Şadırvan mahvedildi

ÇAMLICA Libadiye'deki Alvarlı Hoca Mehmet Efendi Camisi birkaç sene evvel bitirilen şadırvanı ile klasik Türk mimarisi ve işçiliğinin çok güzel bir örneği olmuştu.

Ancak ne yazık ki, şadırvanın altında kiraya verilen bir dükkanın sahibi, o güzelim mimariyi hiçe sayarak ve orasını da tahrip ederek bir tabela astı. Daha sonra bununla da yetinmeyip, insafsız bir şekilde daha büyük tabelalar ile eskilerini değiştirdi ve bütün mermer korkuluklarıyla birlikte şadırvanı mahvetti.

Cami, medrese, çeşme vs gibi yerler kültürümüzün çok önemli ve özenle saklanması gereken yapıtlarıdır.

Bu dükkanın sahibi hiç duyarlı olmayabilir. Peki o caminin imamı veya bir sorumlusu yok mudur? Belediye zabıtası ne yapar? Diyanet İşleri'nin veya vakıfların bu tip eserlerin korunması için bir kontrol mekanizmaları yok mudur?

Önce oradaki Müslüman vatandaşların ve sonra bütün görevlilerin bu konuda her zaman duyarlı olmaları gerekmiyor mu?

Dünya medeniyetlerinin beşiği olan Anadolumuz'da, İslam kültürünün yanında bir dolu Hristiyan kimliği ile ilgili eserler var. Kendi kimliğini koruyamayan biri diğer kimlikleri nasıl koruyabilir ki?..

Metin K.-ÜSKÜDAR

Vurun Adalar'a


AKP hükümeti hayatın her alanında iki ileri bir geri metodunu uyguluyor. Adalar'da yaşayan bizler mart ayında yapılan vapur zamları için tepki verirken (Bostancı-Adalar 1.5'den 2 milyona çıktı) vapur ücretlerini 1 milyon 750'ye indirdiler. AKP İlçe Başkanı yazdırdığı pankartlarla bu zammın geri alınmasını kendi girişimi ile başardığını ifade etti. Aradan iki ay geçemeden (mayıs) vapur ücretleri yeniden 2 milyona yükseltildi. Biz Adalılar tam tepki verirken (imza kampanyası) 23.6.2003'de yeni bir zam haberi ile sarsıldık. Adalar-Bostancı ücretleri 2.5 milyon oldu. Ardından yeniden zammı geri aldılar. Bunlar bunu her zaman yapıyorlar, yaşam alanlarımızı kısıtlıyorlar. Ulu YURTDURU

Mimar-ADALAR


Deprem mi otopark mı


BAĞDAT Caddesi'nde yapılan kazıların nedenini nihayet Büyükşehir'den öğrenebildik. Yol boyunca yeraltı otoparkı yapılacakmış. Acaba buna nasıl karar verildi? Burada yaşayan halkın böyle bir şeye ihtiyacı asla yok. Deprem tehlikesinin çok yüksek olduğu bu bölgede bunun kararını hangi zihniyet verdi, kime ihale edildi? Yapılanların sebebini kim acıklayacak?

Vergilerimizin kimin cebini doldurduğunu ayrıca merak ediyoruz. Yapan firmaların bir tek tabelası bile yok. Konunun araştırılmasını ve köşenizden bizlerin aydınlatılmasını bekliyoruz.

Tevfik VARLIK-KADIKÖY

Bürokratik hiyerarşi


CENGİZ Tarus adlı okurumuz, yolsuzluklar karşısında bir de madalyonun öbür yüzünü irdeliyor:

Enerji Bakanlığı'nda ortaya çıkmakta olan olaylarda sorumluluğu herkes birbirinin üzerine atmakta. Bakan müsteşarı; ikisi birden genel müdürü, o da ilgili dairenin başkanını sorumlu tutmakta. İddia ve suçlamalar şube müdürü ve de daha alt düzeylere doğru gitmekte.

Kimseyi savunma gibi bir niyetim elbette yok. Yalnız, her pisliğin altında mutlaka siyasi gerekçe aramak milletçe doğal refleksimiz haline geldi.

Bahis konusu edilen şu bürokratların yaşam seviye standartlarına bir göz atmak gerekli ve açıklayıcı olabilir, diyorum. Bunlar sonuçta 600-1000 $ aylıklı devlet memurlarıdır. Acaba gerçekten gelirleri ile uyumlu bir yaşamları var mı? Burada kimseyi doğrudan kastettiğim yok aslında. Amacım, devlet hiyerarşisindeki kangren olmuş yarayı işaret etmek.

Bürokratik hiyerarşi; siyasi torpil, iltimas, adam kayırmacılık ve akla gelen-gelmeyen her türlü pisliğin etkisinde şekillenmiştir. Bilgisiz, beceriksiz ve özellikle yeteneksiz bir sürü zavallı dalkavuk, devletin tepesinde çöreklenmiştir. Öznel yetersizlikleri doğal olarak kısa zamanda bunları kukla haline sokup tüm uygunsuzlukların doğal işbirlikçisi yapmakta. Devlet kurumlarında hiyerarşi, yukarıdan aşağıya doğru, salt ‘‘siyasi torpil büyüklüğüne’’ göre oluşmaktadır. Bu iddianın yüzlerce, binlerce örneği hemen verilebilir. Bürokratik görevlerin dağılımında ehliyet, yıllardır uygulanmayan, bugün artık unutulmuş olan bir öğedir. Bu tablo, doğal olarak da bugünkü çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu, hizmet ve üretimde kalitesizliği doğurmakta, aslında yeterli, bilgili ve dürüst kadroları umutsuzluğa sevk etmekte, sonuçta da bugünkü durum oluşmaktadır.

Eski bakanlardan Necati Çelik'in, atamalarda usulsüzlükle suçlanması üzerine yapmış olduğu savunmayı her bürokrat çerçeveletip görebileceği bir yere asmalıdır. Savunma tek cümledir: ‘‘Bu konuda neden suçlandığımı anlamıyorum’’ demiştir Bakan. ‘‘İşlemleri icra eden bürokratlar şu anda zaten yargı önünde hesap vermekteler.’’

Evet, aynen böyle demiştir. Ve de önemli ölçüde maalesef haklıdır. Birkaç günlük makam uğruna bilerek, isteyerek, inisiyatif kullanılarak ve de üst makamların talimatlarının yasal ve idari mevzuata aykırı olduğunun tamamen bilincinde olunarak usulsüz ve kanunsuz emirler yukarıda tanımlanan bürokratlar tarafından icra edilmektedir. Ondan sonra da klasik savunma: ‘‘Ben yapmasam benden sonraki nasıl olsa aynı emri yerine getirecekti...’’

Savunma dahi zavallılığın kabulü...

Bir Şenses şarkısı


ADNAN Şenses her fırsatta halkın içinde olduğunu, halkın sıkıntılarını paylaştığını anlatır durur katıldığı programlarda. Ama aynı Adnan Şenses akaryakıt istasyonu sahibi olarak daha fazla kár etmek uğruna tüketicinin yani halkın mağdur edilmesine sesini çıkarmıyor.

Ses çıkarmak yerine beline taktığı ceketi ve kemerine sıkıştırdığı mikrofon ile Başbakan önünde göbek atmayı daha uygun buluyor. Çünkü bu hareket ve sonrasında gerçekten;

- Bu bizim bayi yaplarını artıralım Tayyipciğim.

- Ayıpsın gerekeni yaparım Adnan Abi... muhabbeti gerçekleşiyor.

Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nda, Adnan abisine yeşil alan olarak aldığı arazisine imar izni vererek istasyon kurma kıyağı yapıyor; şimdi de bayi arkadaşlarının biraz daha fazla kazanmasını sağlıyor. Bayinin kár etmesi tabii ki yanlış değil.

Ancak bayinin, ben kazanayım da gerekirse tüketicinin daha çok sırtına binilsin demesi yanlış. Adnan Şenses ve 'meslekdaşlarının' aradaki farkın kimden alınacağı umurlarında değil.

Eğer bir grubun sözcüsüne soyunacak kapasitede görüyorsa kendisini Adnan Bey, istediğinin her kesime etkilerini hesaplamak durumundadır.

Yoksa bundan sonra insanlar ‘‘Neden saçların beyazlamış arkadaş’’ diye sormazlar. ‘‘Neden cebin bu kadar şişkin arkadaş’’ diye sorarlar Adnan Şenses'e...

Nihat SIRDAR-İSTANBUL

Müşerref’i kıskandım


PAKİSTAN Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref'in, George Bush ile basın toplantısını az önce bir yabancı TV'de izledim. ‘‘Pakistan'da demokrasi ne olacak?’’ sorusuna adam ‘‘Önce eğitimi düzeltmek lazım’’ diye cevap verdi.

‘‘50 yıldır demokrasiyi deniyoruz, fakat eğitim sistemi bozuk olduğundan demokrasimiz de bozuk’’ dedi... Arkasından da yobazlıkla ve medreselerle olan mücadelesini ve Pakistan'a yaptığı/yapacağı reformları açıkladı.

Resmen kıskandım adamı ve Pakistan'ı... Üstüne bir de modern kıyafetli, açık başlı karısı ile toplu resim çektirdiler.

İçimden acı bir ah koptu!

Türkiye Cumhuriyeti'nin bugün felakete doğru koştuğunu indirekt olarak daha başka şekilde görmek mümkün mü?

Coşkun DUYAL

MESAJ


ÇANAKKALE Ayvacık ilçesi Ahmetçe Köyü İskele mevkii. Yargıda bir sürü dava... Evime 50 metre mesafede denize daha yakın evin tapusu geçerli, benimki iptal edildi? Neden?

Müzeyyer GÜLER
Yazarın Tüm Yazıları