Yonca Tokbaş - Kelebek

O kadınlardan çok özür dilerim

4 Mart 2013
Devrim Erbil’e teşekkür borcum var. Kendisi zaten çok büyük bir sanatçı ve de inanılmaz bir insan. Bana hayatımda görebileceğim en inanılmaz sanat eserini anlattı.

Sayesinde gittim gördüm ve öyle çok etkilendim ki, şu an en büyük endişem size yeterince iyi anlatamamak.

O kadar iyi anlatabilmek istiyorum ki! Hepiniz akın akın gidin görün bu anıtı! Hatta keşke Türkiye’nin her yerine kadına şiddeti bu kadar inanılmazca anlatan bu anıt yayılsa...

Eğer Devrim Erbil bana, Dubai’deki sergisinin açılışında tanıştığımızda, Antalya’da şiddet, töre ve ahlak (!) cinayetlerine kurban edilmiş kadınlarımız adına Prof. Meriç Hızal’ın yaptığı bu tüyler ürperten anıttan bahsetmeseydi, hayatta gelip görmek aklıma gelmezdi.

Al Yazma anıtı...

İŞTE O ANIT / WEB TV

AL YAZMA ANITI'NIN FOTOĞRAFLARI

Sevgili Meriç Hızal, size sımsıkı sarılıyorum bu köşeden!

Emeğinize, sanatınıza, kadınlığınıza, hassasiyetinize, yaratıcılığınıza sağlık!

Yazının Devamını Oku

Kabuksuz yaşamanın 1 yıllık bilançosu

1 Mart 2013
Kabuksuz yaşam deyimini duyalı tam bir yıl oldu.

Bir okurum, geçen sene 29 Şubat’ta, işimdeki son günümde fenalaşırken ben, bana şifa olmak için yazmıştı.

Meltem K. demişti ki;

“50 yaşında iyi eğitimli, kamuda önemli bir kurumda çalışmış bir kadınım. 20 yılım dolar dolmaz emekli oldum. Tamamen gönüllü olarak çalışıyorum, karşılıksız bir şey vermek kadar insanı mutlu eden bir şey yok şu hayatta.

Sanmayın ki çok varlıklıyım. Emekli olunca maaşınız da çok azalıyor, ancak öncelikleri yeniden düzenleyince her şey halloluyor. Kızım daha 25 yaşında. Bilkent Hukuk’u bitirdi. Ama ‘Ben bu işi yapmak istemiyorum’ dedi. İstanbul’da Mutfak Sanatları Akademisi’nde Pastacılık ve Ekmekçilik eğitimine başladı. Tek yaptığım ona destek olmak oldu. Galiba kabuklarımız bize küçük geldiğinde ondan kurtulmayı bilmek, kabuksuz yaşayabilmek, en büyük başarı.”

Yazının Devamını Oku

Yetenek mi, çok çalışmak mı?

25 Şubat 2013
Renklerin, çizgilerin, resimlerin efendisi Devrim Erbil, geçtiğimiz hafta Dubai’de ikinci resim sergisini açtı.

Allah’ın en şanslı kuluyum ya ben, Banu Gündoğdu arkadaşım.

Banu, ArtBTG’nin kurucusu. O da sıkı bir yöneticiyken, Türk çağdaş sanatını ve sanatçılarını bu bölgede tanıtmak aşkıyla Dubai’deki galeriler ile Türkiye’deki sanatçılar arasında köprü olmak için bankacılığı bıraktı.

İyi ki bıraktı bankacılığı. Müthiş ciddi bir işi, layığıyla, olması gerektiği kalitede yapıyor Türk sanatı adına.

Sayesinde bu bölgeye de bolca Türk sanatçısı gelir oldu.

Yazının Devamını Oku

Üniversitede okuyan tanıdığınız genç var mı?

22 Şubat 2013
Türkiye’de 12,5 milyon 15-24 yaş arası genç yaşıyor. Nüfusumuzun yüzde 18’i genç yani.

Dikkat dikkat yüzde 18 dedim!

Bütün gençler öğrenci mi peki? 

Hayır!  Sadece yüzde 30’u okuyor. Yüzde 30’u çalışıyor, yüzde 40’ı ne okuyor ne de çalışıyor.

Yani okuyacak yaştalar ama okuyamıyorlar.

Yazının Devamını Oku

İzmir-Dubai rekabeti

18 Şubat 2013
EXPO, beş yılda bir düzenlenen, dünyanın en büyük fuar etkinliği. Ta 1800’lü yıllardan beri seçilen bir şehirde düzenleniyor ve o şehre tarihi bir “eser” bırakılıyor.

Mesela Eyfel Kulesi, Paris’e bir EXPO hatırası.

EXPO o zamanlar, dünya bu kadar küçülmemişken yani ulaşım, reklam, tanıtım vesaire günümüzdeki kadar kolaylaşmamışken, tüm dünya ticaretini altı ay
süreyle bir araya getirdiği için çok daha önemliymiş. 

Ama bazı şeyler değişmiyor işte. Sen istersen Amerika’dan iki tıkla Papua Yeni Gine’de reklam yap, yine de EXPO’ya ihtiyacın oluyor.

Yazının Devamını Oku

Bebeği devamlı ağlayan annelere mektup

8 Şubat 2013
Bebeğin çok ağlıyor di mi?

İlk bebeğim, ilk gurbete gidişim felaketti. 50 günlüktü kızım kendimi Dubai’nin fırın sıcağında bulduğumda. Arkadaş yok. Ailem yok. Koca sürekli iş seyahatinde.
Yaşayan bilir.
Şimdi mazim oldu ya, yazması kolay.
Bir mektup yazdım ilgilenenlere.
Belki paylaşmak iyi gelir birilerine ümidiyle.
Yonca
“döke saça”

Sevgili yeni anne

Yazının Devamını Oku

Enerji olayı

4 Şubat 2013
Liseden bir arkadaşım bana baktı baktı ve “E bari enerjini iyi bir şeye kullanmışsın, yoksa sonun felaketti!” dedi, çok güldüm.

Güleriz ağlanacak halimize sevgili pazartesi sendromlular işte böyle!

Çocukluğumdan beri bitmek bilmeyen bir enerjim oldu. Dinlenmek suçtu sanki! Durmak da, susmak da, uyumak da... Oysa “mola” ne kadar önemli!

Annemlere sürekli Atalay Yörükoğlu’nun “Çocuk Psikolojisi” kitabından alıntılar yazıp ceplerine, çantalarına atar, “bana nasıl davranmalı” filan diye fikir verirdim.

Kabustum yani!

Yazının Devamını Oku

Bir hobi olarak sevgili

1 Şubat 2013
Hobi kelimesinin de cılkı çıktı ya gerçi, yine de yerine kullanılacak daha şaheser bir kelime bulamadığım için kullanıyorum kendisini.

O kadar az insanın gerçek anlamda tutkulu olduğu bir hobisi var ki! Hobisi olmadığı için en büyük hobisi sevgilisi.

Yanılıyorsam lütfen kafama domates atın.

Tutarlılıkla, tutkuyla, zevkle ve sürekliliğini, düzenini koruyarak, birine yaranmak için değil, sırf kendiniz için yaptığınız ne var diye sormalıyım belki de...

Ama dürüst cevap verin lütfen. Bana olmasa da kendinize!

Yazının Devamını Oku