<B>YAŞAMIM </B>boyunca bir demokrat kültürünü algılayarak ve yaşayarak şahsımdan başka insanlığın mutluluğu, güzelliği için mücadele edecek kadar idealist ve şair olarak da hümünist değerlere sahip biriydim.
Türkiye'nin tüm cezaevlerini, karakollarını gezen,
Bosna'dan
Halepçe'ye,
Filistin'den
Çeçenistan'a kadar uzanan bölgelerde en sıcak ortamlarda barış için çabalayan sıradışı bir insandım.
8 yıllık parlamenterlik dönemimin son yılında bence kamuoyunca halen sebebi net, objektif olarak anlaşılmamış şekilde medyada asparagas haberlerle manşet oldum. Hukuk üstünlüğüne inanan biri olarak doğruluğun teyidi ve tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak için tüm şahsımla ilgili yayın yapan bazı
TV ve gazetelere karşı bir yurttaş olarak tek savunma mekanizmam olan yargıyı seçtim.
Mahkeme kararları ve
Yargıtay onaylı 10 davadan ilk dördünü ilk celsede kazanıp aklandım. Devam eden 6 davanın da emsal kararlarla sonuçlanacağına inanıyorum.
Ancak geçmişte şahsımı hedef alan sınırlı sayıda medyanın tam bir sayfasında sürmanşete verilen haberler, o günün koşulları gerçeğinde 6 evladımın uzun süre eğitimden mahrum kalmasına, sağlığımı etkileyerek yaşam felsefemi altüst eden saldırılardı. Sizi tenzih ederek hiçbir görüntü ve şahit olmadan belden aşağı vuruluyordu bana.
İnsanları karalamayı kendilerine ilke ve hedef seçenler; bir ailenin sosyal yaşamına, sağlığına ve siyasi geleceğine nasıl bir darbe indirildiğinin muhasebe ve muhakemesini sizlerin takdirine bırakıyorum.
Elbette mensubu olduğunuz bir alanın doğru ve yanlışlarını adilane bir değerle objektif olarak kamuoyuna bildirmenin sıkıntı ve zahmet riskini takdir ediyor ve anlıyorum. Ama şu anda bir yurttaş olarak öncelikle aileme, yıllarca temsil ettiğim halkıma karşı gerçekleri anlatmam imkan ve olanaklardan mahrumum.
Bu açıklamamı köşenizden yaparsanız mutlu olurum.
Sebgetullah SEYDAOĞLU-19 ve 20. dönem Diyarbakır Milletvekili YSK denetim görevini yapmadı
DEHAP, 3 Kasım milletvekili genel seçimlerine katılabilmek için, en az 41 il ve ilçelerinde örgütünü kurmuş ve faaliyete geçirmiş olması gerekirken, bu kurala uymadan, örgütlenme konusunda,
YSK'ya
‘‘yalan beyanda’’ bulunmuştur.
Yoksa evrakta sahtecilik diye bir konu yoktur. Uygulanması gereken hüküm,
TCK'nın 343. maddesidir. Organize işlendiği için de ağır cezalık olmuştur. Sanıklar cezalandırılmıştır.
DEHAP'ın beyanı karşısında
YSK denetleme görevini yapmamıştır.
Yargıtay eski Cumhuriyet Başsavcısı
Sabih Kanadoğlu, 81 ilin örgütlendiklerini söyledikleri il ve ilçe seçim kurullarından bilgi sağlamış,
DEHAP'ın beyanının gerçekleri yansıtmadığını resmen
YSK'ya bildirmiş ve
DEHAP'ın 3 Kasım seçimlerine katılmasının olanaksızlığını ileri sürmüştür.
YSK reddetmiştir.
YSK bırakınız
DEHAP'ın beyanını denetlemeyi,
Yargıtay C. Başsavcısı'nın resmi belgelerini bile dikkate almayarak, görevlerini başkan ve üyeler olarak kötüye kullanmıştır.
İşlem başlatılmalıdır.
Nurettin KAPTAN-ANKARA Prof. Berkarda: Her şey tersine çevriliyor
SİVİL Toplum Kuruluşları Birliği Platformu Dönem Başkanı Prof. Bülent Berkarda,
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndaki kadrolaşma girişimini kınıyor:
Dinle devletin birbirinden ayrılması, laikliğin çağdaş değerlere ulaştırılmasında eğitsel bir katkı sağlaması düşünülerek kurumlaştırılan
Diyanet İşleri Başkanlığı, dini siyasete alet eden siyasi partilerin elinde amaçlarının dışına çıkartılarak tanınmaz hale gelmiştir. Geldiğimiz noktada bu kurum, tarikatların güdümünde gerici, dinci örgütlenmelerin siyaset ayağını oluşturmakta ve karşı devrimin önemli bir gücü haline dönüşmektedir.
‘‘Camileri kışla, minareleri süngü’’ olarak gören zihniyet, 9 bakanlığımızın toplamı kadar (88 bin 501) çalışanı olan DİB'e 15 bin yeni kadro daha istemektedir.
Devlet kadrolarında çalışanları, emekliliği öne çekerek, sürgünle yıldırarak azaltmayı sürdüren, tasarruf adı altında devlet bürokrasisini eriten ve devleti küçülten iktidar,
Diyanet'in kadrosunu gereksiz yere büyülterek örgütlenmesini sürdürmektedir.
Atatürk devrimlerinin temel doğrultusu olan çağdaş, laik
Türkiye olgusu, demokrasiyi amaç olarak kullananların elinde tersine döndürülmektedir.
STKBP'ler olarak bu gidişi şiddetle kınıyoruz. Meclis'teki tek muhalefet partisi olarak
CHP'yi ve
Cumhuriyet devrimlerini, kazanımlarını savunan bütün partilerimizi, kitle örgütlerimizi eylem birliğinde görmek istiyoruz. Artık terk edilecek bir
‘mevzi’ kalmamıştır.
Rahatsız oldularsa doğru yoldayım
‘TRAFİK Hastanesi'ne dikkat’ (19.06.2003) başlıklı yazıda adı geçen
Murat Çobanoğlu bir açıklama yaparak, Ankara'daki Trafik Hastanesi'nin yeni binaya taşınmasıyla ilgili hiçbir görevi, etkisi ve yetkisinin olmadığını belirtti ve şunları söyledi:
‘‘Kliniğimizdeki MR sevkleri tamamen tıbbi ve bürokratik usule uygun olarak, klinik şefimizin, radyoloji kiliniğinin ve başhekimliğin denetim ve onayından geçerek usule uygun yapılmaktadır. Mecburi hizmetimi tamamlamama rağmen, tayinim ailemden yüzlerce kilometre uzakta yıllarca süren hizmet sonrası, sınav sonucu gecikmiş olarak gerçekleşmiştir. Hiçbir ihale komisyonunda görev almadım, hiçbir firmayla dolaylı ya da dolaysız ilişkim yoktur.
Onurlu ve dürüst hekimlik uygulamaları nedeniyle bakanlık ve meslek örgütü tarafından 5 kez takdirname ve ödül almış bir hekimin kamu yararı ve hasta sağlığı konusunda titiz, kararlı tutumu birtakım çıkar çevrelerini rahatsız etmiş görünüyor; bu da benim doğru yolda olduğumu gösterir.’’
Vali’nin fırçası
‘‘YEREL seçimlerde partilerin aday olarak gösterdiği kişiler tembel ve çalışmıyorsa haddimi aşarak, bunları deklare edeceğim. Bakanların temsilcisi olarak ‘Arkadaş siz bu adamı aday göstermişsiniz ama bu adam tembel, çalışmıyor.' Artık, herkesin 8 saat değil 20 saat çalışması gerekiyor. Artık üreten, çalışan insana ihtiyacımız var. Sözlerimin arkasında da duruyorum.’’
(Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürüyken Kahramanmaraş Valiliği’ne atanan İlhan Atış) Dayanışma halindeyiz
BEYAZIT İlköğretim Okulu Koruma Derneği Yönetim Kurulu üyeleri ve öğrenci velileri adına
Recep Vardar, Tuncay Kara, Güner Liman ve
Ersel Katlav'dan gelen açıklama şöyle:
‘‘Eminönü'nde bir müdür’’ (18.6.2003) adlı yazınızda
‘Beyazıt İlköğretim Okulu ve Müdürümüz Eşref Karagözoğlu’nu velilerden gelen şikayetlere dayalı olarak ele alıyorsunuz. Bizler hemen hemen hergün okulda bulunmaktayız. Okulumuzda
‘karanlık güçlerden, Atatürk aleyhtarı tutum ve davranışlardan’ söz edilemeyeceği gibi öğretmenlerle de birlik ve dayanışma halindeyiz. Okulumuz son iki yıl içinde büyük aşama kaydetmiş, fiziki alt yapısını geliştirdiği gibi etkinliklerde, bayram kutlamalarında her fırsatta
Cumhuriyetimizin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk okulumuzda coşkuyla anılmakta ve işlenmektedir. Bütün bu gelişmeleri sağlayan okul müdürümüzdür ve bizler de gereken katkıyı yapmaktayız. Kendisini,
Cumhurbaşkanlığı'ndan
İstanbul Valiliği'ne kadar değişik makamlara şikayet eden veliler değil, tarafımızca bilinen yalnızca bir kişidir. Hakkında gereken yasal yollara başvurulacaktır. İki yıldır onlarca Müfettiş tarafından incelenen bu şikayet konuları subut bulmamıştır. Şikayetlerin aslı astarı yoktur.''