Yalçın Doğan

‘Che dövmeliler’ cephede

26 Ekim 2014
PUROLU ya da yıldızlı beresi ile Che Guevara posterleri, kollarda dövmeleri, devrimciliğin vazgeçilmez simgesi “Che”. Avrupa ve Türkiye’de yeniden hızla yayılıyor.

IŞİD kan döküyor, “Che dövmeliler” IŞİD’e karşı savaşmak için Kobani’ye akıyor. Benzer meşrepte Taliban ya da El Kaide’ye “Che dövmeliler” böyle tepki göstermiyor. Panel, nutuk, sol dergilerde uzun analizler yerine bu kez cephede savaşmak var. “Che dövmeleri”ni geçmişin hayali, bir fantezi gibi görenler yanılıyor. Onlar IŞİD’e karşı kendiliğinden organize oluyor, cephede buluşuyor.
Türkiye’den Kobani’ye geçiş, caddenin bir yanından öteki yanına geçiş gibi, yol geçen hanı. Ceylanpınar, Akçakale sınırı delik deşik, cepheye katılmak kolay. Gidenler anlatıyor, “Türk tankları ile IŞİD tankları sanki birbirini bekliyor”. Mesafe kısa, görüş açısı ayna gibi.


VAHAP GÜVEN


Güney illerimize Kobani’den her gün cenaze geliyor, “Che dövmeli” ya da “sol” inançlı cenazeler. En son iki gün önce Vahap Güven’in cenazesi. Mardin’de törene üç-dört bin kişi katılıyor, Belediye Başkanı Ahmet Türk dahil.

Yazının Devamını Oku

O vahşet hayallerimize

25 Ekim 2014
“SENİ şimdi şuraya yatırıp, a... k...m”, “Sen ne güzel s....n.” Gözaltına alınan kadınlara polislerin küfürleri havada uçuşuyor.

Polis aracında küfrün yanında tehdit de eksik değil, “Şimdi kafana sıkarım”.
Savcının gözaltı kararı yok. Karakolda polisler “Gözaltında değilsiniz” diyor, buna rağmen, beş-altı saat karakolda bekletiliyor, sonra serbest bırakılıyorlar. Üsküdar Validebağ direnişine katılanlardan beş kişinin polisle macerası. Polisin götürdüğü beş kişiden biri, Mimarlar Odası avukatı Can Atalay’dan dinliyorum dün o küfür manzumesini.
Validebağ Korusu 1999’dan beri birinci derecede sit alanı. İmara kapalı. Koruda Valide Sultan Kasrı ile Abdülaziz’in av köşkü var. İmara kapalı ama Üsküdar Belediye Başkanı buraya cami yapmak istiyor. Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı var, Belediye Başkanı büyüklerinden aldığı örnekle, mahkeme dinlemiyor, buldozerlerle ağaçları söküyor. Halk engel olmak isteyince, Türkiye’den bilinen manzaralar, TOMA, cop, yerlerde sürüklenen insanlar.


VALİDEBAĞ SİCİLİ


Validebağ’ın mülkiyeti Hazine’ye, kullanımı Milli Eğitim Bakanlığı’na ait. Üsküdar Belediyesi ile bakanlık 2006’da korunun bakım ve onarımı için protokol imzalıyor. İstanbul Valiliği: “Koru Üsküdar Belediyesi’ne devredilmiyor, kiralanmıyor”.

Yazının Devamını Oku

Hayatlar kesiliyor Yırca’da

23 Ekim 2014
ELLERİNE demir kelepçe vurulmuş, başlarında nöbetçi, ağaç diplerine yatırılan köylüler prangalarından kurtulmaya çalışıyor, nafile, hayatlarını bağladıkları zeytin ağaçları gözlerinin önünde kesiliyor, hayatları kesiliyor.

Soma’ya bağlı Yırca Köyü’nde.
Köyde yaşayan beş yüz insanın tek geçim kaynağı zeytin. Köyün altı bine yakın zeytin ağacı var. On gün önce köylüler bir sabah elektrikli testere sesleri ile uyanıyor, testereli, baltalı yüz kişi onları koruyan ekiple zeytinliklere dalıyor. Zeytinlik kesilecek, santral yapılacak, emir öyle.

ACELE KOLİNSantral ihalesini son yılların flaş firması Kolin kazanıyor. 2009’da cirosu 418 milyon dolar, 2013’te ikiye katlıyor, 867 milyon dolar. Çeşitli bakanlıklar, DSİ, Karayolları, TCDD ihalelerini alıyor, yat limanları, demiryolları, barajlar, yollar, lojmanlar yapıyor, az zamanda büyük işler başarıyor. EPDK (Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu) Kolin’e kolaylık sağlıyor, zeytinlikle ilgili acele kamulaştırma kararı alıyor. Ancak, Danıştay’ın acele iptal kararı var.
Özellikle santrallar için hükümet 2004’te EPDK’ya yetki veriyor, “Gerekirse acele kamulaştırma yapabilirsin”. EPDK bu yetkiyle yüzlerce acele kamulaştırma kararı alıyor. Ama Danıştay var. 2014 Mayıs ayında Danıştay acele kamulaştırma kararlarını iptal ediyor. İstediği kadar iptal etsin, iptal kararından üç ay sonra Ağustos 2014’te hükümet sekiz ayrı ilde ve yeniden acele kamulaştırma kararı alıyor. Ve yine santrallarla ilgili. Hukuuuuuuk, ah hukuk, vah hukuk.

‘TARIM ARAZİSİ’Zeytinlikle ilgili başka görüşler santrala geçit vermiyor:

Yazının Devamını Oku

‘Bizden yargıçlar’ sınavı

22 Ekim 2014
“ADALET Bakanlığı’nın talebi üzerine” diye başlıyor, “sınav tarihleri yeniden şöyle düzenlenmiştir” diye devam ediyor, ÖSYM sitesinde dünkü duyuru.

Buna göre:
26 Ekim’de yapılacak olan “Avukatlar İçin İdari Yargı Hâkim Adaylığı Sınavı” 27 Aralık’a, 30 Kasım’da yapılacak olan “Avukatlar İçin Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Sınavı” 28 Aralık’a erteleniyor. Ne var bunda?
Birbirini tamamlayan iki adım atılıyor, dün. Polis devletinin kurulmasını kolaylaştıracak önerinin Meclis’te görüşülmesine dün başlanıyor. “Makul şüphe” ile insanları gözaltına alma, insanların mallarına el koyma, muhalefeti kesme önerisi.
Yine dün ÖSYM sitesindeki erteleme duyurusu. Aynı duyuru Adalet Bakanlığı sitesinde de var. Duyuru ile Meclis’teki öneri arasında mutlak bağ var.


BEŞTEN İKİ YILA“Yargı paketi” etiketiyle polis devleti kuracak öneride bir madde var, sanki önemsiz gibi. Avukatlıktan yargıçlığa geçiş süreci beş yıldan iki yıla indiriliyor. Neden bu sürat?

Yazının Devamını Oku

Heykel teftişi

19 Ekim 2014
HALK artık yadırgamıyor ama bu kez kritik. Heykeli dikilecek olan Ali İsmail Korkmaz, Eskişehir’de Gezi protestolarında hayatını kaybeden genç.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi bu kez onun heykelini dikmek istiyor, kentin göbeğine.
Ali İsmail Korkmaz’ın heykeli dikiliyor, beklendiği gibi itiraz yok, halk normal karşılıyor.
Aslında Eskişehir’de halkı heykellere alıştırmak pek kolay olmuyor. Eskişehir’de kent yönetimi adına harikalar yaratan Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yaptıkları çok yazılıyor, çiziliyor, bayramda biz de ailece Eskişehir’e gidiyoruz. Batı anlamında belediyecilik adına, insanın göğsü kabarıyor. Bunlardan biri de, kentin dört bir yanının heykel ve parklarla donatılmış olması.


KIRK BİN KADIN


Eskişehir’de heykeller dikilmeye başladığında, halk garipsiyor, “Bunlar ne” diye. Belediye en uzak mahallelerden özellikle kadınları otobüslerle heykellere taşıyor, ilk etapta tam kırk bin kadın. Rehberler onlara heykelleri anlatıyor, anlattıkça, halk heykele alışıyor ve bugün herhangi bir Batı kentindeki manzara ortaya çıkıyor. İnsanın ruhunu okşayan bir sükûnet halinde, kent heykel müzesi gibi.

Yazının Devamını Oku

Doğduğuna pişman ederim

18 Ekim 2014

-Sen ev aldın, ben arabamı sattım, işlem noterde. Kişilere ait noterdeki özel bilgi ve belgeler artık MİT’e verilecek.
-Sen iktidar karşıtısın, iktidarda böyle bir şüphe var, iktidar şüphe üzerine senin malına el koyabilecek, seni çökertmek için. Bir zamanlar İsrail’in Filistinlilere yaptığı gibi.
Yeni yargı paketi ile demokrasiyi ve hukuku unut. Bülent Arınç geçenlerde “Artık torba yasa yok” diyor, yeni paket yine torba, içinde çeşitli yasalar var. Paketi CHP’nin hukukçu milletvekili Atilla Kart inceliyor, bulguları vahim ötesi.


1 EYLÜL 2013


-Yargıç ve savcılara sicil affı geliyor. Af için 1 Eylül 2013 tarihi esas alınıyor, çok dikkat çekici. Ergenekon ve Balyoz yargıç ve savcılarına sicil affı geliyor ama 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının üzerine giden savcı ve yargıçlar af dışında tutuluyor. Onlarla daha hesaplaşma var.

Yazının Devamını Oku

Temiz yol: Yasak

16 Ekim 2014
ULUDERE: Hava Kuvvetleri’nin bombardımanı sonucu otuz dört yurttaşımız hayatını yitiriyor. Ne yaşandığı yargı karşısında hâlâ esrarını koruyor. “Gizli soruşturma” kararıyla yayın yasağı geliyor.

Reyhanlı: Bomba patlıyor, elli üç kişi hayatını kaybediyor. Devamında yayın yasağı. Haber yazmak yok.
17 Aralık rüşvet iddiası: Dört bakanın adı yolsuzluk ve rüşvete karışıyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük skandalı. En doğrusu yayın yasağı, ne olup bittiğini kimse öğrenmesin.
Adana TIR: Adana’da on üç asker MİT’e ait TIR’ları durduruyor. İçinde silah var tartışmaları sürerken arama yapan askerler hakkında dava açılıyor, arama emrini veren savcı başka yere gönderiliyor, en iyisi yayın yasağı ki devamını kimse öğrenmesin.
Suriye tapesi: Dışişleri Bakanlığı’nda Genelkurmay ve MİT’in katılımıyla Suriye’ye askeri harekât planlanıyor. Acele yayın yasağı, bin türlü suçlamayla.
Musul rehineleri: IŞİD Musul Konsolosluğumuzda 49 kişiyi rehin alıyor. Olur mu öyle şey, yayın yasağı ilk önlem.
Soma faciası: Sadece Türkiye’de değil, dünyada da en büyük maden kazalarından birinde, Soma’da üç yüz bir işçi hayatını kaybediyor. Fazla kurcalanmasın, yayın yasağı en kolay yol.
Bingöl saldırısı: Otuz yedi kişinin öldüğü geçen haftaki olaylarda Bingöl’de de iki polis şehit oluyor. Yayın yasağı, mahkeme kararıyla.

Yazının Devamını Oku

Fezleke odasında üç kişi

15 Ekim 2014
‘SADECE bu odada okuyabilir, sadece bu odada çalışabilirsiniz, dışarıya belge çıkarmak yasak.’

Burası hapishane, karakol, girişi-çıkışı kontrol altında askeri üs filan değil, burası Meclis’te dört bakan hakkında yolsuzluk fezlekelerinin bulunduğu oda. Yolsuzluğu soruşturmakla görevli komisyon üyelerinin, yani milletvekillerinin odası. Fezlekeler Meclis denetimi altında, fezlekeye bakacaksın, elinin ucuyla dokunacaksın, cıss yanarsın, hemen bırakacaksın. Komisyon üyesi dışında başka birinin odaya girmesi yasak. Komisyon üyesi CHP’li Erdal Aksünger geçenlerde odaya giriyor. Yarın komisyon toplanıyor, hazırlık yapmak için. Başkasının girmesi yasak ama, odada komisyon üyesi olmayan üç kişi harıl harıl fezleke okuyor, not alıyor. Aksünger şaşırıyor, siz kimsiniz? “Adalet Bakanlığı’ndan üç müfettiş, üç yargıç.” Odaya kimin izniyle girmişler? Yanıt yok. Aksünger “Çıkın odadan” diyor, onlar ayrılıyor. Dört bakanla ilgili iddialara karşı AKP hazırlık mı yapıyor?
Ve hiç hesapta yokken, komisyona hakkında iddiada bulunan bakanlardan Erdoğan Bayraktar ile ilgili elli beş yeni dosya geliyor. “Fezleke heyecanı” TV’ye dizi olur.


‘Bilal’ her yerde

MİLLİ takımın genç yeteneği Bilal 1-1 beraberlikten sonra, “Ülkemiz gibiyiz, takımda da birlik ve beraberliği tam sağlayamıyoruz”. Bu söz Fatih Terim’e sorulduğunda, “doğru söylemiş”. Türkiye üzerine çökmüş kâbus, kaybolan yaşama sevinci, hayata karşı güvensizlik, OECD ülkeleri arasında yaşaması en zor üç ülkeden birinin Türkiye olması hayatın bütün alanlarını ve bütün insanları etkiliyor. Bunların sonucunda futbol ölüyor, Milli Takım’dan başarı beklemek anlamsız. Ülkedeki kutuplaşma takıma yansıyor, her yerde “Bilal” var. Son bir eğlencemiz vardı, futbol, AKP onu da elimizden alıyor.

Çözüm artık ‘lafta’

ÇÖZÜM sürecini ilk kez Aralık 2012’de Başbakan Erdoğan açıklıyor, “Bir süredir İmralı ile görüşülüyor”. Ocak 2013’te Erdoğan’dan daha kapsamlı açıklamalar. Mayıs 2013’te PKK “Silah bırakma yok, ama çekiliyoruz”. PKK Kandil’e çekiliyor, terör sona eriyor. Kobani ile başlayan PKK teröründe Bitlis-Bingöl sorumlusu “Gerillayı bölgeye gönderdik” diyor, yaklaşık üç yıl sonra bir karakola saldırıyor, üç yıl sonra Hava Kuvvetleri PKK’yı havadan vuruyor. Yeniden savaş. Çözümde duraklama. PKK İmralı’yı dinlemiyor, AKP’nin sözünde durmadığını söylüyor. Zaman zaman İmralı da “Şöyle olursa çözüm sona erer, böyle olursa süreç biter” diyor. PKK sürecin devamı için Cumhurbaşkanlığı seçimini bekliyor, seçim bitiyor, hiçbir adım yok, ne yazık ki, yeniden terör.


Yazının Devamını Oku