Paylaş
Ne “Ben hiç değişmedim, 7’sinde neysem 70’inde de oyum” deyip, değişime karşı durmaktan paye çıkarabilir.
Ne de “Her değişim iyidir, sonuna kadar destekliyorum”la "ilerici" filan olabilir...
* * *
Şu yarım asırlık ömrümde, evinde telefon olanların parmakla gösterildiği, şehirler arası görüşmelerin PTT’de en az yarım gün beklenerek yapıldığı dönemlerden geldim.
Lisede tanıştım, siyah-beyaz televizyonla...
Fotoğraf çekmenin, -makine olsa bile- negatif filmlerin alım-basım maliyeti nedeniyle lüks, zahmetli olduğu zamanları yaşadım.
Daktilodan bilgisayara, oradan dünyayı ekrana getiren internete, kelamını-meramını dünyaya taşıyan sosyal medyaya...
Hızla değişti hayat ve bu değişim 10-15 yıllık bir zaman dilimine sığdı.
* * *
Ama aklımızda, fikrimizde, siyasi bakış açımızda benzer bir değişimin yaşandığını söylemek güç.
Çünkü değişimi doğru anlamak, irdelemek ve bünyeye almak yaman mesele. Uzun, zorlu, çoğu kez sancılı bir süreç.
Bir de rüzgara göre yön değiştirme meselesi var ki... Ona “değişim” demek, kafi de değil, doğru da...
Özürle noktalanan bir değişim hali twitterda yeni yaşandı.
Geçen yıl haziran ayında, telefonla bağlanarak TV’de Başkan Melih Gökçek’le hararetle tartışan Nihat Doğan, bir yıl sonra twitter üzerinden özür diledi.
Türkçe’sine, imlasına dokunmadığım mesajlar şöyle:
Nihat Doğan: “Syn baskanim @06melihgokcek e yapmis oldugum nezaketsizlikten dolayi da tum kamuoyu onunde kendisinden ozur diler saygilarimi sunarim..”
İMelih Gökçek: “Her zaman söylüyorum.Özür dilemek fazilettir. Kamuoyu önünde nezaketsizlik yaptığını itiraf etmek büyüklüktür. Nihat Doğan özrünü kabul ettim.”
Nihat Doğan: “Ozur dilemek kadar ozru kabul etmekte son derece buyuk buyuk bir erdemliktir bundan dolayi cok tsk ederim Syn baskanim.”
* * *
Özürle ve özrün -tadını çıkararak- kabulüyle tatlıya bağlanan mesele neydi peki?
TV’deki tartışmanın temelinde, Doğan’ın Gezi eylemleri sırasında attığı ama doğru olmadığı ortaya çıkan “Panzer tarafından ezilen Aylin kardeşimiz hayatını kaybetmiş, laneti tüm faşistlerin üstüne olsun” “twit”i vardı.
Gökçek o zemindeki haklılığı nedeniyle gayet sakin, Doğan celalliydi. Devamı da twitter’dan geldi:
“Sizin kanalınızda canlı yayında kapışalım, 30 dakikada siyasi hayatınızı bitirmezsem namerdim...”
* * *
Doğan o süreçte twitterda da Gezi eylemini destekliyordu. Özetle aktarıyorum:
“O ağaca kıymak insanlığa kıymaktır. İçki satış saatinde dini istismar eden ey iktidar, Allah’ın bize secde ederler dediği ağaçları kesip AVM yapmak Allah’a karşı gelmek değil mi?
Ağaçların onuru faşizmi yenmeye yetmeyebilir ama en azından safımız belli olsun. Bu gece ben de Gezi Parkı’nda olacağım...”
* * *
Bir yıl geçti. Geldik bugünlere; 2014’ün 20 Temmuz’una...
Nihat Doğan’ın hedefinde bu kez, geçen yıl “Bu gece ben de oradayım” dediği Gezi eylemini desteklediği gerekçesiyle sanatçı Tarkan vardı.
Tarkan’ın resmi hesabına, “Gezide ağaçlar icin sokağa inen adam, Gazze’deki bu bebeklerin 4 ağaç kadar değeri yok mu? Rihanna’dan utan Fantacı...” mesajını salvoladı.
Ve devam etti Gezi’nmeye: (Özetliyorum)
“Ağaclar kesiliyor,rahat içki içemiyoruz, twitter, youtube yasaklanıyor, iktidar iyice otoriterleşiyor diye zırt pırt sokakları terorize edip eylem yapanlar, bu acı karşısında Israil’i kınamıyorsa, dünyanın en şerefsiz, haysiyetsiz insanları, İsrail ve ABD'nin itleridir, köpekleridir.
Gezi’de biber gazı tahlili yapan kahpe dünya RTE diktatör diyorken, bebek katili Netanyahu’yu ve Gazze’de şehit olan bebekleri görmüyor...”
* * *
Doğan’ın değişiminin nedenlerini elbet bilemem. Derdim, bu konuda atıp-tutmak, varsayımlarla yargılamak da değil.
Ve değişim önemli, ötesi kaçınılmaz. Hepsi tamam da...
İnsicam, tutarlılık, değerler, deneyime/birikime dayalı süreklilik ihtiyacı gibilerinden bir şeyler de var.
Paylaş