Yonca Tokbaş

Sizden gelen rahatlatıcı cümleler ve 1 baba…

22 Kasım 2012
Dün çocuklarla kafayı yediğim bir gündü, yazdım.

Yazdım dememeliyim, içimi döktüm.

Amanın aman ne çok yorum geldi, nasıl teselli eden cümleler geldi, nasıl da yalnız olmadığım, nasıl da hepimizin aslında fenalık geçiriyor olduğunu anladığım mailer geldi anlatamam.

Neden kimse bunları paylaşmıyor da hep anneliğinin en şahane kısmını anlatıyor tam emin değilim. Arada patlamaya hazır bomba halinden gazı kaçmış kolaya dönmek pek de fena değil hani…

Rahatladım inanın.

Yazının Devamını Oku

Anneliğinizden ve hatta insanlığınızdan nefret ettiğiniz anlar var mı?

21 Kasım 2012
Benim var.<br><br>Ve dün, o anlardan birindeydim.

Hatta korkarım hala öyleyim.

Sabah iyiydim. Ama sonra olanlar oldu.

Ayağımdaki o iğrenç sendromun tutacağı tuttu. Zaten neden olduğunu ne zaman geleceğini bilemiyoruz. Doktor da öyle diyor, tutarsızmış kendisi. Bilinmeyen şekilde geliyor ve sinirlerde olduğu için de her yerime yayılıyor. Sonra da geçiyor.

Geee-çiiii-yor! Çok şükür.

Yazının Devamını Oku

Bu nasıl bir sevgi ve cefadır böyle!

20 Kasım 2012
Cumartesi günü şoka girdim. <br><br>Gerçekten girdim.

Ne zamandı hatırlamıyorum ama, Cengiz Semercioğlu Tüyap Kitap Fuarı’nın Beylikdüzü’ne taşınmasını eleştirdiğinde hak vermiştim.

Kitap Fuarı’nın taaa o kadar uzağa gitmesine içim el vermemişti. Kitap ve yazarları ennn dibimizde olmalıydı. Çabucak ulaşabilmeliydik her daim. Hatta Kitap Fuarı denilen ortam, gerekirse yılda birkaç kere farklı yerlerde olmalıydı... Gönül bunu isterdi...

Ama ben bizlerin ne kadar cefakar ve dayanıklı insanlar olduğunu atlamışım.

Cumartesi günü Tüyap Kitap Fuarı’nın ilk günüydü.

Yazının Devamını Oku

Benim Atatürk hakkındaki fikrim hiç değişmedi

10 Kasım 2012
Bugüne kadar öyle çok savunmak zorunda kaldım ki ülkemi,

Değerlerimi,
Benim bildiğim, okuduğum, öğrendiğim haliyle Atatürk ve ilkelerini...

Fransız okulunda okuyan bir Türk çocuğu olarak, kendimi ve bizi, ilk önce kimi zaman okulumda savunmak zorunda kaldım.
Yabancıların kimisi bizi bizden çok iyi bilir ve severdi; kimisi ne tanırdı, ne bilirdi, ne de tanımak isterdi, sadece önyargılarıyla yermeyi tercih ederdi.
Buna karşılık bazı Fransız öğretmenlerimiz, mesela Madam Demitri, bizi 10 Kasım' da saygı duruşuna geçmemiz için ikaz eder; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı' nda Tevfik Fikret Lisesi' ne gidip kutlamalara katılmamız için teşvik ederdi.
Bize: “Atatürk' ün kadınlara verdiği değeri ve yeri, Avrupa yıllar sonra anladı!” diyerek, yerimize sahip çıkmamız gerektiğini sıkı sıkı tembihlerdi. Bize “elin Fransızı” değerlerimizin kıymetini öğretirdi.
Sonraları yurtdışında savunmak, anlatmak zorunda kaldım kendimi.

Yazının Devamını Oku

“Terli gezme gel arkana havlu koyayım çocuuum” ve “fanle” olayı

8 Kasım 2012
Evet Sevgili Perşembe günü Cuma’ya az kaldığı için neşesi yerinde olan Sevgili Okurlarım, <br><br>Merhaba :)

Bugünkü yazımda sizlere kesinlikle Amerika’daki seçim sonuçlarından bahsetmeyeceğim, çünkü maşallah herkes ondan bahsediyor.

Bugünkü yazımda sizlere kesinlikle siyaset ve siyasetçiden ve de üslupsuzluklarından nasıl utandığımdan da bahsetmeyeceğim; e çünkü çok utanıyorum da ondan!

Bugünkü yazımda sizlere, çarpık İNŞAATlaşma sapıklığından da bahsetmeyeceğim; çünkü dibine kadar karşıyım da ondan!

Bugünkü yazımda size kötü haberler de vermeyeceğim; çünkü ben iyi şeylere kitleneli beri hep iyi haberler alıyorum sağdan soldan ve bunun devam etmesini istiyorum, ondan.

Nitekim, bugün sizlere;

Yazının Devamını Oku

Çocuklar için endişelenmek...

7 Kasım 2012
Acaba kız böyle devamlı dans ederek giderse, sürekli sakatlanır mı?

Acaba oğlan bu kafayla giderse hayatın eğlenceli bi yol olduğunu anlayamaz mı?

Acaba kızım hayallerini gerçekleştirebilecek mi?

Acaba oğluma nasıl şu herrr şeyde birinci gelinmese de dünyanın sonunun gelmediğini anlatabilirim?

Acaba bu çocuk mutsuz mu?

Yazının Devamını Oku

Formula 1 olayının dibine vurdum Abu Dhabi’de

6 Kasım 2012
11 yıl petrol sektöründe, motoryağı işinde çalıştım.

Bunu köşemde pek dillendiremedim şirketin şartları gereği... Beni bu köşede okuyan herkes sadece “yazıyor” sanıyordu.

“Ya sen nerede çalışıyorsun?” diyene “Motoryağı işindeyim” dediğimde de, kahkaha kopuyordu. Her nedendir bilinmez, o an hınzır espriler geçiriyor insanların aklından; “motor” “yağ” vesaire...

Fesat mıyız neyiz?

Hatta İngilizcesi iyice geyik oluyordu hep; “lubricant”  nitekim.

Yazının Devamını Oku