Güncelleme Tarihi:
Kahramanım Karaoğlan
ENİS BERBEROĞLU
Enis Berberoğlu 4 YÜZ’deki en rahat isimdi. Güneş gözlüğüyle geldi. ‘Görme özürlü ok atıcısı’ esprileriyle güldüren Berberoğlu, “Karaoğlan benim kahramanım” derken ciddi; ok atışlarında özenli ve sahiciydi. Bir ara, “Buna sadak denilir, biliyorsun değil mi?” diye sordu fotoğraf editörümüz Sebati Karakurt’a. Mahallede çok iyi çakı kullandığından söz etti, dart oklarını çakı fırlatır gibi fırlattı tahtaya. Çakı tecrübesinin, toprağa saplayıp, noktaları birleştirmekten ibaret bir çocuk oyunu olduğunu anladık sonra.
Stüdyoda hesaplaşma
ERTUĞRUL ÖZKÖK
Sonra Ertuğrul Özkök girdi stüdyoya; oyuna gelmiş bir çocuk gibi keyifliydi. Hiç itiraz etmeyip oklara yönelmesi; konseptle ilgili önceden bilgi aldığını düşündürdü. Hedef tahtasına sıkça atış yapan Özkök, en çok eğlenen iki isimden biri oldu. Oklarını yüzünde bir tebessüm, büyük bir iştiha ile fırlatmasından; kafasındaki gıcıklarla hesaplaşmaya çoktan başladığı izlenimi verdi. Okları düşüren Ergin’e takıldı arada.
Bizi maymun ettin Sebati
AHMET HAKAN
Ahmet Hakan salona giren üçüncü isim oldu. Gözlerinde endişe seziliyordu ama Sebati’nin eline tutuşturduğu oklarla çabuk havaya girdi. Bir ara Sebati’ye, “Bizi iyice maymuna çevirdin” sözleri gülüşmelere neden olan Ahmet Hakan, ardından dart oklarını peş peşe atmaya başladı. Hoşuna gitmiş olacak; dartlardan birini istedi. Sadaktaki okları unuttu bir ara. Hatırlatılınca okları peş peşe fırlattı. Çekimlerde stresini attı.
Yorgun Giyom Tel
SEDAT ERGİN
Sedat Ergin’in stüdyoya girer girmez ilk hedefi nişan tahtaları değil, konsepti oluşturan Sebati Karakurt oldu. Teybime, “Şu ana kadar içime en az sinen konu bu” diyen Ergin, çekim sırasında da gergindi. Ekibin üç yüzü ok atma faslını bir eğlenceye çevirirken, Ergin listesindeki kişilerin alınacağından çekiniyor olsa gerek; “Oku hedefe doğrultmam” diye tutturdu. Sebati bana dönüp, “Her buluşmamız böyle; diğer üç isimle bir olup ikna etmeye çalışıyoruz” derken ter içindeydi. Sonunda duvara yaslanmış bir yorgun ‘Giyom Tel’ pozuna ikna oldu Ergin.
GICIK SORULAR
4 YÜZ ekibine bu haftaki konu başlığıyla ilgili beş soru yönelttik. İşte sorularımız ve verdikleri samimi yanıtlar:
1- Sizi gıcık eden insan profilini tanımlar mısınız? Gıcık olduğunuz davranış biçimi nedir?
2- Sizi gıcık eden bir yönünüz var mı? Çevrenizdekilerin gıcık bulduğu bir yönünüz var mı?
3- Gıcıklık tedavisi gereken ya da tedavi edilebilir bir şey midir? Bulaşıcı olabilir mi?
4- Gıcık kaptığınız kişilere karşı ne tür önlemler alıyorsunuz?
5- 4 YÜZ ekibinde gıcık olduğunuz biri ya da birileri var mı, varsa kim ve nedenleri?
ENİS BERBEROĞLU
BEN OLSAM, KENDİME SİNİR OLURDUM
- Vallahi gıcık veya sinir tip kimdir derseniz tarif edemem ama inanın görünce kolay tanırım.
- İnsanları dinlemem, ilgimi kolay yitiririm. Ne yazık ki belli de ederim. Ben olsam, bana sinir olurdum.
- Gıcık gıcığın yanında daha da gıcıklaşır mı acaba; hiç kafa yormadım, biri bana yetiyor, ikincisiyle buluşmasını hiç beklemedim.
- TV’nin uzaktan kumandası gibi zaplamaya uğraşıyorum ama bazen diğer kanalda da benzer program oluyor, o zaman kendi yayınımı kapatıyorum, inanın iyi beceririm.
- Bu sorunun cevabı diğerlerinin verdiği cevaba göre değişir.
SEDAT ERGİN
GICIKLIK TAKINTIYA DÖNÜŞÜRSE TERAPİ GEREKİR
- Gıcık olmak son derece öznel bir durumu anlatır. Örneğin, bir kişinin bir hareketi size sevimli gelmiyordur ama pekâlâ bir başkası bu hareketi sevimli bulabilir. Dolayısıyla bunu bir profile dökebilmenin kolay olduğunu zannetmiyorum. Kendini çok fazla önemseyen, her şeyin merkezine yerleştiren, sürekli ön plana atan kişilerden çok haz etmem.
- Kendimi gıcık eden yönlerim kuşkusuz var. Geçmişte çevremde çok ukala bulunduğumu biliyorum. Son dönemde muhtemelen asık suratlı bulup bana gıcık kapanlar oluyordur.
- Gıcık olma hali makul sınırlar içinde kalırsa bir mesele yok. Ama bir takıntıya dönüşmesi halinde tehlikeli olabilir. O zaman belki terapi bile gerekebilir.
- Aynı ortamlarda bulunmazsınız, olur biter!
- Gıcık kapma meselesi değil ama Ertuğrul Özkök’ün fotoğraf çektirirken kendisini hâlâ genç bir delikanlı gibi görmesi doğrusu biraz tuhafıma gidiyor. Hâlâ bir dede olduğu olgusuyla barışık hale gelemedi.
AHMET HAKAN
CESUR CAHİLLERE GICIK OLUYORUM
- Benim açımdan gıcık olma ile vakitler arasında doğrudan bir ilişki var. Sabahları erken saatte yeryüzünün en şeker insanlarına bile gıcık olabilirken işi gücü bitirdiğim akşam saatlerinde yeryüzünün en kıl insanlarını bile aşırı sevecen bulabilirim. Bunun dışında genel olarak gıcık olduğum insan tipleri var. Güçlünün karşısında alttan alan, güçsüzün karşısında üste çıkan insanlara gıcık olurum mesela... Pintilik de beni fena halde kıl eder. Hiçbir şey bilmedikleri konularda hüküm vermeye kalkan cesur cahillerle kifayetsiz muhterisler de benim gıcıklık alanıma girer.
- Bencilliğimden ben bile hoşlanmam. Kendimi tamamen alaycılığa vurmamın çevremdekileri ifrit ettiğini bilirim.
- Gıcıklık aslında bir tür sınır ihlali. Kendine özgü olmanın, tarz oluşturma durumunun, fark yaratma çabasının aşırı abartılmasıyla ortaya çıkar. Bu nedenle kendine özgü insanların gıcıklık aşamasına kaymaları çok kolaydır.
- Öncelikle sabahları kimselerle konuşmayarak kendimi koruyabiliyorum... Daha radikal önlemim ise şu: Gıcık olduğum insanlardan hızla uzaklaşma...
- 4 YÜZ ekibindekiler için şunu söyleyebilirim: Şeker, anlayışlı, kibar, nazik ve okumuş çocuklar. Bu nedenle hiçbirine gıcık olmuyorum ama biraz fazla teşriki mesai geçirmemiz durumunda yaklaşımım değişir mi, bilmiyorum.
ERTUĞRUL ÖZKÖK
KLİŞE KATİLİYİM BENCE GICIKLAR TEŞVİK EDİLMELİ
- Gıcıklık iki taraflı bir duygu. Toplumun bir kesiminin hayranlıkla baktığı bir insan, öteki kesimi için sinir bozucu olabilir. Listeme koyduğum insanların çoğu böyle. Zaten o nedenle kendimi de koydum. Çünkü ben de sinir bozucu bir adamım. Aziz Yıldırım da böyle.
- Çevremde de, Türkiye’nin her yerinde de bana gıcık olan çok sayıda insan bulunduğu kesin. Ama bu benim seçtiğim bir şey. Provoke etmekten zevk alıyorum. Bir klişe katiliyim. Toplumun yerleşik ahlakını bile sarsmayı deniyorum bazen. Bana gıcık olmayacaklar da kime olacaklar?
- Hayır, gıcıklık bulaşıcı değildir. Bence tedavi edilmesi değil, tam aksine teşvik edilmesi gereken bir karakter. Özal da sinir bozan, gıcık bir insandı. Tayyip Erdoğan da öyle. Statükoyu yıkmak için farklı olmayı göze almak gerekir.
- Gıcık kaptığım kişilere karşı hiçbir önlem almıyorum. Ayrıca herkesin gıcık kaptığı bir adama hayranlık duyabiliyorum. Örnek mi; Serdar Ortaç. Bana göre Türkleri eğlendirmeyi en iyi bilenlerden biri.
- 4 YÜZ ekibinden her birinin gıcık olduğum tarafları var. Mesela Sedat’ın aşırı titizliğine, Anglosakson gazetecilikteki başarısına, rahat yazmayı çok iyi bildiği halde resmi dille yazmakta ısrar etmesine gıcık oluyorum. Enis’in yerime genel yayın yönetmeni olmasına gıcık oluyorum, başarılı olmasınaysa ifrit oluyorum. Ahmet’in formatına ve zekâsına gıcık oluyorum. Onu kıskanıyorum. Ne diyeyim, insanlık hali işte.
Ertuğrul ÖZKÖK
Sözlüğümde gıcık maddesi
Benim sözlüğümde bazı kelimelerin, adabı muaşeret sözlüğünden farklı manaları vardır. Mesela ‘sonradan görme’ kötü bir kavramdır. Oysa ben bir ‘sonradan görmeyim’ diye yazıyorum.
‘Patavatsızlık’ çoğumuz için feci bir karakterdir. Benim sözlüğümdeki manasıysa çok güzeldir. Bu listeyi şu çerçeve içinde okumanızı dilerim.
- ‘Gıcık’, benim sözlüğümde hünsa bir kelimedir.
- Her halükârda ‘sinir bozucu’ anlamını taşır.
- Bu kişilerin bazıları gerçekten asap bozar.
- Bazılarınınkiyse, hayranlık uyandırıcı bir sinir bozmadır. Neden ben de böyle olamadım diye rahatsız ederler.
- Bazı isimler, bazı yanlarıyla benim için sinir bozucudur ama toplumun başka kesimleri için hayranlık uyandıran bir kişiliktir.
- Bazılarıysa, başka bazılarının gerçekten asabını oynatır ama bende yarattığı duygu hayranlıktır.
- Her halükârda ‘gıcık’, etrafına rahatsızlık verir.
- Ama onların bir kısmı için şunu söyleyebilirim. İyi ki varlar, iyi ki rahatımızı kaçırırlar, iyi ki putları kırar, statükoları berhava ederler...
1- Bütün gıcıklıkların anası da babası da o
SİNAN ÇETİN
Eğer onun için ‘gıcıkların anası’ ifadesini kullanamasam, rahatlıkla ‘bütün gıcıkların ve gıcıklıkların babası’ deyimini kullanırım.
Gördüğü veya hiç görmediği herkesi; göremediklerini gıyabında, gördükleriniyse anında vicahiye çevirerek asabını bozar, gıcık eder.
Devrimci olur, muhafazakârın asabını bozar. Sonra dönek olur, döner; sosyalisti ifrit eder. Propagandaya takar, devlete yüklenir; CHP’linin sinirini bozar. Sonra devlet el değiştirir, bu defa yeni devletçi olur; yine CHP’liyi ifrit eder.
Ama statüko yıkan, meydan okuyan adamdır. Hep anarşisttir. Ama anarşist olmanın ille de düzenle kavga etmek olmadığını da, bu düzende para kazanmanın yolunu bularak ispat eder.
Harbi çocuktur; kimseye müdanası yoktur. Gıcıktır, gıcıktır, ama ayıptır söylemesi gıcık olmakla da iftihar eder.
2- Rock’çı gençlerin nefret objesi
SERDAR ORTAÇ
Sinan Çetin olmasaydı, banko 1 numara oydu. ‘Ağır ol da molla desinler’ neslini ifrit eder. Müziğin ‘ağır abi’lerini, büyük babalarını çıldırtır. Rock’çı gençlerin nefret objesidir.
Türkiye denen bu tuhaf memleketin, dışarıdan bakınca büyük bölümünü, genci yaşlısı, kadını erkeği demeden gıcık eder.
Eder ama, ‘Dansöz’ü söylemeye başladığı an, Edirne’den Kars’a kadar, bütün Türkiye’yi dansöze çevirir.
Türk ruhunun ortalamasını en iyi bilendir.
Bildiği için de ifrit ederek, herkesi gizli fan’ı yapar.
Bakmayın öyle her önüne gelenin, ‘Serdar Ortaç’ ismini duyunca saçlarını dikey pozisyona getirdiğine, her Türk’ün içinde, ifrit olduğu, gıcık olduğu bir Serdar Ortaç şarkısı durmadan çalar.
3- Yazarların Ortaç’ı, siyasetin Çetin’i
ERTUĞRUL ÖZKÖK
Övünmek gibi olmasın,
bendeniz.
Bir gün öyleyimdir, bir gün böyle.
Köşe yazarlarının Serdar Ortaç’ı, siyasetin Sinan Çetin’i falan bile diyebilirsiniz.
Hiç itirazım olmaz.
Beni seven bile, haftada birkaç kere gıcık olur. Sevmeyenin içine de bazen tuhaf ve karmaşık bir şeyler sokarım.
Evet, provokatörüm. Çünkü beynim ‘Agent Provocateur’den giyinir.
Bana göre, Allah’ın bahşettiği en güzel duygudur, çoğuna göreyse yaratılış arızası.
Ben memnunumdur; sevmeyenim de günlük nefret nafakasını verdiğim için memnundur.
Adı konmamış bir ‘gıcıklık protokolü’, yazılı olmayan asap bozucu bir anayasa çerçevesinde yaşar gideriz.
Güzel bir cohabitation’dur. Alan da memnundur, satan da.
4- Tıpkı rahmetli Özal gibi
R.TAYYİP ERDOĞAN
Allah’ı var, harbi adamdır.
Yukarda Allah var, yalan
söyleyemem, toplumun büyük
bölümünün hayranlıkla izlediği
bir liderdir. Sapına kadar liderdir.
Ama aynı Allah’ın sopası olmadığı için, o hayranlığı dağıtırken de adil davranır.
Fifty fifty yani. Toplumun yüzde 50’si de ona gıcık olur. Tıpkı rahmetli Özal’a olduğu gibi.
Hayran ol, gıcık ol, bütün pozitif gıcıkların çoğu gibi o da statüko yıkıcı, put kırıcıdır. Adı muhafazakârdır ama her şeyi muhafaza etmez. Her pozitif ve yapıcı gıcık gibi o da, kendine gıcık olanların içine gizli bir hayranlık virüsünü sokar.
O virüsü bir türlü atamazsınız.
Nereden mi biliyorum?
Tabii ki kendimden.
5- Bileğinin hakkıyla gıcık
BEDRİ BAYKAM
Erdoğan iktidarının en gıcık muhalifi kim diye bir yarışma yapılsa, Fazıl Say’la yarışır ama kıl payı da olsa Bedri Baykam kazanır.
Liberalleri çıldırtır, AK Partilileri gıcık eder çünkü çok güçlü bir silahı vardır.
Ona her şey diyebilirler, kötü sanatçı diyemezler.
Televizyon tartışmalarında, baş edilmez denilen en azgın iktidar yanlılarını bile mat eder.
Bu ülkede, aklı başında her kesin “Aman bulaşmayalım” dediği liberallerin karşısına çıkar, onlara bulaşır ve altta kalmaz.
Sokak ortasında bıçaklanır, taksiye biner hastaneye gider, hastaneden çıkar, “Nerede kalmıştık” diye devam eder.
Erdoğan’a tapan, ona gıcık olur; ona tapan Erdoğan’a gıcık olur.
Fikirleriyle, bağırışı çağırışıyla asap bozar; fikriyle bozamazsa, rastaya beş kala saçlarıyla ezber bozar, sinir bozar.
Bedri Baykam, büyük sanatçıdır, ondan da büyük gıcıktır.
En büyük 10 Türk gıcığı listesine, bileğinin hakkıyla girmiştir.
6- Şeref listesinde
HINCAL ULUÇ
Ah, onsuz her gıcık listesi eksiktir, eksik...
İlk 5’e yazmıyorsam, bilin ki, rakip gazeteden olduğu içindir. Aynı meslekten olduğu içindir. Biraz da hasetten, kıskançlıktandır.
Yoksa gıcıkların hasıdır; şeref listesine adı altın harflerle yazılacak adamdır. Âsap bozucular panteonu’nda yeri şimdiden hazırdır.
Eski gazetecilerin, müesses nizam basınının baş belasıdır.
Mahalleye geldiği andan itibaren, hem klasik köşe yazarlarının, hem de klasik okurların huzurunu kaçırmıştır.
Ama etrafa epey tohumunu saçmıştır. Gıcıklık sari midir diye sorarsanız, saridir.
Tek soru şu: Gıcık doğulur mu, yoksa olunur mu...
Cevap her ikisi de doğrudur.
Hıncal Uluç, gıcık doğmuştur, bizse ona bakarak olmuşuzdur.
7- Hayranlık ve nefret objesi
AZİZ YILDIRIM
Listede Hıncal Uluç’tan hemen sonra gelmesi, tesadüf değilse, kaderin tecellisidir. Çünkü her ikisi de bir birinin fena halde asabını bozmaktadır.
Ama her ikisi de put kırıcıdır. Meydan okuyandır, etrafın, müesses nizamın huzurunu kaçıran insandır.
Adı, hem ‘En etkili 10 Türk’ listesinde, hem de ‘En Sinir Bozucu Türkler’ listesinde yer alıyorsa, bunun nedeni tıpkı Tayyip Erdoğan’ınki gibidir.
Futbolu değiştirmiştir. Halinden memnunların, düzenden menfaati olanların huzurunu kaçırmıştır. Gıcık etmiştir.
Yerleşik futbol nizamının temelini sarsmıştır.
Tabiatıyla, ‘boz, yap, değiştir’ felsefesine sahip her insan gibi, bir yandan hayranlık uyandırırken, bir yandan da nefret objesi olmuştur.
8- İki kızına miras bırakacak
HASAN CEMAL
“İfrit olma da yanında yat...” Eminim eşi Ayşe bile zaman zaman bunu demiştir.
Her dönem sinir bozucudur. Bir dönem sinirini bozduklarıyla ertesi dönem buluşur; bir sonraki dönemde yine ifrit etmeyi başarır.
Bir dönemin ‘Hasan Abi’sidir, bir yıl sonra, adres sormayan ‘yok öyle 25 kuruşa simit’ mermilerinin hedefi.
Doğduğundan beri bildiğini okur, okumaya devam eder.
Mahalleyi bilmez, bilmediği mahallenin baskısını da tanımaz...
O yüzden bir dönem o mahalleden, bir dönem bu mahalleden kovulur. E, her mahalle kovunca da, mahallesiz kalır ve ‘En Büyük 10 Türk Gıcığı’ listesine adını altın değil, pırlanta harflerle yazdırır.
İki kızına bırakacağı en büyük miras da belki bu gıcıklık plaketidir.
9- Asap bozan bir kadın
HÜLYA AVŞAR
Erkekler daha korkaktır. Daha gıcıktır.
Ama hiçbiri başarılı bir kadın kadar sinir bozucu olamaz.
Siyasette kadın kotasına karşıyım. Ama gıcıklar listesine bir tek kadın koyacaksam, o, banko Hülya Avşar’dır.
Genç bir kız olarak geldiği bu Türkiye sahnesinde, herkesi, önce güzelliği ve bakışlarıyla hayran bıraktı. Her hayranlık, aynı zamanda hasetlik getirir kuralını değiştiremedi.
Etrafında büyük bir gıcık olanlar halesi yarattı.
30’lu yaşlarında, güzelliğine bir de kadınlığını ekledi. Türk erkeklerinin çoğunun hayalindeki en meşru metresi oldu.
Bu da gıcık olan kadınların sayısını artırdı.
40’lı yaşlarına geldiğinde güzelliği ve kadınlığı biter diye umutlananlar oldu, fena halde yanıldılar.
Güzelliğini korudu, kadınlığına bir de asap bozan zeki konuşmaları ekledi.
Güzellik, kadınlık ve zekâ...
Hasetlerin içinde patlamaya hazır, fitili yanan bir dinamit.
Hülya Avşar gıcık eden bir genç kız olarak geldi, asap bozan bir kadın olarak devam ediyor.
Allah uzun ömürler versin çünkü onun için yazılacak tek dizemiz var:
“Sen bizim en gıcık komşumuzdun Fahriye Abla...”
10- Çölaşan’ı ringden kaçırdı
MELİH GÖKÇEK
İşte gerçek, öz, en hakiki gıcık...
Bu ülkenin gerçek gıcıklar kontenjanını tek başına doldurmaya aday bir siyasetçi.
Yapan, yaptığından fazlasını yıkan, yıktıkça sinir bozan, “Sinir bozuyorsun” dendiği zaman, elindeki bütün silahlarla vuran, asla altta kalmayan adam.
Emin Çölaşan’ı bile ringden kaçırtacak kadar serinkanlı bir gıcık.
Seri gıcık...
Seveyim mi, ifrit mi olayım, yoksa sabaha mı bırakayım cinsinden bir hayalet.
Bazen kâbus, bazen çok eğlenceli.
Ama hiçbir gıcık listesi onsuz olamaz.
EK KONTENJAN
1. FAZIL SAY: Eğer ‘patavatsızlık’ benim gözümdeki gibi iyi bir şeyse, bunu en iyi yapanlardan biri olduğu için.
2. NURAY MERT: Hep kara gün dostu olduğu, iyi günün nimetini de rantını da elinin tersiyle ittiği, bir erkeğin asla olamayacağı kadar cesur olup bizi zor durumda bıraktığı ve gıcık ettiği için.
3. İSHAK ALATON: Zaman zaman benim sinirimi bile bozabilecek kadar ezber bozucu şeyler söylediği, milli düşünce egzersizimize gıcık katkılar yaptığı için.
4. OKAN BAYÜLGEN: Taammüden gıcık olduğu, kimseyi iplemediği, gerektiğinde kapıyı çarpıp gidecek kadar başına buyruk olduğu için.
5. PRESS BEY: Medyanın bütün ezber bozucu, kafaların tasını attırıcı, sinir bozucu tipleri adına her pazar gıcıklık yaptığı için.
6. ORHAN PAMUK: Birçoğumuzu Nobel almak için sinir bozucu şeyler söylediğine inandırdığı halde, bazı doğru şeyleri de söylediği için.
7. KAZIM KAZIM: İyi futbolcu olup da herkesi kendinden nefret ettirmenin mümkün olabileceğini hepimize ispat ettiği için.
Enis BERBEROĞLU
Biri erken öldü, üçü kasıtlı dördü masum, ikisi yabancı
Kitabın ortasından konuşalım...
Bahse konu listeye siyasi doğruculuk adına...
‘Türkiye’nin en sinir 10 ismi’ demeyi uygun gördük.
Ama aslında kastımız gıcık kaptıklarımızdı.
Siz beni asıl gençliğimde görecektiniz.
Hepten gıcıktım, alayınıza sinir oluyordum.
Ama geçti artık!
İnsan yaşlanırken kendisiyle barışıyor.
Şahsi önemi hakkındaki önyargısı zayıflıyor.
O yüzden çevresinden daha az tahrik oluyor.
Ezcümle gıcık olacağına, gülüp geçiyor.
Hatta keyfi yerindeyse, ‘hayatın rengi’ sayıyor...
Asabımı bozanları alt alta yazmayı denedim.
Olmadı, beceremedim.
Tarih sırasına koyunca daha makul geldi.
Ama bu kez de listeye maalesef...
Rahmetli pederle başlamak zorunda kaldım.
Çünkü Mustafa Turgut isimli pederim...
Bendenize üç yaşından itibaren türlü hikâye anlattı. Hepsi beynime kazındı, tamamı gayrete dairdi.
O gün bugündür, ne zaman teslim olmaya kalksam...
Aklıma süt güğümüne düşen iki kurbağa gelir.
Biri pes eder, batar, boğulur.
Diğeri sabaha kadar çırpınır.
Süt kaymak tutunca kurtulur.
İkinci kurbağa olmak daha zordur.
Debelenip duran bilir.
Ama işin gerçeği...
Pedere asıl sinir olmam, sanki acelesi varmış gibi...
Erkenden göçüp gitmesi yüzündendir.
Çok özledim, hep özledim.
YAŞLI ASKERİN TACİZİ
İlk gençliğimde yaşlı bir askerin tacizine uğradım.
Kenan Evren ve çetesi hayatımdan bezdirdi. Nefretimi kusmam yıllar aldı, gıcığım sürüyor.
Diğer bir çeteyle okulda tanıştım, Apocular.
Abdullah Öcalan solculuk hayallerimi çaldı.
Kürtçülük milleti böldü, solu dönüştürdü.
Evrensel değerlere tapınan arkadaşlarımı ulusalcı...
“Su kullananın, toprak sürenindir” diyen partimi devletçi yaptı.
Yalnız ve partisiz kaldığım için gıcık oldum.
Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz ikilisi...
Demirel-Ecevit enkazına gençlik aşısıydı. Ama yaşlanamadan siyasi mevta oldular.
Bizi Recep Tayyip Erdoğan’a mahkûm ettiler.
Biliyor musunuz, aslında gıcık olmaya bile değmezler.
SIRADAKİLER DAHA MASUM
Kasten zulüm edenleri, peder hariç tamamladım.
Sıradaki dört isimse çok daha masum.
Toplumsal ve bireysel iletişimleri gıcık etme temelli.
Sinir uçlarını kaşıyıp, dikkat çekip, mesaj veriyorlar.
Mesela Aziz Yıldırım...
Sürekli 400 şeker, 20 tansiyonla gezdi.
Sadece hakeme veya rakibe çatarken değil, çift kaşarlı tost-ayran söylerken bile gergindi.
Hizmetleriyle değil kavgalarıyla anılması hazin.
Taraftarı kadar gıcık olanı da var.
Diğer bir mağdur gıcık, Kamer Genç.
Doğruları çok aykırı üslupla söylemeye alıştı.
71 yaşında Meclis kürsüsünde itilip kakıldı.
Özel yaşamı işportaya düştü.
Gıcık olanlar da onu siyasette, Meclis’te istiyor.
Fazıl Say denilince aklıma Peter İlkesi gelir.
“Hepimiz hayattaki ehliyetsizlik seviyesine yükselme eğilimi taşırız.”
Einstein’ın keman virtüözü olmaya niyetlenmesi gibi.
Parlak bir akademisyenin siyasete soyunması gibi...
Etrafta örnek çok ama sanırım meramım anlaşıldı.
Fazıl Say, yobazlıkla, arabeskle uğraşma üslubunu uyarıcı sanıyor.
Oysa çoğunluğa sadece sinir bozucu geliyor. Ama piyanosundan yükselen ilk notada affediliyor.
Okan Bayülgen, şöhretini sinir ederek kazandı.
Hani Kemal Tahir’in ‘Mike Hammer’ romanlarında geçen bir lafı vardır.
“Yumruklarımla sevişir, dudaklarımla dövüşürüm” diye...
İşte o misal, seyircisiyle tersine ilişki kurdu.
Gıcık olanın da izlemesi bu yüzden.
GELDİK İŞİN KOLAYINA
Zaten Türk’ün Türk’ten başka dostu olmaz.
Yabancı nefretine sebep aranmaz, öyle değil mi?
Şaka bir yana, yabancı gıcık listeme...
Daha 12 yaşındayken, “Suçunu öğretmen yakalamadan önce kendisi anlatana ceza indirimi var” ilkesiyle bendenize itirafçılığı aşılayan, ömür boyu varlığımda suç arayıp günah çıkararak kazandığım hastalıklı ruh halimi borçlu olduğum Avusturyalı kıymetli okul müdürümle başlamak isterdim...
Ama Herr Superior’un ismini unuttum beni bağışlayın.
Onun yerine iki devlet adamı taklidiyle yetineyim.
Sözde laiklik adına her fırsatta Türkiye’ye bulaşan Sarkozy ile...
Sözde din adına her yoldan Türkiye’ye saldıran Ahmedinejad’a gıcığım.
Çoğunuz gibi.
KATEGORİK GICIKLAR
Bir de isimsiz kahramanlar gibi...
Kategorik gıcıklar var.
İşte aklıma gelen örnekler:
- Bay andropoz: İyi tanırım, arada sırada aynaya bakarken karşılaşırım, görünce utanırım.
- İktidar medyası: Her türlü iktidarın ürettiği medya, tabiatı gereği muhalif bu meslekte sakil düşer.
- Kendine demokratlar: Hep haklıdırlar, demokrasiyi sadece kendilerine yetecek kadar isterler.
- Sahte peygamberler: Halkın kutsalını siyaset-medya-ticaret şeytan üçgeninde kirletirler.
SEDAT ERGİN
Kendimi listenin başına koyuyorum
1- Başkalarından gıcık kaptığını söyleme hakkını kendisinde gören bir kişi önce kendisiyle yola koyulmalı. Bu ‘çuvaldızı kendine iğneyi başkasına batır’ ilkesinin de bir gereği. O yüzden kendimi listenin başına koyuyorum. Hoşnut olmadığım pek çok yönüm var ama konuşurken araya uzun “Iııı...” seslerinin girmesi herhalde en çok gıcık kaptığım yönüm. Bir okur geçenlerde bu yönümü eleştirmek üzere gönderdiği elektronik postada ben “Iııııı” demeye başladığım zaman araya reklam bile alınabileceğini söylemişti...
İstisna olmadığını gösterdi
2- BARACK OBAMA
Bende büyük bir hayal kırıklığı yaşattığı için kendisini bu listeye alıyorum. İyi niyetli olduğundan kuşkum yok ama o makamı dolduramadı. Nabza göre şerbetçi olması, herkesle iyi geçinme çabası, açık ve net tavırlar almasını engelliyor. ABD’nin insan hakları ve demokrasi konusundaki çizgisine bir değişiklik getireceği yolunda büyük beklentiler yarattı ama maalesef diğer başkanlardan çok farklı çıkmadı. ABD’nin stratejik çıkarlarının her zaman demokrasinin üstüne çıkacağını, kendisinin de bu açıdan bir istisna olmadığını gösterdi.
3- Emekli olunca yazacağım
(ADI BENDE SAKLI)
Bu ilk 10’da muhakkak yer alması gereken bir isim. Ancak bu aşamada okurlarla paylaşamayacağım nedenlerden ötürü ismini şimdilik saklı tutmak istiyorum. Emekli olduğumda kamuoyuyla paylaşabilirim belki. Beni anlayışla karşılamalarını istirham ediyorum okurlarımdan.
4- 24 saat diyalog halindeyiz
BAY TELEKULAK
O, artık çoğumuzun hayatının ayrılmaz bir parçası. 24 saat bizimle birlikte olduğunu, bütün diyaloglarımızın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini biliyoruz. Ağzımızdan çıkan her sözcüğü onu düşünerek kullanıyoruz. Bir anlamda onunla da diyalog halindeyiz. Sürekli bizimle olduğunu bilmek çok temel bir hürriyetimizden mahrum olduğumuzu bize hatırlatıyor, dolayısıyla sinir olmamıza yol açıyor.
5- İtiraf ediyorum, izledim
ŞAHAN GÖKBAKAR
Yine bir yanlış anlama olmasın; özel hayatıyla, davranışları ya da konuşmalarıyla ilgili değilim. İstediğini yapmak, istediği gibi konuşmak onun en tabii hakkı. Ona kızmamın tek nedeni, Recep İvedik adlı karakteri yaratmış olması. Bilmiyorum, belki de yüzümüze bir ayna tuttu. Ama yine de bu karakterin temsil ettiği ölçü ve değerlerin toplumda popüler kılınmasına fena halde sinir oluyorum. Evet, itiraf ediyorum, ‘Recep İvedik’leri ben de izledim.
6- Elini oradan çek Mösyö
NICOLAS SARKOZY
Öncelikle Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı çıktığı için bu listede. Kendisinin bir ırkçı olduğunu ve Fransa’ya hiç yakışmadığını düşünüyorum. Karakter olarak ciddi zafiyetleri var. Bu yaşa gelmiş bir adamın hâlâ erkek olduğunu kanıtlamaya çalışmasında muhakkak sorunlu bir durum var. Böyle bir adama Fransa’nın emanet edilmiş olması ve kendisinin AB’nin geleceğinde söz sahibi olması tüm Avrupa için üzücü bir durum.
7- Meclis kontenjanından
MEHMET SAĞLAM/SALİM USLU
TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam’ı Meclis çalışmalarını yönetirken kızıp “Has...” dediği için listeye aldım. Kendisine hiç yakıştıramadım. Demokrasinin en kutsal mekânını yöneten kişinin böyle konuşması Türkiye’deki demokrasinin skalasını çok aşağı çeken bir şey. Salim Uslu’nun da TBMM İdare Amiri olarak muhalefet milletvekilini itmesi çok yakışıksız bir durum. Aynı kategoride ayıp hareketler bunlar.
8- Olumsuz konsensüs
EMRE BELÖZOĞLU
Sporla çok ilgili değilim ama bu kontenjanımı Emre Belözoğlu’na ayırmak istiyorum. Sahadaki hal ve tavrından hiç mi hiç hoşlanmıyorum. Hakeme, rakip oyunculara yaptığı hareketler, tribünlerdeki seyircilere, basın tribününe el, kol hareketleri çekmeler hiç şık değil... Kendisiyle ilgili kamuoyunda olumsuz anlamda bir konsensüsün bulunduğunu hissediyorum. Bu arkadaşla ilgili artık galiba çok geç...
9- Büyük yeteneğin tercihi
MEHMET ALİ ERBİL
İtiraf edeyim, aslında biraz sempatik de bulurum kendisini. Benim gıcık olmamın başka bir nedeni var. 1975 ya da 76’da olmalı, Ankara Devlet Tiyatrosu’nun İstanbul’da icra ettiği Peter Shaffer’in ‘Küheylan’ oyununda ilk kez kendisini tiyatro sahnesinde gördüm. Galiba hâlâ konservatuvarda öğrenciydi ama başrol oynuyordu. O büyük yeteneğin sonra yaptığı tercihe içerlediğim için bu listeye aldım.
10- Oyuncuya değil karaktere
ALİ KAPTAN/MUKADDES
“Hayatta gıcık olmak bir karakterle nasıl tarif edilir” diye bir tanım istense, alın Ali Kaptan’ı tarif olarak koyun derim. Erkan Petekkaya üstüne alınmasın, bu mesele şahsıyla ilgili değil. Aynı duygular Fatmagül’ün yengesi Mukaddes için de geçerli. Bakışlarını, kaşını, gözünü, oynattığı andaki o fitne fesat halleri görünce içimden televizyonu kapatmak geliyor. Bu vesileyle Erkan Petekkaya ve Esra Dermancıoğlu’nu usta oyunculuklarından dolayı kutluyoruz. Bir dahaki sefer böyle gıcık karakterler olmasın lütfen...
Ahmet HAKAN
Gıcıklar içinden onları seçtim
Kimlere gıcık olurum
- İfrit etme potansiyeli taşıyanlara...
- Öfkesini kontrol edemeyenlere...
- Her defasında “Yok artık” dedirtmeyi başaranlara...
- Kendisiyle dalga geçmekten özenle kaçınanlara...
- Burnundan kıl aldırmayanlara...
- Takılı plak gibi hep aynı şeyleri söyleyenlere...
- Rezil olmaktan korkmayanlara...
- Gerekçesiz bir özgüvene sahip olanlara...
- Hep taşı gediğe koyduğunu düşünenlere...
- Hep en uzağa gidenin ve en yakından dönenin kendileri olduğunu sananlara...
- İhtirasları kifayetlerinin önüne geçenlere...
- Zekâsını kontrol edemeyenlere...
- Hep imajlarına oynayanlara...
- Sevimsizleştiğinin farkında olmayanlara...
- Kendilerini fazla ciddiye alanlara...
- Herkesi sersem sananlara...
(Not: Sıralama önem sırasına göre yapılmadı. Öylesine yapıldı.)
1-Malum gülüşü yeter
MELİH GÖKÇEK
Aslında öyle fazla gıcık biri değil.
Geceleri geç yatmak, öğleden sonra piyasaya çıkmak, protokole sıfır önem vermek, burnubüyüklük yapmamak gibi güzel hasletleri bile var.
Ama yandaşlarına “Helal olsun” dedirtmek, karşıtlarınıysa sonuna kadar ifrit etmek gibi bir stratejisi var ya...
İşte bu strateji onu Türkiye’nin en gıcığı yapıyor.
Bu strateji nedeniyle alabildiğine sevimsizleşiyor.
Bu strateji nedeniyle pekâlâ afacan bir çocuk gülüşü sayılabilecek haşarı gülümsemesi, anında ‘Ceyar’ sırıtışına kayabiliyor.
2-İktidarın ideal gazetecisi
YİĞİT BULUT
Aslında bu listeye girmeye değecek biri değil.
Sadece iktidarın ortaya çıkardığı ‘gıcık gazeteci’ tipini temsilen bu listede...
O bir prototip: Yeni yandaş gazeteci tipinin şahikası...
Yandaşlıkta sürekli el yükseltiyor.
Sayesinde literatüre ‘jöleleme’ diye bir kavram bile girdi.
Asla yenilmiyor. Gardını hiç düşürmüyor.
Her şeyin hepimizin gözü önünde cereyan etmesinden falan da zerre kadar çekinmiyor. Mesela, “Birileri bana ‘Sen daha düne kadar ulusalcı şahlanışın ağababalığına soyunmuyor muydun birader?’ diye sorarsa ne cevap veririm” diye bir derdi yok.
Bu nedenle sırtı hiç yere gelmiyor.
Ve yine aynı nedenle sırtı hiç yere gelmez.
3- İkna gibi bir derdi yok
SÜHEYL BATUM
Bugünkü iktidarı değişik açılardan şehvetli bir şekilde eleştiriyor ya...
Siz bakmayın eleştirmesine...
Gücü eline geçirdiği anda o da aynısını yapar. Hem de hukuku kullanarak.
Daha önce yaptı çünkü... Hukuku Tayyip Erdoğan’ın önünü kesmek için kullandı mesela, bütün yorumları bu doğrultudaydı.
Daha gücü elinde geçirmediği halde bazı gazetecilere akreditasyon uygulamasına bakılırsa gücü eline geçirdiğinde bugünkilerden farklı davranmayacağına kalıbımı basarım.
Onun gibilerin temel sorunu şu galiba:
Sadece kendileri gibi düşünenlerin hoşuna gitmek, geri kalanları en azından ikna etmeyi bile zerre kadar dert etmemek...
4- Duyarlılığı dikkate almaz
EMİNE AYNA
Onun gıcıklığı BDP’liliğinden kaynaklanmıyor.
MHP ya da AK Parti milletvekili olsa da gıcık olurdu.
Mesele şu: Hiçbir duyarlılığı dikkate almıyor.
Politik bencil yani...
En küçük bir sempati göstermeye bile tenezzül etmiyor, bunu ‘büyük bir ödün’ gibi algılıyor.
Acayip katı yani... Bu özellikleriyle...
Kendi yoldaşları nezdinde bile ‘kafa dengi’ bulunmadığına bahse girerim.
5- Bana hep çok ters geldi
ELİF ŞAFAK
O, derinlikten söz ettikçe ben yüzeyselleşmek istiyorum.
O, ağlar gibi baktıkça ben gülmek istiyorum.
O, eski solcuların ‘Nâzım’ demesi gibi ‘Şems’ dedikçe ben Konya’dan uzaklaşmak istiyorum.
O, mana dedikçe ben anlamsızlaşmak istiyorum. O, hep aynı cümlelerle aynı röportajları verdikçe ben sayfaları atlamak istiyorum.
O, çok sattıkça ben almak istemiyorum.
Neyse...
Uzatmayayım...
Sanırım bana gereğinden fazla ters geliyor.
6- Müzmin gıcık
KAMER GENÇ
Siz bakmayın son zamanlarda AK Parti iktidarına karşı verdiği şanlı mücadele nedeniyle kazandığı itibara... Aslında hep gayriciddi bir figür olarak algılandı.
Böyle algılanmak için elinden geleni yaptı: Hep ağzına geleni söyledi, dobralıkla nezaket arasındaki çizgiyi koruyamadı, bazen skandalların ortasına düştü. Çiller’in partisindeyken karşı tarafa nasıl yükleniyor idiyse, CHP’de de AK Parti’ye öyle yükleniyor.
Bu açıdan etkilemiyor beni onun muhalefeti...
Ve mağdur edilmediği zamanlar dışında da yakın değil bana...
7- Gıcıklıkla sempatiklik arasında
CÜPPELİ AHMET
Evlere televizyon sokulmasının bile günah sayıldığı bir cemaatin en önemli siması olduğu halde ‘medyatik olma’ işini bu denli iyi kıvırması bile ona saygı duyulması için yeter de artar bir neden.
Bilinçli ya da bilinçsiz adam gündem olma işini gerçekten biliyor. Vaazlarına sıkıştırdığı küçük anekdotlar, kürsüden giriştiği polemikler, ekranlarda estirdiği fırtınalar falan...
Ve tabii zaafları...
O zaafları nedeniyle sevimliliğe daha yakın durabilirdi. Ama zaaflarını gizlemeye kalktıkça gıcıklaşıyor işte...
Bu da onun talihsizliği...
8- Çaptan düşmüş bir gıcık
SİNAN ÇETİN
Sinan Çetin 1990’ların gıcığıdır.
O yıllarda filmleri iyi kötü iş yapıyordu, liberal felsefe sanat piyasasında bu denli kuvvetli taraftar bulamamıştı, tabular çoktu falan...
Sinan Çetin de o dönemin kaymağını yedi.
2000’ler yaramadı ona...
Sinemada geriye düştü, Cihangir’de mahalle kavgalarına daldı, fikirleri sivri olmaktan çıktı ve sadece Cihangir’i Sinangir yapmasıyla gündemde kaldı.
Yine de gıcık tabii...
Ama çaptan düşmüş bir gıcık...
9- Bir minibüs kız meselesi
SERDAR ORTAÇ
Bir insan nasıl olur da ‘minibüsüne doldurduğu kızlar’la verdiği fotoğrafta bir sorun görmez. Bir kere olur, tamam... İki kere olur, tamam...
Peki 98 kez olur mu?
Üstelik bu ‘bir minibüs kız’ meselesi yüzünden çevrilmemiş mavra, yapılmamış geyik kalmamışken...
Serdar Ortaç gıcıklığının tepe noktası burasıdır.
Ne birbirine benzeyen melodiler ve atasözleri yağmasıyla yapılan besteler, ne de o bestelere yüksek sanat eseri muamelesi çekmesi...
Hiçbiri değil, sadece bu...
10- O artık yapaylaştı
FATİH TERİM
İlk dönemlerinde sahiciydi.
Saha kenarında sergilediği asabiyet gösterileri, futbolcu motivasyonu için kullandığı teknikler, basın toplantılarındaki agresifliği falan...
Ama ne zamanki taklidi yapılmaya başlandı, ne zamanki bu yönlerinin üzerine gidildi, o da artık talebe karşılık vermeye başladı.
Sahici olmaktan çıktı yani...
Zamanla oluşmuş Fatih Terim imajı, hakiki Fatih Terim’in önüne geçti.
Bu öne geçiş arttıkça da gıcıklaştı.