Paylaş
-Sen ev aldın, ben arabamı sattım, işlem noterde. Kişilere ait noterdeki özel bilgi ve belgeler artık MİT’e verilecek.
-Sen iktidar karşıtısın, iktidarda böyle bir şüphe var, iktidar şüphe üzerine senin malına el koyabilecek, seni çökertmek için. Bir zamanlar İsrail’in Filistinlilere yaptığı gibi.
Yeni yargı paketi ile demokrasiyi ve hukuku unut. Bülent Arınç geçenlerde “Artık torba yasa yok” diyor, yeni paket yine torba, içinde çeşitli yasalar var. Paketi CHP’nin hukukçu milletvekili Atilla Kart inceliyor, bulguları vahim ötesi.
1 EYLÜL 2013
-Yargıç ve savcılara sicil affı geliyor. Af için 1 Eylül 2013 tarihi esas alınıyor, çok dikkat çekici. Ergenekon ve Balyoz yargıç ve savcılarına sicil affı geliyor ama 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının üzerine giden savcı ve yargıçlar af dışında tutuluyor. Onlarla daha hesaplaşma var.
-Avukatlıktan yargıçlığa geçiş süreci beş yıldan iki yıla indiriliyor. “Bizden olan avukatları” kısa sürede yargıya taşımak, partizan yargıçlar yetiştirmek üzere.
-Yargıtay Başkanlar Kurulu tetkik hâkimi görevlendirirken devre dışı bırakılıyor, o yetki HSYK’ya veriliyor, temyiz dosyalarını yönlendirmek amacıyla. HSYK’yi ele geçirmek için boşuna mı uğraşıyor AKP.
KEYFİLİK
-Birisi bir nedenle suçlanıyor, gözaltına alınsa da, yargıç karşısına çıkıncaya kadar ne ile suçlandığını bilmeyecek.
-Avukat birini savunuyor. Ama, yargılama aşamasına kadar, soruşturma dahil, dosya hakkında bilgi sahibi olamayacak. Çarpıcı rastlantı. AKP bu paketi veriyor, ama önceki gün dört bakanla ilgili yolsuzluk iddialarını içeren dosyaları bakanların avukatlarına veriyor. Gerçi paket yasalaşmış değil, olsun, keyfiliğin sonu yok.
Bunlar ilk tespitler. AKP sekiz ay önce kabul ettiği yargı düzenlemesinin şimdi tam tersini yapıyor. Nedeni var. Atilla Kart’a göre, geçen şubattaki yargı düzenlemesi 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddialarına ilişkin kanıtları ortadan kaldırmaya yönelik, o paket ile kanıtları temizlediğine inanıyor, sıra şimdi toplumu sindirmeye geliyor. Tek parti dönemini çoktan aşan, insanı doğduğuna pişman eden, çok ağır baskı dönemi başlıyor.
‘Eyyy Güvenlik Konseyi’
-TÜRKİYE’den azar işitme kotasını doldurmayan ülke ve kurum yok, en son Güvenlik Konseyi ve Birleşmiş Milletler. Bir ay önce Tayyip Erdoğan New York’ta boş sıralara konuşurken, “Eyyy Güvenlik Konseyi, eyyy Birleşmiş Milletler, sen ne işe yararsın” diyerek, azardan nasibini alıyor. Azarlıyor ama Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine yeniden aday oluyor. 2008’de 151 oyla seçimi kazanan Türkiye, şimdi 60 oyda kalıyor. Düşüş hazin. Türkiye 140 oy bekliyor, beklentinin yarısı bile gerçekleşmiyor. Hiçbir AB ülkesi, hiçbir Latin Amerika ülkesi ve Afrika’nın önemli bölümü Türkiye’ye oy vermiyor, onlar seçimi kazanan İspanya’yı destekliyor.
Batı’da ortak yorum, Türkiye’ye artık güven duyulmuyor. 2008’de “Müslüman ve laik, AB yolunda örnek ülke” diye bakılırken, şimdi büyük kuşku. İçerideki otoriter yapı, dışarıda kavga etmediği komşu bırakmıyor, üstelik IŞİD şüphesi. Pek çok ülkeyle bir biçimde mutlaka pürüz, başkalarının içişlerine karışmak, boş övgülerle Osmanlı tantanası. Sonuçta “Eyy Birleşmiş Milletler” kapıyı gösteriyor.
İstiklal, itidal
-BİLGİ yarışmasında matematik öğretmenine soruluyor, “İstiklal ne demek”? Öğretmen bilmiyor, telefonla bir başka matematik öğretmenine soruyor, o da bilmiyor. Yuh.
Beyin cerrahına soruluyor, “İtidal ne demek”, bilmiyor, seyirciye soruyor. Yuh. Daha çok feci örnek var. Analizi geçtim, en sıradan bilgi bile artık lüks. Bu eğitim sistemi ile cahiliye devrine dörtnala koşuyoruz.
Paylaş