Paylaş
Bir üniversite öğrencisi herhangi bir konuda eylem yaptı mı, “örgüt üyesi” gerekçesiyle, anında yakasına yapışılıyor.
Ama demiş ki, “parasız eğitim istiyoruz”, ama demiş ki, “anayasada eşit vatandaşlık ilkesi olsun”, ama demiş ki, “füze kalkanına hayır”. Öğrencisin, pankart açıyorsun, slogan atıyorsun, o zaman sen örgüt üyesisin, gel bakalım.
Üniversite demek, genç demek, öğrenci demek, kendinde dünyayı devirecek güç görmek demek. Her görüşe açık, her olayda heyecan dozu yüksek, katılım tutkusuyla çoşmak demek. Saf, pür, sadece inançla, kurulacak yeni bir dünya ile dolup taşmak demek.
Artık değil. Artık bunlar suç. Düşüncesini açıklayan, camları kırmadan, çimenleri ezmeden slogan atan, pankart açan öğrencilere verilen cezalar, onların gelecekleri ile oynamaya kadar uzanıyor. Okuldan atılan, hatta elinden eğitim hakkı alınanlar var.
23 BİN REKORU
Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi bu durumdaki öğrencilerle ilgili sivil toplum hareketi. Onların açıklamasına göre:
“YÖK son dört yılda 23 bin 236 öğrenci hakkında disiplin soruşturması açtı. Ayrıca, 771 öğrenci hapiste”.
Bu bir demokrasi rekoru. Hem hakkında soruşturma açılan öğrenci sayısı, hem hapisteki öğrenci sayısı açısından rekor. YÖK ve YÖK üzerinden üniversite yönetimleri öğrencilere göz açtırmıyor. Onların isteklerini dinlemek ikinci planda, ilk adım onları hemen cezalandırmak. Bir de, “örgüt üyesi” denildi mi, ayıkla pirincin taşını. Sürün sürünebildiğin kadar.
Hapishane koşulları ayrı bir felaket. Hapishanelerde kapasitenin çok üstünde tutuklu olduğu için tuvaletlerde bile yatan öğrenciler var. Tesadüfen sınava girmesi mümkün ise, okula gidiş-geliş için iki bin liraya kadar yol parası ödemek var.
Şu ya da bu düşünceye sahip bir öğrenci, bu durumda ne hisseder, yarın için planı ne olur?
Komünizm suç cezası hapis
TÜRKİYE’de Komünist Parti var, değil mi? Var, TKP, Türkiye Komünist Partisi. TKP’nin programı Marksist ilkelere dayanıyor. TKP legal bir parti ve seçimlere giriyor. Değişik konularda görüşünü açıklıyor. O görüş TV ve gazetelerde yayınlanıyor.
Bir süre önce sanatçı Ferhat Tunç hakkında “Marksist Komünist Parti propagandası yapmak” gerekçesiyle dava açılıyor, Tunç önceki gün iki yıl hapse mahkum oluyor. Ferhat Tunç gibi, bazı sol afişlere dava açılıyor. Ya da bazı hapishanelerde sol kitaplar yasaklanıyor.
Bir yanda TKP yasalar karşısında seçime girecek kadar legal ki, doğru ve demokratik olan bu, öte yandan Marksist propaganda suç ve bu nedenle hapis cezası veriliyor.
İnsanlar hangi ölçüye dayanarak konuşacak, kitap alacak, afiş asacak? Normal demokratik ölçülere göre mi yoksa, her gün yeni bir örneğini yaşadığımız ileri demokrasiye göre mi?
Bir Haftada On Altı Şehit
Tek bir saldırıda sekiz şehit verince, hep birlikte ayağa kalkıyor, terörü ve Kürt Sorununu yeniden sorguluyoruz. Son bir haftada değişik yerlerde on altı şehit veriyoruz. Üç şehit, dört şehit derken, sanki kanıksıyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt Sorununu çözmek için attığı adımlardan hemen sonra Dağlıca’da sekiz şehit veriyoruz. Bu iki olay üst üste geliyor ve Kürt Sorunu tam farklı boyutta konuşulacak, Suriye bizim uçağımızı düşürüyor. Gündem bir anda ister istemez farklı yönde odaklanıyor.
Oysa, işte bir haftada yine on altı şehit, yine terör, yine Kürt Sorunu. Uçağın düşürülmesi çok ciddi, ancak konjonktürel bir olay. Kürt Sorunu ise, Türkiye’nin en temel sorunu. Hiç bir olayın onun önüne geçmesi mümkün değil.
Üzerine eğilmek için mutlaka bir anda, çok sayıda şehit vermek gerekmiyor.
THY’de sedye krizi
SİZİ uçağa alamayız, sedye istiyorsanız, 24 saat önceden haber verecektiniz.
- 24 saat önce ayağımın kırılacağını bilseydim, elbette haber verirdim.
Sakın sedyelik bir hastalığa, kırık, çıkığa filan yakalanmayın. Hele böyle durumlarda uçağa binmek zorunda iseniz, vazgeçin. Ya da bu durumu önceden tahmin edecek ve haber vereceksiniz.
Ayağı kırılan bir kişi geçenlerde Bodrum Havaalanı’ndan İstanbul’a uçmak istiyor. O kadar kolay değil. Sedye var ama yok. Çünkü THY sedyenin 24 saat öncesinden haber verilmesini istiyor. Olur böyle şeyler, diyeceksiniz, sabır çekeceksiniz.
THY’nin bu davranışı bir yana, Bodrum’da yeni hava alanı gerçekten çok güzel, çok modern. İç ve dış uçuşlara açık hava alanı her türlü ihtiyacı karşılıyor.
Kapasitesi geniş. Yolcular üst üste değil. Rahat ve pırıl pırıl. Umarım, bakımı da düzgün yapılır.
Paylaş