Paylaş
Sadri Alışık, Çolpan İlhan’a söylermiş, Lemi Atlı’nın bu hicaz şarkısını.
Ve eklermiş ardından, amaneeey:
“Sen tek nüshasın...”
O zaten, kocasının sesiyle demlenen koyu, buğulu namelere alışık.
Sadri dersen, “Uzun hikaye abi...”
* * *
Çolpan İlhan’ın yürek enfaktı ile hayata veda ettiğini öğrendiğimde, Dost Kitabevi yayınlarından çıkan “Kahkaha ve Hüzün: Sadri Alışık”ı yeniden elime aldım.
Nişantaşı’nda bir kafede “Evet” demiş Alışık’a; sonra yağmurun altında yürüyerek Dolmabahçe’ye inmişler...
Gönlübol, sohbeti kavi adammış Sadri Alışık:
“Bütün bi ömür sabahları evden çıkarken karısının boynuna sarılan, akşama eve milyoner gireceğim diye hayaller kuran, sonra gün kararırken meyhane köşesinde rüyasını cilalayan, yenik bir adamın hikayesi benim hikayem.”
Sevdalısı yaman karakter, elbet; Turist Ömer, Gönlübol Arif, Ofsayt Osman, İstanbul efendisi Haşmet İbriktaroğlu, Şoför Ali, Balıkçı Ahmet...
Ama İlhan, “Jean Gabin’im” diye severmiş kocasını, öyle sevecenleşirmiş.
* * *
Sabahtan planlanan mezeler hep Çolpan’dan...
Öyle gecelerde ne zaman bulutların arasından sıyrılan yıldızları, “ay”ı görse, çağırırmış karısını; “Bak...”
Çolpan, Çoban Yıldızı demek ya...
Muhabbetin sabahında, Sipahi cigarasının sisini bastıran kızarmış ekmek kokusu.
* * *
“Yalnızlar Rıhtımı”nda başrolleri paylaşmışlar.
Aynı mahallenin çocuğu, “Kontes” ile “Kaptan”... (Alışık’ın babası sahici kaptan, bu arada...)
O filmin jeneriğinde ağabeyinin yazdığı dizeleri okumuş İlhan:
“Martılar çığlık çığlığa her akşam /bir büyük rüzgar dağıtır şarkılarımı (...) /Bir sabah yapayalnız öleceğim belki /ardımdan ağlayacak yalnızlar rıhtımı...”
İlhan’ın oyalı yüzünde, ağabeyi Attila İlhan’dan (da) gelen aşkın, hüznün dizelenmiş, bir surete yerleştirilmiş halinin gezindiğini düşünürüm hep.
Trend yaratıcısı Baltasar Gonzalez, Beren Saat’i Audrey Hepburn’a benzetiyor ya...
Bakarım, fotoğrafına... Hissimce, o koyu ama pırıltı gözleri, ince, zarif silüetiyle Çolpan İlhan’dır o.
* * *
Alışık hastayken, Çolpan İlhan aylarca hastanede; “bir yün çorap, bir eşofman altı...”
Bir gün duyurmuş gazeteler ölüm haberini:
“Turist Ömer cennette”
Kamelyalı Kadın da gitti, şimdi...
Alışık’ın da, İlhan’ın da hayatı, çoğu bugün bilmem kaçıncı sınıf sayılan senaryolara/çevrimlere mahkum geçmiş olsa da, Sait Faik’in “Çok sevdim be abi” hikayelerinden izler bulurum, filmlerinde...
Peşisıra Attila İlhan’dan bir dize gelir:
“Kadehlerde rakı /nazlı beyaz /vaniköy korusunun ‘teşrinler’deki sisi
/gramofonda incesaz /meyhane musikisi
o şenliklerden heyhat kim kaldı?”
Paylaş