Paylaş
- Çarşamba, Yeşilırmak Havzası.
- Batman’da son yapılan TOKİ konutları.
- İmara açılan Kocaeli’ndeki bölge.
- Yusufeli ilçesi.
- Ankara, Pursaklar.
- İstanbul, Beşiktaş dolgu alanı.
- Eskişehir, Yapracık.
Buralarda TOKİ binalar yapıyor. Aşırı yağmur dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de sel baskınlarına yol açıyor. Fırtına, kasırga, sel baskınları Amerika dahil pek çok gelişmiş ülkeyi perişan ediyor, can kayıpları ile birlikte maddi kayıpların haddi hesabı yok. Burası tamam.
Ama, kimse bunlara karşı eli, kolu bağlı oturmuyor. Ya da göz göre göre, TOKİ gibi gidip, dere yataklarına bina dikmiyor. Samsun’da yaşadığımız facianın resmidir.
62 dere
18 Mayıs 2005’te Bakanlar Kurulu kararıyla İstanbul, Avcılar İlçesi Ambarlı Mahallesi “afete maruz bölge” ilan ediliyor.
Ne güzel, önceden görülüyor ve afete maruz bölge ilan ediliyor. Ne çirkin, 2005-2012, aradan yedi yıl geçiyor, afete maruz bu bölge ile ilgili hangi adım atılıyor? Yarın, bir gün orada doğal afet ile karşılaşılırsa, bazılarının saçmaladığı gibi, yine “İlahi takdir” diyerek, boynumuzu mu bükeceğiz, yoksa alınan bu karar neden uygulanmadı, diye hesap mı soracağız?
Deprem İstanbul’un en büyük riski. Kentsel dönüşüm bu riski en aza indirgeme yöntemi. Deprem dışında, Samsun’da ve daha önce İstanbul’da yaşadığımız gibi dereler büyük tehlike.
İstanbul’da 62 dere ıslah bekliyor. Kentsel dönüşümün parçası olarak.
Islaha kadar yapılması gereken, o dere yataklarında inşaat izni vermemek.
Arazi raporu
İnşaat mühendisleri hep anlatır:
“İnşaat yapılmadan önce arazinin inşaata uygun olup olmadığını gösteren jeolojik raporuna bakılır, ihaleye sonra çıkılır, sonra temel atılır”.
Mühendisliğin kuralı bu. Teknik, çok önemli bir kural.
TOKİ bu kurala uygun davranıyor mu? Önce inşaatın uygunluğunu ölçen zemin raporu, ardından ihale, ardından temel atma. TOKİ böyle yapıyor mu?
Değilse, TOKİ efsanesinde son durakta mıyız?
Kentler
Şu kadar ihracat yapıyoruz, güzel. Şu kadar büyüyoruz, güzel. Kişi başına gelir şu kadar, güzel. Hepsi iyi göstergeler.
Ancak, bir ülkenin gelişmişliğini gösteren en önemli ölçülerden biri kentler, kentlerin altyapısı, buna bağlı ulaşım ağı, yeşil alanlar. Bizde işler buraya gelince, kesat. Sel bir yana, çöken binalar, patlayan ocaklar, denize kayan inşaatlarda her geçen gün ölümler artıyor.
Samsun’daki facianın, ilk elde, yukarıda sayılan bölgelerde yaşanması istenmiyorsa, kentsel dönüşüme o yerlerde bir an önce başlamak gerek.
Bu yerleri not düşüyorum.
Rumların ‘uçurum kenarı’
Gece yarısı, denize karşı uçurumun kenarında genç bir kızla bir erkek. Rüzgar onları sanki savuruyor. Uçurumun dibinde, dalgaların arasında kaybolan arabaya bakarlarken, genç kız ve erkek, biraz da ürküntüyle, el ele tutuşuyor. Dalgalarda kaybolan kızın eski sevgilisi. Gençlerin araba yarışı denizin dibinde son buluyor.
James Dean ile Nathalie Wood’un ölümsüz filmini unutmak mümkün mü? “Asi Gençlik”.
AB’de dönem başkanlığı koltuğuna oturan Kıbrıs Rum Kesimi sanki “uçurum kenarı” politikası uyguluyor. Koşulları zorlamak, gerginliğini arttırmak üzere uçuruma doğru gaza basıyor.
Türkiye’ye her türlü zorluğa yemin etmiş gibi, altı aylığına AB Başkanı olan Rumlar bize karşı değişik planlar peşinde. Bizi zor durumda bırakmak üzere, elden ne gelirse, yapmaya hazırlar.
Göstere göstere petrol aramak, İsrail’e Kıbrıs’ta üs vermek, yapacak olmasa bile, canımızı sıkacak demeçler patlatmak hemen ilk anda akla gelen girişimleri.
Ne var ki, ufukta hep görülen ama, kısa dönemde hesapta olmayan bir olay Rumları durduruyor: Ekonomik kriz.
Başkanlığının ilk bir, iki ayında hır çıkarmaya yemin etmiş Rumları şimdilik ekonomik kriz durduruyor. Ama, daha altı ay var, Başkanlığın başındayız.
Her şeye hazırlıklı olmak gerek. Ne de olsa, “uçurum kenarı” politikası. Uçurumun tepesinde el ele tutuşmak da var, denizin dibinde dalgalara karışmak da. Seçim Rumların.
Paylaş