Paylaş
Zulüm, zalim, firavun, şeytan lafları havada uçuşuyor. AKP ile cemaat boğaz boğaza. İktidar yandaşı gazeteler cemaatin organı Zaman gazetesine hücum üstüne hücum tazeliyor.
Zaman’ın dünkü manşeti Fethullah Hoca’nın mayıstaki ziyareti sırasında Bülent Arınç’a söylediği sözün aynısı:
“Böyle bir yasa darbe döneminde bile uygulanmadı”.
Buna karşılık, AKP yandaşları cemaati suçlama yarışında. Sabah’ın manşeti: “Dershaneler için kara propaganda”. Star’ın başlığı: “Hedef kaliteli ve daha eşit eğitim”. Yeni Şafak’taki manşet: “Dershane yalanı”.
‘İKTİDARI PAYLAŞMAM’
Cemaat ve AKP arasındaki anlaşmazlık dershanelerin kapatılması kararı ile birlikte ayyuka çıkıyor.
Oysa, daha dershanelere gelmeden, birkaç ay önce, Tayyip Erdoğan’ın cemaati temsil eden biriyle yaptığı konuşmada, “Ben iktidarı kimseyle paylaşmam” dediği öne sürülüyor. Paylaşmam diye kastettiği, cemaat. Ayrıca, Zaman’daki bazı yazarlardan hoşlanmıyor. “Hoşlanmayabilir”, Hoca Efendi o yazarlara dokunulmasından yana değil.
Paylaşmam, derken, bürokraside cemaate yakın bildiği kimselere göz açtırmıyor. Erdoğan ile Fethullah Hoca’nın arası adım adım açılıyor. Dershane kapatmak bunun doruk noktası.
Cemaatin içinden bazıları, “dershane kapatmanın Kürtlere verilen söz olduğunu” öne sürüyor. Okuma odaları Kürtlerin yoğun yaşadığı varoşlarda. Kürtler, Kürt çocukların okuma odalarına gitmelerini istemiyor, AKP dershane ve okuma odalarını onun için kapatıyor, iddia bu.
SİYASAL FATURA
Fethullah Hoca “hacet namazı” çağrısında bulunuyor. Cemaate yakın biri çağrıyı yorumluyor:
“Musibetin geldiği noktada artık hacet namazı kılınır”. Türkçe Sözlük’te musibetin karşılığı olarak “uğursuz ve felaket” yazıyor. Bundan sonra AKP ile cemaatin arası zor düzelir. “Hacet namazı” iflahı mümkün olmayan aşama.
Yine cemaatten birilerine göre, “Bazı bakanlar dershane kapatılmasına karşı, ama Erdoğan’a ağızlarını açamıyor”. Cemaatçiler suskun bakanları da fena halde eleştiriyor.
Dershane, iktidar paylaşımı derken, cemaatin Erdoğan’a siyasal fatura çıkaracağı kesin.
‘Haklarımı çalmayın’
1. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi’nde pek çok doküman yanında BM Çocuk Hakları Sözleşmesi de dağıtılıyor.
“Haklarımı çalmayın” başlığı altındaki, kocaman yazılmış, sözleşmenin 16. maddesi özel hayatın gizliliği ile ilgili:
“Özel hayatın gizli tutulması hakkındır. Kimse geçerli bir neden olmaksızın saygınlığına zarar veremez, senin veya ailenin evine giremez, mektuplarını ve e-postalarını açamaz”.
Bunun tersi durumlarda hakları çalınıyor, bu belge kongrede dağıtılıyor. Kız ve erkek öğrencilerin evlerine girilir, eşyaları kapıya konurken, e-postaların, tweet’lerin, Facebook’ların peşine düşülüp, onlar “suç kanıtı” sayılıp, insanlar gözaltına alınırken, hangi özel hayat, hangi saygınlığın korunması?
Çocuklara yalan çocuk kongresinde başlıyor.
Doğrudan dini sunum olmasın
ÇOCUK ve Medya Kongresi’nde çok sayıda bildiri var. Bunlar bir kitapta toplanıyor. “Çocuk medyalarında dinin sunuluşu” başlıklı bildiri dikkatimi çekiyor. Muş Alpaslan Üniversitesi’nden bir yardımcı doçente ait. Önerisi şu:
“Medya dinin sunumunda dinin kutsallık ve derinlik boyutunu ihmal etmekle beraber çocuk dindarlığı ve maneviyatı açısından (...) olumlu rol üstlenmektedir. Dinin doğrudan sunumu yerine dolaylı sunumunu tercih etmek, medya-çocuk bağlamında daha etkili olacaktır”.
Çocuğa belli etmeden medya üzerinden din sunumu. Bazı TV’lerde çocuk ve din programlarının içeriği şimdiden netleşiyor.
Kongrenin “hizmetlerinden” biri bu olsa gerek.
Paylaş