“Hayatımızın her anında duyguların içinde yer alırız; içimize bakmaya, yalnızlığın açık ve kapalı alanları üzerine düşünmeye meyletmezsek, bu duyguları tanıyamayabiliriz. Tanıyamadığımız için içselliğimize değmezler ve hiçbir iz bırakmazlar.” (Eugenio Borgna (Psikiyatr))
#Aziz DEVRİMCİYılın en uzun tatili bugün bitiyor. Bu dokuz günü kimimiz şehirde sevdikleriyle, kimimiz memlekete giderek, kimimiz de seyahate çıkarak değerlendirdik. Bazılarımız çoktan döndü, bir kısmımız hâlâ yollarda. Peki bu ‘muhteşem dönüşümüz’de yollarda hangi noktalara dikkat etmeliyiz? Trafiğe takılmak istemiyorsak, nerelerde soluklanıp ‘lezzetli vakit’ geçirebiliriz? Tatil dönüşü sendromundan nasıl korunacağız, kapıldıysak çıkmak için ne yapmalıyız? Olağanüstü sahillerden ve doğadan birden bire kent hayatına girerken uyum sağlamamıza yardımcı olacak ara istasyonlar nereleri?
#İZMİRKim bilir kaç kez gittim Kanlıca’ya? Yoğurdunu yemeğe, sahilinde oturmaya... Kim bilir kaç kez bir Boğaz turu ile semtteki 56 yalının önünde geçtim. Hiç birinin hikâyesini öğrenmeden... Artık hepsini biliyorum. Çünkü Kanlıca ile ilgili 13 yılda hazırlanmış muhteşem bir kaynak var. İstanbullular için ‘Burnumuzun dibi’ndeki bu tarihi semti adım adım anlatıyor... Kitabın yazarı Fuat Selim Ramazanoğlu’yla Kanlıca’da buluştuk. Bir yandan sokak sokak dolaştık. Bir yandan arşiv niteliğindeki eser ‘Kanlıca Boğaziçi’nde Bir Köy’ü konuştuk.
#KanlıcaNorveç’in hikâyesi bir nevi peri masalı... Kendi halinde, dışa kapalı, her yere uzak ve fakir bir ülkenin sınırları içinde bir gün petrol bulunur... Ve herkes mutlu olur... Peki ya sonra? Norveç, bugün eşitlikçi, mutlu, zengin bir ülke... İskandinav refahının, refah toplumunun tipik bir üyesi. Ama dünyayı, bugün İskandinav modeline çeken unsur bu refah meselesi değil! Bu ülkelerden son yıllarda fışkıran edebiyat ve dizi furyası, daha çok konuşuluyor... Bunlar akla hayale gelmeyecek vahşilikte şiddet, cinayet, suç öyküleri... Tüm dünya ‘Ejderha Dövmeli Kız’ı biliyor. ‘Köprü’ isimli televizyon dizisini de izlemişsinizdir... İşte refah, mutluluk ve özgürlük sıralamalarında illaki ilk beşe yerleşen İsveç, Danimarka, Norveç, Finlandiya’dan çıkan böyle nice eser var. En büyük ihraç ürünleri, ödünüzü koparacak şiddet öyküleri... Ve bu türün kralı da Norveçli Jo Nesbo... ‘Ejderha Dövmeli Kız’ın yazarı Stieg Larsson esrarengiz biçimde öldükten sonra İskandinav Noir’ı (kara polisiye) denilen bu türün tahtına Nesbo oturdu. İlginç bir hikâyesi var Nesbo’nun. Norveçli eski bir futbolcu ve rock yıldızıyken, evine kapanıp suç öyküleri yazmaya başlamış ve artık tüm dünyanın tanıdığı büyük bir kahraman ortaya çıkarmış. Harry Hole isimli, biraz serseri bir polis dedektifi bu... Harry Hole’un son maceralarından ‘Hayalet’ Türkçede henüz yayımlandı. Ve bana da, Nesbo’nun Türkçedeki yayıncısı Doğan Kitap’tan “Jo Nesbo seni Oslo’ya akşam yemeğine davet ediyor” diye bir öneri geldi. ‘Dünyanın en korkutucu adamıyla’ akşam yemeğine hayır diyemezdim. Hem bakalım orası gerçekten ‘periler ülkesi’ mi yoksa ‘karanlıklar diyarı’ mıydı? İskandinavya, onca aydınlık ve iyiliğin gizlediği, kasvetli bir bilinçaltının yansıması mıydı? Bunu en iyi yanıtlayacak kişi, ülkesinin en tanınan temsilcisi Nesbo... Ona göre ‘dünyada masumiyetini hâlâ koruyan bir adacık’ olan Norveç’in, dünyaya aslında neyi anlattığını konuşmaya işte böyle başladık...
#Jo NesboYaz, kapıda. Farklı bir deneyime hazır mısınız? Yazı, ‘Yunan Adaları’nda karşılamaya ne dersiniz peki? Yanı başımızda çoğu… Bazıları var ki; hepi topu yarım saat sürüyor adımınızı atmanız. Gelin, bu yaz en azından birini ziyaret edin. Lezzetli mi lezzetli, güzel mi güzel yemeklerinden, deniz ürünlerinden tadın. Samimiyetlerinden etkileneceksiniz...
#SeyahatMehmet Raşit Öğütçü nam-ı diğer Orhan Kemal... Nazım Hikmet’in hapishane arkadaşı, edebiyatın ve dergiciliğin varoluş savaşını vermiş, Türk edebiyatının toplumcu gerçekçi akımının temsilcisi... ‘Küçük Adamın Romanı’ serisinde anlattıklarıyla hepimizin içine işleyen bizden bir yazar... Peki Orhan Kemal’i ne kadar tanıyorsunuz? Bu büyük ustanın anılarında kaybolmaya ne dersiniz? İşte size adres; Cihangir’deki Orhan Kemal Müzesi’nde hem yazarı yakından tanıyacak hem de birçok anıya dokunacaksınız.
#Orhan Kemal MüzesiGöçmen kuşların doğal göç yolları üzerindeki İstanbul’da bu muazzam doğa olayını gözlemlemenin artık kolay bir yolu var. Leyleği havada görmek için ihtiyacınız olan bir dürbün ve sizi Sarıyer sırtlarında yeni kurulan kuş gözlem kulesine götüren bir araç. Gerisini doğaya bırakın...
#Burnumuzun DibiOperasyonların, çatışmaların ve ölümlerin yaşandığı Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aytekin Sır, bölge insanının yaşadığı ruhsal travmaya dikkat çekerek, “Süremiz çok kısa. Bu insanlara ulaşıp bir ay içinde tedavi altına almazsak bedelini çok ağır öderiz” uyarısında bulundu. 1990’lı yıllardaki köy boşaltmaların ardından gerekli önlemlerin alınmadığını belirten Prof. Sır, “Köy boşaltmada duvara tosladık. Hiç olmazsa şimdi akıllı hareket etmek lazım” dedi. Sır, Hürriyet’e özetle şunları söyledi:
#DiyarbakırÇok heyecan verici bir haber için Kanada’dayım. “O kadar yol tepilir mi” diyeceksiniz. Bu haber için evet. Birazdan rüya gibi bir yerde, gerçek olamayacak kadar yetenekli sanatçılarla, dansçılarla peş peşe röportajlar yapacağım. Sizi, bir süre önce yazdığım ama yayınlamaya fırsat bulamadığım bir yazıyla baş başa bırakıyorum. Beni bekleyin, beni özleyin...
Van 100. Yıl Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ahmet Ömer Koçak dünya çapında bir entomolog, yani böcek bilimci. Eşiyle birlikte kimi zaman Dağlıca'da kimi zaman Cudi Dağı'nda 46 yıldır kelebeklerin ve böceklerin peşinden koşuyor. Keşfettiği yeni böcek türlerine neden 'Şehitler ölmez', 'Mehmetçik', 'Namus', 'Egenekon' gibi isimler verdiğini anlattı