Yalçın Bayer

Palm yağında gümrük oyunu

5 Temmuz 2003
<B>Erdoğan’ın ziyaretinden sonra Malezya’dan ithalat patladı</B> MERSİN'den gıda sektörü ile uğraşan bir okurumuz, Türkiye'nin yeni tanıdığı bir yağla ilgili olarak ilginç bilgiler veriyor:

‘‘Efendim, Türkiye'de yağ piyasası maalesef dışa bağımlıdır. Ayçiçeği üretimimiz yetmiyor, bunun için dışarıdan 900 bin ton yağ ithal ediyoruz. Bunun 300 bin tonu ayçiçeği, 200 bin tonu soya yağı, 100 bin tonu mısırözü yağı... Son yıllarda palm yağı moda oldu; 1980'lerde 3 bin ton getirilirken, geçen yıl bu miktar 300 bin tona yükseldi. Malezya'da yetişen palm ağacından üretilen yağın Türkiye'ye girişinin, Tayyip Erdoğan'ın Malezya ziyaretinden sonra birdenbire arttığı dikkati çekiyor. Bu yılki ithalatın 400 bin tonu bulacağı bildiriliyor.’’

Malezya'nın Türkiye'de oluşturduğu lobi, margarin ve sıvı yağ üretiminde kullanılan Palm'ın, zeytinyağı ile eşdeğer kolesterol oranına sahip olduğunu öne sürüyor... Malezya, bu yağın üretiminde büyük başarı gösteriyormuş. Bitkisel yağlar arasında en ucuzu sayılıyormuş...

HİNDİSTAN'I KARIŞTIRDI

Ancak durumun bir başka yönüne dikkat çekiyor işadamı okurumuz:

‘‘Türkiye'ye ayçiçeği, soya ve mısırözü yağlarının ithalinde ham olarak %30, rafine olarak da %52 gümrük vergisi ödenmesi gerekiyor. Ham palm yağının ham ve rafineri ithalinde ise gümrük vergisi % 12... Oranların dengesizliği haksız rekabeti doğuruyor. Ayrıca bu yağ hile yapmaya çok müsait... Tümü rafine olarak getirilen palmın 4 çeşidi var; 'palm starin' 40, 'palm-oil' 36, 'palm olein' 25 ve 'palm süper olein' de 16 derecede eriyor. Özellikle yaz döneminde, hava sıcaklığı 35-40 dereceyi bulduğundan margarin yapımından çok pet şişelerle sıvı olarak piyasaya sürülüyor. Kışları ise donucu özelliğinden ötürü teneke kutularda pazarlanıyor.’’

Hindistan'da gümrük dengesizliğinden ötürü çok büyük miktarda palm yağının ithali karşısında konunun parlamentoda tartışıldığını bildiren işadamı okurumuz daha sonra şu bilgileri veriyor:

'BİTKİSEL KARMA YAĞ'A DİKKAT

‘‘TSE'
ye göre, 'bitkisel karma yağ' yazılı ambalajlarda bütün bitkisel yağların karıştırılması gerekiyor. Ama uyanık bazı firmalar, 'bitkisel karma yağ' adı altında ucuz ithal palm yağını sürerek büyük paralar kazanıyorlar. Özellikle bu yağın en çok pazarlandığı bölgenin Güneydoğu olması dikkati çekiyor. Bu yolla insan sağlığı ile oynanmış oluyor. Bu yağın doymuş yağ asitlerinin yüksek bulunmasından ötürü kalp ve damar sertliği yaptığı öne sürülüyor.’’

Peki fiyattaki dengesizlikler neden oluyor?

‘‘Palm'in rafine tonu, %12 gümrük vergisi dahil 560 dolar... Buna karşılık ham ayçiçeğinin %30 gümrük vergisi dahil 780 dolar; soya yağının ise 760 dolar Türkiye maliyeti var. Bunların rafine ithali ise %52 gibi gümrük vergisi nedeniyle pazar bulamıyor. Dolayısıyla palm'in ham ve rafinesinin gümrük vergisi %12 gibi düşük bir oranda bulunduğundan bu yağa aşırı bir talep doğuyor. Ayçiçeği ürününün sezonuna az bir zaman kala son iki ayda getirilen palm yağının tutarı 50 bin tonu buldu.

15 MİLYON $ FARK

Malezya'
dan 'Addarrao' adlı gemi, 15 bin tonluk yükünün 8 bin tonunu Mersin limanına indirdi; geri kalanını da İzmir ve Gebze Dilovası Alemdar Limanları'na boşaltacak. Bu yağlar, diğer bitkisel yağlarla karıştırılmadan %100 palm yağı olarak piyasaya sürülüyor; buna karşılık bir denetim ve kontrol yok... Büyük vurgunun yanında insan sağlığı ile oynanmasına karşılık ne yazık ki cezalar çok hafif... Basit bir hesapla bu yağlar 'ayçiçek' yağı diye yutturulursa, her iki ürünün %12-52 arasındaki gümrük farkı 15 milyon dolar tutuyor. Bu oyun karşısında ellerinde ayçiçek, soya ve pamuk bulunan sanayicilerin bu stokları nedeniyle sıkıntıya düşmeleri de ayrı bir sorun... Trakya'daki ayçiçeği ve Adana-Urfa bölgesindeki pamuk üreticilerini de şimdiden perişanlık bekliyor.’’

Manzara bu... Bu nedenle bu tür konuları çok iyi bilen Kemal Unakıtan başta olmak üzere Gümrük ve Tarım Bakanlıklarının -özellikle Gıda Kontrol Dairesi'nin- tüketicinin kandırılmaması ve haksız rekabetin önlenmesi için piyasadaki yağları kontrol etmesi gerekiyor mu? Durum gözardı edilirse, niye AB'ye girmek istiyoruz?

AKP atama gafını üç ay sonra anladı


TÜRKİYE ve KKTC'de siyasetçilerin yönetimine getirdikleri isimler nedeniyle KTHY her zaman sıkıntı günler geçirdi; Ümit Utku'dan Sözer Özel'e, İlker Tuncay'dan son genel müdür Zafer Yıldırım'a kadar... Çünkü göreve getirilen taraflar rant kavgası nedeniyle sürekli birbirlerinin kuyularını kazdılar.

AKP tarafı ile bazı yakınlıklar kurarak, 1 Nisan'da KKTC Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirilen Zafer Yıldırım, bu iki görevinin dışında 'pilotluk' ve 'pilot öğretmenlik' sıfatlarını da kullanarak 12 bin dolar maaş bağlattı kendisine. Ancak yanlış uygulamaları ve atamaları sürekli rahatsızlık yarattı; o ise ‘‘Ben istediğimi yaparım’’ diye diretti. KTHY'de pilot iken iki yıl önce kaybolmuş valizi için kendisine 1.7 milyar ödeme yaptırdığını yazdığımızda ‘‘Yani bu parayı Yalçın Bayer'den mi alacaktım!’’ dedi. Türkiye tarafının yönetim kurulu üyeliklerine getirilen E. Kurbay Albay pilot Saadettin Gezmer ve Prof. Ünver Kaynak tarafından sürekli eleştirildi, pilot eğitimi kuşkulu bulundu, bu arada pilot ve hosteslerin şikayetlerini aktaran gazetecileri -onlara iftiralar atarak- müdürlerine şikayet etmeye kalkıştı. Ancak kimse tarafından ciddiye alınmadı. Yetersizliği ortaya çıktığı fark edilince, şirketin ortakları tarafından zorunlu istifası istendi. Sonunda kendisini, KTHY'de 'pilot' olarak kalmayı -daha önceki pilotluğunda, işten çıkarılmıştı- sağlatarak üst düzey yönetiminden çekilmek ayrılmak zorunda kaldı. Şimdi yerine Gezmek vekalet ediyor. Genel Müdürlüğe, Ulaştırma Bakanı Yıldırım'ın danışmanı akademisyen-pilot Celal Akbulut'un getirilmesi bekleniyor.
Yazının Devamını Oku

Beşiktaş’ta BJK GS ve FB dayanışması!

4 Temmuz 2003
<B>ETİLER Nispetiye Caddesi'</B>nde, -Örneğin <B>Namlı Kebap'</B>ın karşısında- <B>Beşiktaş Belediyesi'</B>nin bez afişinde şu uyarısı ile karşılaşıyorsunuz. ‘‘Leventte villa almak isteyenler veya kiralayacaklar lütfen önce belediyemize başvurabilirsiniz.’’

Bu ne demektir? (Konut olarak almak isteyenlere) ‘‘Sakın ha burada bir işyeri, örneğin eczane ve polikilinik kuramazsınız, sadece eskisi gibi konut olarak kullanabilirsiniz’’, (cafe veya bar açmak isteyenlere ise) ‘‘Bunu ayrıntılı konuşmak gerekiyor!..’’ Belli ki bir 'ekip' bunların tarifesini belirliyor.

'Biliyor musunuz?'da (21.6.2003) şöyle yazmıştık:

‘‘Levent. Seher Yıldızı Çiçeği Sokağı, No: 7'de kaçak yapıldığı için önü panellerle kapatılan ve bir işçinin kaza sonucu öldüğü poliklinik inşaatının kime ait olduğundan Beşiktaş Belediyesi'nin hala haberdar bulunmadığını...’’

Beşiktaş
Belediyesi ‘‘haberim var, tadilat ruhsatı verdim’’ diyemiyor.

Peki, tahtalarla çevrili villanın yerinde poliklinik yapıldığından haber olmadığına göre bez afişteki uyarının bir anlamı var mı?

BELEDİYEDEN ÇİFTE STANDART

Bir yandan 'hizmet' için uyarıyor, öbür yanda da 'kaçağa' göz yumarak çifte standart uyguluyor belediye...

Bez afişin altından geçip karşı paralel yola geçtiğinizde eski 'Trafik Vakfı Otoparkı' yerinde dev bir yapı ile karşılaşıyorsunuz. Bu komplekste Beşiktaş'a yeni belediye binası; önde ve arkada 550 m2'lik iki dükkan, 3000'er m2'lik iki kat çarşı ve bunun hemen altında da yine iki katlı otoparkın yapılıyor. Çevreye saygılı ülkelerde arsalar büyük, binalar küçük olduğundan, burada neden aksi bir durumun yaratıldığına üzülürsünüz. Ve yapı bloğunun iki yanındaki tüm dairelerin önlerinin kapanmasına insanların nasıl tepki göstermediğine şaşırsınız.

MARKET UĞRUNA...

Burasını projelendiren, başkanı 'inşaat mühendisi' olan bir belediyedir.

Belediye bu alanı kendi arsası ile bitişiğindeki Vakıflar'ın arsasını bir bina ile takas (o işlem ayrı bir hikaye) ettirerek bu rantı yaratıyor.

Açılan ihale de istenildiği gibi sonuçlanıyor; 5 firmadan biri yetersiz sayılıyor, 3'ü 'şartname dışında' yanlış teklif verdiği için diskalifiye ediliyor. Sonuçta ihaleyi 'kazanan' Polat İnşaat, kat karşılığı sözleşmesi ile gayrimenkulün yarısına sahip olmuştur. (Tarihi Ihlamur Kasrı karşısındaki evlendirme daireli, otoparklı ve marketli inşaatta olduğu gibi ..) Tek firmanın katıldığı ihale tartışmalı olmaz mı?

Çarşıların projesi 'market'e göre düzenlendiğinden çoktan anlaşma yapılan bir markete satılmış veya kiralanmış olabilir mi acaba?

Beşiktaş'ın, Ihlamur ve Nispetiye'deki son iki meydanı betona kurban edilirken 'Sanatçılar Parkı' gibi parkların anlamı kalıyor mu? Etiler'deki trafiği daha da çıkmaza sokacak bu yapı yoğunluğu kimlere ne kazanırıyor, kim kazık yiyor? Düşünün; bu işlerin arkasında BJK, GS ve FB'nin hangi 'ağır' isimleri olabilir?

Bu işlere insanın hafsalası almıyor.

2 belediyeyi iyi tanıyın

MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan'ın Çavuşbaşı'nda orman alanında bulunan 52 dönümlük arsası ile Üsküdar'da kaçak çıkan villasının bulunduğu yerlerin belediye başkanları kim?

Üsküdar Belediye Başkanı Yılmaz Bayat'ın (Kemahlı) imar yolsuzlukları ve usulsüzlüklerini sağır sultan duydu; ancak kendisi hep sessiz kaldı. Basından uzak duruyor. Özellikle tarikat bağlantılı ünlü isimlerin villa ve sitelerinin yapılmasına göz yumayarak güzelim Çamlıca tepelerini çirkin şekilde betonlaştırdı. İmarla ilgili 'bağışları' Allah rızası için topladığı söyleniyor. 'İskenderpalı', SP'li Recai Kutan'ın da Gümüş Mühendislik'ten eski iş ortağı. Bu nedenle AKP'ye gidemedi; zaten Tayyip Erdoğan'la ilişkilerinin iyi olamdığını herkes biliyor.

Beykoz'dan koparılarak belde yapılan Çavuşbaşı da tarikatların ünlü bir üssü. Karadeniz'den göç edenler ağırlıklı. Orman sahasında bulunduğundan konutların hiçbirinin ne tapusu ne de iskanı var. Tayyip Erdoğan'ın amca çocukları da burada oturuyorlar. Almanya'dan getirilerek başkan yapılan AKP'li Osman Şimşek (Karadenizli), neredeyse Kuleli Askeri Lisesi kadar hacimli Cübbeli Ahmet Hoca'nın, geçmiş hükümetin kamulaştırma kararına karşın hiçbir girişimde bulunmuyor.

Bayat ve Şimşek, başkanlıkları süresince kaçak hiçbir binayı yıkma teşebbüsünde bulunmakla hatırlanıyorlar.

Bunları duyan dinden imandan çıkmaz mı?

Ölenle beraber ölünmez

ZİNCİRLİKUYU Mezarlığı'nın yeni giriş kapısının biraz saray kapısına benzese de güzel olduğunu aktaran bir dostumuz ‘‘Tapının üzerindeki ‘Her canlı bir gün ölümü tadacak' yazısını görünce başını çevirdiğini’’ söyleyerek şöyle diyor:

‘‘Önünden hergün onbinlerce kişi geçiyor. Ölülerimize duayı düşünenler bu yazı karşısında irkiliyorlar.

Hepimiz öbür dünyaya gideceğiz; bunun bir yazı ile hatırlatılmasına gerek var mı? Kapının üzerine 'Zincirlikuyu Mezarlığı' yazılması daha doğru olmaz mıydı?’’

Bu sözcükle ’ölüm ile öç alınmak' mı isteniyor?

Japonya’ya giden SP'li başkanın kenti dökülüyor

ŞANLIURFA'dan Mustafa A. adlı okurumuz, ‘‘Aşağıda yazdıklarımın bir bölümü burada 'Halkın Sesi' gazetesinde de çıkıyor; ama SP'li belediyeden ses çıkmıyor. Lütfen bunlar Türkiye'de de okunsun’’ diyor.

Dinliyoruz:

‘‘Size Şanlıurfa Belediyesi'nde trilyonlarca liralık yolsuzluktan söz etmek istiyorum. Şanlıurfa Belediyesi'nin 2002 yılı faaliyet raporunda yaklaşık 350 bin ton asfalt malzemesi alındığı ve bununla sadece 69 km. stabilize ve 16.3 km. asfalt yol yapıldığı belirtilmiştir.

Ancak Karayolları Bölge Müdürlüğü'nün uzmanları tarafından yapılan hesaplamada yaklaşık 360 km. asfalt yol yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Peki bu malzemeler nereye gitmiş olabilir? Acaba bu malzemeler müteahhitten eksik alınıp ya da başka yerlere peşkeş çekilerek gitmiş olmasın? 2001'de belediye meclis üyesi Necmettin Şakak'tan 1580 sayılı yasanın 29. maddesine aykırı olarak asfalt işi için usülsüz bir şekilde mıcır alınmıştır.

Bu durum Mülkiye Müfettişlerince yargıya intikal ettirilmiş ve Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama devam etmektedir.

2002'deki asfalt için gerekli mıcır yine belediye meclis üyesi Necmettin Şakak'ın kardeşi İ. Halil Şakak'ın ortak olduğu RETAŞ firmasından sağlanmıştır. Hem de 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 2. maddesine aykırı olarak küçük küçük parçalar bölünerek, yaklaşık 30 kere tekrarlanarak usulsüz şekilde alınmıştır...

Necmettin Şakak'ın verdiği mıcır karşılığında belediye, bir otoparkını da da yok pahasına kendisine vermiştir.

Belediye, bir meclis üyesinin kardeşinin ortak olduğu şirketten nasıl olup da İhale Kanunu'na aykırı alım yapar? Bunun araştırılması için İçişleri Bakanımıza, Şanlıurfa Valimize ve Başsavcımıza sesleniyorum:

Bu alım satımlarda sadece son iki yıl için yapılan yolsuzluğun yaklaşık 5 trilyon olduğu şehrimizde söylenmektedir.’’

Bunun üzerine konuyu araştırdık; İstanbul'dan gelip Urfa'ya başkan olmuş olan Ahmet Bahçıvan'dan SP'liler bile memnun değillermiş. Erbakan'a şikayet etmişler kendisini...

Yukarıda yazılanlar ayyukaya çıkınca Belediye Meclisi'nde bir araştırma komisyonu kurulmuş... SP'liler ağırlıklı olduğu için komisyona kimlerin seçileceği merakla beklenir olmuş... Belediye işçileri, aylıklarını alamadıklarını için kendisini mahkemeye vermişler. Bir belediye işçisi, ‘‘Burada GAP var ama içme suyu yok, kaldırımlar dökülüyor, tarihi dereyi kafasına göre kapattırıyor’’ diyor.

Başkan bu kadar sorun karşısında bundan bir süre önce Japonya'ya gitmiş; kendisine yerel gazetelerde ‘‘Bizim başkan, Japonlara belediyecilik öğretmeye gitti’’ diye yazmışlar.

Evlad-ı Fatihan

SAYIN Erkan Mumcu'ya... Mimar Sinan'ın yaptırdığı ve savaşta Hırvatların bombaladığı Saraybosna'da, Mostar Köprüsü'nü ziyaret etmiş... TV'de haberleri izlerken, Osmanlı'nın Avrupa'da bıraktığı en büyük kültürel mirasının son durumunu hüzünle izledim. Köprünün yeniden uluslararası bir konsorsiyum tarafından yapılmasına öncülük eden dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'dir; hatta taşlarını Türkiye'den göndertmişti. Mumcu'nun, temasları sırasında, bu konudaki gayretlerinden ötürü hemşerisi Demirel'den hiç söz etmemesi ilginçtir.

Dilerim, 'Evladı Fatihan'ların kim olduğunu bu gezide öğrenmiştir.

Mehmet TUNAOĞLU-GAZİOSMANPAŞA

Bodrum'da o tanker

BODRUM Kalesi'nin sol tarafında Halikarnas Disco, önümüzde Kumbahçe koyu. Burası halk plajıdır. 1.5 senedir akaryakıt tankeri var; akaryakıt satıyor... Sahil Güvenlik'e, Kaymakamlığa, Emniyet'e müracaat ettik kimse yardımcı olmadı... Örneğini başka hiçbir yerde bulamazsınız... En son Muğla Valiliği'ne müracaat ettim. Vali Yardımcısı Mustafa Ulusoy zamanında kaldırıldı. Ancak Ulusoy buradan ayrılınca lacivert renkli tanker yine geldi...

Hoşgeldi! Ya bu tanker bir hal karşısında patlarsa! Önüne gelen tanker koysun o zaman...

Böyle bir uyanıklık var...

L.A.-BURSA

(Bodrum Göltürkbükü belediyenin avukatı aracılığıyla yapabildiği açıklamayı ve bunlara yanıtı bekleyiniz.)

Aksu’ya soruyorum

CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya soruyor:

‘‘KIZILAY-Çayyolu (Ankara) arasındaki yapımı planlanan metrodan vazgeçildiği, Ankaray'ın bu hatta uzatılacağı haberleri basında yer almaktadır. Eskişehir yolu üzerine asılan pankartlarda metro yapılacağı yazılmaktadır. Bunların hangisi doğrudur? Metrodan vazgeçildiyse nedenlerini açıklar mısınız? Bu hatta Ankaray yapılacaksa maliyeti nedir? Teknik olarak metro ihtiyacını karşılayabilecek midir? Ne zaman hizmete girecektir?’’

İçişleri Bakanı Aksu yanıtlıyor:

‘‘... Yapılan hattın metro standartlarında olduğu, araç alımından tasarruf sağlanması amacıyla Ankaray araçlarının bu hat üzerinde çalıştırılacağı, ilerde ihtiyaç olduğunda rahatlıkla metro uyumunun temin edileceği... Hat maliyetinin 74 milyon ABD dolar olacağı ve güzergah üzerindeki yolcuların ulaşım ihtiyacını karşılayacağı... Hattın normal süresinin 20 ay olduğu...’’

Biliyor musunuz?

KADIKÖY'de pazar günü yapılacak CHP ilçe kongresinde, eski ve yeni Belediye Başkanları Selami Öztürk ile Cengiz Yalçın'ın destekledikleri Av. Muammer Ürgüp ile İl Başkanı Şinasi Öktem'in desteklediği ilçe başkanı Şefik Toprak'ın çekişeceklerini...

METEOROLOJİ'de, bugüne kadar Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcıları ile Daire Başkanlarının tamamının görevden alındığını, yerlerine ehil olmayan kişilerin atandığını, şimdi de şube müdürleri Sebahattin Çınar, Hulusi Yalçın, Ahmet Uçar, Sefa Öztürk, Mustafa Cihan, M.Ali Kılıç, Orhan Kutu ve Oktay Güneş'e sıranın geldiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

- 15 yıllık evimin ne suyu patlamış; ne de tabanı çökmüştü. Ancak depremde yıkıldı... Depremden sonra Bolu'da bizler için yapılan kalıcı konutlar 17. Ada 9. Blok 1 No'lu dairenin haline lütfen bir bakın. Tabanı çöktü, Bayındırlık'tan ne arayan ne soran var. 4 milyar masraf var. Hatırlı bir kişi bulup Ankara'ya iletemiyorum durumu. Üç yıllık ev 50 yıllık bir ev gibi harabe haline dönüştü. Yetkililer ne zaman uykudan uyanacak?

Basri ROZAN-BOLU
Yazının Devamını Oku

Japonya’ya giden SP'li başkanın kenti dökülüyor

4 Temmuz 2003
<B>ŞANLIURFA'</B>dan <B>Mustafa A. </B>adlı okurumuz, ‘‘Aşağıda yazdıklarımın bir bölümü burada <B>'Halkın Sesi' </B>gazetesinde de çıkıyor; ama SP'li belediyeden ses çıkmıyor. Lütfen bunlar <B>Türkiye'</B>de de okunsun’’ diyor. Dinliyoruz:

‘‘Size Şanlıurfa Belediyesi'nde trilyonlarca liralık yolsuzluktan söz etmek istiyorum. Şanlıurfa Belediyesi'nin 2002 yılı faaliyet raporunda yaklaşık 350 bin ton asfalt malzemesi alındığı ve bununla sadece 69 km. stabilize ve 16.3 km. asfalt yol yapıldığı belirtilmiştir.

Ancak Karayolları Bölge Müdürlüğü'nün uzmanları tarafından yapılan hesaplamada yaklaşık 360 km. asfalt yol yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Peki bu malzemeler nereye gitmiş olabilir? Acaba bu malzemeler müteahhitten eksik alınıp ya da başka yerlere peşkeş çekilerek gitmiş olmasın? 2001'de belediye meclis üyesi Necmettin Şakak'tan 1580 sayılı yasanın 29. maddesine aykırı olarak asfalt işi için usülsüz bir şekilde mıcır alınmıştır.

Bu durum Mülkiye Müfettişlerince yargıya intikal ettirilmiş ve Şanlıurfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama devam etmektedir.

2002'deki asfalt için gerekli mıcır yine belediye meclis üyesi Necmettin Şakak'ın kardeşi İ. Halil Şakak'ın ortak olduğu RETAŞ firmasından sağlanmıştır. Hem de 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 2. maddesine aykırı olarak küçük küçük parçalar bölünerek, yaklaşık 30 kere tekrarlanarak usulsüz şekilde alınmıştır...

Necmettin Şakak'ın verdiği mıcır karşılığında belediye, bir otoparkını da da yok pahasına kendisine vermiştir.

Belediye, bir meclis üyesinin kardeşinin ortak olduğu şirketten nasıl olup da İhale Kanunu'na aykırı alım yapar? Bunun araştırılması için İçişleri Bakanımıza, Şanlıurfa Valimize ve Başsavcımıza sesleniyorum:

Bu alım satımlarda sadece son iki yıl için yapılan yolsuzluğun yaklaşık 5 trilyon olduğu şehrimizde söylenmektedir.’’

Bunun üzerine konuyu araştırdık; İstanbul'dan gelip Urfa'ya başkan olmuş olan Ahmet Bahçıvan'dan SP'liler bile memnun değillermiş. Erbakan'a şikayet etmişler kendisini...

Yukarıda yazılanlar ayyukaya çıkınca Belediye Meclisi'nde bir araştırma komisyonu kurulmuş... SP'liler ağırlıklı olduğu için komisyona kimlerin seçileceği merakla beklenir olmuş... Belediye işçileri, aylıklarını alamadıklarını için kendisini mahkemeye vermişler. Bir belediye işçisi, ‘‘Burada GAP var ama içme suyu yok, kaldırımlar dökülüyor, tarihi dereyi kafasına göre kapattırıyor’’ diyor.

Başkan bu kadar sorun karşısında bundan bir süre önce Japonya'ya gitmiş; kendisine yerel gazetelerde ‘‘Bizim başkan, Japonlara belediyecilik öğretmeye gitti’’ diye yazmışlar.

Evlad-ı Fatihan

SAYIN Erkan Mumcu'ya... Mimar Sinan'ın yaptırdığı ve savaşta Hırvatların bombaladığı Saraybosna'da, Mostar Köprüsü'nü ziyaret etmiş... TV'de haberleri izlerken, Osmanlı'nın Avrupa'da bıraktığı en büyük kültürel mirasının son durumunu hüzünle izledim. Köprünün yeniden uluslararası bir konsorsiyum tarafından yapılmasına öncülük eden dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'dir; hatta taşlarını Türkiye'den göndertmişti. Mumcu'nun, temasları sırasında, bu konudaki gayretlerinden ötürü hemşerisi Demirel'den hiç söz etmemesi ilginçtir.

Dilerim, 'Evladı Fatihan'ların kim olduğunu bu gezide öğrenmiştir.

Mehmet TUNAOĞLU-GAZİOSMANPAŞA

Bodrum'da o tanker

BODRUM Kalesi'nin sol tarafında Halikarnas Disco, önümüzde Kumbahçe koyu. Burası halk plajıdır. 1.5 senedir akaryakıt tankeri var; akaryakıt satıyor... Sahil Güvenlik'e, Kaymakamlığa, Emniyet'e müracaat ettik kimse yardımcı olmadı... Örneğini başka hiçbir yerde bulamazsınız... En son Muğla Valiliği'ne müracaat ettim. Vali Yardımcısı Mustafa Ulusoy zamanında kaldırıldı. Ancak Ulusoy buradan ayrılınca lacivert renkli tanker yine geldi...

Hoşgeldi! Ya bu tanker bir hal karşısında patlarsa! Önüne gelen tanker koysun o zaman...

Böyle bir uyanıklık var...

L.A.-BURSA

(Bodrum Göltürkbükü belediyenin avukatı aracılığıyla yapabildiği açıklamayı ve bunlara yanıtı bekleyiniz.)

Biliyor musunuz?

METEOROLOJİ'de bugüne kadar genel müdür, genel müdür yardımcıları ile daire başkanlarının tamamının görevden alındığını, yerlerine ehil olmayan kişilerin atandığını, şimdi de şube müdürleri Sebahattin Çınar, Hulusi Yalçın, Ahmet Uçar, Sefa Öztürk, Mustafa Cihan, M.Ali Kılıç, Orhan Kutu ve Oktay Güneş'e sıranın geldiğini;

Biliyor musunuz?

Aksu’ya soruyorum

CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'ya soruyor:

‘‘KIZILAY-Çayyolu (Ankara) arasındaki yapımı planlanan metrodan vazgeçildiği, Ankaray'ın bu hatta uzatılacağı haberleri basında yer almaktadır. Eskişehir yolu üzerine asılan pankartlarda metro yapılacağı yazılmaktadır. Bunların hangisi doğrudur? Metrodan vazgeçildiyse nedenlerini açıklar mısınız? Bu hatta Ankaray yapılacaksa maliyeti nedir? Teknik olarak metro ihtiyacını karşılayabilecek midir? Ne zaman hizmete girecektir?’’

İçişleri Bakanı Aksu yanıtlıyor:

‘‘... Yapılan hattın metro standartlarında olduğu, araç alımından tasarruf sağlanması amacıyla Ankaray araçlarının bu hat üzerinde çalıştırılacağı, ilerde ihtiyaç olduğunda rahatlıkla metro uyumunun temin edileceği... Hat maliyetinin 74 milyon ABD dolar olacağı ve güzergah üzerindeki yolcuların ulaşım ihtiyacını karşılayacağı... Hattın normal süresinin 20 ay olduğu...’’

MESAJ PANOSU

- 15 yıllık evimin ne suyu patlamış; ne de tabanı çökmüştü. Ancak depremde yıkıldı... Depremden sonra Bolu'da bizler için yapılan kalıcı konutlar 17. Ada 9. Blok 1 No'lu dairenin haline lütfen bir bakın. Tabanı çöktü, Bayındırlık'tan ne arayan ne soran var. 4 milyar masraf var. Hatırlı bir kişi bulup Ankara'ya iletemiyorum durumu. Üç yıllık ev 50 yıllık bir ev gibi harabe haline dönüştü. Yetkililer ne zaman uykudan uyanacak?

Basri ROZAN-BOLU
Yazının Devamını Oku

Ormanda AB'ye uyum böyle mi

3 Temmuz 2003
<B>ALMANYA'</B>da Yeşiller Milletvekili <B>Cem Özdemir, </B>geçen dönem devletin parasıyla aldığı uçak biletlerinden topladığı <B>'bonus'</B>ları kendi özel uçuşları için kullandığı ortaya çıkınca milletvekilliğinden istifa etmişti. Geçen yıl yapılan son seçimlere katılma olanağı bulunmasına karşın katılmadı; ‘‘Çünkü bu benim sorumluluğum’’ dedi.

Peki bizde neler oluyor?

- Bir bakanın adı hayali ihracata karışıyor, hakkında Hesap Uzmanları Kurulu suç duyurusunda bulunuyor. Buna bağlı olarak vergi kaçakçılığından İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yöneticisi olduğu Albaraka hakkında dava açılıyor. Ve dava halen sürüyor.

- Hayali ihracat olayına bağlı olarak düzenlenen sahte alım belgeleri nedeniyle Hazine Kontrolörleri tarafından bu kez 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakkında suç duyurusunda bulunuluyor bizim bakanın... 80 ismin yer aldığı dosyada 60 isim hakkında dava açılıyor; ifadesi alınması için sıra bakana da gelecek.

- Bakanımız, Beykoz'da Hazine'ye ait bir yeri işgal eden bir vatandaştan 50 dönüm tapusuz arazi satın alıyor. Orman vasfını yitirmiş arazilerle ilgili düzenlemeyi getiren iktidar partisinin, devletin hazinesini elinde bulunduran bir bakanı olarak NTV'deki programda kendisine soran haberciye, ‘‘Tapusuz yer sahibi olmak yasadışı mı? (...) Gel değişelim, sen bakan ol’’ diyebiliyor.

CÜBBELİ AHMET HOCA

Söz konusu Bakan Kemal Unakıtan... Gündeme gelen 50 dönümlük orman arazisi Beykoz'un Çavuşbaşı beldesi sınırlarında... Bu araziyi 1996 yıllarında aldığını söyleyen -ama kimden aldı?- Unakıtan bu yıllarda Tayyip Erdoğan'a danışmanlık yapıyordu. Çavuşbaşı beldesi, tarikatların örgütlendiği bir yer olarak biliniyor. 'Cübbeli Ahmet Hoca'nın' külliyesi, benzer orman vasfını kaybetmiş alanda inşa edildi. Ecevit hükümetinin talimatı üzerine İstanbul Valiliği külliyeye el koydu, Erdoğan Toprak'ın Spor Bakanlığı döneminde de bedensel engellilerin sportif amaçlı eğitimi için tahsis edildi; temeli atıldı. Ancak AKP iktidara gelince, İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nün kaynağı olmasına karşın proje sümen altına itildi.

Sonuçta, hiç kimse açık yürekli olamadı.

Buyrun cenaze namazına


GAZİOSMANPAŞA'nın, dinci vakıflara ve özellikle Albayraklar'a belediyenin arazilerini satmak veya tahsis etmekle ünlenen Belediye Başkanı Recep Koral 3 Kasım'da AKP'den milletvekili seçildi. Yerine seçtirdiği Mustafa Yeşil, bir süre sonra belediye arazisindeki bir büfenin kaldırılması nedeniyle Malatyalı bir genç tarafından vurularak öldürüldü. Yerine bu kez Sadullah Ata seçildi; ancak SP'nin seçimin usulsüz olması nedeniyle yaptığı itiraz sonucu başkanlıktan düşürüldü.

GOP Belediye Meclisi dün 4'ncü belediye başkanını belirledi. Kim mi seçildi; ilçenin Küçükköy Merkez Camisi imamı olan ve 28 Şubat sürecinde Çatalca'ya sürülen 'Of'lu Cemal Hoca'nın oğlu AKP'li Belediye Meclis üyesi Ferşat Terzioğlu... Terzioğlular da, Albayraklar'ın yakın akrabası.

Terzioğlu'na başarılar!..

Utanmak istemiyorum


SAĞLIK Bakanlığı'nın kendi hazırladığı sitede açıkça bir suç işlediği görülüyor. Mecburi hizmet kalkacak derken son anda sıkıştırdıkları mecburi hizmet yükümlülerine ait kura listesi çok ilginç... Önceden duyurdukları listede doğu illerimiz varken kura sonuçları açıklanınca, listede olmayan İstanbul ve İzmir gibi kadroları dolup taşan illerimize bir sürü uzman doktorumuzun tayin olduğunu görüyoruz.

İncelendiğinde İzmir'den mezun doktora şans eseri mecburi hizmette İzmir çıkmış. Aynı şey İstanbul'dan mezun doktorumuz için de geçerli.

Ben eş durum tayini yaptırmak için 4 senedir bekliyorum. Üstelik kadronun olduğu Çanakkale iline? Artık Türkiye'de yaşamaktan utanmak istemiyorum.

Dr. Babür SÜER-ÇANAKKALE

Hangi liseler


AKP, haraç mezat satmak istediği okul binalarının kamu malı olduğunu bilmiyor mu? Hangi okulların satılacağını niye kamuoyuna açıklamıyor. Yoksa bunlar arasında İstanbul (Cağaloğlu), Kabataş, Çamlıca, Vefa, Haydarpaşa, Pertevniyal ve Galatasaray gibi okul binaları var mıdır? Hükümet Orman ve SİT alanlarından sonra okul rantlarına da göz dikerken, Şehir Mühendisleri Odası Başkanı Ümit Nevzat Uğurel şöyle diyor:

‘‘Bahsedilen okul alanlarının hemen hepsi tarihi niteliklere sahip, bazıları Osmanlı döneminin, bazıları Cumhuriyet'in kuruluş yıllarının mimari örnekleridir. Hükümeti kente karşı suç işlemekten vazgeçmeye çağırıyoruz.’’

DURUM TESPİTİ


Seçmen Tunca Aykut, dünkü ‘‘3 Kasım seçimlerinin iptali için AİHM'ye başvuruldu’’ başlıklı yazıdaki görüşlerine açıklık getirmek istediğini bildirdi ve ‘‘AİHM'nin şikáyet konusu olan makam nezdinde şikáyetçi yararına bir teşebbüste bulunma; bir kararı bozma veya kaldırma yetkisi yoktur. Ancak benim başvurum, 3 Kasım seçimleri ile ilgili durum tespiti ve kullandırılmayan vatandaşlık haklarımın karşılığında tazminat davasıdır. Bunun böyle bilinmesini istiyorum’’ dedi.
Yazının Devamını Oku

Ormanda AB'ye uyum böyle mi

3 Temmuz 2003
ALMANYA'da Yeşiller Milletvekili Cem Özdemir, geçen dönem devletin parasıyla aldığı uçak biletlerinden topladığı 'bonus'ları kendi özel uçuşları için kullandığı ortaya çıkınca milletvekilliğinden istifa etmişti.Geçen yıl yapılan son seçimlere katılma olanağı bulunmasına karşın katılmadı; ‘‘Çünkü bu benim sorumluluğum’’ dedi.Peki bizde neler oluyor?- Bir bakanın adı hayali ihracata karışıyor, hakkında Hesap Uzmanları Kurulu suç duyurusunda bulunuyor. Buna bağlı olarak vergi kaçakçılığından İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yöneticisi olduğu Albaraka hakkında dava açılıyor. Ve dava halen sürüyor.- Hayali ihracat olayına bağlı olarak düzenlenen sahte alım belgeleri nedeniyle Hazine Kontrolörleri tarafından bu kez 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakkında suç duyurusunda bulunuluyor bizim bakanın... 80 ismin yer aldığı dosyada 60 isim hakkında dava açılıyor; ifadesi alınması için sıra bakana da gelecek.- Bakanımız, Beykoz'da Hazine'ye ait bir yeri işgal eden bir vatandaştan 50 dönüm tapusuz arazi satın alıyor. Orman vasfını yitirmiş arazilerle ilgili düzenlemeyi getiren iktidar partisinin, devletin hazinesini elinde bulunduran bir bakanı olarak NTV'deki programda kendisine soran haberciye, ‘‘Tapusuz yer sahibi olmak yasadışı mı? (...) Gel değişelim, sen bakan ol’’ diyebiliyor.CÜBBELİ AHMET HOCASöz konusu Bakan Kemal Unakıtan... Gündeme gelen 50 dönümlük orman arazisi Beykoz'un Çavuşbaşı beldesi sınırlarında... Bu araziyi 1996 yıllarında aldığını söyleyen -ama kimden aldı?- Unakıtan bu yıllarda Tayyip Erdoğan'a danışmanlık yapıyordu. Çavuşbaşı beldesi, tarikatların örgütlendiği bir yer olarak biliniyor. 'Cübbeli Ahmet Hoca'nın' külliyesi, benzer orman vasfını kaybetmiş alanda inşa edildi. Ecevit hükümetinin talimatı üzerine İstanbul Valiliği külliyeye el koydu, Erdoğan Toprak'ın Spor Bakanlığı döneminde de bedensel engellilerin sportif amaçlı eğitimi için tahsis edildi; temeli atıldı. Ancak AKP iktidara gelince, İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü'nün kaynağı olmasına karşın proje sümen altına itildi.Sonuçta, hiç kimse açık yürekli olamadı.Buyrun cenaze namazınaGAZİOSMANPAŞA'nın, dinci vakıflara ve özellikle Albayraklar'a belediyenin arazilerini satmak veya tahsis etmekle ünlenen Belediye Başkanı Recep Koral 3 Kasım'da AKP'den milletvekili seçildi. Yerine seçtirdiği Mustafa Yeşil, bir süre sonra belediye arazisindeki bir büfenin kaldırılması nedeniyle Malatyalı bir genç tarafından vurularak öldürüldü. Yerine bu kez Sadullah Ata seçildi; ancak SP'nin seçimin usulsüz olması nedeniyle yaptığı itiraz sonucu başkanlıktan düşürüldü.GOP Belediye Meclisi dün 4'ncü belediye başkanını belirledi. Kim mi seçildi; ilçenin Küçükköy Merkez Camisi imamı olan ve 28 Şubat sürecinde Çatalca'ya sürülen 'Of'lu Cemal Hoca'nın oğlu AKP'li Belediye Meclis üyesi Ferşat Terzioğlu... Terzioğlular da, Albayraklar'ın yakın akrabası. Terzioğlu'na başarılar!..Utanmak istemiyorumSAĞLIK Bakanlığı'nın kendi hazırladığı sitede açıkça bir suç işlediği görülüyor. Mecburi hizmet kalkacak derken son anda sıkıştırdıkları mecburi hizmet yükümlülerine ait kura listesi çok ilginç... Önceden duyurdukları listede doğu illerimiz varken kura sonuçları açıklanınca, listede olmayan İstanbul ve İzmir gibi kadroları dolup taşan illerimize bir sürü uzman doktorumuzun tayin olduğunu görüyoruz.İncelendiğinde İzmir'den mezun doktora şans eseri mecburi hizmette İzmir çıkmış. Aynı şey İstanbul'dan mezun doktorumuz için de geçerli.Ben eş durum tayini yaptırmak için 4 senedir bekliyorum. Üstelik kadronun olduğu Çanakkale iline? Artık Türkiye'de yaşamaktan utanmak istemiyorum.Dr. Babür SÜER-ÇANAKKALEHangi liselerAKP, haraç mezat satmak istediği okul binalarının kamu malı olduğunu bilmiyor mu? Hangi okulların satılacağını niye kamuoyuna açıklamıyor. Yoksa bunlar arasında İstanbul (Cağaloğlu), Kabataş, Çamlıca, Vefa, Haydarpaşa, Pertevniyal ve Galatasaray gibi okul binaları var mıdır? Hükümet Orman ve SİT alanlarından sonra okul rantlarına da göz dikerken, Şehir Mühendisleri Odası Başkanı Ümit Nevzat Uğurel şöyle diyor:‘‘Bahsedilen okul alanlarının hemen hepsi tarihi niteliklere sahip, bazıları Osmanlı döneminin, bazıları Cumhuriyet'in kuruluş yıllarının mimari örnekleridir. Hükümeti kente karşı suç işlemekten vazgeçmeye çağırıyoruz.’’DURUM TESPİTİSeçmen Tunca Aykut, dünkü ‘‘3 Kasım seçimlerinin iptali için AİHM'ye başvuruldu’’ başlıklı yazıdaki görüşlerine açıklık getirmek istediğini bildirdi ve ‘‘AİHM'nin şikáyet konusu olan makam nezdinde şikáyetçi yararına bir teşebbüste bulunma; bir kararı bozma veya kaldırma yetkisi yoktur. Ancak benim başvurum, 3 Kasım seçimleri ile ilgili durum tespiti ve kullandırılmayan vatandaşlık haklarımın karşılığında tazminat davasıdır. Bunun böyle bilinmesini istiyorum’’ dedi.
Yazının Devamını Oku

3 Kasım seçimlerinin iptali için AİHM’ye başvuruldu

2 Temmuz 2003
<B>3 KASIM </B>Milletvekili seçimlerine yasal olmadığı halde <B>DEHAP'</B>ın sokulması ve 9.3.2003'teki <B>Siirt </B>milletvekili seçiminde 18 yaşını dolduranların seçmen listesine alınmaması üzerine <B>Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'</B>ne dava açıldı. ‘‘İlgili yasaların emrettiği şartları taşımadan 2002 seçimlerine girmesine YSK tarafından izin verilen DEHAP'ın, feshedilen Çorum Belediye Meclisi seçimlerine YSK tarafından izin verilmemesiyle doğan ikilemi kanıt gösteren İstanbul'dan Tunca Aykut adlı seçmen, hem 3.10.2002 seçimlerinin hem de iptal edilerek yenilenen Siirt seçimlerinin 'yok hükmünde' olduğunu ileri sürüyor.

Aykut'a göre, ayrıca Siirt yenileme seçimlerinde tutuklu ve taksirli suçlardan hükümlülerin 5.3.2003 tarihi itibarıyla seçmen listelerine dahil edilmesinin tutuklu ve hükümlüler lehine bir ayrıcalık olduğu, aynı seçimlerde ölen veya istifa eden partili milletvekili adaylarının yerine, partiler tarafından yeni adayların gösterilebilmesine imkán sağlanmasının da, memur ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının istifa tarihlerinin YSK tarafından seçim takvimine konulmaması neticesinde Anayasa'nın eşitlik ilkesini zedelediği ileri sürülüyor.

AİHM'e açılan davada YSK'nın, genelgeyle yasal olmayan sandık seçmen sayısıyla seçimleri yaptığı iddia edilerek, yasaya göre 200 olması gereken sandık seçmen sayısının, genelgeyle 280'e çıkarılmasının seçimleri 'sakatladığı' görüşünü ileri süren Tunca Aykut, ‘‘Bu davayı Türkiye'de niçin açmadığınız’’ sorusuna şu yanıtı verdi:

‘‘Birçok itiraz yaptım, ancak YSK hiçbirine yanıt vermedi. Zaten YSK kararlarına karşı dava açılamıyor. Ben de 3 Kasım ve Siirt seçimlerinden sonra altı ay dolmadan AİHM'ye gitmek durumunda kaldım.’’

Tuzla Belediyesi’nin Eşref Bitlis oyunu

TUZLA, Postane Mahallesi sınırlarında bir kooperatife ait olan ve planda lise olarak gösterilen alana Belediye tarafından sanki kamuya terk edilen ve kendi mülkiyetiymiş gibi söz konusu arsa üzerine çocuk parkı yatırımı yaptı. Bu 'yatırımı' halka mal edebilmek, şirin gözükmek ve yaptığı harcamaları kamufle edebilmek için de parka 'Eşref Bitlis Parkı' ismini vererek tabela astı ve açılışını yaptı.

Araştırmalar sonucunda böylesi bir parkın planlarda yerinin olmadığı Tuzla Belediyesi'nin faaliyet raporlarında bu parka bakım yapıldığı, yatırım yapıldığı, bu parkla ilgili ne ilçe Belediye Meclisi ne de Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından böyle bir isim verildiği bilinmiyor. Bununla beraber son 3-4 aya yakın da bu tabelanın üstünün bir boya ile silindiği tüm kamuoyu tarafından biliniyor ve insanı düşündürüyor.

Tuzla Belediyesi buna niye seyirci kalıyor? Hangi hukuka dayanılarak Eşref Bitlis Parkı adı verildi buraya? Hangi hukuksuzluklar kamufle ediliyor? Bu bir hile ve yasaları hiçe saymak değil mi?

Belediye Başkanı lütfen bu ayıbı düzeltsin.

M. Tekin AĞIRMAN-CHP Tuzla İlçe Başkanı

Boğaz sanki saçkıran

ÇOK eski bir İstanbullu olarak 'Çamlıca'ya yazık' başlığı ile yayınlanan yazı beni ziyadesi ile etkiledi. Geçmişte mavi ve yeşilin tüm güzelliklerini sergileyen canım Boğaz manzarası giderek orta yaşı hayli aşmış, benim gibi kişilerin hayli dökülmüş saçlarının oluşturduğu yarı kel baş panoramasına dönmekte. Askerimizin sahip olduğu bölümlerdeki saçlar sağlam ve dökülmüyor. Ama ya öteki alanlar? Sanki saçkıran olmuş.

Tevfik CANSIZ-İSTANBUL

Gen haritası

ANKARA'dan bir dostumuz Meclis Başkanı Bülent Arınç'a bir not gönderiyor: ‘‘Herkes ne hırsız ne de dürüst olabilir. Hırsız olmak da insanın içinde, dürüst olmak da... Genom'da (gen haritası) yeri, DNA'da şifresi olmalıdır buna göre... TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun yerinde olsaydım; dinlediklerimin bir de Gen haritasını ve DNA şifresini isterdim. Artık siyasete soyunanların, kurtarıcı kesilenlerin Gen haritası ve DNA şifresinin istenmesi konusunda çalışma yapabilir misiniz?’’

Kıdem ve liyakata önem vermek bu mu?

DHMİ Antalya Havalimanı Başmüdürlüğü'nde yapılan atama ve kadrolaşmaya dikkat çekmek istiyoruz.

Antalya Havalimanı'nın başarılı ve tecrübeli Başmüdürü Hasan Özşahin görevden alınıp, yerine onca tecrübeli ve hizmetleri eski kişiler varken, geçmiş hizmetleri (Şanlıurfa meydan müdürlüğü) pek parlak olmayan kıdemsiz ve tecrübesiz Osman Serdar vekaleten atandı.

1. derece kadrolu Hasılat Müdürlüğü'ne sicilleri temiz, hizmetlerive tahsilleri yeterli kişilerin atanması beklenirken, tekniker kadrosunda bulunan birisi getirildi.

Serdar bu gücü, AKP Antalya İl Başkan Yardımcısı'nın amcasının oğlunun da nüfuzunu kullanarak mı yapıyor.

Osman Serdar, çalışanlar arasında şimdiden ayrımcılık ve bölücülük yapmıyor mu? ‘‘Kadrolaşma yapmıyoruz, atamalarda kıdeme, liyakate önem veriyoruz, hak eden kişileri hak ettiklere yere getiriyoruz’’ diye beyanat veren Sayın Başbakan ve Sayın Ulaştırma Bakanı'na soruyoruz.

Bu ne biçim kıdem ve liyakate önem vermek?

DHMİ Antalya Havalimanı Başmüdürlüğü çalışanları

Yazık... Steril deniz suyunu ithal ediyoruz

SİNÜZİTİNİZ var. Doktorunuz size 'Sterimar' steril deniz suyu yazmış. Eczanede reçetenizi uzatıyorsunuz; Eczacı diyor ki:

- Bunu Emekli Sandığı ödemiyor. Dışardan ithal ediliyor bu ilaç. Parasını siz ödeyeceksiniz.

- E abi o zaman bana yerli markalardan bir tane ver.

- Türkiye'de üretilmiyor(!), bunun yerli markası yok.

Aradan 4 sene geçer, bir eczaneye girip sorarsınız:

- Steril deniz suyunun yerli markası var mı?’’

- Hayır yok (!), Sterimar var.''

- Fiyatı ne kadar peki?''

- 14 milyon Törkiş lira...

Yani aptal bir sterilize edilmiş deniz suyunu kendimiz yapamıyorsak yazıklar olsun bize. Bunu yapmak bu kadar zor bir şeyse işi gücü bırakıp ben yapayım bari... Bizim milletin yaptığına ‘‘Ayranı yok içmeye, dolarla gider deniz suyu almaya’’ derler. Yetkililerden bu Sterimar steril deniz suyu ithalatı rezaletine bir son vermelerini istiyoruz.

Stj. Dr. Erol ŞENTÜRK

Konacık’ı da unutma

BODRUM'un Konacık Belediyesi'ne bağlı Çırkan köyüne sessizliği nedeniyle yerleşmiş bir emekli diş tabibiyim... Göltürkbükü Belediyesi'yle ilgili yazınız sadece bu belediye ile ilgili değil; buna Konacık'ı da dahil edebilirsiniz. Bodrum yarımadasında inşaat yasağı olmasına rağmen Sayın Konacık Belediye Başkanı buna uymuyor.

Hafta sonları da dahil olmak üzere süren inşaatların rezilliğinden dolayı ne bahçemizde, ne de balkonda oturma lüksümüz kalmadı!

Örneğin, kaçaklardan başka, bir dönüm içine imar %15 olması gerekirken, normal yol illegal yükseltilerek, 'kottan istifade ediyoruz' diye fazla katlarla imar dışı uygulamalar yapılıyor.

Yeni yerel seçimlerde şansı olamayacağını düşündüklerinden, o güne kadar ne yaparsak kár düşüncesi ile hareket ediliyor sanırım.

Rengin ÖZLÜ-BODRUM

MESAJ PANOSU

BAKIRKÖY Yeşilköy Mahallesi Muhtarı Bülent Yurtsever'den: Florya'da pazar günleri kurulan semt pazarının Yeşilköy'deki semt pazarının yerine pazarları açılacağı söyleniyor. Zaten çarşamba günleri kurulan pazar yeri, büyük bir trafik kaosu ve çevre kirliliğine neden oluyor. Pazar gibi bir tatil gününde bu stresi yeniden yaşamak istemiyoruz.

PTT'ye bir mesaj: Posta pulunun yasal iskontosu %5'tir. Pul sattığımız zaman kár ediyoruz. Örneğin 100 milyonluk satış yaptığımız zaman 5 milyon kár etmemiz gerekirken, 3.5 milyon kalıyor. Çünkü 5 milyonun %25'i gelir vergisi, %10'u da çeşitli vergiler olmak üzere toplam %35 kesinti oluyor. TEKEL mamullerindeki iskonto ise ortalama % 9... Pul iskontosunun da TEKEL'inki gibi olmamasını diliyoruz.
Yazının Devamını Oku

SSK gerçeği gördü

1 Temmuz 2003
<B>AKP'nin popülizmi geri tepti; hastaneler yine dernekler eliyle para toplayacak</B> SSK, 18 Mart'ta hastanelere bir genelge göndererek, hastane derneklerinin bundan böyle otopark, kantin, çay ocağı işletmeciliği ve fotokopi hizmetlerinin dışında gelir sağlayıcı faaliyet göstermelerini kesin olarak yasaklamış; ‘‘ancak’’ demişti:

‘‘Herhangi bir zorunlu sağlık hizmeti sunumuna bağlı olmayan doğrudan bağışların kabul edilmesinde sakınca bulunmamaktadır.’’

Bu genelge üzerine SSK hastanelerinde bütün işler durdu; kusmak için bir kap bile alınamıyordu. Çünkü devlet kaldırdığı bu kaynağın yerine bir şey koyamamıştı.

Zaten devlet para veremediğinden personelin maaşları dışında sağlık hizmeti vatandaşın katkıları ile yürütülebiliyordu. Sağlık hizmetinde devlet artık yok sayılabilirdi.

Genelde hastalardan her hizmet için para toplamak 'sosyal devlet' anlayışına aykırıydı. Ama bu ekonomik yoksulluk içinde başka da bir çare yoktu.

Ancak 'acul' davranarak halka popülist yaklaşmak güzeldi ama gerçekler başkaydı.

TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALADI

AKP
iktidarı 1.5 ay sonra tükürdüğünü yaladı ve 'lastikli' bir ifade ile ikinci bir genelge yayınladı.

‘‘... sağlık tesislerimizde faaliyet gösteren dernekler tarafından hasta ve yakınlarından talep edilen her türlü bağış ve hastane içinde üretilen hizmete bağlı gelirlerin elde edilmesinde dikkatli davranılması gerekmektedir.’’

Baştan derneklerin para toplamayacağını kesin dille yasaklayan SSK şimdi yazıyı üstü kapalı esnetip para toplama yöntemine kapıyı yeniden açıyordu.

Yani dernekler olarak bildiğinizi yapın ancak hastanın canını yakmayın!

SSK hastanelerinde herkes mecburiyeten bağış yapıyor. Çünkü ‘‘parayı yatır gel’’ dendiğinde kim itiraz edebilir?

Eskiden, hasta bilmeden reçeteye pul yapıştırılıyordu, şimdi yeni uygulama olarak 250 bin lira naylon poşet parası da kesiliyor artık.

Bakkal bile poşet parası almazken bu son uygulama sağlık hizmetlerinin nasıl çöktüğünün göstergesi değil mi?

Kasaba kafası


AFYON'un Çay İlçesi'nde bir ilköğretim okulu yapılmış; 'Vali Ahmet Özyurt' adı verilmiş. Ancak Özyurt, son tayinlerle Tekirdağ'a verilince, ilçe halkından İsmail Kavun ve arkadaşları ismin okuldan kaldırması için imza toplamaya başlamışlar.

Özyurt'un adının değiştirilmek istendiğini köşemizden öğrenen yeni Afyon Valisi Muzaffer Dilek, Çay Kaymakamlığı'na bir yazı yazarak ‘‘İsim Verme Yönetmeliği'nin söz konusu dilekçede yer aldığı şekilde dar yorumlanması mümkün olmadığı gibi dilekçede imzaları bulunanlardan bazılarının da bu öneriyi daha önce gündeme getirdikleri tespit edilmiştir. İsim verme konusu idari bir işlem niteliğinde olduğundan geri alınması ve yargısal yolla (süresi geçtiği için) değiştirilmesi mümkün görülmemiştir’’ demiş ve bu girişime karşı da son noktayı koymuş.

Kurtuluş Savaşı'nda Çay ilçesini kurtaran, 9 Eylül'de İzmir'e giren Süvari Alayı'nın Komutanı olan Orgeneral Fahrettin Altay'ın ismi de 9 yıl önce değiştirilmiş... Vali Dilek'e bunu hatırlattık; ‘‘Büyük askerin adını yeniden bir yere vereceğiz. Olur mu böyle şey’’ dedi.

İmza toplayanların girişimi bir 'ikiyüzlülük' değil midir?

İçişleri el koydu


İÇİŞLERİ Bakanlığı Basın Müşaviri İbrahim Saraçoğlu önceki gün aradı; ‘‘Sahipsiz Bodrum’’ yazınız üzerine, ‘‘Bulgaristan'da bulunan Sayın İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun talimatıyla konu üzerine müfettiş incelemesi başlatılmıştır’’ dedi.

Göltürkbükü'nden ayrıca telefonlar aldık; özetle deniliyor ki:

‘‘Bu belediye yeni imar planı ile Hazine arazilerini talan ediyor. Bodrum Kaymakamı ve Mal Müdürlüğü'nün çabaları, bu yağmayı önlemeye yetmiyor. Yerel yönetim görevini yapmıyor. Beldenin imar planı şu anda Anıtlar Kurulu'nda görüşülüyor. Belediye Başkanı Halil İbrahim Kaynar, Ortakent ve Gümüşlük'ün uygulamalarını hiç görmüyor mu?’’

Kapıkule’deki durumun arkasındaki gerçekler


‘KAPIKULE Tıkandı’ (21.6.2003) başlıklı yazımız üzerine arayan güvenlik yetkilisi şunları anlatıyor:

‘‘Kapıkule'de yaşanan bu sorunlar doğrudur. Ancak bunun nedenini anlayabilmek için biraz geriye gitmek gerekiyor. Geçen mayıs ayının ilk haftasında Bulgaristan'da gümrük görevlilerin kaldığı lojmanların yakınında Türk işadamı Sadettin Gülal 8 kurşunla öldürülmüş olarak bulundu. Bu cinayet sonrası Bulgar ve Türk gümrükçüleri arasında gizli bir 'restleşme' başladı. Bulgarlar, Türkiye'ye günlük tur yaparak yolcu beraberinde mal taşıyan küçük kamyonların işlemleri birdenbire TIR sahasına alarak restleşmenin ilk hamlesini yaptılar. Bu hamleden sonra Gümrük Muhafaza son derece rahatsız oldu. Türkiye-Bulgaristan arasında cep telefonu kaçakçılığına kadar dayanan bu cinayet sonrası yaşanan gelişmeler, Türk TIR'larının geçişlerindeki sorunları ortaya çıkırdı. Engelleme sizin yazdığınız günden beri hálá sürüyor. Olaylara biraz da bu gözle bakmak gerekiyor sanırım.

1998 yılında TEM otoyolunda 6 kişinin öldürüldüğü kanlı infazın yaşandığı Avar Turizm'in eski ortaklarından olan Sadettin Gülal daha sonra tek başına bir otobüs firması kurarak Türkiye ile Bulgaristan arasında 'bavul ticareti'nin mallarını taşıyan kamyonların seferlerini organize ediyordu.’’

Temiz toplum arayışlarının sürdüğü bir dönemde eski alışkanlıklar yeniden mi ortaya çıkıyor sorusu bazı şüpheleri de beraberinde getiriyor. Bakan Tüzmen ve Müsteşar Saygılıoğlu ve Vali Fahri Yücel; Kapıkule'ye eskisinden fazla dikkat etmek gerekiyor.

Çamlıca’ya yazık


ÇAMLICA'nın Boğaz'a bakan tarafındaki koruda (Yusuf İzzet Paşa'nın, kimine göre de Tunuslu Mahmut Paşa'nın) sarayı vardı. Son yıllarda bahçesine birçok ağaç yok edilerek villalar yapıldı; hálá da yapılıyor. Son olarak zirvede brandalanan bir binanın çatısı yükselmeye başladı. Valiliğe, Boğaziçi İmar Müdürlüğü'ne, Büyükşehir ve Üsküdar Belediyelerine soruyorum; bu inşaat yapılırsa bir felaket, kaçak yapılıyorsa eğer bu tarihi bölgede o da ayrı bir felaket... Lütfen bu alana ilginizi esirgemeyin.

Mehmet KARACA-İSTANBUL

Biliyor musunuz?


CHP kulislerinde İstanbul Belediye Başkanlığı için Tavit Köletavitoğlu'nun, Ankara için Demet Işık'ın ve İzmir için de Hüseyin Aslan'ın isimlerinin ortaya atıldığını; ancak bu isimlere sıcak bakmayan Deniz Baykal'ın İstanbul için Mustafa Sarıgül'ü, Ankara için Sinan Aygün'ü ve İzmir için de Ahmet Piriştina'yı düşündüğünü...

Biliyor musunuz?

MESAJ


2000'de Telekom, İstanbul telefon rehberi almak isteyenlerin para yatırmasını istedi. Birçok kişi, benim gibi bu parayı gösterilen hesaba yatırdı. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen rehberler basılmadığı gibi bir bilgi de verilmedi. Vazgeçildiyse paralarımız iade edilmelidir.

Mustafa ERGİ-Bebek

GÜRPINAR'dan Gülten Hanım, ‘‘Belediye Başkanı Velittin Küçük'ü, evlerimizin önündeki M.Akif Caddesi'ndeki çamur ve çukurlardan kaynaklanan mağduriyetimize dikkat çekmek için ziyaret ettim. Ancak çok ağır hakaretlerine maruz kaldım. Ne yaptım da oylarımızla Başkanlığa getirilmiş Küçük'ü sinirlendirdim? Belediye'den yardım istemek suç mu?’’ diyor.
Yazının Devamını Oku

Sahipsiz Bodrum

29 Haziran 2003
<B>AKP'nin orman ve SİT yasası çıkarmasına gerek yok</B> KIYILARIMIZ son iki yıldır iyice sahipsiz kaldı; koylar alabildiğine yağmalanıyor. Şimdi moda 'beach evler' ya da 'beach club'ler... Şık yeni mekánlar yaratılıyor denizin ortasında; işgal edebildiğin kadar et; önündeki iskeleyi uzat...

Buralar gündüzleri güneşlenmek için, akşamları da lokanta olarak kullanılıyor.

Bodrum ve Çeşme'de belki de böyle 50 'bach clup' var.

Gözleri kamaştıran güzelliklere kimsenin bir şey dediği yok.

Ama 'Kıyı Kanunu'na uyulmaması ve bazı yerel yöneticilere dur denilememesi yağmacı zihniyeti ortaya çıkarıyor.

AKP iktidarının ormanları satmak istemesine, SİT'lere imar izni vermesine, Hazine arazilerini belediyelere devretmesine gerek yok.

O yasalar uygulamaya konulmadan önce kıyılarda 'Çin mahalleleri' son zamanlarda alabildiğine artıyor. İhbarlar, şikáyetler, yerel yöneticilerinin umurunda değil.

Yakında yağma başlayacak ya şimdiden ne yapılırsa kárdır.

Yeter ki 'torba' dolsun...

GÖLTÜRKBÜKÜ'NE DİKKAT

Bodrum'
un Göltürkbükü belde belediyesini mercek altında tutmak gerekiyor.

İmarsız yerlere imar veriyor.

Hazine arazilerine konut yaptırıyor.

İskan yok, ruhsat yok; bunun yerine 'bağış' var.

Mal Müdürlüğü (Milli Emlak), dar kadrosu ile mücadele edemiyor rantçılarla... İşgal ve kaçaklarla mücadele etmek zaten işi değil; görev belediyenin...

Hangi belediye! Bugüne kadar kaç kaçak inşaata veya işgale müdahale edip yıkmış? Hangi yanlış uygulamaya müdahale etmiş!

HAZİNENİN 2000 YERİ İŞGALDE

Bu durumdan yakınan belde halkından bir grup şöyle diyor:

‘‘Bodrum Kaymakamı, Göltürkbükü Belediye Başkanı ANAP'lı Halil İbrahim Kaynar'ın neler yaptığını görmüyor mu? Görmüyor ki, iskelelerin hemen tamamına yakını kaçak... Belediye büyük cüret göstererek Hazine arazilerinden 'işgal' parası alabiliyor. Bunun yanında Milli Emlak'in, izin verdiği yerlerden yıllık 3-4 milyar kira parasını ödemekten kaçınanlara ne demeli?’’

İmar kargaşası ve plansızlığa neden olarak bölgeden kadastro geçmemesi gösteriliyor. Bodrum Yarımadası'nda böyle işgale uğramış, 2000'den fazla Hazine arazisi bulunuyor.

250 BİN DOLARLIK KAÇAK VİLLALAR

Anlatmaya devam ediyorlar:

‘‘Bu belediye ayrı bir eyalet sanki; başkanı başbakan, meclis üyeleri de milletvekili... Ne kanun uygulanıyor, ne denetim yapıyor. Belediyeye 'bağış' yaptın mı, Hazine'nin, Milli Emlak'in mülkünü 3. şahıslar eliyle ele geçirenlere belediye göz yumuyor; ne yaparsan yap; denize girebildiğin kadar gir! Soralım, gazetelerde okuyoruz; 250 bin dolara satılan Havana Evleri'nin inşaat ruhsatı var mı? Belediye neyin karşılığında bu villaların yapılmasına izin verdi? Ayrıca yeni bir oyun var; 350 dönümlük kuruyan gölün yeri, belediye tarafından kiralanmak isteniyor. Anladıysanız beri gelin Yalçın Bey... SİT ilan edilmiş olan bölgede imar rezaletleriyle mücadele etmek isteyen Koruma Kurulu'nun üyeleri sürülünce kimlerin sevindiğini düşünün...’’

Bu belediye başkanı ve rantçılara Ağa Han Ödülü vermemiz gerekiyor.

Bodrum'a, güzelim yarımadaya çok yazık. 5-10 yıl sonra orasını da Kuşadası'na benzettiğimizde ‘‘turist gelmiyor’’ diye çok yanarız.

Bu nedenle İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, yerel yönetim yasasını çıkartırken, Bodrum ve Çeşme'deki başıbozukluklara mutlaka yeni bir model düşünmelidir.

Unakıtan’a hatırlatma


MEMUR-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu, Maliye Bakanı Unakıtan'a ‘‘Memuru enflasyon karşısında ezdirtmeyeceğiz’’ sözünü hatırlatarak şunları söylüyor:

‘‘Dış ticaret açığında dünyada ikinci, gelir dağılımındaki adaletsizlikte beş ülke arasında, yolsuzlukta dördüncü sırada, rüşvette ilk yedi ülke arasındayız. 4 kişilik bir ailenin asgari geçim sınırı 1 milyon 150 bin lira, açlık sınırı 635 milyon... İşsizlik 5 milyonu aştı. Batık bankaların zararı 30 milyar doları buldu... Hırsızlardan, hortumculardan son iki yılda tahsil edilebilen miktar sadece ve sadece 300 milyon dolar...

Korkmayın, olayların üstüne gidin, bu konuda hiçbir mazeretiniz olamaz. Vatandaşa gösterdiğiniz kuvvetin onda birini hortumculara gösterseniz bu problemler olmaz.

5 milyon insamız İsviçre, 15 milyonumuz Bulgaristan, geri kalanımız ise Afrika ülkeleri seviyesinde yaşıyor.’’

Unutmayın


EĞER cumhuriyeti, demokrasiyi, özgürlüğü ve bağımsızlığı seviyorsak ve istiyorsak, savunmamız gereken ilk ve en önemli kale 'laiklik ve laik' düzendir. Unutmayınız ki, laikliğin olmadığı yerde, ne cumhuriyet, ne de demokrasi ve daha da önemlisi ne bağımsızlık, ne özgürlük olur.

M. Türker TURGUT-ANKARA

Teşekkür


EMEKLİ Mehmet Özgiş'ten teşekkür: MSÜ Devlet Konservatuvarı Modern Dans Bölümü'nü master derecesinde pekiyi ile bitiren kızım Seda Özgiş'in hocalarının -özellikle Artin Bey'in- önerisi ile Salzburg Experimental Academy of Dance'te öğrenim görebilmesi için köşenizden yaptığımız iki yıllık burs çağrısına yanıt veren Fransa pasaportlu Türk işadamı Saim Çalık'a sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

Formula 1 tartışması


İTO Başkanı Mehmet Yıldırım bürokratik engellerden yakınarak ‘‘Formula 1 gibi çok önemli bir yatırım yapıyoruz. Daha bir torba çimento almadan, bir kazma vurmadan 4 trilyonumuz gitti. İşte işadamlarının bugün geldiği anlayış bu. Bu paraları veriyoruz da iş bitiyor mu?’’ diyor.

Yani ruhsat sorununun çözülmesini istiyor. Ancak Orman Mühendisleri Odası Marmara Şubesi Yönetim Kurulu adına Prof. Uçkun Geray da, Formula 1 için kullanılmak istenen Pendik Orhanlı yöresindeki alan için şöyle diyor:

‘‘Alanın tamamı orman sınırları içindedir ve vakıf ormanıdır. İstanbul'un suyunun %40'ından fazlasını veren Ömerli İçme Suyu Havzası Çevre Düzeni Koruma Planı alanında yeralmaktadır. İstanbul'un kuzeyindeki ormanlık şeridin korunması ve kentin doğu-batı yönünde gelişmesi şeklinde alınmış olan ilke kararıyla çelişkilidir. Kuzey şeridinde yeni çekim merkezleri yaratılmamalıdır. 2.250 dönümlük parsellerin %2 veya %6 oranda kullanılacağı iddiası yanlıştır. Alanın tamamı kullanılmak ve eko-sistem olarak dönüştürülmek zorundadır. Oluşturulacak tesisin yılda bir kez kullanılmayacağı açıktır. Böylece çekim merkezi olma ve büyük çevresel maliyet yükleme özelliği düşünülebilenden kat kat fazladır.

Yeniden vurgulamakta yarar vardır; Formula 1 etkinliğinin bu alanda yapılması gibi bir zorunluluk yoktur. Bu örnekteki anlayış çağdaş eko-sistem yönetimine, İstanbul'un doğasına ve insanına karşıt olan bu anlayışta israr edilmesi yanlıştır. Yol yakınken, sağlıklı düşünmeye başlamanın gereği yerine getirilmelidir.’’

MESAJ


GÜNEYDOĞU'dan bir grup 289 kısa dönemliden: Askerliğin kısaltılması karşısında, kalan izinlerimizi kullanarak terhisimiz mümkün olacak mı? Örneğin, benim 16 gün izin hakkım var. Ancak bizde izin kullandırılmıyor ama Foça'dakiler rahatça kullanıyorlarmış...
Yazının Devamını Oku