Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Ah Sadun Boro... Ah!

Sadun Boro... Denizlerin, yeşil ve mavilerin kaptanı...

Haberin Devamı

Canım ne zaman azıcık umut, azıcık mutluluk, azıcık da fırtınalardan keyif almayı dilese aklıma düşer Sadun Boro.
Galatasaray Lisesi mezunudur Sadun Boro.
Ne inanılmaz mucizevi farklılıklarda, doğa seven asırlık insanlar yetiştirmiş bir lisedir Allah’ım bu Galatasaray Lisesi!
Ta kaç yıl önce küçük bir yelkenliyle Atlantik’i aşmış Sadun Boro. O seyahatin anılarını Cumhuriyet Gazetesi’nde yazmış. Peki o güzelim anıları topladığı kitabın adı ne biliyor musunuz?
“Bir Hayalin Peşinde”
Ne sihirli bir isim değil mi...
Kaç kişi, söyleyin bana kaç kişi bu ülkede “bir hayal” kurmuş ve kaç kişi o “bir tek hayalin peşinde” vurmuş kendini yollara, denizlere, okyanuslara?
Peki daha sonra üç yıl boyunca bütün dünyayı karısı ve yolda onlara katılan kedisiyle dolaştığı teknesinin adı?

“KISMET”
Yol boyu anılarını bizim gazetede, Hürriyet’te yazdı Sadun Boro. Koca bir jenerasyon onun anılarını okuyarak büyüdü. Hayallerinin peşinde koşan birilerine rastlarsanız bilin ki ilhamı Sadun Boro’dan almıştır.
Memlekete döndüğünde onu yüzbinler karşıladı “Hoş geldiniz” diyerek.
İnsanlarımız “bir hayalin peşinde” okyanusları Kısmet’iyle aşan bu güzel insanı sokaklara dökülüp karşıladı, evet.
Öylesine güzel zamanlardı yaşanan, öylesine güzel insandı Sadun Boro, hayalleriyle insanları sokaklara döküp yan yana getiren, duygulandıran, umutlandıran. O anılar da “Pupa Yelken” adlı bir kitap oldu.
Kısmet, şimdi Rahmi Koç Müzesi’nde.
Bir müzeye onun kadar yakışacak kaç tekne tanıyorsunuz bilmem. Kaç müzeye böylesi özel bir yadigar “kısmet” olur, onu da bilemem...
“Kısmet” kelimesinin en yakıştığı yaşayan anı, teknesi. Anılarımızın, hayallerin peşinde gitme ilhamının bu ülkeye armağan edilmesinin kısmeti.
Mevsimlerden yaz değildi ben bu yazının bir kısmını yazarken bundan iki sene önce.
Ocak 2013’te yazmıştım.
“Denizi özledim” diyerek.
“Maviyi özledim. Yemmmyeşil doğa görmeyi çok özledim” diye yazmıştım.
“Gökova çağırıyor ama gidemiyorum ya; aşerdim” diye yazmıştım.
“Denizkızını özledim...” yazmıştım.
“Sadun Boro’nun kapkalın Vira Demir’ini elime alıp, sarılıp, her geçtiğim koyu onun dilinden okuyup, kafamı kaldırıp tam da yazdıklarını gördüğümde gülümsemeyi özledim...” yazmıştım.
“Herkes anlatır size belki kıyılarımızı, denizimizi, Gökova’yı; ama Sadun Boro başka anlatır...” yazmıştım.
Vira Demir dünyanın en güzel denizlerinin -ki hepsi bizde!- en güzel tarifidir.
Belki siz bakıp geçersiniz o koylardan; ama o size gösterir. Görmeden bakmaz asla hiçbir kıyıya, ağaca, koya, dala, taşa...
Kiseli Adası’nı bilir misiniz?
Sadun Boro’nun;
“Güneş sahneden çekilince sudaki renk cümbüşü bu sefer göğe akseder. Batı utanır, kızarır...
Boz tepeler dağlar morarır, heybetlenir. Suya karanlık çökerken, yüksek direkli yelkenlilerin demir feneri yıldızlara karışır” dediği yerdir mesela...
Yüreğimden geçen sonsuzca yazmaktır hakkında.
Elimde kitabım; Vira Demir.
Bakmaya, okumaya doyamıyorum... Doyamadım da asla.
Çocuklarıma kıyılarımızı onunla anlattım, öğrettim ben!
Sadun Boro...
Kalbime deniz kokusu üfleyen, gözümle gördüğüm kıyıları kelimeleriyle gönlüme mavi yeşil dövmeleyen;
Maviyi tanıyan, tuz kokusunu duyan;
Çam ağacının kökünün denizle nasıl öpüştüğünü gören, Heykeltıraş Tankut Öktem’in ellerinde ruh bulan Denizkızı neden dünyanın tüm denizlerini dolaşıp da gelip Okluk’da yerleşmiş en iyi bilen,
Ruhu rüzgar, bedeni engin deniz, kalemi turkuvaz tadında, gülümsemesi Gökova gibi insan!
Ah Sadun Boro...
Rüzgarın, tuzun, denizin seninle olsun.
8 no’lu çamın kökleri sarıp sarmalasın seni.
Kahramanımsın!
Özgürlüksün!
Cesaretsin!
Hayallerin peşinde koşma ilhamımızsın.
Azimsin.
Sonsuz kısmetimizsin!
Rüzgar kolayına olsun.
Mekanın cennet Gökova.
Yonca
“denizkızıN”

Yazarın Tüm Yazıları