Diyanet’in Mercedes kapanımı

Haberin Devamı

CUMHURBAŞKANI Erdoğan normal şartlar altında ne ister; Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Kürtçe mealli Kuran açılımıyla mı anılsın? Lüks Mercedes alımıyla mı?
Ben, gözü kapalı ilkini tercih edeceğinden eminim. Mehmet Görmez Hoca da bu nedenle Mercedes’i iade etti. Diyanet gibi uhrevi ve ruhani değerleri temsil eden bir kurum, dünyevi ve maddi değerlere düşkünlükle, lüks ve şatafat merakıyla belleklere kazınmasın diye... Hoca’nın satış kararı için “İbret-i Âlem olsun” demesi, doğrudan buna göndermeydi.
Öyleyse Erdoğan, iade kararından neden memnun olmadı?


* * *


Hoşnutsuzluğunu dışavurmak için iki kere konuştu Cumhurbaşkanı.
Bu Belçika’daki konuşmasından: “Çıkmışlar, Diyanet İşleri Başkanı’nın arabasıyla uğraşıyorlar. Kusura bakmasın Diyanet İşleri Başkanım, eğer benim haberim olsa ben derdim ki, ‘Sakın bu arabayı verme.’ O makam, bu tür bir arabaya fazlasıyla layık...”
Bu da Rize’deki konuşması: “Benim haberim olsa derdim ki; Mehmet Hocam sen niye satıyorsun Mercedes’i. Senin bineceğin arabanın fiyatı ne? Sen niye gazetelere bakıyorsun...”
Bu iki konuşmadan ise üç ihtimal çıkıyor.
Ya Diyanet’in lüks araç meraklısı gibi görünmesini sorun etmiyor; bilakis yakıştırıyor, doğru buluyor, onaylıyor.
Ya ‘O makam o araca ziyadesiyle layık, Hocam’a az bile’ şeklindeki sözlerinin, ‘lüksün ve şatafatın daha fazlasına layık’ şekline çevrilmesinde bir sakınca görmüyor. Aksine, Görmez Hoca’nın tepkilerden çekinip geri adım attığı, kuyruğu dik tutamadığı, zayıflık eseri basına taviz verdiği gibi yorumlara kapı aralanmasında ciddi sakıncalar buluyor.
Ya da Diyanet’in ve başkanı Mehmet Görmez Hoca’nın popülist saldırılarla daha fazla yıpratılmasına gönlü razı olmadı. Her zamanki gibi koruma refleksi devreye girdi ve kendini siper etmek, şimşekleri kendi üzerine çekmek için konuşma gereği duydu. Diyanet’i ve Görmez’i, çok da alışık ve dayanıklı olmadıkları bu girdabın dışına itti.
Hangisidir sizce?


* * *

Haberin Devamı


Bence bu üçüncü ihtimal akla en yatkını. Çünkü şayet Erdoğan, Diyanet’e ve başkanı Mehmet Görmez Hoca’ya değil de lüks Mercedes’e sahip çıktıysa ihtimaller teke düşer. Asgari ücretin bin lira olduğu yerde bir milyonluk arabaya binmenin yukarıdan ve karşıdan nasıl görüneceğini hesap etmediğini düşünmek gerekir. Fakat sokağın nabzını ve dinin israfa bakışını sizden, benden iyi bilirken sizin, benim gördüğümüzü gözden kaçırması beklenir mi kendisinden, beklenmez.
Doğruların sağlamasını yapıp yanlışları eledikten sonra elde kalan tek seçenek: Cumhurbaşkanı, lüks makam aracını savunmuyor, Diyanet’i ve başkanını savunuyordur. Kısmen de basın ve muhalefetle zıtlaşma payı vardır içinde.


* * *

Haberin Devamı


Ancak şu da bir gerçek; iade etmese, bir Mercedes uğruna daha fazla yıpratılmaktan kurtulamayacaktı Görmez Hoca. Açılımlarını konuşturmak için Mercedes defterini kapatması gerekiyordu.
Lüks ve şatafatın din, diyanet ve dindarlıkla bağdaşmadığını göstermek açısından da bence en doğrusunu yaptı.
Hatadan dönmek bir erdemse, bu erdemi göstermek, hatta onu bir ziynet, bir manevi süs gibi taşımak herkesten evvel Diyanet İşleri Başkanı’na yakışırdı.
Zaten Görmez Hoca, yeni Mercedes’e bir gün bile binmedi ve binmeyecekti. Eski makam aracını kullanmaya devam etti.
Gözü görmek bile istemiyordu, o derece ikrah etmişti Mercedes’ten, Diyanet’in bir araba üzerinden nasıl küçük düşürülebileceğini anladığı için. Özel bir sohbetimizde içlenip söylediklerinden biliyorum.
Esasen araba merakı da yoktu, ona yanıyordu. Toplu planlama kapsamında bir kere alınmıştı artık. ‘Yerin dibine batsın’ demek, savurganlık suçlamalarına üzülüp kahrolmak hiçbir şeyi değiştirmiyordu.
O konuşmamızdan 4 ay sonra iade kararını işleme koydu nitekim...
Fazla bile durdu Diyanet’in garajında, elden çıkarmayıp atıl bekletmek de israfa girerdi. Hayırda acele edilir, hayırlısı buydu.
Son söz yerine: Satmak vardır almaktan, kapanım vardır açılımdan bin kat evla.

Haberin Devamı



Evren’e bir Haiku da siz yakın


JAPON edebiyatından dünyaya yayılan kısa ve yalın ‘durum şiiri’ modasına sonunda ben de uydum. Gündemi her gün bir Haiku ile yorumlamaya başlıyorum.
Yalnız, Haiku’nun üçlük düzenini bozup bizim dörtlüklere uyarlamayı öneriyorum. Son dizeyi de siz eklemiş olun.
Buyurun ilk denemeye:
Kenan Evren göçtü
Turgut Özal da göçmüştü
Eskilerden bir mezar taşları dikili kaldı
Örnek: İyiler erken gömülüyor, eşitlik nerede, hani sıraylaydı?

Yazarın Tüm Yazıları