Paylaş
Tahliye kararı hapishanelerde aylar, hatta yıllardır yatan 37 bin tutuklu için umut kapısı, onların hayali.
Bu hayali Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması destekliyor. Yargıçların eli kolaylaşıyor. Polise imza vermek gibi, adli denetimin üst sınırı kalkıyor. Henüz ceza almamış ve fakat hapis yatan tutuklulara tahliye yol açılıyor.
Hâlâ devam eden pek çok davada, örneğin Silivri davalarında henüz karar yok. Ama, insanlar tutuklu. Şimdi karar olmamasına rağmen, tahliye edilebilirler. Aziz Yıldırım’ın tahliyesi, tutuklulara bu hayali aşılıyor. Ceza aldığı halde, tahliye ediliyor. Karar yok, tutuklular neden tahliye edilmesin?
Her gün birbiriyle çelişen pek çok hukuki tartışma yapılıyor. Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması şimdi tahliye tartışmasını gündeme taşıyor.
ASIL TEHLİKE
Buna karşılık, tutuklular için asıl tehlike başka.
Mahkeme ceza veriyor, hükümle birlikte tahliye kararı geliyor. Güzel. Yargıtay cezayı bozabilir. O açıdan tutuklulara fırsat tanıyor. Daha fazla mağduriyet önleniyor.
Ama, mahkemeler bunca tutukluluk süresinden sonra, kendilerini ceza vermek zorunda hissedebilir. Beraat kararı vermekte zorlanabilir. Tehlike burada.
Aslında bu zorlama başka tehlikeye işaret ediyor. Madem beraat vermeyecek, o zaman neden tahliye etsin? Bu da bir mantık ve tartışılıyor. Hukuk hiç bu kadar çapraşık hale düşmüyor.
YENİ ANAYASADA
Halen yazımı yürütülen yeni anayasa çalışmasında, dört partinin üzerinde anlaştığı bir konu var.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu kişi özgürlüğü ile ilgili düzenlemede tutuklamayı zorlaştırıyor. Ceza yasasına bırakmadan anayasada güvence altına alıyor.
Tutuklama için kuvvetli suç kanıtını yeterli görmüyor. Tutuklama ancak çok ciddi kaçma tehlikesi ve delil karartma ihtimali varsa, verilebiliyor.
İnsanlar kendi kendilerine gelip teslim oluyor. Yurt dışından gelip teslim oluyor. Örneğin, YÖK eski başkanı Kemal Gürüz. Yurt dışında, hakkında gözaltı kararı var, geliyor ve teslim oluyor, aynı anda tutuklanıyor. Bu gibi kararlara yeni anayasa çalışması imkan tanımıyor.
Ancak bu daha bir çalışma. Taslak bile değil. Bununla birlikte, uygulanması gereken hukuk mantığını, hedefini gösteriyor.
Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması ve Aziz Yıldırım’ın tahliyesiyle birlikte 37 bin tutuklu umuda kapılıyor. Onlar haklı.
Sanayicilerin kulakları çınlasın
EN fazla ihracat otomotiv sektörüne ait. Geçtiğimiz aylar ve son yıllarda olduğu gibi, ihracatta sanayinin payı hızla yükseliyor.
Bir zamanlar “tarım ülkesi” olan Türkiye, şimdi sanayi ürünleri ihracatında ciddi sıçrama yapıyor. Bir zamanlar tarım ürünleri ihracatı toplam ihracatın yarısına eşit iken, hatta yarısını bile geride bırakırken, şimdi toplam ihracatta tarımın payı yüzde 12’lerde. Sanayicilerin kulakları çınlasın.
1995’te Türkiye AB ile gümrük anlaşması imzaladığında, en çok sanayiciler bağırıyor. “Biz biteriz, rekabet edemeyiz, sanayimiz batar” çığlıkları gazete ilanlarına taşıyor.
Oysa, durum şimdi tam tersi. Rekabet bizde sanayi üretimini kamçılıyor. Hele de, o tarihlerde yeri, göğü en çok inleten otomotiv sanayi şu anda ihracatta başı çekiyor.
Uçak krizi devlet sırrı olursa
DÜŞÜRÜLEN uçağımızla ilgili bizdeki açıklamaların tam tersini yazan Wall Street Journal haberine ABD Dışişleri sözcüsü bakın ne diyor:
“Biz Pentagon’dan her türlü sızdırmayı kınıyoruz”.
Ne demek bu? Gazetenin haberini yalanlamıyor. Hatta, ötesine geçiyor. Türkiye kendine göre açıklıyor ama, işin aslı öyle değil, demeye getiriyor. Haber ABD Savunma Bakanlığından (Pentagon) sızdırılmış, sözcü sızdıranı kınıyor, haberin kendisiyle ilgili sorun görmüyor.
Amerika’nın resmi tavrı bu. Bizdeki resmi açıklamalarla taban tabana zıt. Birileri doğru söylemiyor. Son çıkan yasa doğrultusunda, düşürülen uçak krizi devlet sırrı kapsamına alınırsa, elli yıl sonra doğruyu öğreniriz. Şunun şurasında 49 yıl on bir ay var.
Radar kayıtlarında sessizlik
İNGİLTERE, Amerika ve Rusya’da düşürülen uçağımızla ilgili radar kayıtları var. Ne zaman, nerede, nasıl düşürülmüş bütün ayrıntılarıyla. Üç ülkenin kayıtları muhtemelen birbirini tutuyor.
Uçak düşürüldükten sonra Ankara diplomasi atağına girişiyor. Pek çok ülkeyle, bu arada Amerika, İngiltere ve Rusya ile defalarca görüşüyor. Onların radar kayıtlarını istiyor.
Garip bir sessizlikler karşılaşıyor. Üç değerli dostumuzdan çıt yok, kayıtları veren yok. Bu durumda ya onlar Türkiye’yi haksız buluyor, sırtını dönüyor ya da Türkiye haklı ama, Türkiye’yi yalnız bırakmayı uygun görüyor. İkisinde de, Türkiye’nin eli boşta kalıyor.
Bu tavır Ankara’nın dış politika fotoğrafını sergiliyor.
Paylaş