Yeni bir anayasa için dört partinin uzlaşması suya düşünce, Haşim Kılıç yükleniyor: “Kendimi evlenme vaadiyle kandırılmış gibi hissediyorum”.Bu söze en çok AKP kızıyor, Kılıç’ı topa tutuyor. Yetmiyor, bir başka manevra daha çeviriyor. Meclis’te Kılıç’ın çıkmasını ısrarla beklediği bir tasarı var. Anayasa Mahkemesi Vakfı kurulmasını öngören tasarı. AYM’den emekli olanlara ciddi maddi olanak sağlayan bir vakıf.
AKP, Kılıç’a kızgınlığını anında çıkarıyor. Meclis’e üç gün gelmiyor, çoğunluk sağlanamıyor. AKP’nin Meclis’i boykot günlerinde gündem AYM Vakfı tasarısının görüşülmesi. Meclis toplanamıyor, vakıf şimdilik yatıyor.AYM bunu bir kenara yazıyor.
ŞAHANE FIRSAT
Dershane kapatmak üzerinden cemaat ve AKP birbirine giriyor. AYM bu kapışmayı seyretmekle kalmıyor, dolaylı olarak katılıyor. 12 Eylül 2010 referandumu sonrasında AYM’de cemaatin ağırlığı hissedilir ölçüde artıyor.
Ve AYM’nin önüne şahane bir hukuk sorunu geliyor. AKP’ye tam gol atılacak pozisyon. Balbay’ın durumu. Öyle bir pozisyon ki, salt hukuk açısından bakınca, başka karar vermesi mümkün değil. Çünkü:
1- Uzun tutukluluk süresi, ki AYM daha önce bunu temel hak ve özgürlüklere aykırı buluyor,2- Tutuklu kaldığı sürece Balbay’ın milletvekili olarak, temsil yetkisi ihlal ediliyor, ki buna dönük de AYM açıklamaları var.Bu hukuki fırsat kaçmaz, AYM golünü atıyor, Balbay’a tahliye yolunu açıyor. Haşim Kılıç’ın daha önce söylediği gibi, “AYM hukuki karar veriyor ama o karar siyasi sonuç doğuruyor”. Şimdiki gibi.
EVRENSEL HUKUKUN PARÇASI
Bugün temsil yetkisinin ihlal edildiğine karar veren AYM, yüzde 10 seçim barajının iptali için yapılan başvuruyu reddediyor.
Söz konusu ödemeleri hangi amaçla yaptığınıza, ödeme karşılığında herhangi bir mal veya hizmet alımı yapıp yapmadığınıza ilişkin bilgi vermek üzere...”Tabloda ayrıntılara yer verildiğine göre, demek ki, kişisel banka hesaplarına girilmiş. İşin artık suyu çıkıyor.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) yardım etmek ne zamandan beri vergi incelemesine tabi, vergi daireleri ne zamandan beri yasal derneklere yardımın amacını inceliyor? İsteyen, istediği yasal derneğe yardım eder, sana ne?
Vatandaş Cem Tüzün’ün başına gelen olay aynıyla vaki ve şöyle.
ANTETLİ, MÜHÜRLÜ
Vergi dairesinden Cem Tüzün’e çağrı geliyor, vergi müfettişiyle görüşmeye çağrılıyor.
Kapıdan içeri girince, “Kime geldin, neden geldin” diye soruluyor. Normal. Bilgisayara kaydı yapılıyor, güvenlik kontrolünden geçiyor. Normal.
Tebligat memurlarının olduğu odaya yönlendiriliyor. Odada üç görevli var. Adını söylüyor, zarflar arasından Cem Tüzün’e ait zarf bulunuyor.
Ticaret Odası’nda, Sanayi Odası’nda ya da Borsa’da Yönetim ya da Denetim Kurulu üyesi. Odalar Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) soruyor, “Bu üye görevinden istifa etmeli mi?”YSK Anayasa’ya, odaların ve borsaların yasalarına, seçim yasalarına dayanarak hukuki yanıtı veriyor:
“Evet, istifa etmeli”. Gerekçesini de gösteriyor: “Çünkü Yönetim ya da Denetim Kurulu’nda görev yapmak icra niteliğidir, istifa şarttır.” İcra, yani yürütme, yani karar pozisyonunda, yani o görevde iken seçime girmek, seçimi etkileyebilir. YSK “seçimlerin dürüstlüğü ile ilgili işlemleri yapma ve yaptırmakla” yükümlü, madem dürüstlük, o zaman istifa şart. Karara şapka çıkarılır. YSK’nın karar tarihi 4 Ekim 2013.
BAKANA KIYAK
Aceleye gerek yok, çıkardığınız şapkayı vestiyere asın.
Aynı YSK bir buçuk ay sonra “belediye seçiminde aday olan bakanların görevlerinden istifa etmelerine gerek ol-ma-dı-ğı-na” karar veriyor.
YSK’ya göre, “Oda ve borsa yöneticileri seçimde icra etkisini kullanabilir, onun için istifa etmeli”, ama bakanların istifasına gerek yok.
Pankartın altındaki imza kime ait? AKP İl Başkanlığı’na mı, AKP’ye bağlı bir belediyeye mi, AKP ilçe merkezine mi? Hiçbiri değil, halkı açılışa davet eden pankartın altındaki imzada “Muğla Valiliği” yazıyor.
Bu imza skandal diye geçiştirilecek türde değil. Bu imza kabak gibi, parti-devlet, tek parti modelinin ta kendisi. Çok vahim.
BUGÜN VE DÜNParti-devlet ya da tek parti örnekleri günümüzde hâlâ var:
Laos Demokratik Halk Cumhuriyeti, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, Eritre Demokratik Halk Cumhuriyeti, Vietnam Demokratik Halk Cumhuriyeti.Sevsinler sizin hem demokratik, hem halk, hem cumhuriyet rejiminizi. Hepsi “parti-devlet bütünlüğünde” totaliter rejim. Adında “demokratik” yazıyor, demokrasi ile uzak yakın ilgisi yok. “Halk” yazıyor, halkı bir kalemde geçmek için her şey tamam. Ve hepsinde “seçim”, yani “sandık” var.
Parti-devlet, tek parti örnekleri tarihte de var:
1933-1945 Almanya, 1939-1976 İspanya, 1979-2003 Irak, Suriye’de Baas Partisi.
“28 Ekim 2004 tarihli ‘İrticai Faaliyetlere Karşı Ek Eylem Planı’ hangi plana ekleme yapmak için hazırlanmıştır?”2004 Ağustos’unda Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül dahil, MGK üyesi AKP’li bakanların imzasıyla MGK’da Gülen cemaatinin bitirilmesi kararı alınıyor.
Mehmet Baransu’nun Taraf’ta yayınlanan bu haberini AKP sözcüleri yalanlıyor, “Yok hükmündedir, uygulanmamıştır”. Öyle mi, bakalım.
İKİ AY SONRA
CHP milletvekili Ali Özgündüz Ağustos 2012’de Tayyip Erdoğan’a soru önergesi veriyor. Meclis İçtüzüğü’ne göre yanıtlanması gerekirken, yanıt gelmiyor. Özgündüz Mayıs 2013’te sorularını tekrarlıyor, hâlâ yanıt yok. Olmasa da, sorular bugüne ışık tutuyor.
MGK’nın cemaati bitirme karar tarihi Ağustos 2004. Özgündüz 28 Ekim 2004 tarihli ek planı soruyor. MGK kararından iki ay sonra, uygulamak için ek plan var mı, yok mu, diye soruyor.
Yoksa, bir buçuk yıldır Erdoğan soruyu neden yanıtlamıyor? Varsa, “Karar uygulanmadı” demek fena halde sırıtıyor.
Kasklı polisler yoldan geçen insanlara karanfil veriyor. Bir kişi polise güvensiz gözlerle bakıyor, polis o kişiye yine karanfil veriyor, nezaket son haddinde.
Bu bir video filmi. Gezi sırasında kendisiyle görüşmeye gidenlere Tayyip Erdoğan Başbakanlık konutunda bu filmi gösteriyor.Karanfil dağıtan, gazdan etkilenenlere yardım eden polis hangi şiddeti gösteriyor? Erdoğan orada bulunanlara “Gördünüz polis nasıl davranıyor, hani şiddet nerede” demek istiyor.
Eyvaaaah...
HER YERDE TÜRK BAYRAĞI
Bizim Mısır Büyükelçisi “istenmeyen adam” ilan edilerek Mısır’dan kovuluyor. Hem bu kovulmayı, hem de genel anlamda izlenen dış politikayı eleştirenlere Erdoğan son grup konuşmasında yanıt veriyor:
“Bizim ay-yıldızlı bayrağımızı yeryüzünde kim görse, işte geldiler, işte yetiştiler, diyor. Yüz yıldır neredeydiniz, diye soruyorlar. Çoğu yerde ay-yıldızlı Türk bayrağını, Kızılay’ın hilalini, TİKA’nın logosunu görünce, sevinç gözyaşlarını tutamıyorlar”.Kim, ne derse desin, Türkiye her yerde aranıyor, dış politikada başarıdan başarıya koşuyor.
Eyvaaaah...
ÇEVRE FAKTÖRÜ
Buna karşılık, içeride PKK isteklerini İmralı ve Kandil üzerinden kimseye fark ettirmeden gerçekleştiriyor. Kuruluş yıldönümü için kutlama yerleri belirliyor, Güneydoğu’da bazı illerde belediye başkan adaylarını kesinleştiriyor, sesi fazla çıkmış bazı BDP ya da HDP milletvekillerini hizaya getiriyor.
Ancak, PKK’dan daha üstün, Washington ve Moskova ile birlikte, bölgede ve Ankara’da sözü geçen aktör artık Barzani. PKK Barzani’ye boşuna içerlemiyor.
DİYARBAKIR SONRASI
Diyarbakır’a gelişi Barzani için büyük dönemeç. O günden sonraki gelişmeler çorap söküğü gibi.
1- Tayyip Erdoğan Putin’le görüşmek için Rusya’ya gidiyor.2- Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani Ankara’ya geliyor.3- PKK seyrediyor. Önce Erdoğan’ın Rusya gezisi. Erdoğan, Putin’e muhtemelen, “Kuzey Irak’taki PYD’nin siyasal varlığını tanıma” diyor. Erdoğan ile Barzani’nin anlaşmasında bu var. Erdoğan bunu Putin’e kabul ettirmeye çalışıyor.
BAĞDAT-ANKARA
Neçirvan Barzani’nin Ankara’ya gelişi ise Diyarbakır’da Erdoğan-Barzani arasındaki siyasal anlaşmanın petrol yönü.
Kamuoyundaki algı bu yönde. İstanbul kadar belirleyici olan yer, İzmir. İstanbul yine de daha farklı.
İstanbul’da yeniden AKP kazanırsa, önce Cumhurbaşkanlığı, sonra genel seçimler için önemli avantaj elde etmiş olacak. Yeniden moral depolayacak.İstanbul’u CHP kazanırsa, AKP için inişin başlangıcı olacak. Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde zarlar yeniden atılacak. AKP moral yitirecek, CHP genel seçimlerde daha iddialı hale gelecek.
TOPBAŞ-SARIGÜL
Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında dün bazı kent ve büyükşehir belediye başkan adaylarını açıklıyor. İstanbul ve İzmir yok. O iki büyükşehir adayını muhtemelen cuma günü açıklayacak.
Kulislerde dolaşan iddiaya göre, her iki kentin adayı da belli. AKP’nin İstanbul adayı büyük olasılıkla Kadir Topbaş. Gezi ile birlikte AKP’de fatura önce Topbaş’a çıkarılıyor, bununla birlikte anketlerde Topbaş’ın adı öne geçiyor.
Topbaş, AKP yönetiminde daha ılımlı bir portre çiziyor. Siyasal kutuplaşmanın dışında görülüyor. Gerçi, İstanbul Topbaş döneminde en yoğun betonlaşmayı, en az yeşilliği, en yüksek rantı görüyor. Topbaş’la İstanbul kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Hele de, trafik yandım Allah, günün her saatinde. Bu büyük tehlikeye rağmen, Topbaş’ın yönetimi değil ama, siyasal kimliği onun yeniden aday olabileceğini gösteriyor.
Tıpkı Topbaş gibi, adaylığı henüz açıklanmasa da, anketlerde Topbaş’la yarışabilecek CHP adayı Mustafa Sarıgül görünüyor. Geçen yıl AKP ile CHP arasındaki fark on puana kadar çıkmışken, Sarıgül bu makası kapatmış görünüyor. Sarıgül de, siyasal kutuplaşmanın dışında. Avantajı, Türkiye’nin her yerinden İstanbul’a göç eden insanlara göç ettikleri yerden başlayarak diyalog kurmuş olması, her türlü yardımda bulunması. Şu anda seçim ortada görünüyor.