Yonca Tokbaş - Kelebek

Korkmak ya da korkmamak, bütün mesele bu

11 Haziran 2012
Paranoyak olmayan kalmamıştı.

Bu uzun zamandır böyleydi. Garip bir sessizlik, yapay bir “çak dostum” havası vardı ortamda. Herkes rahatsız ama sessizdi.

Huzursuzluk vardı fısıltılarda.
Hele yurtdışında yaşayan Türkler bu durumdan iyice endişeli. Uzakta olmak, ha deyince bir şey yapamıyor olmak daha da zor.

Bir yandan Türkiye’nin ne kadar inanılmaz tanınır hale geldiğine seviniyorsun, öte yandan bir sürü şeyin yerle bir olduğunu görüp yabancıların anlamakta güçlük çektiği şeyleri sorgulamasına boynu bükük cevaplar vermek zorunda kalıyorsun.

Yazının Devamını Oku

Nedir abi bu erkeklerden çektiğimiz

8 Haziran 2012
1967 yılında Kathrine Switzer Boston Maratonu’nu dünyada ilk koşan kadın oldu. Oldu ama nasıl oldu bakın.

Maratonu organize eden Jock Semple denen adam olacak adam, maratonda bir kadının koştuğunu fark edince, Kathrine’in arkasından fırlayıp “Derhal o göğüs numarasını geri ver ve hemen yarışımdan defol git!” diye bağırır. Çünkü adama göre bir kadın 42km maraton koşamaz, hatta kadın böyle bir hak filan asla iddia edemez.

Ama erkek arkadaşı ve diğer erkek koşucular, yarış boyunca Kathrine’e bir çeşit koruma kalkanı oluştururlar.



Ne zaman ki biri Kathrine’i itip kakmaya, yarıştan atmaya kalkışır, erkek arkadaşları derhal müdahale edip yoluna koşarak devam etmesine destek olurlar.

Kathrine’i yarıştan atmak için çekiştiren adamlarla; Kathrine’e koşmaya devam etmesi için kendini siper eden adamların fotoğrafları dünya basınında manşet olur.

Yazının Devamını Oku

Çok çaresiz hissediyorDum

4 Haziran 2012
Hayatımda hiç bu kadar acayip bir şey yazacağım aklıma gelmemişti, ama yazacağım. Çok çaresiz ve üzgün hissediyorDum kendimi... Anlatasım var.

Durmak zorunda kaldım. Çok zor, çok!

5 hafta önce derin sanarak atladığım havuzda 30cm’de çakıldım ve sağ topuğum kırıldı. Kırık hiç önemli değil. Kaynadı gitti bile. Keşke sorunum sadece kırık olsaydı.

Değil. Miş.

Bir ayakta ne kadar çok şey varmış Tanrım; dokular, zarlar, bağlar, onlar bunlar ve sinirler. Ah o sinirler!

Yazının Devamını Oku

Kemerburgaz

1 Haziran 2012
Kemerburgaz’dan İstanbul’a yayılan tehlike diye Facebook’ta ararsanız, tehlikenin detaylarının anlatıldığı gruba ulaşacaksınız.

Kemerburgaz ahalisi çevre ve insan sağlığına zararlı atıkları olan bir şirketten ciddi şikayetçi. Çevre Müdürlüğü’nün ve dolayısı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın tesisin faaliyetleri açısından da müdahalede bulunmalarını sağlamak için kamuoyu gerek.

İddiaya göre söz konusu şirket “çöp gazından elektrik üretme” iddiası ile mevzuata uygun olmayan şekilde muhtelif tahsis, izin ve lisanslar alarak faaliyete geçmiş bir tehlikeli atık bertaraf tesisi. Alışık olduğumuz türde bir “ev çöpü-katı atık” depolama, yakma ve imha tesisi değil.

Büyükşehir Belediyesi yetkililerince iki kez mühürlenmesine karşın mühürleri kırarak faaliyetine devam eden bu tesise bir şeyler yapmak gerek. Üstelik bu şirketin yarattığı çevresel tehlike bir tek Kemerburgaz için değil, tüm İstanbul için ciddi bir tehlike. Tesisten yayılan kirlilik İstanbul’un içme sularına karışıyor. Hatta bir su şirketi kaynaklarından birini bu yüzden kapatmak zorunda kaldı.

Dikkat!

Yazının Devamını Oku

Alaturka tuvalet

28 Mayıs 2012
Ya eskiden alaturka tuvaletler varken ne güzel bacak kası yapardık di mi?

Tamam, bi sürü sinir ve tatsız hatırası da var biliyorum ama bi o kadar da faydası vardı. Vallahi vardı. Durun bak hatırlatacağım şimdi.
Çöm Allah çöm, bacaklarım ağrırdı. Hatırlıyorum, yorulunca arada ayağa kalkıp mola verir öyle devam ederdim. Hatta acayip gülerdim bu duruma. Bazı tuvaletlerin sifonu bi faciaydı. “Sifonu çek kaç” yapmadın mı, ıyyy tuvalet işin bitince bi de banyo yapman gerekirdi. Ama nedense hiç de bugünkü kadar feci mikroplar kapılmazdı.
Hâlâ bunu düşünürüm.
O zaman bu kadar hijyen manyağı değildik, doğaya çok daha yakındık, sağlığımız da misti.
Hatta bi havuzlar vardı çoluk çocuk yüzdüğümüz; suyu sezon başında doldurulup sezon sonunda boşaltılan, dibi yosun tutar yeşerir görünmez olurdu. Aklımıza hiç kötü bi şey gelmezdi, yüzerdik mutlu mutlu. “Havuza sakın işeme, klorlu su kırmızı olur herkes senin yaptığını anlar” tehdidi yayılana kadar, hiçbir çocuğun çişini tuttuğunu da sanmıyorum valla.
Neyse, dönelim alaturka tuvaletin faydalarına.
Alaturka tuvalet, hedefe isabet ettirme çabası demekti. Bacak kası demekti. Öyle saatlerce tuvalette kalamadığın için, işini görüp çıkmak, hayattan vakit kazanmak demekti. Gel de sıkıysa alaturka tuvalette online ol bakalım. Sıkar.

Yazının Devamını Oku

Can Bonomo olayı

27 Mayıs 2012
Can Bonomo sen n’aaptın abi öyle? Sayende tanıdık tanımadık, takipçi olduk olmadık bi dolu sevenin kocaman bir aile olduk twitterland’de Cumartesi akşamı sayende. Kimsenin umrunda değildi sonuç.

Tek derdimiz seni izlemekti. Sen bi çıktın sahneye herkes, istisnasız herkes güzel duygulara boğuldu. Gülümsedik. Ben el çırparken yakaldım kendimi. Sana bi laf eden olursa bloklamaya hazırdım, twitine pul biber de sürecektim. Sanki bütün dünya bizim salondaydı, herkes senin için twit atarak bi şeyler paylaşmanın zevkine varmıştı. Dünya çapında trend oldun yine. Bi ara trendden inerse adın diye hırs yaptığımı farkettim.

İnsana iyi şeyler hissettiren bir müzik adamı olmak nasıl bir gururdur kim bilir.

Gururlan kendinle...

Sen bize iyi geldin Can be!

İyi geldin...

Bu Eurovizyon’a sen katılana kadar hiç bu hislerle, yani ne kazanmayı ne kaybetmeyi düşünmeden sırf eğlenmek için seyretmediğimi çok iyi biliyorum!

Sayende eğlendik...

Bekledik.

Yazının Devamını Oku

Can BonomoM benim!

25 Mayıs 2012
Valla kim ne derse desin, duyma sen coş Can.

Tıka kulaklarını. Zaten tıkamışsındır sen. Akıllı adamsın. Kendi bildiğini okuyabilen, kalbini dinleme yetisi yüksek yetişmişsin. Demek içinde de vardı. Helal olsun.
Umarım seni bu kadar seven çocuklarıma da havandan bulaşır.
Orada kal, öyle. Şu an nasılsan öyle.
Kimseciklerin seni senden almasına asla izin verme.
Buna ne Eurovisionlar, ne bizler, ne onlar, ne şunlar ne bunlar asla neden olmasın.
Olamasın.
Sen farklısın. Yenisin. Canlısın. Gençsin, genç.

Yazının Devamını Oku

TOG Bazar

21 Mayıs 2012
Türkiye, geleceğiyle ilgili şikayet etmeyi kesip gençlerine yatırım yapabilir mi lütfen...

Ya bakın anlatmalara doyamadım, doymayacağım da, ısrarla söylüyorum:
İnanın ki süper bir gençlik var ortamda, biraz destek, biraz ilgi gerek.
Toplum Gönüllüleri Vakfı gençler için gençlerle çalışıyor ve TOG Bazar’ın 6’ncısı yarın Esma Sultan Yalısı’nda yapılıyor.
Bu sene TOG Bazar’da hedef 400 bin TL toplayıp Toplum Gönüllüsü gençlerin sosyal sorumluluk projelerine aktarmak. 
Geçtiğimiz yıl TOG Bazar’ı 1700 ziyaretçi gezmiş ve 329 bin TL gelir elde edilerek TOG projelerine aktarılmıştı.
Bu sene katkı sağlamak amacıyla sanat ve iş dünyasının genç kuşakları da tişört tasarladılar.
Ezgi Kramer, Buse Terim, Aslı Tandoğan, Yasemin Dormen, Esma Karamancı, Pelin Akın, Nazlı Soylu, Nazlı Yazıcı, Ferhan Şensoy, Pınar Sabancı, Irmak Köseoğlu, Begüm Eyilik ve Zeynep Köseoğlu gibi isimlerin bulunduğu bu genç kadınlar TOG için çok özel tişörtler tasarladılar ve her biri 50 TL’den satılacak bu tişörtlerden elde edilen gelir TOG Gönüllüsü genç kadınlara yönelik yürütülen “Kadın Hakları Eğitici Eğitimi” projesinin hayata geçmesine katkı sağlayacak.

Yazının Devamını Oku