Ancak elimizden (ve sizlerden) geldiği ve gittiği yere kadar özenle, heyecanla sürdüreceğimiz dizimiz başladığında, okurlarımızın, okurumuz olsun olmasın Ankaralı’nın işi bitmiyor elbet.
Tam tersi, bu kez kentlinin -şükran duyduğumuz- emeğine, bir de sorumluluk ekleniyor.
Yazılan “tarih”teki hataları düzeltmek, eksikleri, boşlukları tamamlamak, hatta sürçen lisanı düzeltmek...
Hepsi yine sizin takibinizle, özeninizle “daha iyi, daha doğru” olacak.
* * *
O nedenle, diziye başladığımızda diziyi okumaya başlayıp, yeniden “okur” olmayın. Yine sürdürün “yazar” kimliğinizi...
Çünkü bu diziyi de, o tarihi de siz yazdınız.
Bir kentin sokaklarının, caddelerinin, meydanlarının ismini rastgele, keyfe keder değiştirmek, kent hafızasının sürekliliğine vurulacak en büyük darbelerden birisi...
Bir gece Emek 60. Sokak’ta yatıp da, ertesi sabah Emek’te “yeni” 19. Sokak’ta uyanmak, ancak Stephen King romanlarında, Steven Spielberg filmlerinde mümkün ve eğlencelidir.
Düşünün, o güne kadar tüm resmi-sivil tüm adreslerinizde kullandığınız “Emek Mahallesi 4. Cadde 60. Sokak” adresi gitmiş...
Yerini aniden, “Kazakistan Caddesi 19. Sokak” adresi almış.
Ardından bakmışsınız, sokak isimlerini iskambil destesi gibi karan güç, sokakların giriş-çıkış yönünü de değiştirmiş.
Bazı yerleri tek yönlü, bazılarını eskisine göre ters yönlü yapıvermiş...
Mekan hafızanızla birlikte -bir an- aklınız da başınızdan gider.
ANKARA Hürriyet’in “Gelin birlikte, mahalle mahalle, sokak sokak, mekan mekan Ankara’nın tarihini yazalım” çağrısına gelen iletilerle sözlü tarihim birikiyor.
Çok yakında yayınlamaya başlıyacağız. Çağrımız, her köşeye, her kentliye ulaşsın ki, yayınlayacağımız “sözlü tarihimiz”de, bize yazmak isteyen kimsenin lafı, sözü, anısı, anlatısı eksik kalmasın.
Okurlarımızın iletilerindeki sorulardan hareketle, bazı açıklamaları gerekli buluyoruz:
* Öncelikle yazacağınız, paylaşacağınız anınız, anlatınız için hemen hiç bir sınırımız, duvarımız yok. Ancak mutlaka bu kente değmeli...
Eğer hatırlıyorsanız adresli-isimli yazın
* Gönderdiğiniz iletilerde -mümkün olduğu kadar- mekan ve sokak isimlerine yer vermeniz işimizi kolaylaştıracaktır. Yine, anınıza, anlatınıza konu olan kişilerin isimleri de önemli. Ama hatırlamıyorsanız, yine de anınızı yazın.
* Anılarınız, anlatılarınız siz aksini belirtmediğiniz, “İsmimi kullanmayın” notunu eklemediğiniz takdirde isminizle yayınlanacaktır.
Çünkü sokaklar, meydanlar toplumsal hafızanın “yürüdüğü” yerlerdir Kentin hafıza mekanlarıdır.
O nedenle Çayyolu’nda Angora Sitesi’nde, Emek Mahallesi ve Bahçelievler’de, Gaziosmanpaşa Çevre Sokak’ta ve daha nice yerdeki sokak isimlerinin, hatta sokakların numaralarının değiştirilmesine karşı çıktık.
Kent kampanyaları düzenledik. Öngörülen değişikliklerin bir kısmı, hem kentlinin ısrarlı tutumu, hem yargı marifetiyle geri döndü. Mesela Angora’da sokak isimleri değiştirilemedi.
Şimdi karşımızda yeni bir isim değişikliği önerisi var. Ama bu kez durum çok farklı.
***
Büyükşehir Bağımsız Meclis üyesi Hüseyin Günay adını Ankara Valisi ve Belediye Başkanı Nevzat Tandoğan’dan alan Tandoğan Meydanı’nın isminin değiştirilmesini istedi.
Tandoğan’ın tek parti iktidarında “baskıcı, dayatmacı, statükoyu zorlayan, milli iradeye aykırı, demokrasi ve insan haklarına karşı uygulamaların temsilcisi” olduğunu savundu.
Manşetimizde yer alan “otobüslere kamera sistemi” haberi, beni yıllar öncesine, yukarıdaki cümlenin küçük prinç bir levhaya yazılıp, belediye otobüslerinin içine, kapının yanına asıldığı günlere götürdü.
Evet, o prinç uyarı levhasında kapı değil “kapu” yazardı.
Belki “İşte kapu gibi tapu” deyişi oradan gelmiş ya da tersine, o deyişteki kapu otobüs kapısına “copy-paste” yerleştirilmişti.
Espri bir yana, muhtemelen yazarı da düzeltmeni de kendisi olan prinç levha zanaatçısının Türkçesi, kapusu öyleydi.
Bizim kuşak levhalarda, tabelalarda “Satlık” daire, dükkan ilanlarıyla büyüdü, nasıl olsa.
***
“Gelin birlikte sokak sokak Ankara’nın tarihini yazalım” kampanyamız, sizden gelen iletilerle çığ gibi ya da mevsime uyalım, her gün açan bahar tomurcukları gibi büyüyor.