Yalçın Doğan

Çankaya çatlayan vazoyu sergiledi

31 Temmuz 2012
ATAMALARDA düşüncesi artık pek sorulmuyor. Önüne dosya geliyor, ister istemez imzalamak gerektiğini hissediyor. Hatta, kendi istekleri bile eskisi gibi kolayca yerine gelmiyor.

-Numan Kurtulmuş’un AKP’ye davet edilmesine gönül koyuyor.-Anayasa Mahkemesi’nin kendisine Cumhurbaşkanlığına yeniden adaylık yolu açması karşısında, AKP’den yükselen olumsuz sesler, onu üzüyor.Ve dün Abdullah Gül tavrını netleştiriyor, yukarıdaki ve muhtemelen başka nedenlerle Gül ile Tayyip Erdoğan arasında çatlayan vazo topluma servis ediliyor.

Gül’ün yakın danışmanı Ahmet Sever dünkü Vatan’da sıkı dostu Ruşen Çakır’la yaptığı sohbette “Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini” söylüyor.

Cumhurbaşkanlığı planlarını bozacak bu sözleri Ahmet Sever’in kendiliğinden söylemesi söz konusu bile değil, bu sözlerden Gül’ün yüzde bin beş yüz haberi var.

ÇELİK’E KARŞI SEVER

Danışmanının açıklamasına gelinceye kadar, perde arkasında ki, Sever’in sözlerine yansıyor, Gül kırgın.

Yazının Devamını Oku

Asıl sorun: Her beş Kürt’ten biri

28 Temmuz 2012
BİRLİKTE yaşadığın Kürtler ne alemde? Bırak sen şimdi Kuzey Suriye’yi, Barzani’yi filan da¸ sen kendi içinde bak. Kendine baktığında ne görüyorsun?

Her gün terör saldırısı, her gün şehit, her gün askeri harekat, mayın, top ve silah sesleri arasında birlikte yaşadığın Kürtler ne düşünüyor?
Bir süre önce bu yönde yapılan bir kamu oyu araştırması içerdeki sorunun gün geçtikçe daha fazla ciddiyet kazandığını gösteriyor.
- Türklerin yüzde 63’ü “Kürt Sorunu var” diye düşünüyor. Hâlâ yüzde 63 ise, geri kalan yüzde 37 nerede yaşıyor? Her gün dinlediği ve okuduğu şehit haberlerini nasıl yorumluyor, garip. Buna karşılık, Kürtlerin de yüzde 78’i “Kürt Sorunu olduğunu” düşünüyor. Bu oran da düşük.
- Çoktan unutulan Kürt açılımını halkın yüzde 32’si hâlâ destekliyor. Buna karşılık, büyük bir kitle açılımın kötü yönetildiğinde buluşuyor.

KOMŞULUK, EVLİLİK

- Kürtlerin yüzde 47’si, kendilerine farklı davranıldığına inanıyor. Yüzde 28’i kamu hizmetlerinde ayrımcılığa uğradığı inancında.
- Bu inanca rağmen, Türklerin yüzde 82’si, Kürtlerin yüzde 95’i diğer tarafın komşuluğundan şikayetçi değil. Karşılıklı kız alıp vermeye olumlu bakanların oranı daha da yükseliyor. Birlikte yaşamayı vurgulayan bu göstergeler, araştırmada elde edilen en ferahlatıcı yön.

Yazının Devamını Oku

Mezhep temelli politika

27 Temmuz 2012
YIL 2006. Bir TV konuşmasında Tayyip Erdoğan Kürt liderlerini değerlendiriyor:

“Biz aşiret liderlerini muhatap almayız”.
Aşiret liderleri, Talabani ve Barzani. Arada aşiret liderlerinden Talabani Irak Cumhurbaşkanı, Barzani Kuzey Irak Özerk Kürt Yönetimi Başkanı oluyor.

İkisi de, zaman zaman Ankara’nın konuğu. İkisine de, zaman zaman güven duyuluyor, kucaklaşmalar birbirini izliyor. Kürtlere hoş gelen deyimlerle, “Mam Celal, Kak Mesut” diye hitap ediliyor.

Hem Mam Celal, hem Kak Mesut ara sıra Türkiye’yi memnun eden sözlerle, PKK terörüne karşı tavır alıyor. Ne zaman ki, PKK Kuzey Suriye’ye yerleşiyor, Kak Mesut baklayı ağzından çıkartıyor:

Yazının Devamını Oku

4. Hamlede PKK Toprak Sahibi

26 Temmuz 2012
“Bundan sonra stratejik üssümüz Suriye olacaktır. TC’ye karşı savaşı Suriye’den yöneteceğiz”.

Türkiye Suriye’yi düşman ilan etmeden çok önce, daha 2010 yılında PKK “4. Stratejik Hamle” adı altında, örgütüne bu planı duyuruyor.

2010 yılında. PKK’nın stratejisi açıkça bu iken, Türkiye’yi yöneten siz olsanız Suriye’ye karşı nasıl bir politika izlersiniz? Dostça, iyi geçinme politikası değil mi?Alın şimdi hayrını görün. Bütün sitelerde yayınlanan bu plandan haberi yok ki, bizimkiler tam tersini yapıyor, durup dururken Suriye en amansız düşmanımız haline geliyor. Ne imiş, Suriye’de insan hakları ihlal ediliyormuş. Sudan’da ihlal edilmiyor mu, Sudan’la neden anlaşma imzalanıyor ve Meclis’te kabul ediliyor.

O kadar çok uyarı var ki, örneğin AKP’nin ilk Dışişleri Bakanı, Orta Doğu’yu en iyi bilen emekli büyükelçilerden Yaşar Yakış bir süre önce Taraf’ta Neşe Düzel’e verdiği röportajda “PKK’nın Kuzey Suriye’de yerleşeceğini” söylüyor. Söylesin, dinleyen kim?

2007 BANDAR

Suudi Arabistan’ın uzun yıllar Washington Büyükelçiliğini yürüten Prens Bandar 2007’de Amerika için Orta Doğu planı hazırlıyor. O plan Amerikan Basınında yayınlanıyor.

Yazının Devamını Oku

Soğuktan gelen casuslar

25 Temmuz 2012
SURİYE’den gelenlerin kaldığı kampları dolaşıyor CHP’den bir gurup milletvekili. İleri sürdükleri iddialar vahim:

-Suriye’den gelen Suriye’de rejime muhalif edenler bizdeki kamplarda her şeye hakim. Bizim güvenlik güçlerimiz yerine, kamplarda her türlü denetimi onlar yürütüyor.

Bizim emniyet güçleri neden devre dışı? Suriyeli muhalifler bu yetkiyi nereden alıyor?

-Bizim TIR’ları yakan, polisleri döven yine Suriyeli muhalifler.Sözüm ona, Suriyeli muhalifler bizim kontrolümüz altında. Sözüm ona, onları biz koruyoruz ama, onlar bize saldırıyor. Bu cesareti nereden alıyorlar?

-Kamplara giriş-çıkış bizim değil, Suriyeli muhaliflerin denetiminde.Biz mi Suriyeli muhalifleri korumak üzere kamplar kuruyoruz yoksa, onlar mı bizim o bölgedeki yurttaşlarımızı denetliyor?

Yazının Devamını Oku

Suriye parçalanıyor Kürdistan genişliyor

24 Temmuz 2012
SURİYELİ mültecilerin bulunduğu kamplarda baş gösteren isyanı körükleyen iki ayrı gurup var.

1- Suriyeli Esat yanlısı ajanlar.2- Bölgede cirit atan yabancı ajanlar.
Her ikisinin ortak amacı var. Türkiye’yi Suriye karmaşasının içine fiilen çekmek. Türkiye topraklarında kendilerine yaşama alanı bulan Suriyeli mültecilerin polisleri rehin almasını, Türk TIR’larını yakmasını, Türk Bayrağını indirmesini, yemek azlığına ya da klima isteklerinin yerine gelmediği gibi gerekçelere bağlamaları hiç inandırıcı değil.

Mülteciler birilerinin kışkırtmasıyla isyana kalkışıyor. Yakıp, yıkıyor. Hayati tehlike içinde iken, bir eve sığınsanız, siz hiç bu gerekçelerle o evi yakmaya kalkar mısınız? Yoksa, hayatınızı kurtardığı için o evin sahiplerine nasıl saygı göstereceğinizi mi bilmezsiniz?

Ortada açık tahrik var. Mülteciler tahrike kapılıyor. İsyanı mültecilerin arasına karışan mülteci olmayanlar başlatıyor.

Yazının Devamını Oku

Alman Lisesi’nde dolaşan hayalet

21 Temmuz 2012
MEZUNLARI arasında yer aldığım Alman Lisesi’nde iki yabancı dil yanında, asıl öğrendiğim analitik düşünmek, söyleneni olduğu gibi kabullenmek yerine, sorgulamak.

Bunun için okulda ders programının yanı sıra, pek çok panel, müzik yarışması, tiyatro, folklor, spor bayramı gibi bilimsel, kültürel ve sosyal faaliyetler birbirini izliyor. Bu bir öğretim geleneği, insan yetiştirme ahlakı ve yöntemi.
İngiliz Edebiyatının en zor yazarlarından Somerset Maugham’ı da kendi orijinal diliyle, İngilizce okuturlar, Alman Edebiyatının doruğundaki Goethe, Schiller’i de Almanca aslından, Fransız Devriminin ünlü Jakobenlerinden Danton’u da. Müzik dersinde sık sık Beethoven, Bach dinlersiniz, sınıfla hep birlikte Anadolu gezilerine çıkarak, aynı anda birden çok etkinliğin üyesi olursunuz. Hayatla tanışırsınız.
Sekiz yıllık Alman Lisesi’nde hocalarımız tek bir gün bile, “hastaydım, karnım ağrıyordu, kardeşim ağladı, dersime onunu için çalışamadım” gibi mazeretlerin hiç birini kabul ettiklerini hatırlamıyorum.
Koşullar ne olursa olsun, mazeret yok, çalışacaksın, ödevini yapacaksın, nokta. Böylesine katı bir disiplin. Çok geniş bir kavramı ifade eden, hayatın farklı alanlarını kapsayan o disiplin insanın peşini ömrü boyunca bırakmıyor.
İNSANA SAYGIArkadaşlarıma bakıyorum, aradan elli yıl geçmiş, lise yıllarına ilişkin anılarımız hala taze. O yıllara özlem hâlâ sürüyor.
Çünkü, bize orada unutamayacağımız bir değeri öğrettiler. İnsan olmayı, insana ve bilime saygıyı.
Alman Lisesi denilince, benim aklıma hep bu kavramlar geliyor, çünkü biz bu kavramlarla büyüdük.

Yazının Devamını Oku

Elli yıllık hizip tarihe karıştı

20 Temmuz 2012
BAŞLANGIÇTA ideolojik temeli bulunan bir ayrılık. 1960’ların sonu, 70’lerin başında CHP’de Ortanın Solu ideolojisine karşı çıkan ağır toplar var, örneğin Turhan Feyzioğlu, örneğin Kemal Satır. Onlar CHP’den kopuyor ve ayrı partiler kuruyor, sonra da yok olup gidiyor.

70’lerin ikinci yarısından sonra CHP’de ciddi etkinlik gösteren Mülkiye Cuntası ideoloji dozu düşük, kişisel hırsları yüksek bir ekip. Mülkiye Cuntası ve ona karşı ekiplerle birlikte, Cumhuriyet Halk Partisi Cumhuriyet Hizip Partisi’ne dönüşüyor. Her kurultay savaş alanı. Her olağan kurultayı, altı ay geçmiyor, olağanüstü bir kurultay izliyor. Hizip aşkını 12 Eylül darbesi bile durduramıyor.
Hizip, ülkedeki iktidarı boş ver, sen asıl partiyi ele geçir, anlamında. Ecevit’ten Kılıçdaroğlu’na, 1960’lardan 2010’lara yaklaşık elli yıl, CHP, Haçlı Seferleri gibi hizip savaşlarını  yaşıyor. İç kavgalar nedeniyle, tam Fetret Devri, CHP sadece bir kez tek başına iktidar olabiliyor. Buna rağmen, CHP’nin hizipçileri hiç akıllanmıyor.

İKİNCİ ADAM YOK

Son kurultayın ve yeni seçilen Parti Meclisinin fotoğrafını çekersek:
- CHP’de elli yıllık hizipçilik tarihe karışıyor. Ufak tefek hizip artıkları kalsa da, onlar artık bir şey ifade etmiyor.
CHP’nin yeni yönetiminde geleneksel yapı da temsil ediliyor, sola açılımı temsil eden değişim de. Yeni yönetimin arkasında, bu iki ana akıma sahip çıkan örgütler var. Hepsinin başında Kılıçdaroğlu var. Değişim parti bütünlüğünü koruyarak, dengeli biçimde gerçekleşiyor.
- İkinci adam efsanesi sona eriyor. Hizipçiliği yok eden başka bir gerçek.

Yazının Devamını Oku