Paylaş
Hangi haber daha felaketse onun hakkında yazarken buluyoruz kendimizi çünkü.
Yine çoğul kullandım, belki hata oldu; ama öyle.
İster istemez öyle.
Öyle saçma bir haldeki her şey, eğer felaketlerden birini seçip yazmazsan sorumsuz, hadsiz, vurdumduymaz filan olmuş oluyorsun.
Felaketlerden hangisi seni en çok etkilediyse onu seçip yazdın mı da, seçimine göre kimi zaman fırsatçı, şakşakçı vesaire olmuş oluyorsun.
Her iki durumda da içten içe bir samimiyetsizlik var.
En çok da kendine karşı.
Çünkü kimi zaman ne o konu hakkında bir kelimen var, ne de yazasın. Kimi zaman da, aklından bambaşka alakasız fikirler, hayaller geçiyor. Ama özgür değilsin işte onları yazmakta.
Değilsin.
Frenliyorsun kendini.
Sırası değil diyorsun.
Duyarsız kalmış hissediyorsun. Vicdan yapıyorsun.
Doğru kelimeyi bulamıyorum belki ama, sunileşiyorsun, yabancılaşıyorsun samimi duygularına.
Dünya öyle acayipleşti ki, içsesine bile hükmediyor tüm felaketler...
Okurun algısı da bi acayip oldu, yazarın yazarlığı da.
Kendi adıma konuşuyorum, ben tiksiniyorum böyle yazarlıktan!
İnsanların felaketleri üzerine yazı yazmak ve o yazının beğenilmesi filan midemi bulandırıyor. Ama bi yandan da bu dediklerime rağmen her şey devam ediyor.
Yazıyorum yine bakın.
Ne çok tezat var bu işte!
Yazmaya başlarken hiç böyle şeyler hissedeceğimi düşünemezdim.
Bir yazı yazıyorsun ve “çok güzel yazı olmuş” deniyor mesela; ama yazının içeriği insanların acılarıyla, olan facialarla dolu.
İnsanlar ölüyor/öldürülüyor, savaşlar olsun diye insanlar çığırtkanlık yapıyor, sonra sen bunlar hakkında yazıyorsun ve bir sürü insan o korkunç içerikli şeyler hakkında yazdıklarını tıklıyor-okuyor-beğeniyor.
Bu kadar.
Yazın çok okundu oluyor...
Alkışlar!
İyi de yazının içeriği felaket.
Onca döktürmüşsün ama bi şey değişmiyor.
Eskiden birisi bi şey yazarmış, Dünya dururmuş.
Şimdi ohooo yaz anam yaz, kimse tınmıyor. Ama Allah için beğenen çok.
Olmasın bu felaketler.
Başka şeyler yazalım.
Beğenilmesinler icabında.
Güzel şeyler hakkında güzel yazılar yazalım da öyle beğenilsinler.
Bu ne ruh tüketici ikiyüzlü anormalleştirici bir ortam böyle!
Felaket haberleri okumak ve felaket haberleri hakkında yazı yazmakla sonumuz ne olacak hiç bilmiyorum.
Yaratıcılık mı kalır insanda?
Hayal gücü mü kalır böyle giderse...
Felaketlerle beslenerek, kafamızı onlar hakkında yazı düşünerek çatlatarak nereye varacağız acaba?
Biz ne zaman güzel şeylere kafa yorabileceğiz, ben bunu bilmek istiyorum.
Hala daha kimyasal silahlar kullanılan, savaş naraları atılan bir Dünya’da yaşıyor ve yazıyor olmak istemiyorum.
İs-te-mi-yo-rum!
Kafası savaşa çalışan, felaket üreticisi nesil ne zaman tedavülden kalkacak da ortam ve meydan barış ve hayat severlere kalacak?
Ben bi tek bunu bilmek istiyorum.
Öyle bir zaman diliminde, hayallerin peşinde uçuşan yazılar yazmak istiyorum.
Of.
Yonca
“soru”
Paylaş