Paylaş
Tamam, bi sürü sinir ve tatsız hatırası da var biliyorum ama bi o kadar da faydası vardı. Vallahi vardı. Durun bak hatırlatacağım şimdi.
Çöm Allah çöm, bacaklarım ağrırdı. Hatırlıyorum, yorulunca arada ayağa kalkıp mola verir öyle devam ederdim. Hatta acayip gülerdim bu duruma. Bazı tuvaletlerin sifonu bi faciaydı. “Sifonu çek kaç” yapmadın mı, ıyyy tuvalet işin bitince bi de banyo yapman gerekirdi. Ama nedense hiç de bugünkü kadar feci mikroplar kapılmazdı.
Hâlâ bunu düşünürüm.
O zaman bu kadar hijyen manyağı değildik, doğaya çok daha yakındık, sağlığımız da misti.
Hatta bi havuzlar vardı çoluk çocuk yüzdüğümüz; suyu sezon başında doldurulup sezon sonunda boşaltılan, dibi yosun tutar yeşerir görünmez olurdu. Aklımıza hiç kötü bi şey gelmezdi, yüzerdik mutlu mutlu. “Havuza sakın işeme, klorlu su kırmızı olur herkes senin yaptığını anlar” tehdidi yayılana kadar, hiçbir çocuğun çişini tuttuğunu da sanmıyorum valla.
Neyse, dönelim alaturka tuvaletin faydalarına.
Alaturka tuvalet, hedefe isabet ettirme çabası demekti. Bacak kası demekti. Öyle saatlerce tuvalette kalamadığın için, işini görüp çıkmak, hayattan vakit kazanmak demekti. Gel de sıkıysa alaturka tuvalette online ol bakalım. Sıkar.
Çocuklarımız alaturka tuvalet nedir bilmiyor mesela. Ne komik.
Bunlar, pilates yaparken çömmeye çalışıp deli gibi zorlanınca aklıma geldi. Nasıl da körelmiş o kaslar...
Zamanında tuvalet ihtiyacımızı giderirken günde bilmem kaç kere yaptığımız hareketi yapabilmek için şimdi bi dolu para verip ders almamız gerek.
İlginç bi durum yani.
Yonca
“Pee-lates”
Can Bonomo olayı
Can Bonomo sen n’aaptın abi öyle? Sayende tanıdık tanımadık, takipçi olduk olmadık bi dolu sevenin kocaman bir aile olduk twitterland’de cumartesi akşamı. Kimsenin umurunda değildi sonuç. Tek derdimiz seni izlemekti.
Sen bi çıktın sahneye, herkes, istisnasız herkes güzel duygulara boğuldu. Gülümsedik. Ben el çırparken yakaladım kendimi.
Sana bi laf eden olursa bloklamaya hazırdım, twit’ine pul biber de sürecektim. Sanki bütün dünya bizim salondaydı, herkes senin için twit atarak bi şeyler paylaşmanın zevkine varmıştı.
Dünya çapında trend oldun yine. Bi ara trendden inerse adın diye hırs yaptığımı fark ettim.
İnsana iyi şeyler hissettiren bir müzik adamı olmak nasıl bir gururdur kim bilir.
Gururlan kendinle...
Sen bize iyi geldin Can be!
İyi geldin...
Bu Eurovision’a sen katılana kadar hiç bu hislerle, yani kazanmayı da kaybetmeyi de düşünmeden sırf eğlenmek için seyretmediğimi çok iyi biliyorum!
Sayende eğlendik...
Bekledik.
Hep bir ağızdan kazanmanı istedik!
Kaybedersen de umurumuzda olmadığının bilincindeydik.
Biz seni, sen olduğun için sevdiiik! Olay budur.
Çok uzun zamandır hepimiz aynı anda bi şeyi bu kadar sevip güzelce istedik mi bilmiyorum. Bu güzel hissi bize dünyanın her bir yanındaki kocaman ailemize koca bir gece boyunca kaç kişi yaşatmıştır, hatırlamıyorum.
Bu satırları yazdığımda sonuç ne henüz bilmiyorum.
Zerre kadar da umursamıyorum.
Sana sadece teşekkür ediyorum.
Yonca
“meczup”
Koru(n)ma ve normal doğum
Ben kürtaj ve sezaryen demek yerine her ikisinin de zıddını ağzıma alırdım.
Kürtaja neden olan neyse, sezaryene neden olan da o.
Kör cehalet.
İstisnalar hariç!
Korumayı bilmez, korunmayı öğretmezsek, kürtaj hakkında pek konuşma hakkımız da olmuyor keza. Öte yandan birinin adı normal doğumken, diğerinin adı normal dışı bir duruma verilen ameliyatken, bilmiyorum nasıl oluyor da en eğitimli insan bile bu konuda kandırılabiliyor.
Zamanında “normal doğum yapacağım” diye diretince -düşünün yani diretmek durumunda kaldım- öyle çok laf işittim ki herkesten, bi şey ters gitse çekecek olduğum vicdan azaplarından bilmiyorum kim sorumluydu. Ben değildim onu biliyorum.
Öyle inanılmaz bir toplumsal baskı var ki her konuda, insan doğru bildiğini, içgüdüsünü şaşırıyor.
Hep yalnız, hep azınlık olmaya mahkûm ediliyorsun doğal bi şeye tutunduğunda.
Çocuk gelinler, tecavüz sonrası istenmeyen gebelikler gibi vahim konular varken memlekette, kürtajı yuhlamaktan bahsetmek trajik bence.
Şu anda sadece Bakan Fatma Şahin’in bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum.
O kadar.
Yonca
“normalci”
Paylaş