Yalçın Doğan

Sadece ‘sarışın mavi gözlü’ eksik

1 Ağustos 2013
- Bilet satın alacak kişiyle ilgili olarak, üzerinde adı, soyadı, T.C. kimlik numarası ve fotoğrafı olan elektronik kart oluşturulur.

Kişi ancak bu kart ile izleyici olarak girebilir.Maçlara öyle bilet alıp girmek yok, maça her giden artık kayıtlı. Bazı taraftar liderleri e-biletin kaldırılmasını istiyor, spordan sorumlu Bakan Suat Kılıç:“E-biletin kaldırılmasını ne Cumhurbaşkanı, ne Meclis, ne de bir başka güç kaldırabilir. Bu uygulama tribün barışını sağlayacaktır”.Yasa her ayrıntıyı düşünüyor:
- Spor alanlarında seyircilerin yeri numaralandırılır.
Kim, nereye oturmuş, kiminle konuşmuş, maçta fındık fıstık yemiş, yememiş, takımına kazayla tezahürat yapmış ya da sesini çıkarmamış, hepsi kontrol altında.
- Güvenliği sağlamak için sahalara kamera ve benzeri teknik donanım yerleştirilir.- Kayıt altına alınan görüntü ve dokümanlar ilgili spor güvenlik birimine verilir.Bunlar Sporda Şiddeti Önleyen Yasa’nın kuralları arasında.

SİYASİ SLOGAN YOK

Maçlar iki hafta sonra başlıyor. AKP iktidarı telaşlı. Gezi’nin sahalara yansımasından kaygılı. Eldeki bu yasayı uygulamak için harekete geçiyor.
- Bilet ve seyirci denetimi federasyonlara ait. Bu amaçla federasyonlar Merkezi Kontrol Sistemi oluşturur. Sistemin bilgileri Maliye ve İçişleri Bakanlığı erişimine açıktır.- İl ve ilçe spor güvenlik kurulları oluşturulacaktır. Kurullar vali yardımcısı başkanlığında emniyet müdürlüğü, jandarma komutanlığı, gençlik ve spor il müdürlüğü, kulüp temsilcilerinden oluşur.- Aynı yükümlülükler basketbol, voleybol ve hentbol için de geçerlidir.Suat Kılıç yasanın faziletini anlatırken, taraftar liderlerini başka bir açıdan da uyarıyor:

Yazının Devamını Oku

Madem ‘sandık’, temiz sandık

31 Temmuz 2013
“Seçimde bazı şeyler döndü”. Amerikalı lafı evirip çeviriyor, seçimde hile yapıldığını söylüyor.

2004’te George W. Bush’un ikinci kez başkan seçildiği seçimlerde Florida’daki oyların sayımı tam bir ay sürüyor. Oylar kritik, başkanın kim olacağını belirleyecek. Toplumda “seçimin dürüstlüğü ve temizliği” üzerine büyük kuşku doğuyor.
Kongre el koyuyor, ama atı alan Üsküdar’ı geçmiş, başkanlık yine Bush’ta kalıyor.

PLATFORMAmerika’da olduğu gibi, dünyanın her yerinde seçime “Ali Cengiz oyunları” karışabiliyor.
Geriye dönük tartışma açmak amacıyla değil ama, bundan sonra seçimlerin dürüst ve temiz yapılmasını sağlamak adına, bir platform kuruluyor. Çeşitli mesleklerden 250’yi aşkın insan bir araya geliyor ve temiz seçimleri amaçlayan bir dizi çalışma yürütüyor. Eşgüdümü eski ANAP’lı bakanlardan Yaşar Okuyan üstleniyor.
Yakın zamanda hepimizin kaderini etkileyecek üç seçim var. O halde, seçimlerde dürüstlük, şeffaflık ön planda.

Yazının Devamını Oku

12 Eylül’de ve belki şimdi

30 Temmuz 2013
İlandaki kritik cümle en sonda. “Beş masum gencin ölümüne neden olan emirleriniz, Strasbourg’da bir davaya dayanak teşkil edebilir”.

Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) dava etmekten söz eden cümle.
Gezi eylemlerine ve sonrasına biber gazı ve cadı avı ile karşılık veren iktidara karşı yabancı otuz saygın yazar, yönetmen, sanatçı The Times’a ilan veriyor. Tayyip Erdoğan’a hitaben yazılan mektup ağır ifadeler içeriyor. İlanın sonunda dava iması yer alıyor. İlana Erdoğan ve AKP yönetiminin alışılmış tepkisi gecikmiyor:
“Bunlar Oscar aldılar diye, kendilerini ne sanıyor”, “Biz onları mahkemeye vereceğiz”, “Cahiller”, “Düşüncelerini kiraya vermişler”.
HAFİFE ALINAMAZOysa, ilan ezberlenmiş tepkinin ötesinde ciddiyet taşıyor.
İlandaki imzası bulunanlar son cümleyi boşuna yazmıyor. Bir tahmin olmak üzere, o cümle Avrupa ülkelerinden bağımsız değil, Türkiye’nin büyük olasılıkla dava edileceğini haber veren bir cümle.Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu, çeşitli insan hakları kurumları, ayrıca Amerika, Almanya gibi ülkeler Türkiye’de insan hakları ihlallerine ilişkin kaygı ve protestolarını dile getiriyor. İlandaki son cümle o uyarıların üzerine oturuyor.

İKİSİ KIBRIS AİHM’de devletten devlete açılan dokuz dava var, üçü Türkiye aleyhine.İkisi, 70’li yıllarda Kıbrıs bağlantılı. Askerin geri çekilmesi ile mülkiyet hakkına ilişkin. Birleştirilen davada dostane çözüme gidiliyor, sorunlar halen Ortak Komisyon’da.

Yazının Devamını Oku

Ayy şekerim, bir başka Bodrum

27 Temmuz 2013
MAGAZİNİN çatladığı beach’ler, oradaki aşklar. Ayol şekerim şu lokanta nefis, hele yenilenmiş marinadaki mekânlara bayıldım, fiyatları da söylendiği kadar değil yani.

Şu ev çok pahalı, bu deniz her zaman dalgalı, bizim yer öyle rüzgâr alıyor ki, doğrusu sıcağı hiç hissetmiyoruz.
Marinalara, lokantalara üstünkörü bakışla övgüler eksik değil. Geçenlerde biri yine yazıyor, Yalıkavak Marina’yı yere göğe koyamıyor. Bıraktım boyu aşan, lüks(!) kaçan analizleri, orada siyasal ilişkileri bilmeden, o lokanta sahibinin son aylardaki teslimiyetini fark etmeden, ah şekerim, ayol hayatım, şu kadar ödüyorsun, nefis et yiyorsun, mutlaka gitmelisin teraneleri bıkkınlık veriyor. Bunlar ballandıra ballandıra Bodrum’u anlatıyor.

SİTELERE BAK SEN

Kör gözle bakılan Bodrum dışında, başka bir Bodrum var. Örneğin site üstüne siteler, kooperatifler, dağı taşı dolduran evler.
Hemen hiçbir site yok ki sorunu olmasın. Orada oturanlar birbiriyle mahkemelik olmasın. Sen evi neden öyle kapattın, bu yol benim bahçemi kesiyor, suyum ikide bir kesiliyor şikâyetleri eksik değil. Daha bilmem neler.
Bu siteler arasında biri var ki, yirmi üç yıllık, dört yüz evlik. Yılda toplanan aidat 720 bin lirayı buluyor. Buna rağmen, yol yapacağız, ev başına şu kadar ek aidat gerek. Geçen yıl yol için yine aidat toplanıyor, o para nerede, kim bilir nerede?
Tüzüğe aykırı, denetçilerden habersiz toplanan genel kurullar, üzerinde oynanan genel kurul tutanakları, akıl almaz faizler. Komşuluk hukuku yerle bir.

Yazının Devamını Oku

Divan kardeşliği

26 Temmuz 2013
POLİS eşliğinde vergi denetimi.

Bırak bu lafları, “vergi denetimi” ile karışık, buz gibi polis baskını TÜPRAŞ’a.
Doksan yıldır bu ülkede şirketler vergi denetiminden geçiyor.
Vergi denetmenleri hangi şirkete giderken, yanlarına bir de polis alıyor, hem de yirmi tane. Gösterdikleri gerekçe de, ince bir teknik. “Polis ürünlerin standardını kontrol ediyor.” Helal olsun o uzman polislere ve onu yetiştiren devlete. Denetim filan değil, TÜPRAŞ’a buz gibi baskın.

EN KÂRLI ŞİRKET

TÜPRAŞ geride kalan iki yılda ticari ve sanayi alanında ciddi başarı kazanıyor. İlk beş yüz firma arasında birinci, en kârlı şirket. Ayrıca, yine ticari ve sanayi açısından diğer şirketlere göre başka avantajları da var. Ama, bir dezavantajı var.
Tıpkı Divan Oteli gibi, TÜPRAŞ da Koç grubuna ait, TÜPRAŞ ve Divan kardeş firmalar.Günümüzde Divan Oteli ile kardeşlik büyük dezavantaj. Bunu Tayyip Erdoğan hiç saklamadan dile getiriyor. Gezi’ye duyduğu tepkiyi hâlâ anlatırken ve geçenlerde:
“Teröre destek veren, otelini eylemcilere açanlar bunun hesabını verecek”.

İŞTE HESAP

Yazının Devamını Oku

Güney komşumuz değişti

25 Temmuz 2013
Kapalı kapılar arkasında bir toplantı. Tayyip Erdoğan başkanlığındaki toplantıda BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da var.

Konu Suriye, Kürtler, Güneydoğu.
Davutoğlu: “Esad artık hiçbir şey yapamaz. Yine de, bir şey yapmaya kalkarsa, Suriye’deki Kürtler size sığınır”.Demirtaş itiraz ediyor: “Söylediğiniz doğru değil, oradaki Kürtler Türkiye’ye sığınmaz, doğrudan özerklik ilanına giderler”.
PYD’YE PETROLSuriye’de yaşananlar Selahattin Demirtaş’ı haklı çıkarıyor.
Büyük strateji dehası Davutoğlu bir kez daha yanılıyor. Aldığı istihbarat yanlış. Değerlendirmeleri zaten hep yanlış. Yanlışın sonucu var. Türkiye, Suriye politikasında iflas ediyor. Bugüne kadar Suriye ile ilgili hiçbir öngörüsü gerçekleşmiyor.
Esad petrol gelirlerinin bir bölümünü PKK’nın Suriye kanadı PYD’ye veriyor. PYD Suriye’nin kuzeyine, bizim güney sınırımıza yerleşiyor, orası Kürtlerin denetimine geçiyor.
Kuzey Irak zaten yıllardır özerk Kürt Bölgesi. Kuzey Suriye ve Kuzey Irak ile birlikte, Türkiye’nin güneyi Kürt bölgesine dönüşüyor.
Haritalara aldanmayın siz, bizim güney komşumuz fiilen değişiyor, Irak ve Suriye’nin yerini Kürt bölgesi alıyor.

Yazının Devamını Oku

Bugün kara bayram

24 Temmuz 2013
İkdam gazetesi sahibi Ahmet Cevdet ile Sabah gazetesi (bugünkü Sabah ile uzak yakın ilgisi yok, yandaş filan değil) sahibi Mihran Efendi her gün olduğu gibi, gazete provalarını görmeye gelen II. Abdülhamid’in sansür hizmetçilerini kapıdan kovuyor.

Bu fiili durumla birlikte, kırk yıllık sansür tarihe karışıyor. Tarih 23 Temmuz 1908.
Ertesi gün, 24 Temmuz II. Meşrutiyet’in ilanı, aynı zamanda sansürün kaldırılışının bayramı ilan ediliyor. Bugün o bayramın 105. yıldönümü. Bugün, bayram filan değil, AKP iktidarı ile birlikte, hele de son dört-beş yılda, hele de son aylarda bayram geride kalıyor, hangi bayram, ne bayramı, 105. yılda bugün medyanın kara günü.
12 EYLÜL’DEDaha önce yazdığımı, bugün tekrarlama zamanı.
12 Eylül askeri darbe döneminde ben Cumhuriyet Ankara Temsilcisi’yim. Darbe dönemini her yönüyle bire bir yaşadım.
Faşist darbe yönetiminde bile, ben bugünkü gibi medyaya baskıyı, sansürü, patronlara vergi cezasını, şu gazeteciyi at, bu gazeteciyi al gibi, tek tek gazeteci avı görmedim. 105 yıllık tarihin en kara dönemi.12 Eylül’de haberlere sansür var, gazete kapatma var, doğru. Bugün gazeteler değil, gazeteciler, köşeler, programlar kapatılıyor. Açıktan, isim vererek, “At bunu” denilerek.
AKŞAM VE NTV105. yıldönümünde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti açıklıyor. Gezi eylemleriyle birlikte medya üzerindeki baskı doruğa ulaşıyor. Son yıllarda atılanlar hariç, son bir buçuk ayda 72 gazeteci işinden oluyor, ya atılıyor, ya istifaya zorlanıyor ya da zorunlu izne çıkarılıyor. 72 gazeteci rekorunda başı TMSF’nin el koyduğu, sonradan aniden satılan Show ve Akşam grubu çekiyor. Bu gruptan 27 gazetecinin işine son veriliyor.Bu çirkin rekorun ikinci sırasında NTV var, 15 gazeteci istifa etmek zorunda kalıyor.Gazeteci kıyımına göz kırpmadan “evet” diyen Show, Akşam, NTV patronlarının AKP ile ilişkileri doktora tezi olur. AKP döneminde bu patronlar hangi işleri aldılar, varlıkları on yıl önce ne idi, şimdi ne, iyi bir çalışma olur.

Yazının Devamını Oku

Tek tip artık hayal

23 Temmuz 2013
“VATANDAŞLARINI yurttaş erdemiyle eğiten devlettir. Görevleri hakkında onlara bilinç aşılar”.

Faşizmin iki babasından biri Mussolini “Faşizmin Siyasi ve Sosyal Doktrini” makalesinde devletin yurttaşlara görev vermesi gerektiğini böyle vurguluyor.
Tesadüfe bakın ki, Tayyip Erdoğan tencere-tava çalmanın suç olduğunu belirterek, “Tencere-tava çalanları yargıya sizler taşıyacaksınız, her şeyi devletten beklemeyin” diyor, halka görevlerini hatırlatıyor.
Oysa, tencere-tava çalmak Avrupa insan hakları hukukuna göre, protesto hakkını kullanmakla eşanlamlı. Buna rağmen, 86 yaşındaki Sevim Uysal ile 29 yaşındaki Yavuz Denizer’e ellişer lira para cezası kesiliyor, tencere-tava çalarak gürültü çıkardıkları gerekçesiyle. Uysal ve Denizer, Kabahatler Kanunu’na göre ceza alıyor.

HER ALANA MÜDAHALE

Mussolini yazıyor:
“Faşizm, ahlaki alanda düzen, disiplin ve ülkenin ahlak kurallarıyla belirlenen konularında itaat sağlar”.Hatırlıyorum, şurada içki içmeyeceksin, şu okula gideceksin, dindar ve muhafazakâr gençlik yetiştireceksin.
Mussolini yazıyor:

Yazının Devamını Oku