Ahlak söylemde kalmıyor, artık resmen apış arasına indi.
Gelişmeler ve gidişat kabul edilebilir değil.
Endişe filan değil hissettiğim.
Öfke ve kararlılık.
Bunların, düpedüz karşı çıkılması gereken saçmalıklar olduğunu düşünüyorum.
“Kızlı- erkekli yaşamak ahlaka aykırı sayılacaksa, gay ve lezbiyenlere gün doğdu diyebilir miyiz yani?” yazmış bir okurum.
Bence bir evde ne kızlı-erkekli, ne gayli-lezbiyenli ne de öyle böyle yaşanmış hiçbir sakınca yok. Ben eşcinselliği değil, homofobiyi bir hastalık olarak görenlerdenim.
En uç duyguların diyarı. Ben gibi. Karışık kuruşuk şeyler ülkesi. Çok içine dalmadan, şöyle bir tanımak bile yeter de artar, damardan.
Karşıdan karşıya 44 kere ezilip 44 kere ezilmeden geçebilirsin.
Şans meselesi.
Dükkanın önünde sefillik, içeride 500 bin dolarlık takılar. Şaşakalırsın tezatlıkların rahatlığına. Hindistan uyumsuzluklardan doğan çekiciliğin ta kendisi!4444 çeşit renk-tat-koku-lezzet-cins-ses-çeşit ahenk içinde bir arada. Hiç susmuyor Hindistan. Sürekli çok sesli, sürekli konuşuyor.
İstisnalarla yaşıyor.
Ama ne yaşamak be kardeşim!
Yaşamanın da, yaşayamamanın da dibi...
Hiç usanmadım. Bıkmadım.
Asla da usanmayacağım.
Her sene, her sene yeniden yazacağım.
Yonca
“saygıyla”
***
Bugüne kadar öyle çok savunmak zorunda kaldım ki ülkemi, değerlerimi, benim bildiğim, okuduğum, öğrendiğim haliyle Atatürk ve ilkelerini...
Fransız okulunda okuyan bir Türk çocuğu olarak, kendimi ve bizi, ilk önce kimi zaman okulumda savunmak zorunda kaldım.
Boğaziçi Üniversitesi’nin Uçaksavar Yurdu’ndan bahsediyorum.
Açıldığında ilk ve tekti.
İlk kalan öğrencilerinden biri de bendim.
Daha öncesinde Kuzey Yurt dediğimiz, Kuzey Kampüsün içindeki kızlar yurdunda kalmıştım. Erkek yurdu da hemen yan binaydı.
Uçaksavar yurdunda kız-erkek karışıktık ama, kızların katlarıyla erkeklerin katları ve odaları ayrıydı. Ortak kullandığımız bir televizyon odamız, çalışma odamız vardı.
Giriş-çıkışlar diğer yurda göre daha rahattı.
Hayatımın en güzel 2 yılını geçirdim o yurtta.
Evet, dün yazım yoktu.
Teknik ve lojistik nedenlerden dolayı, ne olur ne olmaz, yazımı yetiştiremeyebilirim diye, Pazartesi günkü köşe yazımdan da kutlamıştım Bayramımızı aslında. Ama birçok okur inanılmaz sitem etti dün yazmadığım için.
Şaşkınım.
Dahası ben galiba alıngan oldum Sevgili OkuruM.
Alındım.
Bunca senedir beni tanıyan okurum bari bana bunu yapmasın oldum.
Evet dün belki gününde yazamadım ama; Cumhuriyet adına iyi bir şeyler için koşturduğumdandı! Bir Cumhuriyet çocuğu olarak binlerce başka Cumhuriyet çocuğu adına, bir okurumun bana attığı kaya kadar taş gibi tam da, elimi “taşın” altına soktuğumdandı!
****
Yazmam gerek.
Yazmam gerek.
Yazmam gerek!
Keşke bize söz düşmese.
Adalet konuşsa ve tarih yazılsa.
Biz yazamasak. Gerek kalmasa.
Bütün gün haberleri, çocuklar gibi, gözlerimi ellerimle kapatarak izledim. Yapılan konuşmaları kalbim sıkışarak dinledim.
Biz taşındığımızda Dubai, Çeşme veya Kuşadası’nın kışlık hali gibiydi.
İnşaatlar daha henüz başlıyordu. Sessiz sakin, sayfiye şehriydi. Şimdiyse yaz kış Bodrum-İstanbul karışımı bi hale geldi.
Hatta dahası!
Kimi Miami gibi diyor. O da doğru. Burası hep bi yer gibi. Her şeyden gani gani var.
Anlatması da kolay bir yer değil. Bir yeri anlamak için, o yerin insanları hakkında yorum yapmak için orada yaşamak gerek.
İnanılmaz saygı duyuyorum buraya birçok anlamda. Çoğu konuda inanılmaz kıskanıyorum. Bazı konularda ise, hayli düşündürüyor beni burası.
Burası benim gözümde bir çeşit Birleşmiş Milletler ve Tezatlar Diyarı Başkentidir.
Aile büyüklerini ziyaret, el öpme, harçlık alma (evet hala istiyorum!), gırla sohbet vesaire tam benlik şeyler.
Ödüm patlar bi de herkes bir aradayken bi konu kaçırıcam diye.
Hani sen orda olmazsan senin hakkında da konuşulur ya, ben işte hep ordayım o yüzden.
Herkesin bir arada olması fikrini de, kalabalığı da çok severim.
Kalabalıkta arada kaynama ve hiç iş yapmama şansın da olur. Ben o şansı hiç kaçırmam tabi. Sürekli geyik yapar, konuşur ve hiç bi şey yapmam. Kimse de bi şey demez bana zaten. Ay en sevdiğim şey de budur biliyor musunuz ?.
Aile büyüklerim sağ olsun. Hep torpilli olmuşumdur. Bana karşı sonsuz hoşgörülüler.
13 yıldır Dubai’de gurbet ellerde olduğumuzdan beri, Bayram Seyran daha da önemli oldu. Ya aile bize gelir, ya biz gideriz aileye. Olmadı olduğumuz yerde en güzel şekliyle kutlarız Bayramlarımızı.