Yonca Tokbaş - Kelebek

İki çam arası bi yazı

9 Temmuz 2012
Bu satırları size, doğadan çaldığımızı kendi çapımızda geri vermek için çok çabaladığım bahçemden yazıyorum.

İki çam arasından.
İki çam arası iki satır yazı.İki dirhem bir çekirdek der gibisinden.
Deniz göz kırpıyor karşıdan. Çocuklarım gülümsüyor.
Çok şükür.
Eve, sağlı sollu saksıda ekili reyhanları ellemeden, o reyhan kokulu elleri koklamadan girmek yok. Bu bir kural.Evden denize giderken de aynı şey söz konusu.
Fesleğenlerim de güneşle kovalamaca oynatıyor bana. Çok fazla güneşte kuruyorlar. Haydi güneş sağa onlar sola, güneş tepeye onlar gölgeye, güneş öne onlar arkaya.
Benjamin Button ikinci senesine giriyor bizim bahçede. Ama şimdiden çok iddialı ve kararlı herkesten önce büyümeye.

Yazının Devamını Oku

Belgrad Ormanı yarın!

6 Temmuz 2012
Bu cumartesi günü, yani yarın Adım Adım Koşusu var. Her zamanki gibi 08.30’ta 4 Levent Çevre Pastanesi önünde buluşma, oradan Belgrad Ormanı’na gidiş ve saat 09.30’da start!

Koşacak, izleyecek, pasta-kurabiye-simit-meyve getirecek, gönüllü olarak çalışacak, öylesine takılacak herkesi bekleriz!
İnternet üzerinden daha önce kayıt yaptırmadıysanız bu linkten hemen yapın!
http://www.jotform.com/form/13454020135
Yonca “haberci”

Çaylaklar

Adım Adım’ın gönüllü antrenörü Kees Arendtz Hoca ve Melis Sönmezgil’in desteğiyle “AA Çaylaklar-Rookies” grubunu başlatıyoruz!
Koşuda kendisini geliştirmek isteyen herkesi Adım Adım Çaylaklar takımına davet ediyoruz! Bak hâlâ bahane arayanlar varsa pes diyeceğim. Amacımız önümüzdeki Avrasya yarışına kadar, yani 11 Kasım’a kadar, Çaylaklarla koşu/yürüyüş karışımı ile 15 kilometrelik yarışı tamamlamak. Yani yapmak isteyenin yapabileceğini görecek olduğu bir şanstır bu. Kendinize inanamayacaksınız! Yeter ki deneyin bir...

Yazının Devamını Oku

Altın madalyalar yağıyor

2 Temmuz 2012
Böyle bir cumartesi gecesi olmadı!

Helsinki’de yapılan Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda üç altın madalya birden aldık aynı gece. İlk başta izleyemedim. Sürekli dudaklarımı yedim. Twitter’dan gelen mesajlara yan gözle baktım. Hem içim gidiyor, hem dayanamıyorum.

Hani bazı futbol delileri izleyemez ya penaltıları, içeri kaçar, halim o hâl. Ama dostlar sağ olsun telefonuma SMS’ler yağmaya başladı. “Yonca kızım kaçma, deli misin ayol, otur ekran karşısına!” dedim, oturdum. İlk olarak 3 bin metre engelli finalinde Gülcan Mıngır, ardından 10 bin metrede Polat Kemboi Arıkan ve en sonunda da Nevin Yanıt 100 metre engellide altın madalya alınca koyverdim gözyaşlarımı.

Hele de geçtiğimiz pazar günü Nike’ın sponsorluğunda Nevin Yanıt’ı Helsinki ve Londra öncesi Caddebostan’dan uğurlamak için yanındaydım ya ve Nevin ayakkabılarıma “Koş Yonca Koş!” imzası atıp öyle gitti ya, size anlatamam ne acayip duygularla izledim o 100 metreyi! Hani sanki Nevin atlamıyor, ben arkasından ittiriyorum. 100 metre bittiğinde kan ter ve gözyaşı içindeydim!
Nevin, Gülcan, Polat ve o elleri öpülesi antrenörleri! Size ne desek az az az. Olağanüstü bir çalışmanın meyvelerini topluyorlar çünkü. Çünkü ucundan acık olsa bile, o yola çıkan bilir ne acayip bir kişisel disiplin, sürekli ama sürekli çalışma ve azim işidir bu atletizm. Hani sadece koşmuyorlar, halterden tutun yüzmeye, bisikletten ağırlığa kadar her türlü çalışmayı deliler gibi yapıyorlar yılmadan.
Çok çok uzun yılların emekleri bunlar.

Yazının Devamını Oku

Kürtajıma dokunma!

29 Haziran 2012
Hani öyle rezil ki haberler ve de olanlar, insan ciddi arıza yapabilir.

Öyle inada binebilecek zehirde, öyle kötü ve öyle tehlikeli bir muhabbet ki bu, korkarım kararı almaya çalışanlar nasıl bir dokunulmaza çomak soktuklarının tam farkında değiller.
Sadece yanlış. Çok yanlış.
Beni en çok rahatsız eden şey; kararların alınmış-verilmiş, haberlerin bize pek bir son dakika intikal ettirilmiş olması.
Kukla olmamız bekleniyor.
Değiliz.
Olamayız.
Mümkün değil.

Yazının Devamını Oku

Nevin Yanıt'la hedefe kitlendik! Hedef: 12:59

24 Haziran 2012
Nevin çok çok tatlı...

Kas bombası halinde geldi Nike standına.

Bacaklar, kollar... kas kas kas.

Mor ojeleri, yüzük ve kolyeleri... Gülümseyen yüzü, gözleri.

Sıcacık bir tip.

Aslında atletizm ve atlet olmak böyle bir şey.

Burnu havadalık soğukluk insanlara üstten bakmak yok işin ruhunda.

Çünkü koşmaya yalnız başlıyorsun sonradan giderek kalabalıklaşıyorsun.

İlk başta Avrupa Şampiyonası öncesi yalnızken aslında, madalya geldikten sonra farkedilen bir atletimiz. Bizde hep içim burularak yazdığım şey bu; eğer Futbol değilse olay, spor sayılmıyor basında. İlla acayip bi şey olman lazım...

Yazının Devamını Oku

Şeydanur Kabasakal heyecan içinde!

22 Haziran 2012
Uluslararası İlham Projesi, engelli/engelsiz her tür yetenek düzeyinden çocuk ve gencin fiziksel aktivite, oyun, beden eğitimi ve spor aracılığıyla hayatında fark yaratmayı, onları daha mutlu ve sağlıklı bireylere dönüştürmeyi amaçlayan bir proje.

UNICEF, British Council, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Türkiye Milli Paralimpik Komitesi, Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın güçlerini ve uzmanlıklarını birleştirerek dahil oldukları bu proje, dünyada 20 ülkede uygulanıyor.

Londra 2012 Olimpiyatları’nın da resmi sosyal sorumluluk projesi. Türkiye’de ise 2011’den bu yana Ankara, Mersin ve Trabzon’da, 15 pilot okul ve 3 yetiştirme yurdunda yapılıyor.

Londra 2012 Olimpiyatları meşalesi koşusu 19 Mayıs’ta başladı malum. Olimpiyatlara kadar tüm Birleşik Krallık’ı dolaşacak meşaleyi toplam 8 bin kişi taşıyacak.

Koşunun Nottingham şehrindeki kısmında, 20 Uluslararası İlham Proje uygulayıcısı ülkeden 20 genç koşacak. Türkiye’den de meşaleyi taşıyacak isim Ankara Kocatepe Mimar Kemal Anadolu Lisesi öğrencisi Şeydanur Kabasakal.

Yazının Devamını Oku

3 ve 5’leri ters yapan çocuk

18 Haziran 2012
Kızımız ilkokul 1. sınıfa başladığında, 5.5 yaşındaydı.

Dubai’de okulların büyük çoğunluğu İngiliz sistemine uygun olduğundan, bizim çocukcağız da 5.5 yaşında kendini 1. sınıfta buldu.
Hayır, kızımızın kendini 1. sınıfta bulmasında hiçbir sorun yoktu. Sorun, bizim 5.5 yıllık ana-babalığımızın 1. sınıfa hazır olmamasındaydı.
İngiliz sistemi nasıl böyle yavaş yavaş ve sabır dolu bir öğretme şekli anlatamam size. Hani bizde olsa, “Bu okul bi şey öğretmiyor” deyip, cinnet geçirip çocuğu alırız filan. Bize de o sakinlik battı zaten. Biz karı-koca başarıyı nota bağlayan bir geçmişten geldiğimizden, kanımız hatasız öğrenciye jet hızı öğretime şartlı akıyordu. Okulun rehaveti ve sürekli mutluluğu bi acayip geliyordu bize. Sene boyunca alfabe filan az çok halledildi. Ama biz istiyoruz ki çocuk bir ayda okusun bitsin. Yazma deseniz bize göre, feci. Ama kızımızın sessiz harfleri neredeyse hiç kullanmadan yazdığı ve bizim tek kelime bile anlamadığımız yazılara öğretmenleri “Harika, çok iyi gidiyor!” gibi naralar attıkça, biz kocamla birbirimize “Resmen yalan söylüyorlar abi!” şeklinde baktığımız çok oldu mesela.
Hele matematik, ah o matematik, bitirdi bizi!
Çocuk sürekli 3 ve 5’leri ters yöne yapıyor, e biz de sürekli çocuğa “Hayır kızım bak 3 bu tarafa, 5 bu tarafa!” diye düzeltip ha bire 3-5 yaptırıyoruz.
Hatta bir seferinde kendimi evden attım ki çocuğu paralamayayım. Ama bakışlarım yetiyordu çocuğa. Bi 3-5 seansımız sırasında kızım bana “Annecim sen cadı mısın?” dedi, düşünün yani!
Nitekim bi gün okuldan çağrıldık karı-koca. Öğretmen gencecik bi kadın. Hani ilk bakışta, “Ayol bu kadın kendisi daha çocuk, kime neyi öğretecek” diyecek olduğunuz tipte. Kızcağız bizi oturttu karşısına ve nazikçe “Kızınızın matematiği hakkında ne düşünüyorsunuz?” dedi. Biz sürekli 3 ve 5’i düşünüyoruz ya, “Vıyyy!” dedik, “Bizimki matematikten çaktı kesin!” Ben, “3 ve 5’leri sürekli ters yapıyor biliyoruz ama inanın öğreticez biz ona, her gün 10’ar kere daha yazdırıcam, haftaya kalmaz 3’ü de 5’i de düzgün yapıcak!” dedim, ağlamaklı.

Yazının Devamını Oku

Adım Adım Ankara Eymir’de

15 Haziran 2012
Adım Adım Ankara’nın ilk kurumsal koşusu 17 Haziran günü Eymir Gölü’nde, 5km olarak düzenlenecek.

Deneyimli koşuculardan keyifli bir pazar koşusu/yürüyüşü gerçekleştirmek isteyen yeni başlayanlara kadar herkesi bu güzel parkurda koşmaya davet ediyorum.
Bir kere Eymir harika bir manzarada koşmak/yürümek demek. Eymir “Acaba gölde ördek görecek miyim?” diye bakınarak zamanın nasıl geçtiğini anlamamak demek. Eymir, bir kartal görme şansını yakalayabilmek demek. Hatta “Ay nasıl yani? Nasıl da hiç anlamadan 5km yolu yürüdüm/koştum ayol!” demek.
“Ay ben koşamam, sonuncu olursam rezil mi olucam” filan gibi egosal içseslere sakın yenilmeyin. Gidin de korkacak bir şey olmadığını, azıcık yürüyüp azıcık koşarak, keyif alarak spor yapmanın ne demek olduğunu bir keşfedin. Maksat hareket olsun. Maksat mis gibi havada iyi bir şey yapmak olsun.
Maksat Babalar Günü’nde, açık havada hüzünlü kafalarda oksijen bol olsun.
Hem Adım Adım Ankara çok heyecanlı, bu onların ilk koşusu. Hiç olmadı amaç koşanlara destek vermek için orada olmak, alkışlamak olsun.
Maksat daha da fazla sayıda kadın, sporda ve meydanda olsun!
Yer: Eymir Gölü–Gölbaşı girişi

Yazının Devamını Oku