Paylaş
Taksim’den Siraserviler Caddesi’ni takip ederek Cihangir’e geliyorum. Hafta sonu olduğu için merakla etrafa bakıp, yüzleri gülen insanlar revaçta... Güneş en güzel halini gösterdiği için meşhur Cihangir kafeleri tıklım tıklım, her yer şık şıkıdım. Adım attıkça kafelerin çoğunda sinema, dizi ya da müzik dünyasından isimler gözüme çarpıyor. Ama ortamı solumaya değil, önemli bir yazarın kitapları ve anıları arasında kaybolmak için buradayım.
Orhan Kemal Müzesi, Akarsu Yokuşu Sokağında yer alıyor. 2000 yılında yazarın oğlu Işık Öğütçü, üç katlı bu evi satın alarak müzeye çevirmiş. Yalnız buraya sadece müze dersem yanlış olur. Hem kitapevi hem de kafe... Oldukça Avrupai bir havası var. Müzeye girmeden önce dikkatimi kırmızı kareli örtülü masaları, tahta sandalyeleri ve hoş sohbetli çalışanlarıyla İkbal kahvesi çekiyor. İçeri adım attığımda buram buram kahve kokusu sarıyor dört bir yanı. Cihangir’deki diğer makânlara göre oldukça mütevazı. Güzel bir kahveden sonra “Artık müzeyi gezmenin zamanı geldi” diyorum ve heyecanla adım atıyorum.
Ara Güler’in gözünden Orhan Kemal
Müze, ‘u’ şeklindeki koridordan ve bir çalışma odasından oluşuyor. Sessiz ortam, kimsecikler yok. İlk olarak fotoğraflar dikkatimi çekiyor. Çoğu Ara Güler tarafından çekilmiş özel yaşamıyla ilgili 70 kare... Orhan Kemal ya Haldun Taner ile bir kafede ya da İstanbul’un sokaklarında gezintide... Fotoğrafların olduğu bölümde ‘Murtaza’, ‘Ekmek Kavgası’, ‘Hanımın Çiftliği’ gibi klasiklerin ilk baskıları ve eşi Nuriye Öğütçü’ye hediye ettiği kitaplar da yer alıyor. Birbirlerine aşklarını kitaplarla anlatmışlar. Hatta bir kitabın ilk sayfasında Orhan Kemal eşi Nuriye Hanıma olan sevgisini şu sözlerle kaleme almış, “23 yıl önceki kadar sevdiğim hatta daha çok sevdiğim cefakar ve bir o kadar da vefakar karıma... 2 Mayıs 1959” Bu kitabın hemen yanında ise Nuriye Hanımın yüzündeki acılı ifadesinin olduğu portresi var.
Nâzım’dan Orhan Kemal’e mektup
Yazarın kitaplarında ne ırk, ne dil, ne din ne de cinsiyet ayrımı var. İşte bu nedenle benim için çok özel Orhan Kemal... Ama ben yinede Nazım’ı ayrı yere koyarım tıpkı Orhan Kemal gibi... 1945 yılında Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi’nden Orhan Kemal’e yazdığı mektubu görünce hem boğazımda bir şeyler düğümleniveriyor hem de mutlu oluyorum. Zamanında Bursa’da üç yıl aynı hapishanede yattılar ve derin dostluklar kurdular. Mektupta yazılanlar çok etkileyici ama detaylı bahsetmeyeyim ki size saklı kalsın. Müzenin en güzel bölümü yazarın çalışma masasının ve yatağının olduğu oda... Burada özel mektupları, hakkındaki yazılar, makaleler, doktora tezleri, çalışma odası, kitapları, daktilosu, diş fırçası, özel notları, kıyafetleri, sandığı, gözlüğü, kalemi hatta öldüğünde yüzünden alınan yüz kalıbı bulunuyor. Ayrıca ilk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu milletvekili olan babası Abdülkadir Kemali Öğütçü’de müzede unutulmamış. Güzel bir köşe ayrılmış. İstiklal madalyası, beratı, şifali bitkiler üzerine çalışma notları sergileniyor.
Bir hafta sonunuza anılarla dolu bu güzel müzeyi dâhil edin. Kitapevinden bir Orhan Kemal klasiği edinin, yazarın anılarına dokunun ve en sonunda da kafede soluklanıp kahve eşliğinde satırlar arasında kaybolun... Pişman olmayacaksınız.
Orhan Kemal Müzesi, pazar günleri hariç her gün saat 09.00-17.00 arası ziyarete açık. Öğrenci 5, yetişkin 10 TL.
Paylaş