karışan seçmeni yeniden AK Parti’ye ikna edecek bir rüzgâr. Rüzgârı terse çevirecek son kozları şu: Davutoğlu’yla devam mı, tamam mı?
Hamleyi Karabük mitinginde yaptı Davutoğlu. Şöyle dedi: “Meydan okudum, Kılıçdaroğlu’na, Bahçeli’ye, Demirtaş’a dedim ki, ‘Eğer millet bize tekrar iktidar şansı vermezse biz affımızı ister başka arkadaşlara tevdi ederiz. Siz ne yapacaksınız? Hemen çark ettiler... Demirtaş daha vahim bir şey söyledi, ‘Sorumluluk bende olursa ayrılırım’ dedi. Yahu bir genel başkan ‘sorumluluk bende olursa’ der mi? İşte ben genel başkanım. AK Parti’nin şu anki lideriyim. Başarının da başarısızlığın da sorumluluğu bana aittir. Lider olmak budur.”


* * *


Davutoğlu, böylece liderliğini masaya sürmüş, şahsi yeterliliğini halkın tasvibine sunmuş oldu. Sandıktan çıkacak sonucu, doğrudan kendisine verilmiş bir not olarak da okuyacak. ‘Bırak’ ya da ‘Bırakma’; ‘Kaldın’ ya da ‘Geçtin’ notu...
İktidarı kaybederse geçer not alamadığına, parti liderliğini bırakmasının istendiğine yoracak. Doğrudan kendini oylatmak riskli bir hamledir. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da yapmıştı. Ve her defasında işe yaramış, ‘Gitme kal’ diyenleri harekete geçirmiş, umduğu tasvibi sandıkta kazanmıştı. Aynı yöntemi şimdi Davutoğlu deniyor. Kararsız seçmeni, kendisine bir şans tanımaya çağırıyor. Kararsızların aklını çelmeye, ‘Bir dönem daha AK Parti’ demeye motive edecek mi, belirsiz. Fakat yeni bir rüzgâr yakalamayı başarırsa Davutoğlu, bunu şahsına açılmış bir kredi olarak değerlendireceği kesin.


Yazının Devamını Oku

Dini açıdan yandaşlık ve iktidar

23 Mayıs 2015

YANDAŞLIKLA yanaşmalığın hükmü nedir, bu ikisine nasıl bakmak, ne şekilde yaklaşıp muamele etmek gerekir? Hayrettin Karaman, perşembe günü Yeni Şafak’taki yazısıyla esaslı bir giriş yaptı mevzuya. Zemin kaygandı, akademik bir zemine oturttu. Dil kaçamak ve kaypaktı; sarsılmaz kıstaslara vurdu, düz şerit üstünde yalpalamaları, zikzakları gösterdi.
Sonuç itibariyle...
Benim ‘yanaşma’ dediğim prototipten vebadan kaçar gibi kaçılması gerektiğine hükmetti.
Peki iktidar-yandaşlık ilişkisi nasıl olmalı? Hoca, bu ilişkinin ahlaki çerçevesini de çizdi, eleştirinin İslam anlayışındaki önemine dair güçlü, muhkem kanıtlar sundu.
Basiret bağlanmasına karşı... Eleştiri mekanizmasını iki uçtan da çalışır vaziyette tutmak bir tercih meselesi değil, kat’i bir emirmiş dinen, onu anladım.


* * *


Yazının Devamını Oku

Teşekkürler Metin Feyzioğlu

22 Mayıs 2015

İDAMA karşı durmak zaten vazifen. Hukukun, bir darbe rejimi tarafından araçsallaştırılıp muhaliflerin infazında kullanılmasına itiraz etmek zaten vazifen. Adalet talep etmek hem de varlık sebebin, en birinci vazifen.
Bunlar için Türkiye Barolar Birliği Başkanı’na teşekkür icap etmez. Aksi büyük bir nakısa olurdu. Varlık sebebini inkâr etmiş, asli bir görevini ihmal etmiş olurdu.


* * *


Metin Feyzioğlu’nun, Mursi’nin idam fermanına karşı sesini yükseltmesi hem insani hem ahlaki hem de hukuki bir görevdi. Üstüne düşeni yaptığı için değil bu tebrik ve teşekkür.
Ama konunun hassasiyetini gözettiği, nezaketine uygun bir dil kullandığı için teşekkürler. Ahlaki üstünlük onda olduğu halde popülizm cereyanına kapılmadığı için. Gösteri yapmaya değil sonuç almaya, idamları durdurmaya odaklandığı için...

Yazının Devamını Oku