Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Salyangoz ve köpek

Minicik bir Salyangoz.

Haberin Devamı


Kimileri sümüklü böcek de der.
Der demez de hemen suratını ekşitir, tiksinir.
Yanlışlıkla ezince varlığını fark edersin. Sesi çıkmaz, kimseye zarar vermez.
Bir yerden bir yere gitmesi asırlar alır diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz derim.
Keza bazen kendilerini bir yerde görür, içeriden su alıp geldiğimde bir de bakarım ki, onun boyutlarında kilometrelerce sayılacak bahçenin diğer ucuna çoktan gitmiştir.
“Hiç durmadan devam edersen hızlı yol alırsın” diyerek, yavaşlığın göreceli bir kavram olduğunu bir salyangoz bir de kaplumbağa anlatır bize.
Hemen hemen dünyanın her yerinde, her mevsimde yaşarlar.
Soğukta donduklarından bir kutuplarda yoklar sanırım.
Toprağın bir santim kadar altında saklanırlar aslında.
Ne zaman yağmur yağsa, suya doyan toprak içinde boğulmamak için toprağın altından çıkarlar.
Nem severler. Geceyi, bulutlu havayı severler.
Günışığından rahatsız olurlar.
Kuşların, bazı böceklerin, kertenkele ve kurbağaların besin kaynağıdır kendileri.
Doğanın dengelerinden biridir işte onların da varlığı.
Kuşlar azalırsa onlar çoğalır, onlar azalırsa bazı hayvanlar aç kalır.
Ben salyangozları sevmeyi bizim küçük doğabilimci Sinan Ali Saatçi’den öğrendim.
Kimse ezmesin ya da aç kalmasınlar diye nasıl da korur kollar onları yıllardır.
Salyangozların da bir CAN olduğunu ondan öğrendim.
O kocaman çocuk kalbi sevgisinden!
Büyük insanlar ya tiksinir, ya nefret eder oysa.
Otobur olan salyangozların bahçesindeki bitkileri yemesinden illallah deyip hunharca öldürmeye kalkarlar hatta. Zehirlerler!
Ey can düşmanı insanlar...
Bir durun Allah aşkına bir durun, bir canlıyı zehirlemeden bir durun!
Yok mudur bunu başka yolu diye bir araştırın hele!
Nedir bu delice öldürme, zehirleme aşkı anlayamıyorum.
Yakın bir arkadaşımın köpeği ölüyordu salyangozlar ölsün diye bahçelere atılan zehirli ilaçtan dolayı.
Nasıl güçlü bir etkisi varsa artık o zehrin, koca köpeği komaya sokmuş, zor kurtarmışlar.
Bir köpeği bu hale getiren o zehir düşünün bahçenize, arılara, hatta o havayı soluyan sizlere, oralarda gezinen çocuklarınıza neler yapıyor.
İnsana zararı yok diyenlere kanmayın.
Aklınızı kullanın. Düşünün.
Topraktan suyunuza da karışıyor o zehir.
Minicik salyangozlara açtığınız savaşta kaybeden esas sizsiniz sonunda.
Biziz!
Mini minnacık canlara ölümcül zehirler sıkacak, onların can çekişerek ölmelerini umursamayacak kadar gözümüz dönük.
Ayılın, yaptığınızın farkına varın ne olur.
Bir araştırdım ki kahve sevmezlermiş mesela.
İlla kurtulmak isterseniz salyangozlardan, bahçenizin belli yerlerine çekilmemiş kahve çekirdeklerini atabilirsiniz.
Veya bahçe sulandığında, yağmur yağdığında ortaya çıkıyorlar ya, toplayıp uzak bir yere bırakabilirsiniz.
Bakır tel de rahatsız ediyormuş salyangozları.
Bakır tel çekenler olmuş bitkilerinin arasına.
Bir canlıdan kurtulmayı delice isterken binlerce başka canlının hayatını da etkiliyorsunuz.
Dahası o zehirlediğiniz can, sonunda kendi canınız oluyor.
Cana kıymayın. Can kurtarın!
En önce sevgi lütfen...
Önce sevgi.
Yonca
“CAN-dan rica”

Haberin Devamı

O bir süs oyuncağı değil!

Haberin Devamı

Yeni “moda”, pardon “trend” bu mu?
Alakasız bir hiçliğin ortasına, havuz ortasında bir beton tasarım içine, AVM ortasına, bir gökdelenin, plazanın, işyerinin en boş yerine, tek başına yapayalnız bir köşeye, göstermelik bir şekilde koskoca kaç yıllık zeytin ağaçlarını kondurmak yani!
O kadar sık görmeye başladım ki, iyice canım sıkılır oldu. Asla kafam kalbim bünyem almıyor, alamayacak da...
Gidip bakıyorum dibine, su bile verilmemiş, orada unutulmuş. Bazı restoranlarda da görüyorum, saksı içinde duruyorlar, sulayan yok.
İnsanların çoğu kafasını kaldırıp bakmıyor bile. Toprağa ait o zeytin ağacı.
Yurduna, yerine, doğduğu büyüdüğü yerde korunmaya ihtiyacı var.
Sökülüp trend amaçlı sürgün edilmeye değil!
Biz insanların görsel zevki için toprağından koparılıp sunum ve süs için dört duvar içine mahkum edilmeye hiç değil!
Zeytin katliamına bunca isyan ettik değil mi?
E peki bu nedir?
Ağaçların taşınması ve başka topraklara dikilmesini anlarım.
Ama getirip tasarım otelimiz çok hoş oldu, havuzun ortasına da bir zeytin konduralım, AVM’de bir yeşillik olsun o da zeytin olsun olayını anlamıyorum tamam mı!
Beni söküp toprağımdan o havuzun ortasına dikseler, ölürüm.
Trend uğruna zeytin kurban ediliyor.
Doğayı bir rahat bırakın lütfen!
Yonca
“zeytinime dokunma”

Yazarın Tüm Yazıları