Yemekte milliyetçilik kadar kabilecilik de mutfağımızın çeşitliliğine zarar veriyor. Kabilecilik derken benzer yemeğin farklı bir şekilde yapıldığı yörenin yemeğini aşağılamayı kastediyorum. Birçok yöre mutfağı bu nedenle İstanbul’da bulunmuyor. Bu şartlarda sektör dışından Sinoplu iki hanımın Kadıköy’de ev tipi mantı yapan bir mekân açması takdir edilesi... ‘Kulak’ denen mantıyı Sinop’ta yemiştim. Bol tereyağlı, cevizli ve keş peynirli olması çok hoşuma gitmişti. Sinopia da aynen böyle yapıyor.
#Türk MutfağıEvet yanlış görmüyorsunuz, fotoğrafını gördüğünüz bu şey renkli kalemle çizilmiş bir karikatür ya da çizgi film karakteri değil, yaşayan gerçek bir canlı türü… Adı pembe alt kanatlı güve ve maalesef bu ilginç canlı için haberler hiç iyi değil...
#Nesli Tükenen BitkilerBu hafta vizyona giren “Müslüm” filmini izleyen herkes Timuçin Esen’in Müslüm Baba’yı müthiş oynadığını söylüyor. Esen bu rol için Amerika’ya gidip daha önce de çalıştığı oyuncu koçundan özel dersler aldı. “Sonunda Greta Seacat de ‘Müslüm Baba’cı oldu” diyen Esen, Müslüm Gürses’le hiç tanışmamış. Ünlü oyuncu “Bu role ilk çalışmaya başladığımda rüyama girdi. Bir otel lobisinde karşılaşıp birbirimize sımsıkı sarıldık, ‘Timuçin seni çok severim’ dedi... Benim kafamda film o anda başladı. Bu yüzden ilk amacım Müslüm Baba ve Muhterem Nur’a mahcup olmamak” diyor...
#MüslümIRAK’ın Kürt bölgesinde üretim yapan petrol şirketlerinin, Bağdat’ın ödeme taahhütlerini yerine getireceğine yönelik ümidi iyice zayıflarken, Ceyhan’a akan petrol, durma noktasına geldi. Kuzey Irak’tan petrol akışının kesilmesi, Bağdat’ın yıllık 10 milyar dolarlık petrol gelirine burun kıvırması anlamına geliyor.
Tirkayiliklerin en şahanesi, en baştacı, en tutkulusu, en yatıştırıcısı o. At binmekten bahsediyorum. Denememiş olanların saydığım sıfatlara burun kıvırması mümkün. Ama ilk seferde bile tiryakiler arasına girecek olmalarının gönül rahatlığıyla, tekmili birden binicilik.
‘Gıcık olduğunuz 10 kişi’ sorusu hedef küçültülüp sadece magazin dünyasına yönelik sorulsaydı, muhatapların çoğu belki gülüp geçecek; Sedat Ergin de bu kadar gerilmeyecekti. Ergin üzerinden konuya girmemin nedeni, diğer isimlerin başlığı pek sorun etmemiş görünmesinden. Hakikaten zor başlık; yanıt vereni de, yanıtı verileni de hedef tahtasına koyacak cinsten. 4 YÜZ ekibi birer birer girdi stüdyoya, biz de aynı sırayla gözlediklerimizi not ettik, sonra da başlığa uygun olarak beş gıcık sorumuzu sorduk.
Türkübü’nde bir ev. Tepelerde. Koya bakıyor. Güzel bir ev. Gösterişsiz, zevkli. Mis gibi bir rüzgar esiyor. Begonvil, begonvil, begonvil... Aşağıda beyaz bir tekne duruyor, bu yaz hep o tekneyle gezmişler. Umur Birand, “Ne içersin?” diye soruyor, buz gibi bir cin tonik getiriyor.
Biliyorsunuz, Türk Sanat Müziği’nin devleri Bülent Ersoy, Muazzez Abacı, Seçil Heper, Samime Sanay, Mustafa Sağyaşar, Yaşar Özel, Zekai Tunca, Nalan Altınörs ve Yıldırım Bekçi’nin bir araya geldiği Fasl-ı Şahane projesini, sizlere ilk ben duyurmuştum.
Geçtiğimiz günlerde vizyona giren "Şeytan’ın Pabucu" adlı komedi filminin başrol oyuncusu Fatih Ürek, Hürriyet Ankara’ya konuştu. Aysun Kayacı ile birlikte başrolleri paylaşan Ürek, sinemaya geç girmesinin nedeninin şimdiye kadar insanların kendisine burun kıvırması ve teklif gelmemesi olduğunu söyledi. Yılbaşı gecesi Büyük Anadolu Otel’de sahne alan sanatçı, Türkiye’de komedinin daha çok belden aşağı esprilerle yapıldığını belirterek "İşin cılkını çıkarıyorlar" dedi.
BU yazıyı yazan insan, "28 Şubat sürecinde açıkça taraf olan" bir gazetecidir.<br><br>28 Şubat süreci bittikten sonra, o süreci destekleyen birçok kişi, mazeret bildirip "U dönüşü" yaparken, kamuoyu önüne çıkıp kesin, net, hiç kıvırması olmayan ifadelerle, "Evet ben 28 Şubat sürecini destekledim ve hálá destekliyorum" demiştir.
Sevgili Serdar, hemen hemen tüm sağcı partiler dini duygular üzerinden siyaset yapmayı marifet sayarlar nedense. Çok partili yaşama geçtiğimiz 1946’dan beri bu böyle. Mütedeyyin kesimi hoş tutmak, onlarında yanındaymış gibi davranarak seçimlerde bu kesimin oylarını almak için değişik yollar denediler yıllarca ve hala deniyorlar. Ya da eski alışkanlıkları canlandırıyorlar. (SEZAİ BAYAR YAZIYOR)