Yalçın Doğan

Emniyet’in savunma refleksi

20 Temmuz 2013
“KARDEŞLERDEN birini aradığımız ve bulamadığımız için diğerini gözaltına aldığımızı yazdınız, bu doğru değil. İki kardeş için de gözaltı kararı var.”

Emniyet’ten bir yetkili, adı ve görevi bende saklı, isminin verilmesini istemiyor, iki gün önceki yazımla ilgili açıklama yapmak için beni arıyor.
O yazıda ben, “Cumhuriyet’e gönderme yapıyorum, Cumhuriyet’i aradınız mı” diye sorunca, “Cumhuriyet’i kaynak gösterdiniz, doğru, ama aramadık” karşılığını veriyor.
GÖRÜŞME ŞÖYLE

Emniyet yetkilisiyle görüşmem, kelimesi kelimesine şöyle devam ediyor:
- İki kardeş de hedefimizde, ikisini de arıyoruz. Kardeşlerden biri Zafer Büyükçekmece’de oturuyor, gittik, onu aldık. Diğeri Barış Fatih’te oturuyor, kaldığı eve gittik, dört arkadaşı vardı, onlara dokunmadık. Barış sınavda imiş, okula gittik, sınavının bitmesini bekledik, sonra onu da aldık.- Neden aldınız onları?
- Gezi sürecinde şiddete katıldıkları için. İkisiyle de ilgili, isim, adres belli, mahkemece yazılı arama kararı var.- Eyleme katıldıkları gerekçesiyle, bu kadar insanı neden alıyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Göz çıkaran yandaşlık

19 Temmuz 2013
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bir TV programında:

“Biz kredi kartı kullanımını teşvik ediyoruz. Kredi kartı nakit para taşıma riskini ortadan kaldırmakta, ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınmasında önemli işlev görmektedir. Kredi kartı kullanımının daha da yaygınlaşması, genel ekonomik çerçeveye uygundur”.Haziran 2009’da, ohoo, dört yıl önce söylüyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek attığı bir tweet’te:
“Kredi kartı kullanımı yaygınlaştıkça, kayıt dışı ekonomi azalmaktadır”.Ocak 2013’te, ohoo, altı ay önce söylüyor. Bugün, kimin ne söylediğine bak, Tayyip Erdoğan:“Hani, şu kredi kartı filan diyorlar ya, onları almayın”.
ESKİ HASTALIK
Yönetimdeki kargaşayı göstermesi bir yana, Gezi eylemleri sonrasında ara verdiği eski hastalık nüksediyor. Üç çocuk, kürtaj yasağı, alkol yasağı gibi her işi düzenleme merakı aniden zuhur ediyor, şimdi de kredi kartına yasak getiriyor.
İki bakana göre kredi kartı madem kayıt dışı ekonomiyi azaltıyor, her şeyi bilen Tayyip Erdoğan kayıt dışı ekonomiyi savunur duruma düşüyor. Babacan ve Şimşek fırçayı çoktan hak ediyor.

Yazının Devamını Oku

Simitçi yirmi birinci genç

18 Temmuz 2013
Dolmabahçe’de yirmi bir genç protesto eylemi yapıyor, bağırıyor, çağırıyor, pankart taşıyor, iktidar aleyhine sloganlar atıyor. Yirmi bir genç.

Çok sürmüyor, kısa süre içinde Dolmabahçe’yi dört bir yandan saran polis yirmi bir genci polis araçlarına doldurduğu gibi, emniyete filan götürmeden doğru Sıkıyönetim Komutanlığı’na götürüyor.
Polis tutanak tutmuş, protestocu yirmi bir gencin neden oraya getirildiğini anlatıyor, isim isim gençleri sayıyor ve yirmi bir kişinin teslim edildiğini anlatıyor.

KAPIDA SAYIM
Yirmi bir genç tam sıkıyönetime teslim edilecek, sayım yapılıyor, bir de bakılıyor ki, bir kişi eksik, yirmi bir değil, yirmi kişi var.Eyvah, polisleri telaş sarıyor. Yakalananlardan biri arada bir yerde kaçmış, bir kişi eksik. Oysa, “tutanakta yirmi bir kişi” yazılı.

ÇÖZÜM BASİT

Yazının Devamını Oku

Otuz dört bin hak ihlali

17 Temmuz 2013
Hapisteki çocuklarını ziyaret eden ana-babalar İstanbul Barosu’na şikâyette bulunuyor:

“Çocuklarımızı adli mahkûmlarla aynı koğuşa atmışlar, mahkûmlar onlara gece nöbet tutturuyor, temizlik yaptırıyor, hatta sopayla dövüyor”.İstanbul Barosu Adalet Bakanlığı’na başvuruyor, Bakanlık’tan yanıt gecikmiyor, tahmin ettiğiniz gibi:
“Yok böyle bir şey”.
Aileler ve hapisteki çocuklar yalan mı söylüyor? Bu ne kin, bu ne nefret, bu ne öfke, bu nasıl bir devlet anlayışı? Hapiste bile ceza uygulamak hangi insan hakları ile bağdaşıyor?

KORKUYLA VAZGEÇMEKBu arada dramatik bir durum.
Biber gazı, copla yaralanma, tekmelenme gibi farklı şiddete maruz kalmış insanlar, çocukları hapiste bulunan aileler gibi, İstanbul Barosu’na başvuruyor. Bazı yetkililerden ve polislerden şikâyetçi olarak. Dramatik olan şu:
Şiddetin devam etmesi, evlere baskın nedeniyle pek çok kişi şikâyetini geri çekiyor. Çok sayıda insan korkuyla hakkını aramaktan vazgeçiyor. Korkuyla hak aramaktan vazgeçmek hangi hukuk devletinde var? Türkiye hâlâ hukuk devleti mi, yoksa polis devleti mi?

Yazının Devamını Oku

Sınıra kadar sır dolu 48 saat

16 Temmuz 2013
MÜHÜRLENMİŞ kamyon kayıplara karışıyor.

Oysa, özene bezene mühürlenmiş. Kamyonda kim bilir kaç yüz yıllık arşiv var; belki de Osmanlı’dan kalan, Cumhuriyet’le çoğalan arşiv, Türk-İran ilişkilerinin tarihi.Türkiye-İran sınırı 1639 Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla çiziliyor, bizim en eski sınırımız. Türkiye ile İran arasındaki diplomatik ilişkiler dört yüz yıllık. İyi günde de, kötü günde de.
Dört yüz yıl içinde binlerce diplomatik yazışma, not, görüşme trafiği ve bunların tutanakları var. Yüzlerce gizli belge, devlet sırrı niteliğinde. İran’la ve bölge ülkeleriyle, dönemine göre yaşanan olaylarla bağlantılı, sadece Türkiye’nin bilmesi gereken arşiv.DEPO DOLDU

Bizim Tahran Büyükelçiliği’nde arşivin bulunduğu depo ağzına kadar doluyor. Tahran’daki arşivin bir bölümünün Ankara’ya gönderilmesine karar veriliyor.
Gönderilecek arşiv bir kamyona yükleniyor, kamyon mühürleniyor ve Tahran’dan yola çıkıyor. KAVUN, KARPUZ GİBİ

Madde 1: Gizli arşivin bir kamyonla gönderilmesi görülmüş olay değil. Kavun, karpuz mu gönderiyorsun da, kamyona yüklüyorsun.

Yazının Devamını Oku

AKP programından inciler

13 Temmuz 2013
AKP programından günümüze denk düşen, tesadüfi seçmeler, yoksa malzeme bol:

“- Bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı, demokratik bir siyasi rejimde(...) toplumsal barış ve huzurun temel şartıdır”.AKP öyle barış ve huzur sağlıyor ki, her gün birileri ölüyor, katiller ortada dolaşıyor. AKP bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı gösteriyor, herkes özgürlüğünü istediği gibi kullanıyor.
“- Demokrasilerin temel niteliklerinden biri olan toplantı ve gösteri özgürlüğünün daha etkili kullanılabilmesi için gerekli hukuki düzenlemeleri gerçekleştirecektir”.Gösteri ve toplantı özgürlüğünde hukuki düzenleme biber gazı ve TOMA’larla sağlanıyor. Gösteriye katılanlara cadı avı başlatılıyor, olmadı öldürülüyor. Daha iyi hukuki düzenleme mümkün değil, en iyisi bu.
SİVİL TOPLUM
“- Çoğunluğun oyunu alanlar iktidara gelir. Ancak, iktidara gelmek çoğunluğun iradesini mutlaklaştırmaz”.“Çoğunluğum var, istediğimi yaparım” diyen, AKP değil. Muhalefeti hep dinliyor, hep uzlaşma arıyor. Bunca yıl muhalefetin hiçbir önerisini bile kabul etmediyse, bunun sorumlusu düzgün öneri getirmesini bilmeyen muhalefet.
“- Yasalar sadece parlamento çoğunluğu değil, toplumun ortak iradesinin ifadesi olacaktır. Partimiz, hazırlayacağı yasa tekliflerini sivil toplum kuruluşlarının görüşünü alarak oluşturacaktır”.
AKP hangi kararı alacaksa, sivil topluma mutlaka soruyor. Bir sendikayı güçsüz mü kılacak, o sendikanın onayını mutlaka alıyor. Son olarak tüm haklarına son verdiği TMMOB’ye soruyor, TMMOB “Evet beni etkisiz hale getirin” dediği için gece yarısı TMMOB’nin yetkilerini elinden alıyor.

Yazının Devamını Oku

Bankalara biber gazı

12 Temmuz 2013
“ARABANI neden satıyorsun? Evini neden satmıyorsun? Tarlanı kaça sattın? Domatesi kaça aldın, beş kilo biberle turşu mu kuracaksın?”

Günün birinde bunun gibi saçma sapan sorularla karşılaşmak, artık şaşırtıcı olmayacak. Öylesine şaşırtıcı olmayacak ki:
Merkez Bankası iki milyarı aşkın dolar satıyor ama, dolar sadece iki kuruş düşüyor, bunun üzerine bankalara inceleme başlatılıyor. Bu haber bazı dünya ekonomi kanallarında önceki gün ilk haber olarak yayınlanıyor.Adamlar da şaşırıyor. Böyle piyasa ekonomisi ne görmüşler, ne duymuşlar. Gezi sonrasında AKP tek tek insanları avlar, kurumları etkisiz kılarken, şimdi bankalara biber gazı sıkıyor.

UÇUŞUN ÖYKÜSÜ

Son yıllarda “Ekonomi uçuyor” diyenler haklı, ekonomi gerçekten uçuyor. O uçuşun öyküsünü CHP’den Faik Öztrak Meclis’te Onuncu Plan görüşmeleri sırasında özetliyor:
“2002’de kısa vadeli dış borç 16.5 milyar, bugün 115 milyar dolar. 2002’de cari açık 622 milyon dolar, bugün 47 milyar dolar. 2002’de her yüz dolarlık kısa vadeli borç ve cari açık için bir yıllık döviz gideri karşılığında Merkez Bankası’nda rezerv 166 dolar iken, bugün 78 dolara düştü.2002’de döviz açık pozisyonu 85.5 milyar dolar iken, bugün 451 milyar dolar”.Tablo böyle.

Yazının Devamını Oku

Gezi’ye kin ve öç: TMMOB

11 Temmuz 2013
TAŞ Kömürü Yasası’na bir madde ekle, Un Mamulleri Yasası’nı değiştir, Bankacılık Yasası’na bir madde ekle, Sıtma ile Mücadele Yasası’nı değiştir, Boğaz’dan Geçiş Yasası’na bir madde ekle, Torna Tesviye Yasası’nı değiştir, adına da “Torba Kanun” de.

Son uygulama önceki gece on yıllık AKP iktidarının en haşin ve en akıldışı adımlarından biri, sivil topluma ağır darbe. Meclis’te İmar Yasası’na eklenen bir madde ile Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) gelir ve yetkileri elinden alınıyor. Pençesi alınan aslan gibi.
Anayasa 135. madde meslek guruplarının örgütlenmesini öngörüyor, sivil toplumun güçlenmesi, demokrasinin yerleşmesi adına. 1954 yılında kurulan TMMOB altmış yıldan bu yana her türlü demokratik mücadelenin öncülleri arasında yer alıyor. Yöneticileri atama ile değil, seçimle geliyor. Kendi içinde demokratik yapıya sahip.

ELE GEÇİREMEDİÇeşitli sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını, medyayı, büyük sermayeyi ele geçirmeye çalışan AKP bu girişimlerinin birinde başarısız kalıyor. Her çareye başvuruyor, TMMOB’yi bir türlü ele geçiremiyor. TMMOB gerek demokratik mücadelede, gerekse meslek alanına giren konularda AKP’ye  aslında bilimsel ve demokratik yolu gösteriyor. TMMOB’nin ilk suçu bu.
İkinci ve daha ağır suçu ise, Gezi Direnişi’nde TMMOB’nin etkin tavrı. AKP bu tavrı iki biçimde cezalandırıyor. Pala ile insanlara saldıranlar serbest kalırken, düşüncesini dile getiren, direnişe katılan TMMOB üyeleri gözaltına alıyor.
YETKİLERE SON
İkinci ceza, TMMOB’yi yok eden yasal değişiklik, TMMOB üzerinden sivil topluma ve demokrasiye çok ağır darbe.

Yazının Devamını Oku