Yalçın Bayer

Biz azınlık kaldık

19 Haziran 2003
<B>BU </B>ülkede bir insan hakları tartışmasıdır gidiyor ve her kesim mazlumu oynuyor. İki konuyu dile getirmek istiyorum. Bu ülkede terbiyeli, eğitimli, çevre ve diğer insanların haklarına saygılı, insani değerleri olan erdemli, hiçbir etnik ve dini öğelerin arkasına sığınmayan gerçek Türkiyeliler olarak biz azınlığız ve azınlık haklarımıza sahip çıkmak istiyoruz.

DEHAP Kongresi geçen hafta Ankara Büğdüz Köyü, Büyük Anadolu Oteli'nde yapıldı. Aradan 10 gün geçmesine rağmen gelenlerin çevrede yarattığı pisliği bir görün lütfen. Asfalt, içi çöp dolu poşetlerden görünmüyor ve asfalta poşetler implant olmuş. Tarlaların ve yolun tamamı binlerce pet şişe ve poşet ile dolu... Düşünebiliyor musunuz, o kişinin tarlasındaki pet şişelerinin yarattığı toprak kirliliğini... Her haklarından söz ederler ancak henüz medeniyetle tanışmamışlar. Halk bunu akıl edemese dahi duyarlı ve bilinçli yönetici uyarır ve yanlışı görür. Saygı beklemek için önce saygıyı öğrenmek gerekir.

Dilek ARSOY-ANKARA

Küçük yatırımcı unutuldu


E-mail'den bir okur yakınması:

ÇUKUROVA ve Kepez Elektrik'e el konulmasını onaylıyorsunuz. Ama unutulan her zaman olduğu gibi vatandaş. Yani o şirketlerde hissesi olan küçük yatırımcı... 12 bin hissedar vatandaş...

Günlerdir gözlerime inanamıyorum. İçinizden biri de çıkıp ‘‘Küçük yatırımcıyı koruyun’’ diye hükümeti, devleti uyarmadı. Herkes Uzanlar'ı alt etmenin sarhoşluğuyla yine bizi unuttu.

Bu konuda bir açıklama dahi yapılmayacak mı?

Güldürmeyin sayın Çiçek


ADALET Bakanı Cemil Çiçek'in televizyonda ağzından şunları duydum:

‘‘Türk halkının adalet anlayışı yapanın yanında kár kalıyor şekline dönüşmüş... Böyle adalet anlayışı olmaz, bunu değiştireceğiz.’’

Duymasam inanmazdım, kulaklarımla duyunca çok güldüm.

Vergi barışı diye vergi ödemeyeni affedip kaçırılan vergileri kaçıranın yanına kár bırakacaksınız; devlet arazisine, orman alanlarına, SİT alanlarına kaçak olarak ev, villa apartman dikenleri affedip, yasadışı yapıları yapanların yanına kár bırakacaksınız. Sonra da çıkıp ‘‘Türk ulusunun adalet anlayışı bozulmuş’’ diyeceksiniz.

Eskiden politikacılar mizaha malzeme oluştururlardı, şimdilerde bizzat kendileri güldürme uğraşında.

D. Turgay ALTILAR

Otoyollarda hayvan otlar mı?


SAYIN İçişleri Bakanı Aksu'ya...

Ankara-İstanbul arasında bulunan TEM otoyolunun güvenliği konusunda müteaddit yazılarımı size ve Karayolları'na bildirdim. Hendek ayrımı Düzce arası; Bolu-Ankara otoyolu Çaydurt üst geçidi... Otoyolda ters yönde giden araç olur mu? Bugüne kadar hiç görmemiştim. Ters yönde seyreden araçların gişeden çıkışları nasıl mümkün olabilir? Adapazarı ayrımında otoyolda otobüs bekleyen insanlar hiç eksilmedi; hayvan leşleri sona ermedi. Otoyolda hayvanların otlaması sona ermedi, fakat otoyolda bu araçlar nasıl olur da ters yönde seyir ederler. Merhum Adnan Kahveci'yi neden yitirdik. Ben niye otoyol ücreti ödemekteyim.

Sizlerden ricam gişelerden giren açık yüklü kamyonların otoyola çıkmasını ne zaman engelleyeceksiniz. Trafik kuralları yok mu?

Otoyolda bisikletle gezmek serbest midir?

Otoyolda müşteri alıp müşteri indirmeyi ne zaman sona erdireceksiniz?

Metin ATAMER-Yıldız ANKARA

Maliye personeline el altından zam


MALİYE Bakanı Kemal Unakıtan'a.... Maliye personeline (Defterdarlık, Vergi Dairesi gibi) el altından maaşlarına hem de mayıs 2003 ayından geçerli olarak %10-20 civarında zam yapılıyor. Hiçbir yazılı ve görsel basın bundan bahsetmiyor. Çünkü diğer kamu personeli duymasın. Eh bir de Temmuz'daki %5 veya %7 zam.

Kamu personeli arasında bu ayırım niçin yapılıyor. Herhalde 'bal tutan parmağını yalar' deniyor.

Mustafa VURAL-İZMİR

Jinekolog ne demek bilmiyor


MACARİSTAN asıllı porno yıldızı İtalyan Parlamentosu'na milletvekili sıfatıyla girmiş Cicciolina, Hürriyet'in Roma muhabiri Sayın Reha Erus'la yaptığı söyleşide ‘‘Jinekolog yerine porno yıldızı oldum. İkisi de aynı kapıya çıkıyor zaten’’ diyor.

Gerçi söylenen söyleri söyleyene göre kıymetlendiren biriyim ama yazmadan edemedim. Parlamenter olmuş biri nasıl jinekolog ile porno yıldızlığını bir tutar. Yanlış anladığım bir şey mi var?

Dr. Mürevvet TÜRKİLİ-KADIKÖY

Trafik Hastanesi’ne dikkat


ANKARA'dan yazan bir grup sağlık çalışanı ‘‘Trafik Hastanesi'nde neler oluyor?’’ diye soruyor:

27.12.2002'de Bilkent'teki Ankara 400 yataklı Acil Travmatoloji Hastanesi'ne taşınacağı belirtilmişti. Fakat gün geçtikçe hastane içindeki 1.5 milyon dolarlık MR cihazı çürümeye terk edildi. Trafik Hastanesi'nden özel merkezlere usulsüz MR sevkinde beyin cerrahi doktoru Murat Çobanoğlu'nun rolü nedir? Ansızın nasıl oluyor da Ankara'ya tayin yaptırabiliyor? Ameliyat malzemeleri firmalarınca ve de özel MR şirketleri ile yakın ilişkisi var mıdır? Yeni hastanenin ihale komisyonuna kim seçilmiştir? Dileriz, 'Neşter Operasyonu'na benzemez.

Arazimi devlet koruyamıyor


İKİTELLİ'deki arazime İlhami Aslan, Yusuf Aslan ve Kemal Kartal isimli şahıslar tarafından kaçak olarak moloz ve toprak dökülmektedir. Küçükçekmece Belediye Başkanı hiçbir şey yapamamaktadır. Halkalı Belediye Şube Müdürü Nihat Kütahya zabıtanın bu şahıslardan korkup döküm yerine gitmediğini ve de polisin bu insanlarla samimi olduğunu, müdahale etmediğini söylüyor.

Devletten üstün durumda olmalı ki, bunlara hiç kimse ses çıkartamıyor. Polise yaptığım şikayet üzerine polis, aralarında Kürtçe konuştukları dikkat çeken bu şahısları döküm yapılırken yakaladı. Benim de ifademi aldıktan sonra Küçükçekmece Savcılığı'na sevketti. Sayın Savcı Adnan Ömeroğlu şahısları serbest bıraktı. Serbest kaldıkları günün akşamından itibaren yine kimseden korkmadan çalışmaya devam ediyorlar. Şimdi öyle anlaşılıyorki şu andaki devlet yapılmasına göre vatandaş kendi malını kendi koruyacak, beline silah takıp şehir eşkiyalarıyla harp edecek.

Bu işte büyük rant var. Buraya hergün 600 kamyon toprak ve moloz dökülüyor. Bir kamyon moloz dökümü 30 milyon... Basit bir hesapla günde 600 kamyon döktürürlerse 18 milyar; bir ayda 540 milyar eder.

Vergisini ödediğim tapulu malımdan (44 dönümden yarısı üzerime tapulu) insanlar bu parayı kazanıyor ve de benim malım toprak döküldüğü için hergün değerinden bir şeyler kaybediyor.

Haliyle bu kadar rant olunca benim de aklıma her türlü şeyler ve de burnuma yanık kokuları geliyor. Yazık bana, yazık aciz kalan devletime.

(Dün de Küçükçekmece Kaymakamlığına ve Savcılığına yeniden dilekçe verdim.)

Mustafa E. ÇAKIR-NİŞANTAŞI

MESAJ


DARICA'daki Boğaziçi Hayvan Bahçesi'nin soğuk iklimlere alışmış hayvanlar bu sıcakta dar alanlarda, pislik ve bakımsızlık içinde bırakılamaz. Hayvansever dernekleri, şovlarını bırakıp biraz da burası ile ilgilenseler çok iyi olur.

F. E.G.-İSTANBUL

Biliyor musunuz?


RİZE Çamlıhemşin Ayder'deki Bayındırlık Bakanlığı tesislerinin, Tayyip Erdoğan'ın Rizeli hemşerisi olan Prof. Mehmet Haberal'ın Başkent Hastanesi Vakfı'na verileceğini; burasının ya rehabilitasyon merkezi ya da otel olarak işleteceğini...

AFYON'da 7 yıl görev yaptıktan sonra Tekirdağ Valiliği'ne atanan Ahmet Özyurt adına Çay ilçesinde yaptırılan 'Vali Ahmet Özyurt İlköğretim Okulu'nun adının değiştirilmesi için imza toplandığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

İSKİ: Esenkent için tepki anlamsız

18 Haziran 2003
İSKİ Basın Müdürlüğü'nden Esenkent Kooperatifler Birliği Başkanı<B> Fahri Atabay'</B>ın <B>'Çodur'un talimatı dinlenmiyor'' </B>(14.6.2003) yazısına şu açıklamayı gönderdi: ‘‘Birliğe ait atıksu projeleri mansabına ‘Atıksu Biyolojik Arıtma Tesisi' yapılması şartıyla İSKİ tarafından tasdiklenmiştir. Birlik bu şartı, yatırım ve işletme maliyetlerinin yüksek olmasından yerine getiremediklerini belirterek idaremize talepte bulunmuştur. Ancak İSKİ, toplu yerleşime ait atıksuların inşaatı natamam vaziyette bırakılan atıksu arıtma tesisine değil İstanbul-Edirne Otoyolu'na ait yağmursuyu menfezine verilerek Küçükçekmece Gölü'ne verildiğini tespit etmiştir. İdaremiz 6.500 konutta oturacakların ve seri hastalıklara karşı bölgenin içmesuyu ihtiyacını karşılamayı kabul ederek atıksularının çevreye ve insan sağlığına zarar vermeden uzaklaştırılması konularında işlem yapılacağını ve bu bunun için İSKİ'ye ödenmesi gereken hizmet bedellerinden düşülmesi, kalan beldellerin de 1+12 ay taksitle ödenmesi için mutabakata varılarak 7.1.2003'de protokol imzalanmıştır.

İSKİ Kuruluş Kanunu'na dayalı tarifeler yönetmeliği ve protokola uygun olarak yaklaşık 6.500 mükellef için tek tek hesaplanan bedellerin abone hesaplarına aktarılma işlemleri tamamlanarak konuyla ilgili geçmiş borçları (abone başına 110 milyon TL) hesaplardan düşülmüştür. Birlik başkanının bu konuları yakınen bilen bir kişi olması sebebiyle bu infiali göstermesi anlaşılır bir durum değildir.

Eminönü’nde bir müdür

EMİNÖNÜ
Beyazıt İlköğretim Okulu Müdürü Eşref Karagöz'le ilgili olarak geçen ekim ayında ‘‘Karanlık güçlerin öğrencilere oyunu’’ başlıklı yazıda, velilerden gelen şikayetlere dayalı olarak okuldaki irticai faaliyetlerden sözetmiştik. Bunun üzerine Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey okula iki müfettiş gönderdiğini köşemize açıklamıştı.

Karagöz hakkında başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere TBMM, Milli Eğitim Bakanlığı, İstanbul Valiliği ve İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri'ne veliler tarafından Atatürk aleyhtarı tutum ve davranışlarından; öğretmenler arasında ayrım yapılmasına kadar bir çok konuda müdürün davranışları şikayet edildi. Bir grup velinin duyumuna göre, müfetiş raporuna göre müdürün görevden alınması istendi. Ancak bugüne kadar resmi bir işlem yapılmadı. Veliler, ‘‘Müdürün güç aldığı çevreler var; yerinden oynatılamıyor. Bizler çocuklarımızın üzerine ipotek konulmasını istemiyoruz’’ diyor.

Yağmacılar ödüllendiriliyor

İZMİRLİ avukat Noyan Özkan, çevre hareketinin öncülerinden olduğu gibi bugün de bu mücadelesini yasal yollardan sürdürüyor. Çevre konusunu hukuki temellere oturtup, bunu uluslararası platformlara taşıyan ve çevre konusunda birçok aykırı işlemi engelleyen Özkan, Plan Bütçe Komisyonu'nda görüşülmekte olan 'Doğal sitlerin yapılaşmaya açılması' olarak bilinen 1/602 No'lu ‘‘Çeşitli kanunlarda ve Maliye Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK'de Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’’ hakkında ne düşünüyor?

Soruyoruz:

SİT alanlarının yapılaşmaya açılması için neler yapılıyor?

-
31 maddeden ibaret olan bu yasa tasarısı ile tam 21 kanunda değişiklik yapılmaktadır. Hükümetin programına ve genel siyasi söylemlerine aykırı biçimde, hiçbir demokratik tartışma ortamı yaratılmadan, birbirleriyle ilgisi olmayan 21 adet kanunda çok önemli değişikliklerin büyük bir süratle TBMM'nin önüne getirilmeye çalışılması son derece üzücü ve anti-demokratik bir yaklaşımdır. Örneğin, bu tasarıda, Hazine'ye ait taşınmazların satılmasının kolaylaştırılmasından gecekonduların affedilmesine, kıyıların yapılaşmaya açılmasından trafik cezalarının kredi kartları ile ödenmesine ilişkin çok ilginç ve çelişkili hükümler yer almıştır.

Dolaylı bir af da geliyor.

- Hazine'
ye ait taşınmazların, öncelikle yapı sahipleri ile bunların kanuni ve akdi haleflerine satılması ya da belediyelere bedelsiz devredilmesi de var... Bu ne demektir? Kanunları ihlal etmek suretiyle Hazine arazilerini ve arsalarını işgal eden, yapı yapan, spekülatif amaçla pazarlayan, kanun tanımaz, fırsatçı ve uyanıkların TBMM tarafından affedilmesidir. 1980'lerden sonra yaklaşık 11 kez uygulanan ve bir kısmı Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yeni bir imar affı tasarısıdır. Böylece, yasalara uymak suretiyle arsa alan, inşaat yapan, harç ve vergilerini ödeyen yurttaşlar enayi durumuna düşürülmektedir.

Kanun önünde herkes eşit değil mi?

-
Burada maalesef değil... 1. derecede doğal SİT alanlarına %6 oranında yapılaşma imkánı sağlayan bu tasarı yasalaştığı takdirde, Anayasa Mahkemesi yürürlüğün durdurulması kararı versin veya vermesin, Türkiye doğal zenginlikleri büyük bir yağmaya uğrayacaktır. Daha şimdiden gazete emlak ilanlarında 'doğal SİT tescilli arazilerin' satışları yer almaktadır.

Uluslararası durumu nedir bu yasanın...

-
Bu görüşlerimizi herkese ilettik. Ayrıca, tasarının Uluslararası Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku ile çelişen hüküm ve gerekçesini dışardaki ilgili kurumların da gözleri önüne serdik.

Noyan Özkan, tasarının her yönündeki yanlışları ortaya koyuyor. Ve ‘‘Sonuç’’u şöyle açıklıyor:

‘‘Böylesine Anayasa ihlallerini içeren ve doğal kaynaklarımızı yağmaya açan veya yağmacıları ödüllendiren bir taslak karşısında tüm duyarlı ve hukukun üstünlüğüne inanan kişi ve kurumların organize biçimde harekete geçmesi ve kamuoyu oluşturması kaçınılmaz bir görevdir.

İhracat müşterimiz bizimle alay ediyor

İZMİR
'in Çiğli ilçesine bağlı Balatçık semtinde mermer ve granit işleme fabrikası sahibiyim. Bilindiği gibi ülkemiz ekonomisi krizler yüzünden içinden çıkılmaz bir hal aldı. Devletin yeni koyduğu ek vergileri ödemek bir yana, tahakkuk eden vergileri bile ödemede zorlanıyoruz; güçlükle ayakta durmaya çalışıyoruz. Ancak üretimin 'olmazsa olmazı' elektrik enerjisi, her ne hikmetse haftada 3-4 gün ve 5-6 saat civarında kesiliyor. Bir günde bitecek olan iş, 3-4 günde ancak bitiyor. Siparişi veren müşteriler gecikmenin sebebini sorduğunda hep aynı cevabı verdiğimiz için artık bize inanmıyorlar. İhracat müşterilerimiz ise bize sadece gülerek diyorlar ki:

AB'ye girmeye çalışan Türkiye kaçıncı dünya ülkesi?

Bulunduğumuz yerin sorumlularını arıyoruz; sürekli toplantıdalar... Merak ediyoruz bu toplantıların sonucunda Mars'a elektrik santralı mı kuracaklar? Böyle bir sorumsuzluğun egemen olduğu ülkemizde çocuklarımıza nasıl bir yarın bırakacağız? Onlara güvenli bir geleceği ne biçimde sağlayacağız? Kimden hesap soracağız?

Ahmet AKYÜRÜK-İZMİR

Nasıl batıyoruz

1900'
lü yılların başında Seyr-i Sefain Dairesi'nin (Denizcilik İşletmeleri) muhasebe müdürü, yönetim kurulu üyelerine kurumun faaliyetleri ile ilgili olarak açıklamalarda bulunuyormuş.

Ve şöyle diyormuş:

‘‘Beyler batıyoruz... Ancak yeis buyurmayınız (üzülmeyiniz). Kanun ve mevzuat dairesinde batıyoruz...’’

Hani davayı kaybeden avukat, kahraman edasıyla müvekkiline, ‘‘Davayı kaybettik ama temyiz hakkını kazandık’’ dermiş ya... Fark eden bir şey var mı?

Av. M. KULA-İSTANBUL

GÜNÜN SÖZÜ

‘‘Bu arazileri (orman vasfını yitirmiş!) vatandaşa satmayayım da vatandaşı hırsız mı yapalım.’’

(Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe)

Adana silahsızlanıyor

ADANA'
dan bir sivil toplum örgütünün yetkilisi olan okurumuz şunları yazıyor: Adana asayişte pembe günleri yaşıyor. Adana Emniyet Müdürlüğü'nün kentte huzuru sağlamadığı gözleniyor. Bu vatandaşa güven veriyoruz. Nitekim bunun sonunda suç oranının düştüğünü söylüyorlar. Bu arada dikkat çekici bir şey ortaya çıktı: Adana Valisi Kemal Önal, kendisine gelen taşıma ruhsatlı silah taleplerini reddediyor. Ayrıca, beş yıllık süresi dolan 'taşıma' ruhsatları da 'bulundurmaya' çevriliyor. Böylece, Adana'da ruhsatlı silah sayısında artış olmadığı gibi önemli bir azalma yaşandığı gözleniyor. Vali Bey'in kararlı ve ısrarlı tutumu sayesinde silah ruhsatı iş takipçileri büyük yara aldı. Aralarında bazı milletvekillerinin de bulunduğu silah ruhsat takipçileri, Vali Önal'ın tavrı nedeniyle iş yapamaz oldular. Bazı milletvekillerinin aracılık yaparak özellikle işadamlarının silahlandırılması yönünde harcadığı çaba artık sonuç vermiyor. Vali Bey'i bu uygulamasından dolayı kutluyoruz.’’

Biliyor musunuz?

CEVAT Aydın'ın istifasıyla boşalan Fiskobirlik Genel Müdürlüğü'ne Cemal Öztürk'ün atandığını bildiren Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem'in, ‘‘Öztürk'ü, 10 aday arasından ne Başbakan'ın ne de Ticaret Bakanı'nın herhangi bir baskısı olmadan atadıklarını’’ söylediğini...

Biliyor musunuz?

Vergi denetimi

VERGİ
denetimi sadece serbest meslek mensuplarına yönelmiş durumdadır. Oysa ki birçok seyyar satıcı vergi vermeden bir hayli kazanç sağlıyor. Başta seyyar köfteci, kokoreççiler vs... Lütfen onlara da bir denetim uygulansın.

Ömer BULUT-İSTANBUL

MESAJ PANOSU

TÜKETİCİYİ Koruma Derneği'nin 'Tüketim Tarzımızdaki Değişimler ve Yerel Yönetimlerin İşlevi' konulu panel bugün Bakırköy, İspirtohane Kültür Merkezi'nde saat 14.00'de yapılacak konuşmacılar Ahmet Bahadırlı, Mehmet Sevim, Demir Sabancı, Avi Alkaş, Özcan Pektaş, Serpil Yılmaz veE. Yılmaz Gürfırat. (0212-583 09 07)
Yazının Devamını Oku

Askerde personel devrimi

17 Haziran 2003
<B>Terfilerde standart bekleme süresi yerine performans esas alınıyor; 17-20 yılda orgeneral olunabilecek</B> ‘ANKARA'da geçen hafta perşembe ve cuma günleri ODTÜ'de ‘‘Kamu Kalite Sempozyumu’’ vardı; çeşitli kamu kurumlarından gelen personel ilginç konuşmalar dinledi. Ama en önemlisi Genelkurmay Personel Başkanı Korgeneral Hasan Iğsız, 'TSK'da İnsan Kaynakları' konusunda ayrıntılı açıklamalarda bulunmuş.

Sempozyumu izleyen bir bürokrat okurumuza göre, Korgeneral Iğsız, klasik personel yönetimini terk ederek 'insan kaynakları yönetimi' modeline geçildiğini, bu konudaki altyapının tamamlanmakta olduğunu anlatmış; değişim ve gelecek adına bazı ilginç saptamalarda bulunmuş. Bunlar şöyleymiş:

- Değişim yaparken dirençle karşılaşıyoruz. Bunları aşmanın yollarını arıyoruz ve buluyoruz.

- Askere alma tamamıyla bilgisayarlar üzerinden yapılacaktır. İlk uygulama başlamıştır.

- Rütbeler arası geçiş, yapılan düzenleme çalışmalarından sonra artık performans kriterleri esasına göre ve bilgisayar ortamında, mümkün olan en nesnel kriterler esas alınarak yapılacaktır. Terfilerde artık standart bekleme sürelerine son verilerek kişinin performansı dikkate alınacaktır. Bu da gösteriyor ki, 17-20 yılda orgenaral rütbesine ulaşmak ve 47-50 yaşları arasında Genelkurmay Başkanlığı makamına gelmek imkánı doğacaktır.

Askerler, AB'ye kendilerini çoktan hazırlamışlar... Örtülü bir şekilde 'bürokratik oligarşi'den yakınan siyasetçilerin, paşanın bu sunumunu iyice okuyarak dersler çıkarmaları gerekmiyor mu?

Benim dedem ‘yobaz’ değil ‘aydın’ hocadır


ANKARA'dan okurunuz Meral Türkmen'in yazdığı ‘‘Atatürk artık yok, 'hoca' mı var Sayın Arınç’’ (14.6.2003) yazının bir bölümünü şiddetle kınıyorum. Cumhuriyetimizin 75. yılı münasebetiyle ünlü tarihçimiz Sayın Cemal Kutay'ın yazdığı ‘‘Kurtuluşun Kuvvacı Din Adamları’’ isimli kitabı Meral Türkmen'in okumasını öneririm.

Bu kitabın 271. sayfasında tarihçimiz der ki; ‘‘Beldesini Mustafa Kemal'in safhına veren ilk din adamı Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi'dir.’’

Meral
Hanım'ın cami hocası diye nitelendirip bir kalemde sildiği bu zat, Amasya eşrafını arkasına alarak, Amasya il sınırında sevgili Atamızı karşılayıp ‘‘Paşam... Bütün Amasya emrinizdedir... Gazanız mübarek olsun’’ demiştir.

Atatürk yanında bulunan Binbaşı Hüsrev Bey'e ‘‘Hüsrev, Müftü Efendi neler söylüyor, kulaklarıma inanamıyorum’’ demiştir.

Yine bu tarih kitabında olayın geçtiği günlerde İstanbul'a dönmesi için Sadrazam'dan telgraf alan Atatürk şöyle demiştir:

‘‘Buna en güzel cevabı Hacı Tevfik Efendi verdi.’’

Genç kuşaklara yanlış ve kışkırtıcı bilgi verilmemesi adına; medrese tahsili yapmış, aydın din adamı müftü Hacı Tevfik Efendi, Zile isyanını da bastırmadaki başarısı nedeniyle devlet tarafından İstiklal Madalyası ile taltif edilmiştir. Hacı Tevfik Efendi'yi, sıradan ve yobaz din adamları ve hatta yüz karası Menemen olayı seviyesine indirgemesini, Meral Türkmen Hanım'ın tarihsel bilgiden yoksun olmasına bağlıyorum.

Ayşe Sıttıka TÜREM- Y. Ziraat Müh.-Merhum Amasya Müftüsü Hacı Tevfik Efendi'nin torunu.

Zeki bir psikopat herkesi kandırabilir


ONA ‘‘Bakırköy'ün Mevlana'sı’’ derlerdi. Yolsuzlukların, usulsüzlüklerin peşine düşer; davalar açar; çözümsüz kalan sorunlar karşısında da Cumhurbaşkanlığı'ndan yardım isterdi. Bu yolla peşine düştüğü soygunlar karşısında Hazine'nin trilyonlarını kurtarmıştı. Bakırköy'de siyasetçilerin 'rant kavgası'na çomak soktuğu için kendisinden rahatsız olan çevrelerce adı 'Bakırköy'ün hırçın adamı'na çıkarılmıştı. Tıkanan sisteme, inançsız politikanın yarattığı karamsızlığa, demokrasi kültürünü tehdit eden köktendinci harekete karşı yeni tezler üretirdi. ‘‘Ben siyaset adamının aldatmalarına kandığı için Türk halkının aptal olduğu nitelendirilmesine katılmıyorum. Bunun yerine 'Zeki bir psikopat herkesi kandırabilir' sözünün gerçeği daha iyi ifade ettiğine inanırım’’ derdi. Bu nedenle 'Lider kendisini aşabilir mi?', 'Anadolu Solu', 'Dünya Yöneten Güç' ve son olarak 'IMF'ye alternatif program' kitaplarını yazmıştı. Geçen yıl 15 Haziran'da bir kalp krizi sonucu yaşama veda etmişti. Dostları onu dün mezarı başında kitaplarını okuyarak andı. Bu kişi avukat Celal Toprakoğlu idi.

Biliyor musunuz?


KARTAL SSK Hastanesi'nde, siyasetçiler tarafından başhekimlerin sık sık değişmesi sonucu İSO belgesinin iptal edildiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ


PENDİK Güzelyalı Bağdat Caddesi, Tevfik Aydın Camii'nin yanındaki elektrik direğine 9.3.2003'te bir kamyon çarptı. Yıkılan direk daha sonra yerine kondu. Ama lamba 24 saat yanıyor. Üç aydır arıza olduğunu TEDAŞ'ın İçmeler ve Kozyatağı'ndaki binalarına bildirdim; şimdi de mühendisin raporunu bekliyorlarmış. Türkiye'de milli ekonomi böyle israf ediliyor.

Ömer KORKUT-PENDİK

ANKARA Üniversitesi'nde araştırma görevlisiyim. Bundan bir süre önce profesör maaşlarında ‘iyileştirme' adı altında artış yapılmıştı. Bunun diğer akademik personeli de içerecek şekilde devam edeceği söylenmişti. Şu ana kadar hiçbir gelişme göremedik. Maddi açıdan zor durumdayız. Ülkemiz genç beyinlerini yerlerde süründürerek mi bilim üretecek ve kalkınacak?

Tuna Y.-ANKARA
Yazının Devamını Oku

Kangal ve akbaş

15 Haziran 2003
<B>MİLLİ </B>servetimiz ve mükemmel özellikleriyle haklı gururumuz olan <B>Türk çoban köpeği kangal</B> ve <B>akbaşın </B>değeri, ülkemizde maalesef son yıllarda anlaşılabilmiştir. Artık bütün dünyanın tanıdığı kangal ve akbaş ırkının tanıtımında, bizlerden çok yabancıların rolü olmuştur. Ancak, maalesef ki yabancılar, Anadolu'da görüştükleri şahıslardan topladıkları kulaktan duyma bilgilere itibar etmişler ve böylece çoban köpeklerimizin yanlış tanınmasına da sebep olmuşlardır.

Yabancıların bu bilgilere itibar etmesine çok fazla şaşırılmaması gerekir; çünkü bu hayvanımız üzerine bilimsel çalışmalara da ancak son yıllarda başlanabilmiştir ve bilimsel veriler henüz yeterli düzeylere ulaşmamıştır. Bu konuda en fazla ses getiren bilimsel toplantı, Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi tarafından düzenlenen sempozyum olmuştur.

Kangal kaymakamlığı tarafından her yıl 11 Temmuz tarihinde düzenlenen Kangal Şenlikleri'nde de bu köpeğimiz ile ilgili toplantılar yapılmaktadır.

Halen Kangal'ın davranışı hakkında da bilimsel ölçülerde yapılan araştırmaların yeterli olmadığını görmekteyiz. Yurtdışında bazı çalışmalar yapıldıysa da, bunlara tamamen katılmak mümkün değildir; zira hayvanların sergiledikleri davranışlar çevreden çok fazla etkilendiği için, her ırk kendi doğal ortamında incelenmelidir. Bu boşluk doldurulmadığı takdirde hurafeler ortada gezmeye devam edecek ve bazı ülkelerin yaptığı gibi, Kangalımız haksız yere agresif olarak nitelendirilip yasaklanabilecektir.

Bu hayvanımız ile ilgili doğru bilgileri saptamak ve bunun yaygınlığını sağlamak hepimizin üzerine düşen milli bir görevdir.

Bu amaçla İÜ Veteriner Fakültesi'nde Münih Ludwig Maximillian Veteriner Fakültesi'yle ortaklaşa bir araştırma düşünülmektedir.

Bu konuda, çeşitli ülkemizin çeşitli veteriner fakülteleri, Tarım Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Kangal Kaymakamlığı, Veteriner Hekimler ve Türk Çoban Köpekleri Dernekleri'nden destek almayı planlamaktayız. Ancak çalışmayı daha geniş boyutlarda yayabilmek için kangal sahiplerimizden de yardım almamız gerekmektedir.

Çalışma iki aşamalıdır. Birincisi çoban köpeklerimizin davranışları hakkında sahiplerine uygulanan bir ankettir, ikincisi ise bizzat köpeğe uygulanan bir testtir. Hayvan sahiplerimiz bunlardan birine ya da ikisine katılabilir.

Çalışmanın planlanması için öncelikle çalışmaya katılacak hayvan sahiplerimizin belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle elinde şecereli veya şecereli olmasa da saflığına güvendikleri kangal ve akbaş köpeği olan hayvan sahiplerimizin bize ulaşmalarını önemle rica ediyoruz. Ekibimiz, anket ve test amacıyla, ülkemizin neresinde olursa olsun bu hayvan sahiplerimize ulaşacaktır. Böyle bir milli görevde hayvan sahiplerimizin bize destek olacaklarına inancımız tamdır.

Prof. Dr. Tamer DODURKA- İst. Ü. Vet. Fak. Ögretim Üyesi (dodurka@istanbul.edu.tr, (0 212) 473 70 70/17283-Ar. Gör. Ebru Özaytekin-)

Kınalıada’da kanser vakaları artıyor


NİŞANTAŞI'ndaki İntermed Hastanesi'nden, kalp ve dahiliye uzmanı Aret Lazoğlu ‘Sizin köşenizden ciddi bir uyarıda bulunmak istiyorum’ diyor. Anlatacaklarının, aynen Çamlıca için de geçerli olduğunu belirterek şöyle diyor:

Ben Amerika'da uzun yıllar kaldım. Şimdi Türkiye'deyim ve yazları Kınalıada'da oturuyorum. Kınalıada'nın üzerinde 11 verici anten var. Kanser vakaları inanılmaz derecede arttı. Özellikle yaz-kış adada oturanlarda rastlanması dikkat çekiyor. Bu konuda bizat tedavi ettiğim hastalarım da var. Daha çok kan, lenf ve rahim kanserleri dikkat çekiyor.

Yargı çözüm bulamıyor mu?

- Maalesef bu vericileri adadan kaldırttıramıyoruz. Çünkü müdahale edilemiyor. Ada sakinleri olarak karşılıklı davalarımız sürüyor. Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden de davalar açıyor. Ama bir sonuç alınamıyor.

Aslında bunlar için dava açılmasına bile gerek yoktur; çünkü insan sağlığı önemli... Sorumlu kişiler, bunların otomatik olarak kaldırılması gerektiğini düşünemiyor.

Ne yapılabilir?

- Sivriada
'ya konulabilir. Bu vahim durum böyle devam edemez... Avrupa Nükleer Komisyonu'na başvuracağım; AİHM'ye de gideceğim. Son çare olarak bu durumu sizin köşenizden kamuoyuyla paylaşmak istiyorum.

Erdoğan eskiden doğayı severmiş


DOĞAL SİT alanlarını yapılaşmaya açmayı planladıklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde ise ‘‘gasp edilen orman alanlarını geri almalıyız’’ diye düşünüyormuş.

Erdoğan, 1998 yılında Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde basılan Prof. Dr. Ertuğrul Acun'un hazırladığı ‘Ormanın Kara Kitabı’ isimli eserin önsözünde ‘‘Kamu malı olan ve sayısız faydası bulunan orman alanlarını korumak, gasp edilen, yağmalanan orman alanlarını geri alarak kamuya kazandırmak ve kesilen ağaçların yerine yeni ağaçlar dikerek, dünyanın en güzel şehirlerinden birisi olan İstanbulumuzu sağlıklı bir çevreye kavuşturmak elbetteki İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin görevleri arasındadır’’ diyor.

Erdoğan'ın ormanlık alanların satışı ve kiralanması konusunda dün söyledikleri ile şimdiki düşünceleri birbirine ters düşüyor.

Orman Bakanı Osman Pepe'nin konuşmalarında ilgili Anayasa değişikliği için ‘Orman talanına izin vermeyeceğiz’ sözününün bir anlamı kalıyor mu? Ne dersiniz?..

Koalisyonları arıyorum


AKP'nin tek başına iktidar olmasıyla siyasi istikrarın da geldiği söyleniyor. Ancak istikrarın gelişinde bir tahribatın olduğu da apaçık ortada. Bütün kurumlarda yaşanan kadrolaşma bunların bir göstergesi.

İzmir'den bir dostumuz ‘‘Ben şahsen koalisyonları aramaya başladım. Koalisyon demokratik rejimin güvenlik supabıdır... Uzlaşma kültürünün, demokrasi terbiyesinin gıdasıdır’’ diyor.

Demirel'in bir sözü vardır: ‘‘Bir iktidar düşe kalka kendisini düzeltir. Göç yolda düzelir.’’

AKP
'nin düzelmesini bekleyeceğiz demek ki.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘CHP, Atatürk'ün değil Baykal'ın partisi oldu.’’

(DSP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Şükrü Sina Gürel)

Biliyor musunuz?


ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım'ın milletvekili olmadan önce ortakları arasında bulunduğu Sandak Holding'in Almanya'daki işçileri İtalya üzerinden Türkiye'ye taşımak için parasal bazı sorunlar yaşadığını, bu nedenle Almanya'daki ortak Mehmet Koç'un sıkıntılı günler geçirdiğini...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku

Kaybolan valizinin parasını genel müdür olunca tahsil etti

14 Haziran 2003
<B>Enişte Unakıtan'ın, KTHY'nin başına getirdiği yeğeninden haberi var mı?</B> ZAFER Yıldırım, KTHY'nin Genel Müdürlüğüne ve Yönetim Kurulu Başkanlığına atandığında, kendisini yakından tanıyanlar ‘‘AKP hükümeti, Kıbrıs'a 1 Nisan şakası yaptı’’ diye değerlendirmişlerdi.

Aradan geçen 2.5 ay içinde boya döküldü.

Bir kurumun başına büyük yetkilerle getirilen bir müdür için başta THY ve KTHY çevrelerinden ciddi eleştiriler ve yakınmalar aldık. ‘‘Bu kişi bu kuruma yakışmıyor’’ dediler. Daha önceki yazılarımızda bunu belirttik. Şimdi gerçeği KKTC de öğrenmiş durumda.

Lefkoşa'da çıkan 'Halkın Sesi'nin (www.halkinsesi.org) manşetinde dün şunlar yazıyordu:

‘‘KTHY yönetimini kim durduracak? Zafer Yıldırım'ın göreve atanmasından sonra KTHY'nin paralarını bol keseden harcadığı ortaya çıktı. İki yıl önce kaybolduğunu iddia ettiği bagajları için 1 milyar 857 milyon tazminat alan Yıldırım, ikamet ettiği İstanbul'da 5 yıldızlı bir otelde kalarak masraflarını KTHY'ye ödettirdi. Yıldırım'ın göreve gelmesinen üç hafta sonra yönetim kurulunun bilgisi dışında şirketin 2 trilyon TL'lik parasını bilinmeyen bir faizle Türkiye'deki Denizbank'a yatırması da bomba etkisi yarattı.’’

Daha önce yazdıklarımız doğrultusunda haberde yer alan iddialara daha fazla yer vermeye gerek duymuyoruz.

Yıldırım'ın eşi ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın eşi akraba; bu torpile dayanılarak KKTC'nin başına getirilmiş...

Şimdi Unakıtan duydukları için pişmanlık duyuyor mu? Malum sakal, bıyık hikáyesi...

KKTC'den ayrıca bize anlatılanlara göre Yıldırım için şöyle deniliyor:

‘‘Daha önce KTHY'de çalışırken işten çıkarılan bir kaptanın genel müdür yapılması kadar hatalı bir şey olabilir mi? Sizin geldikten sonra köşenizde yazdıklarınız şimdi ortaya çıkıyor. Kişisel sorunları olan bir kişi hálá görevde kalmaya devam ettirilirse, KTHY'yi telaffisi mümkün olmayan zararlara uğratacaktır. AKP hatasından acilen dönmelidir.’’

Atatürk artık yok, ‘hoca’ mı var Sayın Arınç


BUGÜNKÜ (dün) Hürriyet'te, maalesef dünkü (önceki gün) Amasya Kongresi'nin yıldönümünde Sayın Bülent Arınç'ın yaptığı konuşmaya hiçbir yerde değinilmemiş; gerçi hiçbir değeri olmayan ama üzücü bir konuşmaydı...

Sayın Arınç neredeyse halkın kurtuluşunun cami hocaları tarafından olduğunu söyleyecekti.

Cami hocalarının halkı kışkırtarak Menemen'de neler yaptığını kimse unutmuş değil.

Üzücü olan taraf, ne yazık ki, TBMM'nin başkanı büyük kurtarıcı Atatürk'ün adını anmamaya konuşmasında o kadar büyük dikkat sarf etti ki...

Sayın Cumhurbaşkanımızın da konuşması bazılarının yüzüne tokat gibi patladı.

Tarihi gerçekleri asla kimse inkár edemez. Büyük Atatürk olmasaydı şimdi şimdi Türk ulusu da yoktu; bunu herkes kafasının bir köşesine yazsın.

Meral TÜRKMEN-ANKARA

Ormancıya bak


DEVREK'ten bir grup orman köylüsü yazıyor: ‘‘Efendim bizler yeni İhale Yasası'ndan mustaribiz. AKP tarafından Devrek Orman İşletme Müdürlüğü'ne getirilen Ali Uzun, bizim ağaç kesme, sökme, sürütme metreküp birim fiyatını baştan 23 milyon olarak bildirdi; ancak daha sonra bunu 17 milyona düşürdü. Bu hem haksızlık hem de bizi kandırmak olmuyor mu? Bizler 289 orman işçisi Ali Uzun'un baskılarına rağmen ormanda çalışmaya başlamıştık. Ancak sözünde durmadığı için çalışmaktan vazgeçtik.

Orman Bakanımız Osman Pepe ‘‘Kamu İhale Kanunu'nu değiştireceği ve orman köylüsünün lehine yasalar çıkartacağı’’ sözünü yerine getireceğine kadar ormana girmeyeceğiz. Ayrıca Uzun'un partizanlıktan uzak görev yapmasını istiyoruz.

Ben de ‘Deprem Vahit’ gibiyim


BEN ilkokul mezunuyum, matbaacılık yaparak evimi geçindiriyorum. 52 yaşındayım, emekliyim. Ben de Sayın Vahit Okumuş gibi deprem tahmini yapıyorum. İlginçtir; aynı yıl, 1999 Marmara depremini 32 saat önceden bir tesadüf eseri tahmin ettim. O günden sonra irili ufaklı depremleri de tahmin ettim. Halen de tahmin yapıyorum. Okumuş gibi bir cihaz geliştiremedim. Benim cihazım gözlerim; gözlerimle yapıyorum... Ancak yer tahminim sıfır; doğuda diye tahmin yapıyorum; batıda çıkıyor. Ege diye düşünüyorum; doğudan bir yerde ses geliyor.

Sizden isteğim etkili ve yetkili kişilerle bu bilgileri paylaşmak istiyorum. Bu konuda yardımcı olmak isteyen uzmanlar 0324-238 89 80-81 (iş) ve 359 39 60 (ev) ve 0532-472 55 32'den beni arayabilirse sevinirim. İnsanlığa bir faydam dokunursa mutlu olurum. Kimsenin tırnağının acımasını istemiyorum. Hele hele çürük yapıların altında, pisi pisine ölmelerini hiç istemiyorum.

Mustafa ÖLMEZ-MERSİN

Lütfen haber verin


NEW York, Long Island'ta (Dix Hills) yaşayan Dr. Selçuk Gökhan Bey, 20 gün önce vefat etmiştir. Hiçbir yakınına ulaşamadığımız için cenazesi hálá morgda bekletilmektedir. Aile fertlerinin muhtemelen İstanbul'da olduğunu öğrendik. Kendisini tanıyan varsa benimle temas kurabilir.

Şebnem DURGUT sebnemdurgut@yahoo.com

Çodur’un talimatı dinlenmiyor


HABİTAT ödüllü Esenkent projesine İSKİ tarafından uygulanan haksızlığa dikkat çekmek istiyorum.

Esenkent'e su getirilmesi ile ilgili protokol şartları doğrultusundaki talimatlarına rağmen İSKİ Genel Müdürü Sayın Dursun Ali Çodur dinlenmiyor. Kaos çıkartılıyor. Bunu anlamıyoruz. Eğer İSKİ'nin içerisinde siyasi ya da başkaca bir çekişme varsa, bunun sonucunda da Esenkent'te yaşayan malikler zarar görüyorsa, itirazımız bunadır. Bunu hak etmiyoruz. Bu olumsuzluğun kamuoyuna duyurulmasını istiyoruz.

Fahri ATABAY-Esenkent Koop.

Birliği Başkanı


Biliyor musunuz?


MHP'li eski Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Hüsnü Yusuf Gökalp'in, Red Bull Türkiye ve şirketin genel müdürü Aykut Ferah'a karşı, basında yer alan bazı ifadelerinden dolayı açtığı 100 milyar tutarındaki iki ayrı tazminat davasının Ankara 10 Asliye Hukuk Mahkemesi'nce reddedildiğini...

DSP'li eski Devlet Bakanı Erdoğan Toprak'ın, genel merkez tarafından DSP İstanbul İl Başkanlığı'na atandığını; Erdoğan'ın 1995'ten önce de 6 yıl bu görevde bulunduğunu...

Biliyor musunuz?

MESAJ


'DOĞU'ya Sanat Köprüleri' etkinlikleri bugün Van ve Hakkari'de başlıyor. 23 Haziran'a kadar sürecek etkinliklerde iki kentte dönerli olarak film ve tiyatro gösterileri, konserler, müzik ve şiir dinletileri, sergiler, paneller ve atölye çalışmaları yer alıyor.
Yazının Devamını Oku

Beşiktaş’ta olanlar

13 Haziran 2003
<b>ETİLER, Levent, Akatlar </B>ve <B>Bebek </B>gibi semtlerin bağlı olduğu<B> Beşiktaş'</B>ta 3 Kasım'da %47 oy alan <B>CHP'</B>nin, yerel seçimler öncesine yapılan delege seçimlerinde olaylar dinmiyor.CHP İstanbul İl Başkanı ne kadar genelgelere göre hareket edip tepkileri ciddiye almasa da parti ciddi şekilde zarar görüyor. İl yöneticileri ile karşıtlarının karşılıklı tepkilerine Genel Merkez'in duyarsız kalması CHP'yi zor günlerin beklediğinin işareti sayılıyor.

Suçlamalar nedeniyle kanatlar daha da ayrışıyor. Önceki gün Beşiktaş örgütünden bir grup partili ile görüştük. ‘‘Eski il başkanı Cemal Özdemir, Göktürk'te ev almasına rağmen Beşiktaş'taki evini boşaltmadı. Buna rağmen kütükte olmasına rağmen ismi silindi. Altan Öymen'e yapılan oyunlardan ise utandık’’ dediler.

Kendilerine sorduk:

- Bu kadar naylon üye nasıl bulunuyor?

- Simsarları var bu işin; isim getiriyorlar, gerisi kolay... Herşey kılıfına uyduruluyor. Sadece Beşiktaş'ta değil birçok ilçede oturmayan kişiler, üye yazdırılarak delege seçimlerinde oy kullandırıldı. Örnek verirsek... Beşiktaş'ta 5.500 üye yapıldı; 2.700'u naylon bunların...

KARAR DEFTERİ YOK

İddialar devam ediyor:

- Oynanan oyunlar ortada... İl Başkanı gerçekleri söylemiyor. Oğlunu bile naylon üye yazımında (Ataşehir'de) görevlendirebiliyor. Tertipler sonucunda Beşiktaş İlçe Başkanımız bir anda ortadan kayboldu; buna karşılık toplanan yönetim kurulumuz delege seçimlerini iptal etti. Çünkü yönetim kurulu üyelerinin listelerden haberi yoktu; sandık başkanları kendilerinden habersiz belirlenmişti. Herşey hukuka; parti tüzük ve yönetmeliğine aykırı yapıldı. İlçe başkanı il'den aldığı talimat üzerine karar defterini saklıyor; Noter getirip tespit yaptırmak zorunda kaldık. Örgütün aldığı 75 nolu iptal kararı karşısında il ne yapacak merak ediyoruz?

- Bunlar ne için yapılıyor?

- Beşiktaş Belediyesi'ne şimdiden belediye meclis üyelikleri ve memur ve işçilik kadroları dağıtıldı! İnanın; Baykalcılara yalancıktan da olsa 'Altan Öymen'i ve Cemal Özdemir'i delege yapmayın, Beşiktaş'ı kazandığımızda işiniz hazır' vaadi verildi. Beşiktaş'ta oturmadıkları halde üye yapılanların itirazları kaymakamlık kayıtlarında görülebilir. İl'e gönderilen itirazlardan Mehmet Sevigen'in de haberi bulunuyor. Bayrampaşa'da Genel Merkez'den bazı yöneticilerin katıldığı o ünlü toplantıda neler konuşulduğunun açığa çıkması gerekiyor.

Evet o kadar çok şey anlatıyorlar ki... Bunların karşısındakileri de aynı sınıfa sokabilirsiniz. Avcılar için de, Bahçeşehir içinde ve daha başkaları için de...

Tüzük ve yasaları çiğneyenler, şeffaf ve demokrat olamayanlar yarın AKP karşısında hukuk devletini nasıl savunacak?

Şenses tabii göbek atacak

ADNAN Şenses, Tayyip Erdoğan'
ın karşısında neden göbek atıyor? Ankaralı petrolcular adına bayi karlarının artırılmasını istiyor? Yanıtını Zeytinburnu'nda oturan bir okurumuz veriyor: ‘‘Şenses'in petrol istasyonu yeşil alandı. Arsayı bu durumda satın aldı; iki günde Erdoğan'dan imar izni aldı. Birbirlerine bu nedenle sempati duyuyorlar.

Ehliyet sınavı

İSTANBUL'
da ehliyet almak için sınav günü 5 Temmuz; sonraki ilk sınav günü de 31 Ağustos'ta.. Bu sürede ehliyet alma şansınız yok. Bürokrasiyi azaltacağız, vatandaşa kolaylık yapacağız derken böyle bir uygulamaya insanın aklı almıyor. Ehliyet sınavları bakanlığa bağlandığından beri yaklaşık bir ay öncesinden de kayıtlar donduruluyor. 7 Haziran'a kadar kayıt yaptırmadığınız için Eylül ayını bekleyeceksiniz. İzdiham da cabası. Yetkililerin bu işi sağduyulu bir şekilde yapmaları gerekiyor.

Ahmet PEKİN-İSTANBUL

Deprem ölçümdür

HER depremden sonra, daha depremin ilk dakikalarından itibaren o deprem hakkında bilgi verildiği ve uzun uzun yorumlar yapıldığı malumunuzdur. Bu bilim dışı anlayış birçok ciddi bilim adamlarının ve kurumların uyarılarına rağmen sürdürülmüştür. Son Bingöl depreminde de bu depremin karakteristikleri hakkında hemen bir şey söylemenin doğru olmadığı, gözlem ve ölçüme dayalı konuşmak gerektiği, bunun için de bir süre beklemenin zorunlu olduğu her fırsatta tarafımızdan ifade edilmiş olmasına rağmen, genel ve ansiklopedik bilgiye dayalı açıklamalara devam edilmiştir.

Depremden hemen sonra TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Yer ve Deniz Bilimleri Araştırma Enstitüsü'nün (YDBAE) Deprem Acil Gözlem ve Raporlama Ekibi (DEPAR) Bingöl'e hareket etmiş ve burada sismoloji, GPS ve InSAR uydu gözlemleri ile deformasyon ve radon gözlem istasyonları kurarak sistematik bir biçimde ölçüm yapmış, veri toplamıştır. Bu çalışmalar sonucunda depremde hangi fayın hareket ettiği, oluşan kırığın doğrultusu, uzunluğu, derinliği ve daha hangi bölgeleri risk altına aldığı veriye dayalı olarak tespit edilmiştir.

TÜBİTAK-MAM'ın çalışmaları 1 Mayıs Bingöl depreminin TV'lerde açıklandığı gibi Doğu Anodolu Fayı üzerinde meydana gelmediğini ve gene söylenildiği gibi sol yönlü olmadığını ortaya koymuştur. Bu deprem Karakoçan Fayı'nın 10 km kuzeyinde ve ona paralel Hano Çayırı Fayı üzerinde sağ-yanal atımlı olarak gelişmiştir. Fayın uzanımı KBGD olup Doğu Anadolu Fayı'na diktir. Bu deprem ile fayın 20-22 km'lik bir parçası kırılmıştır. Kırılma yüzeyden itibaren 8-10 km derinlikteki bir alan içerisinde meydana gelmiştir. Depremde ortaya çıkan ortalama yer değiştirmenin (atım) 80-100 cm olabileceği hesaplanmıştır. Bu deprem Doğu Anadolu Fayı'nın (Bingöl'ün) kuzeyinde kalan parçası üzerinde gerilmeleri artırmış, güneyindeki parçası için normal gerilmeleri azaltmıştır.

TÜBİTAK-MAM'ın varmış olduğu bu sonuçlar, depremin artık genel kültür söylemlerinden öte bir anlayışla ele alınması ve ölçüme dayalı araştırmaların ışığı altında tartışılması gereğini bir kez daha ortaya koymuştur. Herkesin bu anlayış doğrultusunda hareket etmesi toplumumuzun can ve mal güvenliği için doğru tedbirlerin alınması bakımından son derece önemlidir.

Prof. Dr. Naci GÖRÜR-TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Başkanı

Önce Halkbank satılsın sonra binası

22
yıllık Halkbank çalışanıyım, şu anda genel müdürlükte görev yapmaktayım. Son günlerde gazetelerde sıkça yer alan Halk Bankası binasının lüks ve hemen satılması gerektiği gibi yazılar manşetlerden verilmeye başladı. Zeki Sayın'ın ‘‘Hele bir de 29. katını görün’’ dediği binamızın 29. katında diğer katlardan farklı görünmesi gereken hiçbir şey yok; oldukça abartmışlar. İsterseniz gidip görebilirsiniz.

Asıl konu şu: Bankayı özelleştireceğiz, diyorlar. Önce genel müdürlük binasını elden çıkarmak istiyorlar. Eğer satacaksanız önce bankayı satın, bina zaten kıymetli bir bina, her zaman satılabilir.

AKP iktidarından önce TOBB bu binayı istediğini beyan etmişti. Şimdi sayın Zeki Sayın, ‘‘Halkbank Genel Müdürlük binasını TOBB'a teklif ettik’’ diyor. TOBB binayı zaten istiyordu. Banka koridorlarında konuşulanlara göre amaç, değerinin çok altında binaya sahip olmak... Ama taktik güzel; Zeki Sayın binayı kendisi satılığa çıkarıyor, yani gelin malımızı alın, diyor. İyi bilirsiniz ki ‘‘malımı alın’’ derseniz, değerinin çok altında alıcı bulur.

Biz çalışanların içi acıyor inanın.. Geçmişte önceki Hazine'nin elimizden aldığı ve mevcut binanın yapımı sırasında personele zam bile vermemişlerdi... Yani binaların yapımı aşamasında biz çalışanların da katkısı olduğu unutulmamalı...

Biz satılmasın demiyoruz, ama bizlerin emeği olan bu bina değerinin altında satılmamalı... Devlet kendi değerlerini böyle heder etmemeli, yazık hem de çok yazık olur.

Yücel KOCAMAN-ANKARA

Valiye danışman

BİZLER,
eski hükümetlerde her türlü israfa ve kadrolaşmaya alışmıştık. AKP'nin bunlara karşı çıkacağını bekliyorduk. Ama öyle olmuyor.

AKP'liler Köy Hizmetleri Müdürlüğü'ne İsmail Hakkı Kahraman'ı getirdiler. Ama daha önce bu kurumda 10 yıl genel müdürlük yapmış olan Asım Yılmaz, Vali İsa Parlak'ın özel emri ile Özel İdare bünyesinde çalışmak ve tüm kurum müdürlerini denetleme görevini yapmak, ayrıca maaşı da Özel İdare bütçesinden ödenmek üzere görevlendirildi. Duyduğumuza göre Ispartalı bakanımız -Erkan Mumcu- valimize özel ricade bulunmuş... Isparta'da zaten AKP'nin dört milletvekilinden üçü başka telden, Erkan Mumcu başka telden çalıyor. Bu görevlendirme dolayısıyla karşıt AKP'liler birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar. Bu üzücü bir durum.

AKP iktidarının da diğer partilerden hiçbir farkının olmadığının bir işareti olarak görüyoruz bu durumu.

ISPARTA sevdalıları

Jandarma, halkla kucaklaşıyor

JANDARMA
Teşkilatı'nın kuruluşunun 164. yıldönümü nedeniyle Çorlu'nun E 5 yolu üzerinde Ulaş Çamlık'ta yarın 13.00'te büyük bir etkinlik düzenleniyor. Çorlu İlçe Jandarma Komutanlığı'nca belediye hoparlörü, yerel radyolar ve köy minibüsleri ile yapılan duyurularda, yörede oturanlar 10 bin kişilik 'kır sofrası'na çağrılıyor.

Açık davetiyede, Songül Karlı, Arif Şentürk gibi sanatçıların yanında halk oyunları ekiplerinin gösterilerinin yer alacağı bildirdi.

İlk kez yapılan böyle bir piknik, jandarmanın halkla kucaklaşması olarak nitelendiriliyor.

Devlet tapulu arazimize el koydu

ATATÜRK'
ün bir sözü var: ‘Adalet Mülkün Temelidir.’ Bu sözü yargı kurumlarında gördükçe yüreğim cız ediyor. Biz çiftçilik yapan bir aileyiz. 1960'lı yıllarda TC tapusuna güvenerek bir tarla satın aldık. Kapı gibi tapumuzu elimize aldığımız için çok mutluyduk. 1970'li yıllarda orman idaresi bu bölgeye ağaç dikmeye kalkınca tapulu yerimiz diye itiraz ettik ve mahkemelik olduk. Bilirkişiler diyor ki: ‘‘Tarla bir orman alanı değildir. Hiçbir zaman orman ağacı yetişmemiştir. Ama % 12 civarında eğim olduğu için 6831 sayılı orman kanununun 1. maddesi gereğince orman alanı olarak iktisap edilmesi gerekir.’’

Ve bize tek bir kuruş ödemeden devlet tapulu arazimize el koydu. Hangi hukuk devletinde böyle bir şey olabilir?

İdris ÇAKIROĞLU-ÇANAKKALE

Biliyor musunuz?

TÜRK Telekom'un, Türkcel'e 2000'in ekim ayına ait olan borcunu fazla değil bir günlük gecikmeyle ödeyince, Ankara 7. Ticaret Mahkemesi gecikme faizi, masraflar ve itiraz cezası olmak üzere Türk Telekom'u tam 3 milyon dolar Türkcell'e ödemeye mahkûm ettiğini; mahkeme kararında Telekom yetkililerinin, sorumlular hakkında işlem yapma hakkının bulunduğunun belirtildiğini...

Biliyor musunuz?

MESAJ PANOSU

BEYOĞLU Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, Beşiktaş'ın şampiyonluğu için panolara kendileri adına 'kutlarım' diyorlar. Bencillik yapıyorlar; bizim adımıza da neden kutlamıyorlar? Bu ilçelerde kendilerine oy verenler neden yok sayılıyor?

Necati ÖZKİPER-İSTANBUL
Yazının Devamını Oku

‘Deprem Vahit’ten yeni bir iddia

12 Haziran 2003
<B>DEPREM </B>konusunda 1999'dan beri araştırmalar yapan ve bu konuda bir cihaz geliştiren <B>Vahit Okumuş</B> (Deprem Vahit) ile üç yıldan beri konuşmuyorduk. Dün aradığında ‘‘Size önemli bir kayıt düşmek istiyorum’’ dedi. Güney Afrika bölgesinde deprem olacağını söyledi. Aynen aktarıyoruz:

‘‘Güney yarımkürede 13 Haziran cumayı cumartesiye bağlayan gece saat 22.00'den 04.22'ye kadar olan süre arasında çok şiddetli bir çalkantı bekliyorum. Bu depremden Namibya, Angola, Güney Afrika, Mozambik, Tanzanya, Kongo, Malezya, Zambiya ve Magakaskar gibi ülkelerin bulunduğu bölge etkilenecektir. O saatler arasında o bölge insanlarının evlerine girmemesini, deniz kıyılarında bulunmamasını dilerim.’’

İTÜ Yüksek İnşaat Mühendisliği'nden mezun olan Okumuş, 20 yıldır çeşitli buluşlar üzerinde çalışıyor. Kendisini 'iyi ve iddialı bir fizikçi' olarak tanımlıyor. Depremle ilgili araştırmalarını 17 Ağustos'tan sonra yoğunlaştırmış... ‘‘Şimdi beklediğim bazı verileri yakalayınca bunun sizce dünya kamuoyuna duyurulmasını istiyorum’’ dedi.

Burada daha fazla ayrıntıya girmek istemiyoruz ama Okumuş'un söyledikleri özetle şu:

‘‘Bu benim Kadıköy'deki evimde yaptığım bir çalışma; dünyadaki yer hareketlerini yıllardır izliyorum. Güney yarımküredeki bu hareketten endişeliyim. Ortadaki cihazlara göre 7'nin çok üstünde olacaktır. Bundan sonra Kuzey yarımkürede de çökmeler olacaktır.’’

Bunu Türkiye'deki bilim adamlarıyla konuşuyormusunuz?

- Bu yeni bir bilim, daha doğrusu yeni bir bilimsel buluştur; teknolojik bir bulgu değildir. İlim adamı bilinen bilgileri bilendir. Bilim adamı ise bilinmeyenleri bilendir, doğanın kanununu bulandır. Mesela Newtron, Einstein gibi... Benim bulduğum yeni bir bilim, bir cihazla kontrol ediyorum. Artçıları dakika dakika alıyorum. İşaret ettiğim tehlike için de iki gün içinde kesin verileri alacağım. Ben bu olayı 1999'dan beri bekliyorum, gecikseydi daha kötü olabilirdi.

Siz bunları anlatıyorsunuz ama deprem uzmanlarıyla konuşmuyorsunuz, ben size nasıl güveneceğim.

-
Bu daha yeni bir bilim. Göreceksiniz... Size söylediklerimi notere tasdik ettirdim, 15 Haziran'da görüşürüz. Bu ülkelerin ismini yazarsanız, alınacak önlemlerle hiç olmazsa bazı canları kurtarmış oluruz.

‘Rabbena hep bana’ olsun istemiyoruz


TÜRBANIN her alanda serbest bırakılmasını isteyenler, önce Ramazan'da lokantaları açık tutsunlar, öğlen yemeğinde oruç tutmayanlara, lokantalarında yemek servisi yapsınlar, fırınlarında ekmek satsınlar, oruç tutmayanları tehdit edip dövmesinler. Bu konuda demokrat ve hoşgörülü olduklarını kanıtlasınlar... Ondan sonra türbanın her alanda serbest bırakılmasını istesinler; biz de destekleyelim.

Yoksa her zaman olduğu gibi ‘‘Rabbena, hep bana’’ anlayışıyla sadece ‘sözde’’ demokrat olurlar, ‘sözde’ hoşgörülü Müslüman olurlar.

Celalettin DEMİRCİOĞLU-MERSİN

Atatürk’e yaklaştılar


DEHAP kongresinde ilginç konuşmalar yapıldı. Atatürk resmini asmamışlar, ama düşüncelerinde CHP dışındaki partilerden daha çok daha samimi olarak Atatürk'e yaklaştıklarını gördüm. Birden fazla eş alanların, imam nikahlı olanların, kadınları rahatsız edenlerin, saygısız olanların partinizde ihraç sebebi olarak gösterilmesi çok olumlu bir gelişme. Bu nedenle Atatürk'e yaklaştıklarından dolayı DEHAP ve bu kongrede yeni kurulan Özgür Toplum Partisi Genel Başkanı Güroydemir'i kutlarım.

Mehmet FEYYAT- CHP İstanbul eski Senatörü

İstemezler çünkü...


ŞEKER Fabrikaları çalışanlarının özelleştirmeyi istememelerinin başlıca sebepleri şudur: Üretime bağlı olarak çalışan personel yılda 8-9 ay çalışmamaktan memnundur... Emekliliği gelmiş olanlar, emekli olmak istemez... Bir kişinin yapacağı iş için 3 kişi hatta bazı kadrolarda 5-10 kişi çalıştığından işlerini kaybetme korkusu vardır... İşçiler; maaş, ikramiye, giyim yardımı gibi ülke şartlarında çok iyi olan durumlarını muhafaza etmek ister... Kısaca bizim gibi özel sektör çalışanlarının içinde bulunduğu şartlarda çalışmayı ve ellerindeki altın nimeti bırakmaz istemezler.

Mete HANCI-İSTANBUL

Mevzuat hazretleri


BU yılın emlak vergisini yatırırken geçen yıllarda 84 milyon (5 milyon da olabilirdi) fazla yatırdığımı, alacaklı olduğumu söylediler.

Parayı geri alabilmek için iki kez Çankaya Belediyesi'ne (her belediye böyle) gittim, 12 oda dolaştum ve nihayet paramı alabildim. Evrakları belki 15 kişi imzalamış... Kendi kayıtlarında sabit olan bu ödeme için yapılanları görünce bürokrasi canavarını daha yakından tanıdım. Siz de tanıyın ve bu devletin ne boş işlerle uğraştığını görün istedim. Bu kusur Çankaya Belediyesi'ne özgü bir kusur değil genel mevzuattan kaynaklanmaktadır.

Nazmi KAL-ANKARA

Çankaya Belediyesi’nden yanıt


ANKARA'dan Zeynel Özler adlı okurumuzun eleştirisine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek tarafından verilen yanıt üzerine Çankaya Belediyesi'nden şu açıklama yapıldı:

Sayın Gökçek cevabı yazısında Dikmen Polisevi yakınlarındaki saha ile ilgili eleştirileri yanıtlarken, bu yerin Büyükşehir Belediyesi'nin mülkiyetinde olmadığını, muhtemelen Çankaya Belediyesi veya Hazine'ye ait olabileceğini, kendilerinin de buradaki yapılaşmaya karşı olduklarını belirtmektedir. Söz konusu olan sığınak bölgesi olup mülkiyeti Milli Savunma Bakanlığı'na ait iken Tevfik Fikret Lisesi'nin bu bölgeye taşınması maksadıyla Tevfik Fikret Vakfı'na (Ankara Öğretim Derneği Vakfı) devredilmiştir. Belediyemiz tarafından 4.7.2001 tarihinde istenen tapu kayıtlarına göre bu alanın 568 metrekarelik bölümünün Büyükşehir Belediyesi'ne ait olduğu görülmektedir. Tevfik Fikret Lisesi Vakfı, daha sonraki süreçte lise inşaatını burada yapmaktan vazgeçmiş ve bu alanı kiraya vermiştir. Kiraya verilen bu alan üzerinde kaçak inşaat yapıldığının görülmesi üzerine belediyemiz İmar Müdürlüğü tarafından durum saptanmış, konuyla ilgili tutanak tutulmuş ve gerekli işlemler başlatılmıştır.

Kavganın nedeni yerel seçimler


CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem hafta sonu yapılan mahalle delege seçimleri üzerine çıkan tartışmalara şu yanıtı verdi:

‘‘Yaptığımız her şey genel merkezin genelgesine uygundur. Listeler 15 gün askıda kaldı; itirazlar değerlendirildi; %95'i onaylandı. Naylon üye lafı tuhaf bir şey. Naylon üye varsa, bunlar ikametgahı olmayan üyelerdir. Geçen dönem 86 bin olan üye sayımız bugün 102 bindir.

FERYAT NEDEN

Eski il başkanlarının durumuna gelince; Bozkurt Nuhoğlu arkadaşları tarafından listeye alınmadı. Ali Özcan, son anda aday olmak istediğini söylemiş ancak Kadıköy İlçe Başkanı 'listeleri yaptığını, değiştiremeyeceğini' söylemiştir. Cemal Özdemir, Beşiktaş'taki adresinden taşındığı için delege olamamıştır. Mehmet Bölük ve Cemal Özdemir, Adalar ve Halkalı'da seçime girip delege olmuşlardır; aynı şekilde Selami Öztürk ve Şişli'den Mustafa Sarıgül de... Eyüp'teki iddialar ise doğrudur; oylamanın 10.00'da başlayacağı bildirilmiş, 07.30'da başlamıştır. İtirazcılar iki tanıkla zabıt tutturup il'e başvurmaları gerekiyordu. Ama bütün bağırış çağırış arasında bana gelen itiraz sayısı 4-5 ilçede 8'dir. Büyük bir ormanda bir fidan kadardır bunlar. Adam delege seçimini kaybediyor feryat ediyor.’’

Altan Öymen'in üyelik kaydı ve delege seçilememesi olayı...

- Altan
Bey'in Beşiktaş'taki üyeliği konusunda kasıt olmadığını söylemek istiyorum. Benim de aklıma gelmedi; emin olun yoğunluktan dün karımın adını bile unuttum.

Üyeler, delege seçimlerinde gösterdikleri bu eforu genel seçimlerde gösterselerdi CHP zıplardı... Bu, 20 yıldır süren bir mücadeledir; partiyi böyle kilitlemişiz; kavgayı dışarı taşımışız. Benim dönemim en kavgasız dönemdir. Tartışmaların nedeni yerel seçimlerdir.''

İL'E KARŞI GELENLER

Öktem
bunları söyledikten sonra dün 'naylon üyelerle seçim olmaz' diyen Zeytinburnu İlçe Başkanı Mustafa Fazlıoğlu, CHP MKY tarafından görevden alındı; naylon üyeler konusunda Savcılığa suç duyurusunda bulunan il yönetim kurulu üyesi Mesut Sönmez de ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na verildi. Yarın da Beşiktaş İlçe Başkanı'nın saklamasına karşın, ilçe yönetiminin aldığı iptal kararının öyküsünü yazacağız.

Acıbadem'de ulaşım işkencesi


KADIKÖY Acıbadem'den muhtar Uğur Ersoy, mahalle temsilcisi Yıldıray Sunar ve gazeteci-yazar Peyman Akcan, ‘‘Sayın Valimizden ricamız var’’ diyorlar: Acıbadem'de yüzbinlerce kişinin, insan hakları hiçe sayılıyor. 50 yıldan beri Acıbadem'e dolmuş hizmetleri veren durak, haksız bir şekilde kaldırıldı. Yine 3 numaralı otobüs hattı da iki yıl önce kaldırılınca Acıbademliler, kanunsuz çalışan korsan minibüslere mahkum edildi. Bağdat Caddesi ile birlikte pilot bölge olduğumuz için vatandaş canından bezdi. Efendim bizi bu işkenceden kurtarın; 8 kişilik dolmuşlar ve diğerleri ile İETT otobüs hatlarını yeniden açtırın lütfen. 10 bine yakın imzalı dilekçeler tam 1 yıldır Valilik masasında bekliyor.
Yazının Devamını Oku

Dışişleri turizme neden duyarsız

11 Haziran 2003
<B>NORMAL</B> pasaport sahibi <B>Çek Cumhuriyeti </B>vatandaşlarına <B>Türkiye </B>girişlerinde uygulanmakta olan bandrol yöntemiyle sınırda vize uygulamasına 1.11.2002'den itibaren son verilmiştir. Bu uygulamaya son verilene kadar tur satışlarımızda herhangi bir zorluk çekmedik. Ancak bu uygulamanın değişmesi ile birlikte 2003 ve sonrası için tur satışlarımızın büyük oranda düşeceği gerçeği, bizleri ciddi endişe ve sıkıntılara sevk etmektedir.

Her yıl mayıs sonunda başlayan turlarımız şu anda durmuş bulunmaktadır ve eski uygulamaya dönülmez ise bizler de maalesef bu satışlarımızı Yunanistan ve diğer ülkelere kaydırmaya hazırlanmaktayız.

Konunun ciddiyetini yetkililere arz etmek istiyoruz.

Türkiye, Çek Cumhuriyeti'nden diğer ülkelere seyahat edenlerin tercih ettiği ülkeler sıralamasında 10'uncu sıradadır. Ancak vize uygulanmaya başlanılması, Türkiye'yi tercih etme oranını çok daha azlara indirecektir. Ayrıca Çek turizm pazarı, ‘son dakika satışları’ çok popüler olan bir pazardır. Yalnız Türkiye için değil, tüm yabancı ülkeler için düzenlenen turlar, son dakika pazarında satılmakta ve uçaklarımızın tamamı son 2 veya 3 günde dolmaktadır. Son anda rezervasyon yaptıranların bu kısa sürede vize alabilmesi ise neredeyse imkánsızdır. Bu durumda yolcular Türkiye yerine vize uygulaması olmayan başka rakip ülkelere kayabilecektir.

Kaldı ki Çeklilere, rekabet ettiğimiz Yunanistan, İtalya, Hırvatistan, İspanya ve diğer Avrupa ülkeleri tarafından herhangi bir vize uygulaması bulunmamaktadır.

KENDİ KALEMİZE GOL

Aynı zamanda, bandrol yöntemiyle sınırda vize uygulaması, Türkiye'yi ziyaret etmekte ve Türk vatandaşlarına vize uygulanmakta olan diğer birçok ülke vatandaşlarına hálá uygulanmaktadır. Bu ülkeler içinde, Türkiye'ye gelip her türlü para kazanma yoluna başvuran ve Türkiye'de ticaret de yapan yabancı ülke vatandaşları da varken ve bu uygulama bu ülke vatandaşları için geçerliliğini korurken, tatil yapmak amacı dışında hiçbir faaliyette bulunmayan Çek vatandaşları için bu uygulamanın neden değiştiğini de anlamak maalesef mümkün değildir.

Türk turizmine büyük darbeler vuracak bu uygulamanın acil olarak, bandrol yöntemiyle sınırda vize uygulamasına dönülmesi ve kayıpların büyümemesi için acil karar almak gerekmektedir. Sayın Erdoğan, Gül ve Mumcu'ya önemle arz ederim.

Sinem ÖNÖM-Uluslararası tur operatörü-ANKARA

Din ticareti


İSLAM-siyaset ilişkileri ile ilgili tartışmalar, AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte daha da hızlanırken, bence tehlikeli gelişme, İslam kültür literatürüne ait olan bazı kavram ve sözcüklerin, ticari kuruluş ve etkinliklerde kullanılmaları oranındaki artışta olmuştur.

Tekbir, tesettür, setre, hicap, ihlas, tevhid, vahdet, nur, mümin, cihad, akabe, hüdeybiye, bedir, furkan ve kabe gibi kelimeler, bugün artık ruh dünyamızdan çok, ekonomik getirisi olan işyeri ve şirketlerimize ait sözcüklerdir.

Anlaşılıyor ki, belki haklı olarak Atatürk ve laiklik istismarcılığından müşteki olan dinci çevreler, tarihin en çirkin istismarcılığının içinde olduklarının farkında değiller.

Bunun içindir ki, İslami duyarlığı olan bir aydın olarak, gittikçe daha da belirginleşip sırıtan bu vahim din ticareti tehlikesine karşı, maşeri vicdanı tepkili olmaya davet ediyorum.

İsmail NACAR-İSTANBUL

Hayret ettim


İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulu Başkanı Süleyman Kızılarslan dün 'Biliyor musunuz?' köşesinde yer alan yazıya karşılık şunları söyledi:

‘‘Evet bu yazdığınız mahkeme kararı doğrudur. İbrahim Söylemez adlı kişinin, nasıl temin ettiği bilinmeyen iki günlük işgörmezlik raporuna istinaten verilen toplam 7 aylık hapis cezasımın -para cezasına çevrildi- bu boyutta hayret verici olduğunu da belirtmek isterim. Ancak ben bu kararı temyiz ettim. Ayrıca bu kişi hakkında iftiradan dolayı hakkında tazminat davası açtım.’’

Kitap satıcıları sisteme alınmalı


MERSİN Kırtasiyeciler Odası Başkanı Reşat Kıvılcım, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in ilköğretim okullarında ücretsiz kitap dağıtılmasına ilişkin yapmış olduğu açıklamanın, kitap sektöründe plansız, programsız ve trilyonlarca liranın çöpe atılacak olması nedeniyle kendilerini derin üzüntüye sevk ettiğini söyledi. Kıvılcım şöyle dedi:

‘‘Biz devletin ücretsiz kitap vermesine karşı değiliz. Öyle ki; okul giysileri ve okul servisleri ücretsiz, devlet tarafından karşılansın... Biz, bundan halkımız adına mutluluk duyarız. Bu ücretsiz dağıtımlar yapılırken evine ekmek götürmekle yükümlü binlerce esnaf mağdur olsun istemeyiz. Ücretsiz kitaplar parakendeci kitapçılar kanalıyla öğrencilere verilmelidir.

Ders kitaplarının tek tip olarak yeniden yazılacak olması da, önümüzdeki öğretim yılında, geçiş döneminde büyük kitap kaosu yaşanacağını kesin bir şekilde göstermektedir. Konunun bu açıdan bir kez daha düşünülmesi, reel sektörün son halkasını oluşturan kitap esnafının da sistemin içine alınması gerektiğine inanıyoruz.’’

İzmir İstanbul’a örnek olsun


ERCAN Arıklı'nın ölümüne yol açan halk otobüsü terörünün sona erdirilmesi için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bir öneride bulunmak istiyorum:

12-13 yıl önce İzmir'de dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur tarafından halk otobüsleri kaldırılmış, minibüsler ise kent içerisinden çıkarılmıştı.

İzmir'de yıllar önce gerçekleştirilen bu çağdaş olay megapol İstanbul'a örnek olamaz mı?

Atilla SERTEL-İZMİR

Sahip çıkalım


‘‘Petkim, Tüpraş, Seka, THY, Şeker Fabrikaları, Tekel ve daha diğerleri hepsi bizim öz varlığımızdır. Varlıklarımıza sahip çıkmayı, vatanı savunmakla eş tutuyoruz. İlan ediyoruz ki, artık genel grev bir haktır. Genel grev için bundan daha haklı ve meşru bir gerekçe yoktur.’’

(Tek Gıda İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu)

Biliyor musunuz?


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan'ın bugün başlayacak Malezya gezisine, Emine Erdoğan'ın arkadaşı olduğunu belirten kabin amiri Hande Çokeksen'in de katılacağını, hostesin kendisini ekibe dahil ettirmek için THY Yönetim Kurulu üyesi Hamdi Topçu'dan torpil yaptırdığını...

Biliyor musunuz?
Yazının Devamını Oku