Hayalkurdum Kitabevi sağ olsun, İzmirli annelerle bir araya geliyorum. Ölmek üzereyim heyecandan.
Annelik, ödevler ve okullardan konuşup dertleşiriz azıcık. Hep beraber güleriz ağlanacak halimize.
Sonra da kendi gibi adına layık kitabım Karışık Kuruşuk Şeyler’i imzalarım, yeşil tüylü kalemimle...
Ama bunlar da bahane, esas amacımız şahane. Buluşmamızdan elde edilen gelir, geçen ay bilgisayarları çalınan Sokak Çocuklarını Koruma-Çocuklar Geleceğimizdir Derneği’ne bağışlanacak. Çalınan o bilgisayarlar yerine konacak arkadaşlar!
Biletler için Hayalkurdum Kitabevi’ni (0232) 5011516’dan arayabilirsiniz...
Yonca“Konuş Yonca Konuş”
Kış vakti Türkbükü
İlk defa yeni yıla maaile Türkbükü’nde girdik. Divan oteli kışın da açıkmış. Yazlığını yaptırmaya gelen orada kalırmış meğer. Ama yılbaşı ya, millet curcuna peşinde, Bodrum’un içindeydi.
Yanımda kızım, oğlum ve yeğenim. Yeğenim hayatında ilk defa vapura biniyor. Daha 4 yaşında. Çizgi film kahramanı bi tip. Suratına bak, gülümsersin anında, hiçbir derdin kalmaz. Nasıl mutluyum onu vapura ilk bindiren ben olduğum için anlatamam.
Kızım ve oğlum daha önce binmişlerdi vapura, ama küçüklerdi. Ben de vapura binmeyeli yıllar olmuş. Çocuk gibi şen ve heyecanlıyız hepimiz.
Gevrek aldık dört tane. Martılar için tabii! Keşke altı tane alsaymışım. Ama kaç tane alırsan al, yetmez asla o mutluluğa...
Gişelerden öyle heyecanla geçtik ki, vapurun çoktan kaçtığını fark edememişiz. Yarım saat bekleriz n’olcak ki, tek işimiz vapura binmek nasıl olsa. Hiç sorun değil yani.
Evcilik oyununun baş karakterleri biziz! Mutluluktan patlamış mısır gibi çıtır çereziz.
Bizim bu acemi komedimizi gören gişe görevlisi “Siz İzmirli değilsiniz galiba!” dedi gülümseyerek. “Çok uzun zaman oldu gelmeyeli, her şeyi unutmuşuz” dedim şapşalca.
Vapur geldi. Alkışlarla karşıladık iskeleye yanaşmasını.
8 yıl beraber çalıştığım Fransız Patronum Michel Gouzerh, bir insanın başına gelebilecek en iyi patrondu. Çalışan annenin halinden anlayan, bilgisini paylaşan, öğreten ve güzel tartışan; bir de üstüne insanı çok güldüren bir insan.
Onunla çalışmak benim en büyük şansımdı.
Michel benim Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı için Adım Adım ile koştuğumu, çocukların eğitimine katkı sağlamak için çabaladığımı biliyordu.
Sürekli antrenman yaptığım için işe bir sabah bisikletle gelip bisikletimi de masamın kenarına park edince, ciddiyetimi daha da iyi anlamıştı. Benimle çalışmak da
Gevrek yemeyi,
Karşıyaka vapuruna binmeyi, Kızlarağası’nın orada Niyazi’nin yerinde Dibek kahvesi içmeyi acayip özledim.
Öyle çok mutlu haber aldım ki tam yola çıkmadan önce, delirmiş haldeyim. Zıplıyorum zıp zıp.
Yazacağım size de, siz de zıplayacaksınız yeminle!
Bu cümlemi hiç sevmedim aslında. Şikayetçi bir tınısı var. Yazdığın, yaptığın her şey kalıyor geçmişinde. Geri dönemiyorsun silmek için.
O cümlemi hiç sevmedim aslında. Şikayetçi bir tınısı var. Yazdığın, yaptığın her şey kalıyor geçmişinde. Geri dönemiyorsun silmek için.
Umut nasıl da incecik bir çizgiyle umutsuzluktan ayrılıyor.
Ben, zorlandıkça açılıyorum. Kamçılanıyorum.
Tek cümlem var aslında ona dair; dokunabildiğin ve dokunduğunda hayallerinin gerçek olduğuna inanabileceğin gerçek bir yıldız!
Bir konserde insan; güzellik, gözlerden fışkıran samimiyet ve doğallığa bakarak ağlar mı?
Ağladık yahu resmen!
En küçüğünden en yaşlısına herkesi kendine kilitledi.
Bakın ne kadar güzel bir eylem ve cümle okudunuz.
Daikin’in misyonlarından biri bulundukları ülkedeki değerleri yukarıya taşımak olunca, Türkiye’deki yönetim de spora ve kadına destek amaçlı bu isim sponsorluğu önerisinde bulunmuş, hemen kabul görmüş.
Daikin Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Tuna Gülenç “Acıbadem ve Eczacıbaşı’na, sosyal sorumluluk, spor ve sanata; özellikle de Türkiye’de voleybola verdikleri değer ve destekle bize ilham kaynağı ve örnek oldukları için teşekkür ediyoruz” dediğinde ben bittim zaten. Daikin bir yabancı firma olarak yabancıların Türkiye’de spora yatırım yapmalarına örnek olmayı umut ediyor.
Olur da!