Paylaş
Polis aracında küfrün yanında tehdit de eksik değil, “Şimdi kafana sıkarım”.
Savcının gözaltı kararı yok. Karakolda polisler “Gözaltında değilsiniz” diyor, buna rağmen, beş-altı saat karakolda bekletiliyor, sonra serbest bırakılıyorlar. Üsküdar Validebağ direnişine katılanlardan beş kişinin polisle macerası. Polisin götürdüğü beş kişiden biri, Mimarlar Odası avukatı Can Atalay’dan dinliyorum dün o küfür manzumesini.
Validebağ Korusu 1999’dan beri birinci derecede sit alanı. İmara kapalı. Koruda Valide Sultan Kasrı ile Abdülaziz’in av köşkü var. İmara kapalı ama Üsküdar Belediye Başkanı buraya cami yapmak istiyor. Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı var, Belediye Başkanı büyüklerinden aldığı örnekle, mahkeme dinlemiyor, buldozerlerle ağaçları söküyor. Halk engel olmak isteyince, Türkiye’den bilinen manzaralar, TOMA, cop, yerlerde sürüklenen insanlar.
VALİDEBAĞ SİCİLİ
Validebağ’ın mülkiyeti Hazine’ye, kullanımı Milli Eğitim Bakanlığı’na ait. Üsküdar Belediyesi ile bakanlık 2006’da korunun bakım ve onarımı için protokol imzalıyor. İstanbul Valiliği: “Koru Üsküdar Belediyesi’ne devredilmiyor, kiralanmıyor”.
Ne devir var, ne kiralama, sadece bakım ve onarım. Üsküdar Belediyesi koruyu yine de imara açıyor. Usulsüzlük daha ilk adımda.
HABABAM SINIFI
Güdük Necmi, İnek Şaban, Tilki Behçet, Tulum Hayri, Damat Ferit başlarında okul müdürü Kel Mahmut, beden eğitimi öğretmeni Badi Ekrem, okulun aşçısı Hafize Ana. Ta kendileri, “Hababam Sınıfı”. Hepimizin bin kez izlediği, her sefer aynı keyfi aldığımız Rıfat Ilgaz’ın doyumsuz oyunu.
Altı ayrı Hababam Sınıfı filmi var, o filmler şimdi yıkılmak istenen Validebağ Korusu’nda çekiliyor. Filmdeki okul binası Valide Sultan Kasrı, Hababam öğrencilerinin piknik yaptığı alan, ağaçları sökülen Validebağ Korusu.
O koruda Hababam sayesinde hepimiz varız, geri gelmesi mümkün olmayan öğrencilik yıllarımızla, hayatımızın en şenlikli anılarıyla.
YEŞİLE DÜŞMAN
Orası hayallerimizle dolu, bazen neşeyle, bazen hüzünle andığımız o yılları, gitmesek de, görmesek de, biz Validebağ Korusu’nda yaşıyoruz.
İş makineleriyle o yıllarımız elimizden alınıyor. Bu vahşet yeşile, bu vahşet hepimizin geride kalan yıllarına. Elimizde sadece anılarımız kalıyor, şimdi onu da elimizden alıyorlar, TOMA ile, copla, hatta küfürle.
Canlı yayın bıktırdı
DİYELİM ki, Alman Başkanı Merkel parti örgütüne sesleniyor. Ya da Obama işadamlarına konuşuyor. Ya da Fransa Cumhurbaşkanı Hollande sağlık haftasında konuşuyor. Ve diğer Batı ülkelerinde. Konuşmaları başından sonuna kadar, canlı yayınlayan tek TV yok, devlet kanalı dahil.
Bizde son yılların âdeti. Cumhurbaşkanı ve Başbakan nerede konuşursa, anında canlı yayında, başından sona kadar. Sekiz-on kanal aynı anda, şeyhliklerle yönetilen geri ülkelerdeki gibi. Dün Davutoğlu partisinin il başkanlarına konuşuyor, haber kanallarında o, üstelik tekrar, “haber değeri” de yok.
Hükümet-TSK ayrı telde
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç: “Belli sayıda peşmerge Türkiye’den geçecektir, gece olur, gündüz olur, birden fazla güzergâh olabilir”. TSK dün acele: “Peşmergelerin sınırımızdan nereden ve nasıl geçeceğinin belirlendiğine ilişkin haberler gerçekdışıdır”. Birkaç gündür bu haberler birbiriyle çelişiyor, hükümet ile TSK arasında fikir birliği yok. Ayrıca, Kobani haberleri karmakarışık. İçinden çıkılmaz halde.
Paylaş