Nişantaşı’ndaki Noy, adı gibi ufak tefek, sevimli bir Tay restoranı. Mutfağın başında, Taylandlı annesinden öğrendiği lezzetleri geleneksel usulde pişiren Zeynep Hatipoğlu var. Karidesli otantik pad thai ve ev yapımı yeşil köriyle pişen dana kaburga menünün öne çıkan lezzetlerinden.
#Tayland MutfağıÖnceki hafta Türkiye’den çok uzaklardaydım. 14 saatlik uçuşta Avrupa’yı, Atlas Okyanusu’nu, kuzeyden güneye ABD’yi aşıp Kaliforniya Eyaleti’ne kondum. Şöhretlerin şehri Los Angeles’ı turladım. Sonra bir otomobil kiralayıp 190 kilometre ilerideki Meksika sınırına kadar uzandım. Bu geziden hafızamda uçsuz bucaksız okyanus manzaraları, Sunset Bulvarı ve Glaslamp’tan gece hayatı görüntüleri, damağımda ise Temecula Vadisi şaraplarının müthiş tadı kaldı...
ANNESİ Kansaslı bir beyaz, babası ise Kenyalı bir siyah. 4 Ağustos 1961’de Hawaii’de doğan Barack Hussein Obama, ilkokulun bir sınıfını Endonezya’da okudu. 1988’de girdiği Harvard Üniversitesi’nde burslu olarak hukuk okuyan ve sınıfındaki 10 öğrenciden 9’unu not ortalamasında geride bırakan Obama, okulun çıkardığı prestejli "Harvard Law Review" dergisinin ilk Afrika kökenli Amerikalı başkanı seçilince ABD medyası ile tanıştı.
Her yıl milyonlarca kişi gidiyor Kapalıçarşı’ya... Bir arı kovanı misali işliyor bu tarihi alışveriş merkezi. Gelip geçeni bırakın bir kenara, tam 4 bin dükkân var burada. Hem esnafı hem de alışveriş yorgunu müşterileri doyuran 41 de irili ufaklı lokanta... Sulu yemek de var, kebap da... Döner de var, geleneksel ev yemeği de. Hatta seyyar tezgâhında supangle, kek satan da... Hepsi ayrı güzel. Esnafı ziyaret ettik, çarşı ahalisinin en çok gittiği esnaf lokantalarını tespit ettik.
#Uygar TAYLANTürk mutfağı çok geniş bir yelpazeyi kapsıyor. İstanbul’da da bazı yöresel yemekleri başarıyla icra eden lokantalar var. Özellikle Güneydoğu Anadolu mutfağı İstanbul’da temsil ediliyor. Ama Türk mutfağını yansıtan klas mekân sayısı çok az. İşte bu noktada Seraf Vadi devreye giriyor...
#Vedat MilorMuhtemelen yaşanan en sıcak yaz mevsimi olarak tarihe geçecek haziran ve temmuz aylarında çoğunluğu arabayla batıdan doğuya kuzeyden güneye seyahat ederken içimi ferahlatan en önemli şey ülkemizin muhteşem doğasının yanı sıra, ziyaret ettiğim kentlerdeki karşılaştığım yaptıklarıyla gurur duyduğum insanlardı. Onlar olmasa her geçen gün betonlaşmaya kurban verdiğimiz kentler, tatil beldeleri ve restoran sektöründeki baş edilemez boyutlara yükselen fiyat artışlarının yarattığı ruh haliyle bu yazı bambaşka bir yazı olurdu. Her biri için iyi ki var diyelim...
#Müge AkgünBir yazının başına oturduğunuzda başlığı belirlerseniz içiniz rahat devam edersiniz. Ama itiraf etmeliyim ki bu kez kolay olmadı. Dengesiz, hiç alışkın olmadığımız yakıcı sıcakların yanı sıra turizm ve restoran sektöründeki derin çelişkileri, fiyat politikalarını anlamak ve anlamlandırmak kolay değil. Ama yine de ben bir süre, en azından yaz bitene dek her şeye pozitif yönleriyle bakıp anlatmaktan yanayım...
#Müge Akgünİtalya’da beni en çok mutlu eden yemekleri ‘osteria’ ya da ‘trattoria’ denen lokantalarda tattım. Eğer turistik olmayan yerlere gider ve seçiminizi de iyi yaparsanız olağanüstü lezzetli ve yöresel yemekler bulabilirsiniz. Gene fazla turistin olmadığı yerleri keşfederseniz gerçek İtalyan misafirperverliğini de görürsünüz.
#Vedat MilorÇevredeki amber ağaçlarından aromatik özler, sous vide tekniğiyle pişirilen lagos, cibes otlu tempura… Lov Faralya mutfağında bölge malzemeleri civarda görmeye alışık olmadığımız kadar iyi tekniklerle işleniyor. Bu lezzetlerin yanına bir de Bali konseptli dekorasyon ve sanatsal etkinlikler eklenince ortaya akıllarda iz bırakan anlar çıkıyor.
#AkdenizYeni Lokanta’da tattığım mantı ününü hak ediyor çünkü tuzlu yoğurt çok yakışmış ama benim zevkime göre biraz fazla kaynatmışlar. Kuzugöbeği mantarı ve tarhananın baharat gibi kullanılması başarılı. Mersin karides tuzlu-tatlı-ekşi-acı dengesi açısından en başarılı yemek. Kuzunun gerdanı seçici damakları hayal kırıklığına uğratmaz.
#Vedat Milor