Kendi kendimi sansürlüyorum.
Neden mi?
Ayol nedeni mi var baksanıza, doğru olduğunu bildiğiniz şey hakkında konuşup fikir beyan ettiniz mi, ya o işin başına ya da kendi başınıza gelmedik kalmıyor da ondan!
Bakınız sözünün ve vicdanının eri Müezzin ve İmam.
“Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar” deyiminin doğduğu yerde yaşıyoruz da ondan.
İnancının, dininin, anandan babandan öğrendiğin her türlü dürüstlük, adalet olgularının ayağa düştüğü dönemdeyiz de ondan.
Doğru ve iyi olanı yaptığın için değil de; saf tutup tutmadığına göre yargılandığın-damgalandığın-algılandığın bir alemde yaşadığımız için.
Gerçi bu daha önce yazıldı.
Ertuğrul Özkök yazdı. Yeni bir haber değil yani.
Ben kendim yazmadım sadece.
Ha şimdi yazıyorum işte. Ne önemi varsa...
Babamı 1994 yılında kalp krizinden kaybettik.
Hayatımın travması...
Ben her sene yeniden atlatıyorum bu travmayı. Bitmedi gitti anasını satayım!
karikatür Fr. caricature
a. 1. İnsan ve toplumla ilgili her tür olayı konu alarak abartılı bir biçimde veren, düşündürücü ve güldürücü resim: ?
Bu çehreye öyle bön, öyle kaba bir hâl çökmüştü ki hiçbir karikatür bunu tasvir edemez.? -R. N. Güntekin. 2. mec. Beceriksizce yapılmış şey, taslak: Ev karikatürü.
Güncel Türkçe Sözlük
karikatür İng. cartoon
(Resim) İnsan ve toplumla ilgili her çeşit olayı konu olarak alıp, abartılı bir biçimde belirten düşündürücü ve güldürücü resim.
BSTS / Güzel Sanatlar Terimleri Sözlüğü 1968
***
Hangi haber daha felaketse onun hakkında yazarken buluyoruz kendimizi çünkü.
Yine çoğul kullandım, belki hata oldu; ama öyle.
İster istemez öyle.
Öyle saçma bir haldeki her şey, eğer felaketlerden birini seçip yazmazsan sorumsuz, hadsiz, vurdumduymaz filan olmuş oluyorsun.
Felaketlerden hangisi seni en çok etkilediyse onu seçip yazdın mı da, seçimine göre kimi zaman fırsatçı, şakşakçı vesaire olmuş oluyorsun.
Her iki durumda da içten içe bir samimiyetsizlik var.
En çok da kendine karşı.
Yaratıcılıktı.
Şiddete mizahla karşılık veriliyordu.
Müzikle karşılık veriliyordu.
Çok uzun zamandır hasret olunan şeydi mizah.
Gökte ararken Gezi’de bulmuştuk.
Tomalara, biber gazlarına, her türlü orantısız şiddete karşı mizah en büyük cevaptı.
Güçlüydü. Anlamlıydı.
Çiçek öldü.
Di’li geçmiş.
Egomu nasıl yerle bir ettiğimi,
Korkumun üzerine nasıl gittiğimi,
Şu hayatta içinden azıcık bile olsa geçen bi hayalin varsa, bi kereliğine bile olsa denemeye değer olduğunu,
Kendini ters köşeye getirmenin nasıl da iyi geldiğini filan anlatacaktım.
Di’li geçmiş.
İyi uyanmıştım.
Üzüldüğüm için de sürekli azar işittim sağdan soldan, yakınımdan uzağımdan.
Bi kere bu kadar abartılı duygular yaşadığım için azar işittim, hayalperest olduğum için dalga geçildim. Hadi bunlar neyse...
Resmen çevreyi umursamamakla filan asan kesen okurum oldu.
Bu acayip dokundu bana...
Çok.
Olimpiyatları alamamış olmamızın yanı sıra, genelde spora, hayata, bir şeyleri yapma/yapmama şeklimizi eleştirdiğim dünkü yazıma bir dolu yorum geldi kısacası.
Yorumlardan çoğu beni yerden yere vurdu.
Yani: “Eylemcinin dibi olmak” deyimi.
Emin değilim, sanmıyorum ve zaten umurumda da değil olup olmadığı.
Ama dün haberler aleminde sörf yaparken gördüğüm haberler bana aynen böyle dedirtti:
“Eylemcinin dibi olduk çıktık!”
Yaz başından beri o bitiyor bu başlıyor, bu bitiyor şu başlıyor.
Şimdi de akın akın merdivenleri gökkuşağı rengine boyama eylemi salgını yaşıyoruz.
Ya bundan daha güzel bi şey olabilir mi?