Paylaş
Ancak elimizden (ve sizlerden) geldiği ve gittiği yere kadar özenle, heyecanla sürdüreceğimiz dizimiz başladığında, okurlarımızın, okurumuz olsun olmasın Ankaralı’nın işi bitmiyor elbet.
Tam tersi, bu kez kentlinin -şükran duyduğumuz- emeğine, bir de sorumluluk ekleniyor.
Yazılan “tarih”teki hataları düzeltmek, eksikleri, boşlukları tamamlamak, hatta sürçen lisanı düzeltmek...
Hepsi yine sizin takibinizle, özeninizle “daha iyi, daha doğru” olacak.
* * *
O nedenle, diziye başladığımızda diziyi okumaya başlayıp, yeniden “okur” olmayın. Yine sürdürün “yazar” kimliğinizi...
Çünkü bu diziyi de, o tarihi de siz yazdınız.
Yazın, gönlünüzce...
Bu dizide “köşe” değil, sayfa sizin.
* * *
Yine aynı nedenle yayınladığımız anı/anlatılar okumanız kadar, yazmanızı da kışkırtsın. Devam edin, devam edelim.
Hep birlikte yola çıktığımız bu “sokak tarihçiliğimiz”, 32 kısım tekmili birden bir “dizi” kapsamını aşsın, hiç bitmesin belki.
Ve tarihimizin “okur”u, bu tarihin “yazar”ı olamayan bizden çok sonraki kuşaklar olsun.
Ama bizim şu an asıl görevimiz, “okur-yazar” olmak.
* * *
Biz yaşadık, biz yazarız meselesi... Ki, bu küçük cümle, bu dört kelime, bizim yaşadıklarımızı başkasının yazdığı “resmi tarih”e en hakiki başkaldırıdır. Mahalle mahalle, sokak sokak...
Bizimki “resmi” değil “sokak tarihi”...
Ve -Salah Birsel’in ruhu çınlasın- “sokak her zaman haklıdır”...
BİRLİKTE TARİH YAZDIK
1 MAYIS’TAN İTİBAREN ANKARA HÜRRİYET’DE BİRLİKTE OKUYACAĞIZ
Paylaş