Paylaş
İki yıl önce İzmir Gaziemir’de yaşayan H. A., parkta “kahkahalar atan” çocukları polise şikayet etti.
En küçüğü 9, en büyüğü 13 yaşında...
Belli, H.A. gülümserken eliyle ağzını kapatan, belki gülene de "Kapat şu ağzını" diyen yetişkinlerden.
Unuttuğu ve ansızın çocuklardan duyduğu kahkahaları, üşenmemiş teybe de kaydetmiş. Suç kanıtı olarak.
Çocuklara “saldırmamak için kendini zor tuttuğunu” söylüyor, ifadesinde...
Ve polis, bu ihbar üzerine ani bir operasyonla yakalıyor “kahkaha çetesi”ni.
Gözaltına alıyorlar, Adli Tıp’a götürüyorlar.
Savcı salıyor çocukları.
Ama haklarındaki yasal takibat sürüyor, takipsizlikle noktalanıyor.
Eh, bu hal olağanüstü normal.
Çünkü “kahkaha çetesi” tehlikeli. Bulaşıcı üstelik...
Hem, “Bu kadar, neye gülüyor ki bu çocuklar, niyetleri ne, edep-adap nerede”...
* * *
Pek şaşırmamıştım, haberi okuduğumda.
Bizde Gaziemir’deki gibi “kahkaha operasyonu” haberlerine de rastlarsınız.
Fotoğraf çektirirken bile gülümseyemeyen, hatta ilk (ve muhtemelen tek) gülümsemesi haber olan politikacılara da...
“Dişlerimi, sadece dişçim görmüştür” desem, koşup beni omuzlarına alacak cemiyet bile bulunur bu ülkede.
* * *
Ve böyle yarım kalır, doğmadan batar, zaten seyrek olan, aykırı sayılan gülme /gülümseme ihtimali...
Sonra da kahkahayı, anca komedi dizilerinin dijital efektlerinden duyarız.
Ya da kahkahamızı, cast ajanslarından kiralanan seyirciye -parasıyla- attırırız, çaresiz...
* * *
O nedenle, Kemal Burkay’ın şiiri, Sezen Aksu’nun sesiyle sızar, koyar içimize:
“Gülümse, hadi gülümse /Bulutlar gitsin /Yoksa ben nasıl yenilenirim /Hadi gülümse...”
Aynı nedenle, karşılığını alamadığımız mağlup tebessümlerimiz büker boynumuzu... Mahçup kalırız. Yarım kalırız, donan gülümsememizle...
Gülmek, tutum ve davranışın kentsel SİT alanı olur, usulca.
Oysa “Kahkahalar Kralı”mız bile vardı bizim. Tebaası, dünyadaki nice krallığa, sultanlığa hala fark atar.
Kemal Sunal’ın o eski filmleri prime time’da bugün de özlemle seyrediliyorsa, kuşkusuz var bir hikmeti.
* * *
Uzmanlar araştırmış.
Bir yetişkin, normal şartlarda günde ortalama 15 kez gülümsüyor /gülüyormuş.
Bir çocuk ise 400 kez...
“Büyüdükçe” yitirdiklerimiz, sizce sadece bu aritmetikten mi ibaret?
Yoksa, hepimizin farklı ölçülerde yitirdiği, ah o gönül berraklığı mıdır...
Paylaş