Paylaş
Şöyle boşaldı, böyle boşaldı, orası boşalmadı da, şurası boşaldı…
“Gelenler, gideni aratıyor mu”, orası muamma.
Ha, bir de bayram haftasonu ile birleşince “erken boşalma” haberleri var ki, manşeti görünce oğlunun gözünü kapatırsın.
* * *
Mesele boşalmaksa; belki siz fark etmediniz ama Ankara, İzmir filan da boşaldı abiler.
Bakınız, hemen de şimdi bakıyorum pencereden… Karpuzcunun, kavuncuyu kovaladığı, komşunun 3 çocuğunun göz menzilinden –yine- kaybolan 3 kardeşini aradığı, dershaneye gidenlerle dershaneyi asanların –kerhen- selamlaştığı, o küçümen “sorma gir” sokağımız, “Şapka Kanunu” sonrası Cumhuriyet Bulvarı’na dönmüş.
Kediler bile büyüklerinin elini öpmek için barınağa gitmiş sanki…
Köpecikler dersen, kuytuda Kurban Bayramı’nı beklemekte.
* * *
Peşisıra, “Bayramda tatile gidemedim diye üzülmeyin” haberleri…
Kalanlar için en geyiğe teşnesi de, “Bayramda müzeler açık” derlemesi.
“Türkler pek müze sevmez” önermesinin istatistik yıllığına dönüştüğü, benim tarihi ama yalnız ülkemde anca “ders, hoca zoruyla” gitmişizdir oralara.
Yok, yaş alıp nostalji istiap haddini aşınca, “Oralarda, bizim gibi, bize benzer bir şeyler var mı” diye bakmışlığımız da vardır ama…
Yine de ne zaman gitsem, kapıda sigara içen ziyaretçi sayısı, içerdekilerden fazla gelir bana.
Müzelerin de müzelik olduğu demlerdeyiz herhalde, ne diyeyim.
* * *
Ramazan Bayramı mı, Şeker Bayramı mı münazarasına kafa atan basın ise, “Ah nerede o eski bayramlar” makamından yürür sütunlarında.
Tevellüdü “Rumi” yazarlar, notlarını kaybetmiş, belleği her yıl eksilen vakanüvisler gibi koşturur, arşive de… Bakar ki, orası bilgi işlem merkezi olmuş.
O bayramlar, akidelerini çoktan bitirmiş, bayramlık mendilini çoktan sallamıştır. O güzel kavuklular, pişekarlar, o güzel gözlü merkeplerine binmiş çoktan kaybolmuştur ufuktan.
Çünkü hayattır, değişir.
Aslolan çocukluğumuzu, o güzel, sümüklü günlerimizi aramaksa, bayramları buna alet etmeyelim lütfen.
27 Mayıs niye ki ne bayramdı, 1 Mayıs ne zaman bayramlıktan çıkarıldıydı, Nevruz örs dövülerek mi kutlanır, sokakta adam dövülerek mi... Tarihimiz zaten sabık bu konuda.
Derler ya; tüm yurtta, yavru vatanda ve yabancı temsilciliklerimizde –bugünkü haliyle- “idrak edelim”, bayramları…
Sana da yeter, bana da yeter.
* * *
Dönelim, şu bayramda boşalma meselesine…
Şu ya da bu nedenle, birden bire boşalan şehirler, “Aman da aman, çocuklar olmayınca okulumuz ne güzelmiş” diyen bıkkın öğretmen misali, sevindirir çoğu insanı.
Ben pek öyle hissetmem.
Çünkü şehirler, insan manzaralarıyla (da) farklılaşır, zenginleşir yek diğerinden.
Nazım Hikmet’in o güzelim imgelemesi gelir hep aklıma:
“Yeryüzünün en güzel şehirlerinden biri boşaldı /içinden elini çektiğin bir eldiven gibi boşaldı…”
İçinde eli olmayan bir eldiven... Mümkün mü öyle şehirle tokalaşmak?
Paylaş