“Ulaştırma” Bakanı Yıldırım halkın facebook ve twitter’daki Gezi Parkı paylaşımlarına dair:
"Gezi olaylarında böyle sorunlar yoğun şekilde yaşandı. Eğer bu ülkede faaliyet gösteriyorsanız, yasalarına göre suç teşkil eden konularda yargı ile kolluk kuvvetleriyle işbirliği yapmanız gerekir. Bütün ülkelerde bu böyle işler. Suçun gerçek hayatta ya da sanal ortamda olması suçu değiştirmez. Burada ciddi anlamda rahatsızlık olduğunu gördük. Yapılması gereken sosyal medyanın sesini kısmak, kısıtlamak değil. Bu hiçbir zaman düşünülmemesi gereken bir yöntem. İşin tabiatına da aykırı."
Demiş.
Ardından, yine hürriyet.com.tr’den alıntılıyorum:
Twitter'in CEO'su Dick Costolo, Türkiye'deki kullanıcıların attığı tweet'ler ve kurumsal politikaları hakkında açıklamalarda bulundu. Costolo, “Bu açık halk platformuna sahip olmanın güzelliği, etrafınızdaki herkesin ne düşündüğünüzü görmesini, duymasını sağlaması. Biz orada olanları editörlük sürecinden geçirmiyoruz”
Demiş.
Costolo’nun söylediği “Açık halk platformu” ne kadar şahane bir tanımlama bakın.
Sadece herkes kendi yaşadığını bilir ya, ben de kendimi ve bedenimi iyi bilen biri olarak şunu biliyorum ki; bu biber gazı bana DA hiç iyi gelmedi.
Bir şey oldu bana.
Ben eski ben değilim sanki. Ne fiziksel olarak, ne ruhsal olarak...
Tıpkı Ayşe’nin dünkü röportajında Selim Önder’in kızının anlattıklarından okuduğunuz gibi bir haldeyim… bir garibim. Nasıl üzüldüm Selim Önder’e... Ailesine başsağlığı diliyorum. Boğazım düğüm düğüm...
(Ayşe Arman’ın dünkü yazısı
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23578024.asp )
Bana da biber gazı çok dokundu.
Okan, ödülünü almak için sahneye çıktı ve bir mektup okudu. Özeti şuydu;
“Lütfen artık bana verdiğiniz son ödül olsun, bir daha vermeyin. Artık gençler desteklenmeli. Ne olursa olsun, gençler desteklenmeli!” Salonda gülenler oldu.
Şöyle yazdım o gün: “Uzun zamandır adalet duygusu bu kadar yüksek bir konuşma duymamıştım. Okan iyice devleşti gözümde!”
Okan Bayülgen, Beyazıt Öztürk gençleri ve sosyal sorumluluğu hep ciddiye aldılar.
Sadece iki örnek verdiğim ama, uzun zamandır birçok sanatçı, müzisyen, ressam aynı sorumlulukla davranıyor. Kuru şikayet etmek de bir seçimdir, harekete geçmek de. Harekete geçmenin de bin türlü yolu var.
Biri köşesinden yapar bunu, öbürü programından sen de izlerken ekran başından veya sms’le.
Para da değil her şey!
48 saati geçkin süredir de duruyorum.
***
Twitter’dan, facebook’tan, televizyondan, radyodan, telefondan her şeyden uzaklaştım.
Durdum evet.
“Duran Adam” durmadan önce durasım gelmişti zaten; ama durmayı düşünememiştim.
Duran Adam’ın durması ilaç gibi geldi bana.
Duran Adam dururken götürülmeseydi daha iyiydi tabi...
Savaş süresince ne revirlere dokunulur, ne gazetecilere, ne doktorlara...
Resmen kapı gibi delil olan görüntüler var nasıl da revir/sığınak gibi kullanılan Divan Oteli’ne biber gazları ile girdiklerinin!
Görüntü almak imkansız, gazetecilere girmek yasak, doktorlara engel...
Çocuklara gaz...
Hangi insanlık ihlalini yazmalı?
Şu anda binlerce şey aynı anda geçiyor içimden ama hiçbirini toplayamıyorum.
Şok çöktü üzerimize.
Hani bugüne kadar bir sürü şeyi kabul edemedim, direndim, fikrimi düşüncemi dile getirdim AKP ile ilgili ama; ne yalan söyleyeyim, bu kadar ciddi yalancılık ve kötülük başka türlü bir hastalık...
Saatlerce biber gazına maruz kaldı Gezi Parkı “sakin”leri.
Sözüm ona Taksim Meydanı’ndaki marjinallere atılıyordu o bombalar...
Marjinal gruplar diyorlar ya, yahu marjinal gruplar olsa,
Yani,
Marjinal grup dedikleri marjinal olsaydı ya da,
Bugüne kadar en azından kendi aralarında kavga mavga çıkmaz mıydı sizce?
Nasıl oluyor da 2 haftadır birlikte olan bunca grup insan arasında tek bir sorun çıkmıyor da birileri aralarına karışınca çıkıyor?
Hoşgörülü olan, niyeti iyi olan insan bu şekilde mi uzlaşmaya çalışır?
Hayır.
Öyle güzel dersler çıkarıyoruz ki Dünyacak şu anda!
Gece saat 00:00.
CNNInt seyrederek, soğukkanlılığımı koruyarak yazı yazmaya çalışıyorum.
Ankara’dayım.
İstanbul’dan yeni geldim.
Yani eeee?
Bunun nesi kötü?
Bir araya gelmişler bu insanlar da kötü ne yapmışlar?
Birbirlerinin saçını başını mı yoluyorlardı da ayırmak için sıktınız biber gazını?
Kolundan sürükleyerek birileri mi getirdi bu insanları oraya?
Birbirlerini mi boğazlıyorlardı peki?
Ne yapıyorlardı da ne oldu da bu hale gelindi?