HSYK önceki gün yargıç ve savcılarla ilgili düzenlediği atama kararnamesi ile 2 bin 335 yargıç ve savcının yerini değiştiriyor. Bu çok yüksek bir rakam.
Türkiye’de son verilere göre, 7 bin 104 yargıç, 4 bin 226 savcı var. Toplam 11 bin 330. Önceki gün yayınlanan kararnamede 2 bin 335 yargıç ve savcının yeri değiştirildiğine göre, her beş yargıç ve savcıdan birinin yeri değişmiş oluyor. TV’lerdeki yorumlara bakıyorum, adına “yaz kararnamesi” deniyor, “normal atamalar” olarak niteleniyor. Bu kadar yüksek sayıda atama normal mi?
Ayrıca, atamaların bir bölümünün yargıç ve savcıların kendi istekleri olduğu belirtiliyor. İsteğe bağlı atama sayısı ne kadar, açıklansa, iyi olur.
Buna karşılık, istek dışı atamalarla ilgili bilgiler de, merak konusu.
FARKLI ÖLÇÜLER
Baktıkları davalar itibariyle toplumda öne çıkan bazı özel yetkili yargıç ve savcılarla ilgili haberler ön planda.
“Özel yetkili mahkemelerin sakıncalarını anlatmaya çalıştım, ama ikna edemedim”.Kaderin cilvesi, ikna edemediklerinden biri, dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Gül’ün bu sözleri söylediği sırada hemen yanında oturuyor, Uzlaşma Komisyonu üyesi olarak. Muhtemelen, Gül’ün asıl ikna edemediği Başbakan Erdoğan. Bunca uygulamadan sonra, dış baskılara artık direnemeyen Erdoğan şimdi ikna olmuş görünüyor, “özel yetkili mahkemeler kaldırılabilir” noktasına geliyor.
Gül-Erdoğan farkını yansıtan önemli bir açı.
GÜL’DEN LAİKLİK VURGUSU
İkinci fark yine aynı görüşmede ortaya çıkıyor. Bu kabulden bir kaç gün önce Erdoğan “partili Cumhurbaşkanı” fikrini ilk kez ağzına alırken, Gül tam ters tonda:“Cumhurbaşkanı parti mührü taşımasın”.Gül’ün doğrudan siyasal rejime yönelik, can alıcı sözleri ise, şu vurgusunda:
“Yeni anayasada da demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkeleri vazgeçilmez”.Bu çok temel görüş, komisyon üyelerinin Tayyip Erdoğan’la görüşmesinde gündeme gelmiyor. Erdoğan böyle bir vurguda bulunmuyor.
ERDOĞAN-KART TARTIŞMASI
Bir başka TV kanalına geçelim. O kanal AKP’nin on altı mitingini canlı yayınlarken, CHP’nin tek bir mitingini veriyor, diğer partiler canlı yayında yok. Onlar cansız.
Geçelim bir başka TV’ye. Bu kanal AKP mitinglerini dört saat 21 dakika, CHP’nin tek bir mitingini 4 dakika, nasıl olduysa, MHP’nin beş mitingini 56 dakika yayınlıyor.O kadar çok örnek var ki, bir kanal AKP’ye sekiz saat 41 dakika, CHP’ye 9 dakika yer verirken, bir başkası AKP’ye yedi mitingde beş saat 52 dakika, CHP’ye 11 dakika ayırıyor.
Yayın süresi dışında, yayına katılan konuklar açısından durum farklı değil. Bir kanalda AKP’den on beş aday konuk, CHP’den üç. Başka bir kanalda konuk sayısı 12’ye 2 yine AKP lehine. Hele bir kanal rekor kırıyor, 17 AKP adayı 15 saat 30 dakika konuşurken, aynı kanalda bir CHP’li aday 14 dakika konuşuyor. Ne adalet, nasıl eşitlik ama.
RTÜK GÖREVİNİ YAPMADI
Geçen yıl seçim dönemi.
Cumaları bazı dükkanlar camekanlarına açıklama asıyor, “namazdayım, döneceğim”. Yıllardır tanıdığım insanlar, genellikle iş adamları ve bürokratlar, aniden
Cuma seferine çıkıyor.
Bazı lüks tatil köylerinde denize kadınlar ayrı, erkekler ayrı giriyor. Ayrı girmek şart değil ama, isteyenlere böyle bir ortam sağlanıyor.
Anadolu’da bazı resmi yemeklerde kadınlar ayrı yerde oturuyor, erkekler ayrı. Diyanet İşleri Başkanı kürtaj fetvası yayınlıyor. Kürtaj gibi, bir yandan sağlık, diğer yandan kadınları ve aileyi ilgilendiren bireysel konu devlet sorununa dönüşüyor. İktidar, yedeğine Diyanet İşlerini alarak, halkı din üzerinden kürtaja karşı ikna etmeye çalışıyor.
Sarışın, güzelliği ve yaşadığı olaylarla bir zamanlar dünyaya damgasını vuran bu kadın dört, beş yıl önce Ukrayna Başbakanı Yuliya Timoşenko. Geçen Ağustos’tan beri hapiste.
Sarışın, güzel kadın 2009’da Rusya ile doğalgaz anlaşması imzalıyor. O zaman Başbakan. Büyük siyasi rakibi var, rakip değil, düşmanı. Seçimlere hile karıştırdığı iddiasıyla iktidarı ele geçiren Viktor Janukoviç. Yeni başkan Timoşenko’yu hapse attırıyor. İmzaladığı doğalgaz anlaşmasında yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle.
FACİA ZİNCİRİVerilen ceza rezalet. Yedi yıl hapis, üç yıl sürgünde çalışma zorunluluğu, 142 milyon Euro tazminat, cezaların bitiminden sonraki yedi yıl siyaset yasağı.
Hapishane verilen cezayı aratmıyor, tam facia. Hücrede sürekli ışık yanıyor. Yemekler yenecek gibi değil. Hücrede hiçbir hakkı yok, okuma dahil.
Ukrayna medyası Janukoviç’in emrinde. Gün geçmiyor ki, TV’lerde Timoşenko için bir suçlama yayınlanmasın.
Suçlamayı sağlama almak üzere, Timoşenko ile birlikte, üçü eski bakan, yirmi kişi daha hapse atılıyor.
Uygulamalar Helsinki İnsan Hakları Komitesinin dikkatini çekiyor. Komite Ukrayna’ya gidiyor, doğalgaz anlaşmasında hiç bir yolsuzluk dikkatlerini çekmediği gibi, davanın görülme biçimi, verilen ceza, hapishane koşullarının adalet ve hukuk kavramıyla bağdaşmadığını belirliyor.
Bu durum pratikte valilerin CHP il başkanı gibi davranmalarına yol açıyor. Çünkü valileri Cumhurbaşkanı atıyor. Yukarıdan aşağıya, kademe kademe parti tüm devlete egemen oluyor. İşin kötüsü bu sistemi denetleyecek, dengeleyecek mekanizmalar yok. Zaten kısa sürede demokrasi adı altında otoriter yönetim tüm haşmetiyle ülkeye çöküyor.
İsmet Paşa’dan sonra Celal Bayar her ne kadar Demokrat Parti Genel Başkanlığından istifa etmiş olsa bile, partili kalıyor, yanından ayırmadığı “DP Bastonu” dönemin simgesine dönüşüyor.
Bunlara tepki, 1961 ve 82 Anayasaları Cumhurbaşkanının partisinden ayrılma şartını getiriyor. Şimdi benzer hırs Tayyip Erdoğan’da. Geçen akşam TV’de “partili Cumhurbaşkanı” modelinden söz ediyor.
BAŞKAN BABA
Erdoğan’a artık Başkanlık bile az geliyor. Her şey ondan sorulacak. O şöyle bir hülya peşinde:
Bu, Amerikan Maslahatgüzarının 14 Haziran’da Ankara’da vereceği kokteylin davetiyesi. Belli sayıda kişiye gönderiliyor. Davetiyeden anlaşılıyor ki, bizim yargıç ve savcılarımız Amerika’ya gitmiş, orada bir değişim programına katılmış.
Ülkeler arasında yargıç ve savcılar için değişim programları aslında normal. O kadar normal ki, Hindistan’da Bangalore kentinde bu gibi değişim programları etik kurallara bağlanıyor. Ülkelerin birbirine deneylerini aktarması, adalete erişim açısından “denetlenebilir adalet mekanizmasının yaratılması” amacıyla ilkeler belirleniyor.
Avrupa Konseyi de, özellikle savcıların bu programlara katılmaları halinde, ne gibi kuralların uygulanması gerektiğine ilişkin Budapeşte’de bir dizi karar alıyor.
ŞEFFAF OLACAKBangalore ve Budapeşte’de öne çıkan başlıklar özetle şöyle: Değişim Programları şeffaf olacak, denetlenebilir olacak, hangi eğitimin verildiği kamu oyuna açıklanacak.Madem şeffaflık, böyle bir davetiye gönderildiğine göre, bizim yargıç ve savcıların değişim programı çerçevesinde Amerika’ya gittiği kamu oyuna açıklanmış olmalı. Araştırıyorum, böyle bir açıklamayı hatırlayan yok. Türkiye’de bunca olay arasında açıklama gözlerden kaçmış olabilir.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bugün ziyaretine gideceği Başbakan Erdoğan’a bu ve bunlara benzer bir öneri paketi götürmüyor. Madde madde şunları yapalım, görüşmesi değil. Terörü çözmek için masaya oturalım, otururken şöyle oturalım, tarzında yöntem arama görüşmesi.
Sadece somut iki önerisi var CHP’nin. Meclis içinde bir komisyon, Meclis dışında bir komisyon. Her iki komisyona da hükümetten, partilerden, sivil toplum örgütlerinden katkı sunulacak. Örneğin, hükümet Meclisteki komisyona “ben şu adımları attım, bundan sonra şunları yapacağım” diye bilgi verecek. Meclis dışındaki Akil Adamlar Komisyonuna ise, sivil toplum örgütleri önerilerini sunacak.
Bu bilgiler Meclis’te toplanacak, uygulanabilir bir pakete dönüşecek. Model bu.
OLUR MUBu girişimin mimarlarından CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu dün bana telefonda: