Dünyanın dört bir yanından sipariş ettiğimiz kitaplar kolayca elimize ulaşıyor artık. Yıllar önce Nermin Menemencioğlu ve Fahir İz’in hazırladığı ve Penguin yayınevi tarafından basılan ‘The Penguin Book of Turkish Verse’ antolojisini getirtmek istemiş ve muvaffak olamamıştım. O antolojide Melih Cevdet Anday maddesi benim imzamı taşıyordu.
#Melih Cevdet AndayRoman, Türk edebiyatına Fransızcadan yapılan basit çevirilerle girdi. Yıl 1862’ydi, Fénelon’un romanı Türkçeye Yusuf Kâmil Paşa’nın çevirisiyle ‘Terceme-i Telemak’ olarak çevrildi. Sonra Victor Hugo geldi... İlk Türk romanıysa bundan 10 yıl sonra yayımlanacaktı. Şemseddin Sami’nin ‘Talat ile Fitnat’ın Aşkı’ adlı eseri, ana-babasının zorlamaları sonucu istemediği biriyle evlendirilen ve sonunda kendini öldüren genç bir kızı anlatıyordu. Sonra Ahmet Midhat Efendi’ler, Recaizade Mahmut Ekrem’ler geldi. Türk edebiyatı akımlardan etkilendi ve yazıldığı döneme ışık tutan eserler üretildi. Kimi yazar insanı öne çıkardı, kimi tarihi, siyasi tutumunu, kimi cinselliği... Hepsi biricikti, hepsi bize masa başında yazılmış gibi görünen ‘gerçek hayatlar’ı anlattı. Okuyana ‘hayatın anlamı’nı sorgulattı. Bir liste yapıp romanlara gömülsek insanların, ülkelerin, psikolojinin, siyasetin nasıl değiştiğine dair tarih dersi almamız da kaçınılmaz. İşte biz de bu büyük fotoğrafa bakalım istedik. Hürriyet Pazar olarak ‘sinema’ ve ‘müzik’ soruşturmalarının ardından eleştirmenler, yazarlar, akademisyenler, edebiyat öğretmenleri ve yayıncılardan oluşan 100 kişilik bir jüriyle ‘Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Romanı’nı çalıştık. Tavsiyemiz bu listeyi alın ve onun izinden bir kütüphane oluşturun.
#Türk Edebiyatının En İyi 100 EseriEge’deki iki adamız, Bozcaada ve Gökçeada, bu aylarda sonbaharın yalnızlığını yaşıyor. Bozcaada’da bağbozumu bitti, yazlıkçıların çoğu evlerine döndü, ada asıl sahiplerine kaldı. Şimdi sararmış yaprakların hışırtısı ve kıyıya vuran dalgalardan başka ses pek duyulmuyor. Gökçeada ise zaten yalnızlığa alışık. Göçlerden sonra adaya yerleşen hüzün orayı hiç terk etmedi. Aslında bu mevsim adaların gerçek yüzünü görmek için çok elverişli. Adalarla tanışmak isteyenler için yola çıkmanın tam zamanı.
İSTANBUL Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Alman Dili ve Edebiyatı bölümleri iki gün süren Batı Filolojilerinin 75. Yılı sempozyumlarıyla yalnız bu birimlerin kendi içlerindeki önemini tartışmadılar, irdelemediler, Batı filolojilerinin Türk edebiyatına, eleştirisine katkısını da konuştular.
Saçlarını tepeden toplamış, babasının Bandırma’daki iki sineması arasında koşturup, bir duvardan diğerine atlarken görseydiniz onu, ne kadar cingöz ve haylaz bir kız, derdiniz. İstanbul’un en iyi okullarında okuyup, İstanbul Film Festivali’nin yaratıcılarından biri olacağını, Elia Kazan, Harvey Keitel ya da Sophia Loren’i ağırlayacağını tahmin edemezdiniz.
Portakal Kültür ve Sanat Evi’nin yayınladığı P Dünya Sanatı Dergisi son sayısını adalara ayırdı. Giriş yazısında ütopyalar için en uygun coğrafyaların adalar olduğu anlatılıyor. İşte bu yüzdendir ki, Platon’dan Thomas Moor’a, düşünürler ve yazarlar toplumsal ütopyalar için hep adaları hayal etmişler, adaları yazmışlar. Bir de büyük anakaraları kültürüyle, zenginliğiyle, dik kafalılığıyla derinden etkileyen küçük gerçek adalar var.