Toplumun her molekülüne işlemiş kin-nefret-öfke üçgenini çatırt diye ortasından çatlatacak nitelikteki bu şahane “sarılma” sahnesi, tüm savaşseverleri cinnete sürükledi Sayın Okurlar!
Tüh yazıklar olsun densiz-hadsiz tüm linçkoliklere!
Bakın ben Fenerlilere kızmıyorum bi tek. Çünkü eminim, sahne başka olsaydı, bu sefer de o “X” takım “Y” takımına takardı; çünkü öyle bir psikolojiyle besleniyor herkes sürekli.
Linç psikolojisiyle...
Bu fanatiklikle alakalı değil bakın.
Bu özünde kötülük seviciliği resmen.
Olay ne biliyor musunuz?
İyi şeyleri istemiyor kimse. Sorun bu!
Varsa kıyamet vesaire, nasıl hazır olunur ki?
Çocuk sahibi olmak gibi, başına gelince görürsün elbet.
Ben kıyametin geldiğine filan da inanmıyorum.
Uzun zamandır zaten kıyameti bir şekilde yaşadığımızı düşünüyorum...
Keşke, kıyametten bunca korkan birileri varken bari bundan bi hayır elde edilse diye umuyorum.
Buzdan da buz.
Mulhouse'dayım. Donuyorum.
Galatasaray Daikin Kadın Voleybol takımımızın Avrupa Şampiyonlar Ligi'ndeki Mulhouse'la maçını izlemek, desteklemek için geldim.
Beni bir tek galibiyet ısıtır!
Isıtmaktan öte berbat olan moralime ilaç gibi gelir.
Maaile Galatasaraylıyız zaten, düşünün oğlumuzun adında "Aslan" var. O yüzden benim heyecanım bi başka büyük.
Ben ciddi her tür sporseverim ama, gönlüm GS'dan yana daha çok çarpıyor herrrr daim.
Onu mu yazsam, bunu mu yazsam demekten de perişan oldum.
Çünkü sanırım bazen bazı şeyleri yazmak istemiyorum ben.
Gerçekten.
O ruh halinde esasında yazmak istediğim şeyin yerine, masuscuktan bir yazı yazmaya çalışmak da beni acayip yoruyor.
Zaten nitekim görüldüğü üzere de olmuyor.
Yazamıyorum.
Hayır bu bir tek bana mı oluyor anlamıyorum ki, bakıyorum herkes her gün yazıyor çatır çutur!
Ölüyorum sandım heyecandan.
BURCU CETINKAYA DUBAI RALLISI BASIN TOPLANTISI - WEBTV
Ve bin tane aksilik geldi hem benim, hem de kızımın başına gidemedim iyi mi!
Kahroldum çünkü deli gibi tanışmak istiyordum bu çılgın kadın Rallici Burcu’yla.
Herkese meydan okuyor.
Bayılıyorum böyle farklı spor dallarında müthiş işler başaran insanlara.
Kategori filan tanımıyor Burcu, yarışıyor. Gözü kara, kendinden emin ve inançlı.
Herkes kandırmacalarla dolu bir hayat yaşamanın dayanılmaz hafifliğine çokan tav olmuş meğer.
Kimse taşın altına elini sokmak istemezmiş meğer.
Herkes işin kolayına kaçmayı, çözüm sanırmış meğer.
Vallahi kusura bakmayın ama, dünkü formanın kaldırılmasına çok sevindiğimi yazdığım yazımla ilgili gelen; feci nefret dolu, hadsizce sorgulayıcı, hiç bilmeden yargılayıcı, ve asla Atatürkçülüğümü, laikliğimi ağzına almasına izin bile vermeyecek olduğum kişilerden aldığım trajikomik yorumlardan ben de bunu anladım.
N’apcaz şimdi?
Bir kere de asıp kesmeden tartışıversek tavuklar kanatlanıp uçacak resmen.
Ne çok insan;
Bizde forma yoktu.
Bizde pek yasak da yoktu.
Otoritesi hissedilmeyen bir disiplin vardı.
Ha ama Madam Coşkun vardı mesela, alem kadın, o illa bi her şeye karışırdı. Ama o öyleydi. Her daim okul anılarımıza renk ve tat verdi.
Alacaktım elbet yerleşir yerleşmez ama, zaten 3.5 yaşında bi minnoş kızın annesi, üstüne bi de 5 aylık hamileydim. Yetmez ama klasik iş kadınıydım, deli gibi çalışıyordum ve bir türlü istediğim hali vakti bulup da gidip çiçek miçek alamıyordum.
Oysa yeşilsiz oturmam çok zordu benim!
Zaman geçti de geçti.
O zamanki patronum Amerikalı devasa (devasa dedimse abartmak için değil, boyu 2.17cm! idi) alem bi adamdı.