Bina 1870’den önce yapılmış. Mustafa Kemal’in babası Ali Rıza Efendi evi kiralamış. Selanik o sırada Osmanlı toprakları içinde.
Balkan Savaşı sonrasında ve Lozan Anlaşmasına göre, Selanik, dolayısıyla ev Yunanistan’a kalıyor. Yunan hükümeti evi Yunanlı bir aileye satıyor.
1933 Cumhuriyet’in onuncu yılı. “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” coşkusunun yaşandığı dönem. Aynı yıl Selanik’te Balkan Konferansı toplanıyor.
DOSTLUK ANISINASelanik Belediyesi hem bu konferans nedeniyle, hem de Türk-Yunan Dostluğu anısına evin kapısına mermer plaka çakıyor:
“Türk Milletinin büyük müceddidi ve Balkan İttihadı’nın müzahiri Gazi Mustafa Kemal bu evde dünyaya gelmiştir”.
Müceddid, yenileyen, kuran anlamında. İttihat, birlik anlamında. Müzahir, yardım eden, koruyan anlamında.
30’lu yıllarda Türk-Yunan Dostluğu bugünlere parmak ısırtırcasına, devam ediyor. Selanik Belediyesi evi sahibinden satın alıyor ve 1937’de Atatürk’e armağan ediyor. Yunan Hükümeti’nin izniyle elbette.
- Çarşamba, Yeşilırmak Havzası.
- Batman’da son yapılan TOKİ konutları.
- İmara açılan Kocaeli’ndeki bölge.
- Yusufeli ilçesi.
- Ankara, Pursaklar.
- İstanbul, Beşiktaş dolgu alanı.
- Eskişehir, Yapracık.
Dere yazları kurumaya yüz tutuyor. Bahar ve kış aylarında dağlardan gelen sularla dere taşıyor. Bu yaz, dün sabaha karşı Samsun’da metrekareye 48.5 kilo yağmur yağıyor. Mert Deresi taşıyor.
Derenin taşmasıyla birlikte, iki yıl önce yapılan TOKİ evlerini su basıyor. Evleri korumak üzere yapılan bentler ve köprü yıkılıyor.
Sorun burada. Evler nereye yapılıyor? Dere yatağına ve kenarına. Ne zaman yapılıyor? Kentsel dönüşüm sürecinde.
Kentsel dönüşüm, gecekondular ve dayanıksız evler yıkılacak, yerine çağdaş yapılarla, park ve bahçelerle, geniş ulaşım ağıyla kent yaşanabilir hale dönüşecek. Sel, deprem gibi doğal yıkım karşısında dayanıklı duruma gelecek.
TOKİ İLE ANLAŞMA
Bu amaçla Canik Belediyesi TOKİ ile anlaşıyor, oradaki gecekondular yıkılıyor. Bazıları eve karşılık ev, bazıları kredi ve başka çareler bularak 2.600 konutun yapıldığı TOKİ evlerine taşınıyor. Gecekondulardan yaşanabilir evlere. Kentsel dönüşümün ilk ve temel adımı.
Üstelik konutları yapan TOKİ. On yıllık AKP iktidarının en başarılı kurumlarından biri. Öyle ki, TOKİ eski başkanı Erdoğan Bayraktar’ı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koltuğuna oturtuyor. Bayraktar bakan olduğundan bu yana, ağzından “kentsel dönüşümü” düşürmüyor. İyi bir amaç. Daha dün Bursa’da vurduğu kazma gibi.
DERELERİN İNTİKAMI
Tahliye kararı hapishanelerde aylar, hatta yıllardır yatan 37 bin tutuklu için umut kapısı, onların hayali.Bu hayali Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması destekliyor. Yargıçların eli kolaylaşıyor. Polise imza vermek gibi, adli denetimin üst sınırı kalkıyor. Henüz ceza almamış ve fakat hapis yatan tutuklulara tahliye yol açılıyor.Hâlâ devam eden pek çok davada, örneğin Silivri davalarında henüz karar yok. Ama, insanlar tutuklu. Şimdi karar olmamasına rağmen, tahliye edilebilirler. Aziz Yıldırım’ın tahliyesi, tutuklulara bu hayali aşılıyor. Ceza aldığı halde, tahliye ediliyor. Karar yok, tutuklular neden tahliye edilmesin?
Her gün birbiriyle çelişen pek çok hukuki tartışma yapılıyor. Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması şimdi tahliye tartışmasını gündeme taşıyor.
ASIL TEHLİKE
Buna karşılık, tutuklular için asıl tehlike başka.
Mahkeme ceza veriyor, hükümle birlikte tahliye kararı geliyor. Güzel. Yargıtay cezayı bozabilir. O açıdan tutuklulara fırsat tanıyor. Daha fazla mağduriyet önleniyor.
Aziz Yıldırım ve diğer sanıklar ceza alsa bile, şike davasında tahliye ediliyor.
Fenerbahçe’de bayram var, ama buruk bayram. Bayram, çünkü tahliye var. Buruk, çünkü Yargıtay kararı onaylarsa, Aziz Yıldırım’ın yeniden hapse girme ihtimali var. Yine de, hükmün geri bırakılması, beş yılda aynı suçu işlememesi gibi çeşitli ayrıntılar dikkate alınırsa, tahliye kararı Fenerbahçelileri ve Azız Yıldırım’ı mutlu ediyor. Bununla birlikte, verilen ceza, Aziz Yıldırım’a Başkanlık yolunu şimdilik kapatıyor. Fenerbahçe yaşadıklarını unutmuyor. Fenerbahçeliler şike davasından dolayı AKP’yi sorumlu tutuyor. Ve iktidarı özellikle maçlarda pek çok kez protesto ediyor. Fenerbahçeli Başbakan ile Fenerbahçe’nin arası açılıyor. Dün nabız yokluyorum, tahliye kararı, Fenerbahçe’nin Başbakanla arasını düzelteceğine ilişkin işaret almıyorum.
AVRUPA ŞANSI
Aziz Yıldırım’ın durumu dışında, Fenerbahçe’ye Avrupa şansı doğar mı?Verilen ceza şikenin varlığını kabul etmiş oluyor. UEFA geçen yıl Fenerbahçe’yi yasaklıyor. Şimdi UEFA yeniden değerlendirecek. Muhtemel kararlardan biri, Fenerbahçe’nin Avrupa’ya gidebilme fırsatının doğabileceği. Gidecek mi, gitmeyecek mi, UEFA ve yasalarla ilgili farklı spekülasyon yapmak mümkün. Süreç karışık ve her olasılığa açık. Dün TV’lerde yorumlara bakıyorum, kafalar karışık. Hepsi içerde ve dışarıda hukuk tartışması.
ÖYM İLE BİRLİKTE
Önceki gün Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılıyor. Türk yargı sistemine dönük en tartışmalı mahkemelerden biri tarihe karışıyor.
Nerede? İngiltere’de.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Kürt Sorunu çözümünde Meclis’teki partileri bir araya getirmek amacıyla adım atıyor, önce doğal olarak Başbakan Erdoğan’ı ziyaret ediyor. MHP ve BDP’ye gidecek ama, Kılıçdaroğlu’nun bu adımına özellikle MHP şiddetle itiraz ediyor. Kılıçdaroğlu’na gelen destek kadar, eleştiriler de var.
CHP’nin girişimi gündemin ilk sırasını alırken, Kılıçdaroğlu sürpriz bir ziyaretle karşılaşıyor.
Gaziler Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ediyor. PKK ile savaşta gazi unvanı alanlar.
Dramatik bir karşılaşma. Bir lider çıkıyor, “ben bu işi çözmek için her türlü adımı atacağım” diyor, o sorunda hayatını ortaya koyanlar, “nasıl çözeceksin” diye, o liderle buluşuyor.
Ben şimdi o görüşmenin ana hatlarını tutanaklardan aktarıyorum.
“BACAĞIM YOK”Görüşme gazilerin maddi sıkıntılarını anlatmalarıyla başlıyor. Bir gazi:
Bir üniversite öğrencisi herhangi bir konuda eylem yaptı mı, “örgüt üyesi” gerekçesiyle, anında yakasına yapışılıyor.
Ama demiş ki, “parasız eğitim istiyoruz”, ama demiş ki, “anayasada eşit vatandaşlık ilkesi olsun”, ama demiş ki, “füze kalkanına hayır”. Öğrencisin, pankart açıyorsun, slogan atıyorsun, o zaman sen örgüt üyesisin, gel bakalım.
Üniversite demek, genç demek, öğrenci demek, kendinde dünyayı devirecek güç görmek demek. Her görüşe açık, her olayda heyecan dozu yüksek, katılım tutkusuyla çoşmak demek. Saf, pür, sadece inançla, kurulacak yeni bir dünya ile dolup taşmak demek.
Artık değil. Artık bunlar suç. Düşüncesini açıklayan, camları kırmadan, çimenleri ezmeden slogan atan, pankart açan öğrencilere verilen cezalar, onların gelecekleri ile oynamaya kadar uzanıyor. Okuldan atılan, hatta elinden eğitim hakkı alınanlar var.
23 BİN REKORU
Hemen vurgulamak gerek. Erdoğan’ın Suriye’ye “artık vururum ha” tonundaki seslenişini Katar’a bağlı, Körfezin ünlü TV kanalı El Cezire ile birlikte Suudi Arabistan’a bağlı El Arabia canlı yayınlıyor. Bu iki kanalı Arap Dünyası yeteri kadar izliyor.
Dünkü Arap medyası ise, Erdoğan’ın bölge ile ilgili görüşlerine her zaman geniş yer verir ve büyütürken, dün düşük profilde yansıtıyor. Hele Suriye medyasında hiç yankı yok.Suriye’yi anlamak mümkün. Tanrı bizi korusun, tam devlet tekelinde bir medya. Ama, Arap Dünyasına bakınca, Gazze hariç, Araplarda yansıtma tonunun düşük kalması düşündürücü. Biz kendi içine kapanmış, kendi dünyamızda top çevirirken, Arap Dünyasındaki değerlendirmeyi Dışişlerinin dikkatine bırakmak en iyisi.
Arap medyası düşük profilde veriyorsa, belli ki, hükümetleri de bize uzak bakıyor. Demek ki, Dışişlerinin Suriye politikasına Araplar katılmıyor. Tayyip Erdoğan onlara da fırça atar mı?
Sunni desteği
Suriye’de bazı siteler “Erdoğan klasik olarak bize tehdidini tekrarladı” havasında. Uçağımızın düşürülmesini resmi Suriye ağzından değerlendiriyor, Türkiye’nin tezlerini görmüyor. Normal.