DÖRT gün önce yazımda yabancılara Türkçe öğretme sevdamızdan söz ederken… Gençlere –zorunlu- Osmanlıca öğretme meselesi geldi gündeme. Gerekçe de, “Dedelerimizin mezartaşını bile okuyamıyoruz…” Dil ve milli eğitim konusunda, dedelerimizin mezartaşına değil de, çocuklarımızın, torunlarımızın notebook’una neyi, nasıl yazdığına/yazacağına kafa yormak daha öncelikli geliyor bana.
Başbakan Erdoğan’ın annesi Tenzile Erdoğan’ın Fatih Camisi’ndeki cenaze töreninde yoğun kalabalık vardı. Törene siyaset, iş, spor ve sanat camiasından çok sayıda isim katıldı. Aile fertlerine başsağlığı dileyen ve son görevlerini yerine getirmek için cami avlusunda toplananlar, Tenzile Erdoğan’ı dualarla uğurladılar.
Geçtiğimiz hafta Viyana’ya gelir gelmez, önce Cumhuriyet Bayramı için verilen resmi davetlere katıldım, sonra bizimkilere ne var, ne yok, diye sordum. "Bizimkiler", ne var, ne yok denince tiyatro, opera anlamaz. Varsa yoksa polis, uyuşturucu, cinayet vs... Tabii, bir de yaklaşan Ölüler Günü. Merak etme, dediler, bu sefer seni Meksikalılara götüreceğiz, çok eğleneceksin.
Paris’te gezmek istediğim yerlerin başında mezarlıklar geliyordu. Okuyuculardan bazıları bu merakımı biraz garipsemiş olabilirler. Haklıdırlar. Çünkü bizdeki eski mezarlık ziyaretleri ya artık hepten unutuldu ya da dini bayramlarımızın sayısınca yılda ikiye indirildi. Oysa Avrupa’da en azından meşhur adamların mezarlarını görme merakıyla o muhteşem mezarlıklar her gün binlerce ziyaretçiyle dolup taşıyor.
Ailenizin gazetesinden anüs çaklağı araştırması - Coğrafî olarak Avrupa’nın uzantısıyız, diyen sanatçı kim - Bir köşe yazarı daha doğuracakmış, gazeteler Zeynep Kamil’e döndü - Mankenlerin coğrafya bilmesi gerekir mi - Japonya’da tanıtılan Ses Prensesi adlı alet bilin bakalım ne işe yarıyormuş - Kendinden ‘kral’ diye bahseden spor yazarı kim - Aykut Işıklar’dan Hüyla Avşar’a ‘fena’ bir cevap... ve diğer magazin alıntıları