Yonca Tokbaş - Kelebek

Hayat sonsuz bir su, içsene

26 Haziran 2015
Yalıkavak’ta evimden çıkıp yokuş yukarı aşağı demem koşarım. Koşamadığım yerde yürürüm. Arada kısa kısa düzlükler var. Giderken çıktığın yokuşu dönüşte iniyorsun elbet. Doğa sana hayatı anlatıyor. Her inişin bir çıkışı, her çıkışın bir inişi var diyor. Aradaki düzlüklerde nefeslen, gücünü topla, devam et diyor.

Geçen sene gördüm onu ilk defa. Sabahın erken saatiydi, koşarak rampadan iniyordum, birden köpekler çıktı karşıma ürktüm. Bana “endişe etme, bir şey yapmazlar” dedi ve beni alkışladı.
Şaştım kaldım. Teşekkür ettim. Nasıl iyi gelmişti o içten desteği ve gülümsemesi.
Malum bizim memlekette o saatte koşana deli diye bakan daha çok. Daha yeni “trend” oldu koşmak çok şükür. Beni alkışlayan o bey “Ne kadar seviniyorum sizi şu dünyanın en güzel doğasında spor yaparken görünce, keşke herkes çıksa. Neden şeker, neden tansiyon diyorlar, üzülüyorum” dedi. “Haklısınız. Keşke...” dedim. Koşmaya devam ettim.
Sonra sadece beni değil, her yürüyeni, ekmek almaya gideni geleni de selamlayan güzel bir insan olduğunu fark ettim. Hani bazı insanlar gülümsediğinde 15 yaşındaki hali gibi gülümser ya, onun da işte öyle bir 60’larının üzerinde bey olduğunu düşündüm kendimce.
Ben koşarım o arkamdan alkışlar, “Ha gayret, çok iyi gidiyorsun” der. Selamlaşırız.
Köpekler arkasında, önünde, onlarla yürüyüşüne devam eder.
Geçen hafta geldim Yalıkavak’cığıma, evi açıp hazırlıyorum çocuklarıma. Gündoğumunda, günbatımında da koşmaya çıkıyorum. Göremedim kendisini. Aklıma düştü. “Belki de yazlığa gelmedi daha” dedim.

Yazının Devamını Oku

Gaaayet #mümkün

22 Haziran 2015
“Bisikletli Kadın İnisiyatifi” dediler, “Sarı Bisiklet” olayını anlatmak istiyoruz dediler, İstanbul’da da bisikletle yaşamak mümkün dediler, bisikletli kılavuz kadınlarımız var, endişeleri sona erdirmek için yardımcı olacaklar dediler, bisikletli hayata geçiş hikâyelerini duyunca bayılacaksınız dediler ve toplantıya davet ettiler.

Pek tabii koşarak gittim.
Olacakları bilsem toplantıya bisikletimle giderdim gerçi, topukluyla değil!Ha topuklularla gittim diye bisikletleri görünce binmedim sanıyorsanız, e yanılıyorsunuz.
Attım topukluları bir kenara, bir tur attım geldim. Topukluları çantama kor, icabında toplantıya da giderim hani. Yapmışlığım var.
Eski çalıştığım şirkete bisikletimle gidip masamın önüne park ettiğim gün CEO şaşkına dönmüş, sonrasında şirkette masanın önüne bisikletini park eden 4 kişi olmuştuk.
Yani bisikletle her yerde her yere gidilir arkadaş.Hayatı boyu arabası olmayan, her yere her şekilde bisikletle giden bir dolu insan var. Ve evet o insanlardan İstanbul’da da var!
Bisiklet, yaşsız bir yaşam şekli. “Ya çocukken ya gençlikte” denilemez hem. Her yaşta bisiklete binilir.
Bunları neden mi yazıyorum? “Sarı Bisiklet” olayını biliyor musunuz diye sormak, bilmiyorsanız haberiniz olsun demek için.

Yazının Devamını Oku

Salyangoz ve köpek

19 Haziran 2015
Minicik bir Salyangoz.


Kimileri sümüklü böcek de der.
Der demez de hemen suratını ekşitir, tiksinir.
Yanlışlıkla ezince varlığını fark edersin. Sesi çıkmaz, kimseye zarar vermez.
Bir yerden bir yere gitmesi asırlar alır diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz derim.
Keza bazen kendilerini bir yerde görür, içeriden su alıp geldiğimde bir de bakarım ki, onun boyutlarında kilometrelerce sayılacak bahçenin diğer ucuna çoktan gitmiştir.
“Hiç durmadan devam edersen hızlı yol alırsın” diyerek, yavaşlığın göreceli bir kavram olduğunu bir salyangoz bir de kaplumbağa anlatır bize.

Yazının Devamını Oku

Epilepsi ve ben

15 Haziran 2015
Elimden gelse bütün dünyada yapılabilecek ne kadar güzel ve umut veren iş varsa her birini tek tek yazardım.

Bazen bu kadar çok projeden haberdar olup hepsine yetişemiyor olmama üzülüyorum, bazen de buna şükrediyorum.
“Yeter ki iyi şeyler ola dursun, sen yetişeme Yonca” diyorum.
Çok hoşuma giden bir resim yarışması haberi aldım.
Oldum olası resim yarışmalarını severim. Çocukların kendilerini resimle ifade etmelerini çok severim desem daha doğru olur.
Kelimelere dökemediğin her şeyi anlatır renkler, şekiller.
Bir çocuğun yaptığı resme saatlerce bakıp inceleyebilirim.
İşte o yüzden bu haber de hoşuma gitti.

Yazının Devamını Oku

Kadın Meme Dere

12 Haziran 2015
Sanal alem denen ve “acayip” kelimesinden başka bir kelime ile tanımlayamadığım alemde, harika bir insan tanıdım.

Tanıdım derken, Instagram paylaşımlarını takip ederken, sanki yüz bin yıldır tanıyormuşum gibi hissettiğim, “Keşke daha önce tanısaymışım” dediğim veya “Tam da tanımak istediğim insan” gibi şeyler diyerek tanıdığım bir insan.
Nasıl mı tanıştım?
Hani Instagram bazen o sol alttaki merceğe tıkladığınızda bi dolu fotoğraf gösteriyor ya, işte orada bir fotoğrafını gördüm.
Yemyeşil toprağa oturmuş, gözlerinden hayat fışkıran bir halde doğuma hazırlanan bir kadın fotoğrafıydı.
Üzerinden hayat, bereket, ışık, hava, su, toprak, mutluluk, doğum sancısının o haz veren karman çorman duyguları fışkıran bir kadın fotoğrafı.
Kocaman karnı, boynuna doladığı kolyeleri...
Her şeyiyle hayatımda bu kadar etkilendiğim bir fotoğraf uzun zamandır görmemiştim.

Yazının Devamını Oku

Ah Sadun Boro... Ah!

8 Haziran 2015
Sadun Boro... Denizlerin, yeşil ve mavilerin kaptanı...

Canım ne zaman azıcık umut, azıcık mutluluk, azıcık da fırtınalardan keyif almayı dilese aklıma düşer Sadun Boro.
Galatasaray Lisesi mezunudur Sadun Boro.
Ne inanılmaz mucizevi farklılıklarda, doğa seven asırlık insanlar yetiştirmiş bir lisedir Allah’ım bu Galatasaray Lisesi!
Ta kaç yıl önce küçük bir yelkenliyle Atlantik’i aşmış Sadun Boro. O seyahatin anılarını Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmış. Peki o güzelim anıları topladığı kitabın adı ne biliyor musunuz?
“Bir Hayalin Peşinde”
Ne sihirli bir isim değil mi...
Kaç kişi, söyleyin bana kaç kişi bu ülkede “bir hayal” kurmuş ve kaç kişi o “bir tek hayalin peşinde” vurmuş kendini yollara, denizlere, okyanuslara?

Yazının Devamını Oku

Tülin Şahin

5 Haziran 2015
Telefon çaldı, açtım.

“Merhaba Yonca, ben Tülin Şahin. Gazeteden aldım telefonunu. Geçen hafta yazdığın bir konu içime dert oldu, müsaitsen konuşmak isterim.”
“Pek tabii” dememle, Tülin kendine hayran olup saygı duymama yol açan şu cümleleri söyledi:
“Geçen hafta ‘Ünlü Çokamaçlı’ adlı yazında, bir magazin programında ünlü birinin sağlık konusunda verdiği yanlış bilgilerin ‘flaş flaş’ sunulmasını, dahası uzman olmayan birinin bu bilgileri veriyor olmasını eleştirdin. Acaba o bizim program mı? Ben bu konuda çok hassasım. Birincisi uzman görüşü, onayı olmadan bir bilgi asla vermiyoruz. Dahası, ‘flaş flaş’ veya ‘az sonra’ şeklinde yayın da yapmıyorum, sevmiyorum. Bu konuda gerçekten çok hassasım. İnsan sağlığıyla ilgiyi bir konuda doktorlara, işin uzmanına danışmadan asla bilgi vermiyorum. Yazını okuduktan sonra acaba biz bu konuda bir hata yapmış olabilir miyiz diye programı yeniden seyrettim. Maalesef o hafta program 2 dakika kısa kalınca ‘az sonra’lı bir kısım girilmiş, benim dikkatimden de kaçmış. Eğer bizsek eleştirdiğin, bilmek, özür dilemek ya da açıklamak isterim. Bir hatamız varsa mutlaka düzeltmek için çalışırım.”
Tülin cümlesini bitirince “Tülin, acaba seni klonlayıp çoğaltmak mümkün mü?” dedim ve devam ettim:
“Seni sadece basından tanıyorum. Müthiş bir insanmışsın. Çok mutluyum şu anda gösterdiğin hassasiyete. Bir, o program senin programın değildi, uzman olmadığı konuda uzmanmışçasına ahkam kesen de sen değildin. Bu telefonu açmayı, onu bırak, kendini sorgulamayı düşünecek kadar titizlenmen, zaten senin bir şeyleri doğru ve iyi yaptığının kanıtıdır benim için. Düşünsene, hatasını umursamadan insan sağlığını hiçe sayabilecek söylemlerde bulunan kişiler hâlâ üstüne bile alınmıyor. Çok teşekkür ederim.”İşini ciddiyetle, sorumlulukla yapan, dahası kendini eleştirmeye bu kadar cesurca açık olan nadir insanlardanmış Tülin Şahin.
Ba-yıl-dım.
Yonca

Yazının Devamını Oku

Gürkan Genç’in annesine mektup

1 Haziran 2015
Sevgili Ayşe Genç, Ayşe Anne... Oğlunuz Gürkan Dubai’ye vardı.

9 Eylül 2012’de evin önünden onu bisikletiyle 7 yıl sürecek dünya turuna uğurladığınızdan bu yana 995 gün geçmiş.
Olağanüstü bir evlat yetiştirmişsiniz. Sayısını tahmin dahi edemeyecek olduğumuz sayıda çocuğa, gence, insana ilham ve umut kaynağı, cesaret hapı Gürkan.
Yıllardır oğlunuzu hayranlıkla, saygıyla ve büyük bir merakla takip ediyorum. Bu ülkedeki çocukların, gençlerin, hepimizin örnek alacağı, kalbine dokunacağı, kendini iyi hissedeceği ömre bedel en az bir cümlesi, bir anısı var Gürkan’ın.
Dinlerken, izlerken, takip ederken bile insan çok şey öğreniyor ondan.
Onu beklerken sizi düşündüm.
Nasıl bir anne, nasıl bir ailesiniz ki; 7 yıl boyunca hayal ettiği amaç için pedalladığı yetmezmiş gibi, bunu bir de kurduğu “Gürkan Genç Gezgin Bursu”, “Gürkan Genç Bisiklet Veriyor Fonu”, “Sporcuya Destek Bursu” na da bağış toplayarak, ihtiyacı olan sporculara destek vererek yapıyor!

Yazının Devamını Oku