İki yıl önce İzmir Gaziemir’de yaşayan H. A., parkta “kahkahalar atan” çocukları polise şikayet etti.
En küçüğü 9, en büyüğü 13 yaşında...
Belli, H.A. gülümserken eliyle ağzını kapatan, belki gülene de "Kapat şu ağzını" diyen yetişkinlerden.
Unuttuğu ve ansızın çocuklardan duyduğu kahkahaları, üşenmemiş teybe de kaydetmiş. Suç kanıtı olarak.
Çocuklara “saldırmamak için kendini zor tuttuğunu” söylüyor, ifadesinde...
Ve polis, bu ihbar üzerine ani bir operasyonla yakalıyor “kahkaha çetesi”ni.
Gözaltına alıyorlar, Adli Tıp’a götürüyorlar.
Başrolünü bir güzel Sean Connery’nin omuzladığı, Jean-Jacques Annaud'nun Gülün Adı filmindeki diyalog geliyor aklıma.
Manastırda gizli bir bölmede tutulan kitapların yasaklanmasına karşı çıkan rahip, yaşlı keşişe sorar:
“Kahkaha sizi neden bu kadar korkutuyor?”Yüzünde kaş çatmanın derin çizgilerini, surat asmanın ekşi mimiklerini mask gibi barındıran keşiş yanıt verir:
“Kahkaha korkuyu öldürür, korku olmazsa inanç da olmaz.
Kahkaha sıradan insanların yaratısıdır. Ama ya bu kitaplar yüzünden eğitimli insanlar da herşeye gülmenin normal olduğuna inanırsa...Bütün dünya karmaşaya bürünür.”
Bırakın Ortaçağ’ı...
Şöyle boşaldı, böyle boşaldı, orası boşalmadı da, şurası boşaldı…
“Gelenler, gideni aratıyor mu”, orası muamma.
Ha, bir de bayram haftasonu ile birleşince “erken boşalma” haberleri var ki, manşeti görünce oğlunun gözünü kapatırsın.
* * *
Mesele boşalmaksa; belki siz fark etmediniz ama Ankara, İzmir filan da boşaldı abiler.
Bakınız, hemen de şimdi bakıyorum pencereden… Karpuzcunun, kavuncuyu kovaladığı, komşunun 3 çocuğunun göz menzilinden –yine- kaybolan 3 kardeşini aradığı, dershaneye gidenlerle dershaneyi asanların –kerhen- selamlaştığı, o küçümen “sorma gir” sokağımız, “Şapka Kanunu” sonrası Cumhuriyet Bulvarı’na dönmüş.
Kediler bile büyüklerinin elini öpmek için barınağa gitmiş sanki…
Köpecikler dersen, kuytuda
Sadri Alışık, Çolpan İlhan’a söylermiş, Lemi Atlı’nın bu hicaz şarkısını.
Ve eklermiş ardından, amaneeey:
“Sen tek nüshasın...”O zaten, kocasının sesiyle demlenen koyu, buğulu namelere alışık.Sadri dersen, “Uzun hikaye abi...”
* * *
Çolpan İlhan’ın yürek enfaktı ile hayata veda ettiğini öğrendiğimde, Dost Kitabevi yayınlarından çıkan “Kahkaha ve Hüzün: Sadri Alışık”ı yeniden elime aldım.Nişantaşı’nda bir kafede “Evet” demiş Alışık’a; sonra yağmurun altında yürüyerek Dolmabahçe’ye inmişler...
Gönlübol, sohbeti kavi adammış Sadri Alışık:“Bütün bi ömür sabahları evden çıkarken karısının boynuna sarılan, akşama eve milyoner gireceğim diye hayaller kuran, sonra gün kararırken meyhane köşesinde rüyasını cilalayan, yenik bir adamın hikayesi benim hikayem.”
Havamızdan, suyumuzdan...Denizimiz yoktur ya, doyamayız bir türlü suya.
Ama öyle “Denizi olmayan şehirde nasıl yaşıyorsunuz?” burun kıvırmalarına da, kaldırırız hemen kaşları:
“Balık mıyız la biz, suyu mu çıktı Angara’nın...”
Avrupa’nın en büyük fıskiyesini dikeriz Gölbaşı’na...
İki fıslar bozulur, yatar kıyıda Mad Max seti misali...
Ne gam, severiz dümen suyunda seyretmeyi.
Zaten, Hades’in ülkesindeki, üzerinde "Sakın içme" yazılı “Unutuş Çeşmesi”nden kana kana içmiştir, çoğumuz.
Ne “Ben hiç değişmedim, 7’sinde neysem 70’inde de oyum” deyip, değişime karşı durmaktan paye çıkarabilir.
Ne de “Her değişim iyidir, sonuna kadar destekliyorum”la "ilerici" filan olabilir...
* * *
Şu yarım asırlık ömrümde, evinde telefon olanların parmakla gösterildiği, şehirler arası görüşmelerin PTT’de en az yarım gün beklenerek yapıldığı dönemlerden geldim.
Lisede tanıştım, siyah-beyaz televizyonla...
Fotoğraf çekmenin, -makine olsa bile- negatif filmlerin alım-basım maliyeti nedeniyle lüks, zahmetli olduğu zamanları yaşadım.
Daktilodan bilgisayara, oradan dünyayı ekrana getiren internete, kelamını-meramını dünyaya taşıyan sosyal medyaya...Hızla değişti hayat ve bu değişim 10-15 yıllık bir zaman dilimine sığdı.
Rock müziğin karizmatik ismi Hayko Cepkin de twitter hesabından anında, “Bu haberdeki mekan ve organizasyon ile alakamız yoktur. Tahminen 'Tavernacı Hayko (Tataryan) abi' ile karıştırdılar ‘yine’… Haahahahah” açıklamasını yaptı.
Sonra da sürekli başına gelen bu duruma tatlı sitemini, aynı kahkahalı söylemiyle sürdürdü:
“Ulan memlekette topu topu 5 tane Hayko var, Üçü devamlı birbirine karışıyor , diğerleri napıyor acep…”
Cepkin’in ardından adaşı yazar Hayko Bağdat’a açtığı pasla, twitterda esprili bir muhabbet başladı:
Cepkin: "Ya benim adımı yazıp, senin (Hayko Bağdat) fotonu koyup, geceye de Tavernacı Hayko’yu çıkartsalar… Ne olur, de bakim?”
Bağdat: “Süper ortam olur. Ben kesin gelirim o gece eğlenmeye:)”
Cepkin: “Pekiii, senin adını yazıp, Tavernacı Hayko’nun fotoyu koyup, gece zart diye ben çıksam onu hayal edebildin mi?”
Bağdat:
Sinema salonunun bine yakın koltuğu hıncahınç dolu...
Ankaralı yeni açılan, modernliği, özgün dekoru, perdesi, rahat, büyük koltuklarıyla daha da devleşen salonuyla pek emsali olmayan sinemada Ertem Eğilmez’in “Hababam Sınıfı”nı izlemeye gelmiş.
Film, Akün Sineması’nda tam 26 hafta gösterimde kalıyor.
FRİGO BUZUN SATILDIĞI TEK YER
O yıllarda tarihe karışan “frigo buz”un da satıldığı tek yerdi Akün.