Tek tip artık hayal

“VATANDAŞLARINI yurttaş erdemiyle eğiten devlettir. Görevleri hakkında onlara bilinç aşılar”.

Haberin Devamı

Faşizmin iki babasından biri Mussolini “Faşizmin Siyasi ve Sosyal Doktrini” makalesinde devletin yurttaşlara görev vermesi gerektiğini böyle vurguluyor.
Tesadüfe bakın ki, Tayyip Erdoğan tencere-tava çalmanın suç olduğunu belirterek, “Tencere-tava çalanları yargıya sizler taşıyacaksınız, her şeyi devletten beklemeyin” diyor, halka görevlerini hatırlatıyor.
Oysa, tencere-tava çalmak Avrupa insan hakları hukukuna göre, protesto hakkını kullanmakla eşanlamlı. Buna rağmen, 86 yaşındaki Sevim Uysal ile 29 yaşındaki Yavuz Denizer’e ellişer lira para cezası kesiliyor, tencere-tava çalarak gürültü çıkardıkları gerekçesiyle. Uysal ve Denizer, Kabahatler Kanunu’na göre ceza alıyor.

HER ALANA MÜDAHALE

Mussolini yazıyor:
“Faşizm, ahlaki alanda düzen, disiplin ve ülkenin ahlak kurallarıyla belirlenen konularında itaat sağlar”.
Hatırlıyorum, şurada içki içmeyeceksin, şu okula gideceksin, dindar ve muhafazakâr gençlik yetiştireceksin.
Mussolini yazıyor:
“Faşizm milletin otorite, yönlendirme ve düzene gereksinimini sağlar”.
Hatırlıyorum, üç çocuk doğuracaksın. Benim istediğim amaçla, benim istediğim yerde eylem yapacaksın. Ben ne dersem o.
Mussolini yazıyor:
“Faşizm, parlamenter rejimin aşırı gücü ve siyasi meclislerin sorumsuzluklarıyla siyasi alana yerleştirilmesi gereken sorunların çözümünü öngörür”.
Hatırlıyorum, yeni anayasa çalışmaları sırasında parlamenter rejimden vazgeçmek, onun yerine başkanlık, olmazsa, partili cumhurbaşkanı rejimini getirmek için hazırlanan önerileri hatırlıyorum.

Haberin Devamı


HER GÜN DERS


Tek ses, tek nefes veren, lider nasıl bir düzen kurmak istiyorsa, ona göre davranan bir toplum oluşturmak.
Halka sürekli bu yönde telkinde bulunmak. Devletin kadrolarını bu yönde kullanmak. O kadroları kendine bağlamak. Her gün, ama her gün topluma ahlak dersleri vermek. Bu “tek tip toplum” kurmak rüyası.
Ayrıca, sürekli çifte standart. Örneğin, başka ülkelerin insanlarına şu ya da bu yönde çağrıda bulunmak, ama kendi ülkesine yönelik bir öneri karşısında, “Sen kim oluyorsun da bana karışıyorsun, buna benim halkım karar verir” diye efelenmek.
Tek tip toplum çoktan gelmiş geçmiş durumda. O yazılanlar çoktan çöpe atılmış durumda. Şimdi çoğulculuk, çokseslilik zamanı.

Haberin Devamı

Dışişleri’ni ele geçirmek

MALİYE müfettişleri, hesap uzmanları, şimdi de Dışişleri. Devleti devlet yapan Cumhuriyet’in en köklü kurumlarını birer birer ortadan kaldıran AKP çok temel bir kuruma, Dışişleri Bakanlığı’na dinamit koyuyor.
İlk dinamit 2010’da. Bakanlık dışından yurtdışına büyükelçi olarak atananların, merkeze döndüklerinde, bakanlıkta çalışmalarına izin veriliyor.
İkinci dinamit şimdi. Bu kişiler yurtdışından dönüşlerinde, bakanlıkta mesleki uzmanlık gerektiren müsteşar, genel müdür gibi üst makamlara getirilebiliyor, meslek memurlarıyla aynı haklardan yararlanabiliyor. Oysa, onlar ne meslekten geliyor, ne de kamu hizmetinde bulunmuş.
Her kurumu ele geçirme hastalığında tutulan AKP, şimdi torba yasayla yandaşlarına Dışişleri’ni peşkeş çekme peşinde. Yedi eski Dışişleri Bakanı ile 150’den fazla emekli büyükelçi karara duydukları tepkiyi dile getiriyor ve Abdullah Gül’e çağrıda bulunuyor, yasayı geri çevirmesi için.
Gül, Dışişleri Bakanı iken, birlikte çalıştığı kadrolar kendisini uyarıyor. Gül onları dinler mi, sanmıyorum. Gül önüne ne gelirse basıyor imzayı. “Cumhurbaşkanı’na” çağrı yerinde, emekli büyükelçilerin tepkisi yerinde, ancak Gül önce içinden çıktığı partiye sadık. Altı yıl içinde aykırı tek imzası yok.
Yasayı veto etmesi, büyük sürpriz olur.

Yazarın Tüm Yazıları